Deerhoof, Nihal Saruhanlı ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Hitay, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Yeni Deerhoof albümü Noble and Godlike in Ruin, bir tür Frankenstein yaratısı. Nihal Saruhanlı ilk solo albümünde Ursula K. Le Guin’den aldığı ilhamla boyutlar arası bir yolculuğa ortak ediyor. Da Poet’in yeni parçası, yönetmenliğini de üstlendiği klibiyle birlikte yayında.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.


ALBÜM: Deerhoof –  Noble and Godlike in Ruin
(Joyful Noise Recordings)

25 yılı aşkın süredir avangart-pop sahnesinin en özgür ruhlarından olan Deerhoof’un yeni albümü Noble and Godlike in Ruin, ismini Frankenstein’da geçen bir sözden alıyor. Davulcu Greg Saunier’in albüm için tanımı şöyle: “Bizim düşük bütçeli DIY Frankestein’ımız gibi: insanlardan oluşan duygusal, dışlanmış, zeki ve canavarlaşmış bir yaratık.” Dinlerken her şeyin üst üste bindiği ama sonunda bir şekilde taşların tam yerine oturduğu o Deerhoof hissi yerli yerinde. Albümün oyuncaklı ve kaotik enerjisi  “Ha, Ha Ha Ha, Haaa” ve “Sparrow Sparrrow” parçalarında hissedilirken “Under Rats” ve “Immigrant Song” ile iklim krizi ve göçmenlik gibi konulara değinmekten sakınmayan politik üslubuyla doğrudan mesajını iletiyor.

TEKLİ: Squid – The Hearth And Circle Round Fire
(Warp Records)

Squid, 2025’in ilk aylarında yayımlanan Cowards albümünün ardından, kayıtlarından arta kalan parça “The Hearth And Circle Round Fire” ile çıkageldi. Grubun vokalisti ve davulcusu Ollie Judge’ın dediğine göre, bu en başta eforsuzca ortaya çıkmış bir punk parçasıyken; grup bu kolaylıktan memnun kalmamış ve parçayı 15 dakikalık bir jam session’a dönüştürüp, ardından bölümlere ayırıp yeniden birleştirmişler. Distortion’a boğulmuş gitarlar, kaotik saksafon cümleleri ve sürekli değişen ritimlerinde, dinleyiciyi sürekli tetikte tutuyor. Sözlerinde distopik romanlardan da göz kırpan parça, sansür ve propagandaya karşı direnişi konu alıyor. 

ALBÜM: Nihal Saruhanlı – Boyutların Müziği
(Bağımsız)

Davulcu ve perküsyonist Nihal Saruhanlı’nın Ursula K. Le Guin’in Uçuştan Uçuşa kitabından aldığı ilham ile yarattığı ilk solo albümü Boyutların Müziği; 8 bölümden oluşan, her biri yarı-fantastik, yarı-gerçekçi boyutlar arasında gezinen maceralar bütünü. Saruhanlı’nın Bahr grubunda da birlikte çalıştığı Yusuf Bahar’ın seslendirmesine eşlikçi şaman davulu, djembe, flexitone gibi farklı vurmalı enstrümanları, elektronik sesleriyle hayal gücüne sıkı sıkıya bağlı kalıyor. Miks ve mastering işlemleri Suat Armağan Koçak’a, kapak fotoğrafı Metin Saruhanlı’ya, kapak tasarımı ise Mert Pekduraner’e ait koleksiyon çeşitlenen duygularda ortaklaşmayı mümkn kılıyor.

TEKLİ: Eriç – Yüksek Bir Yerden Atlamak
(Shalgam Records)

2021’de ilk şarkısını yayımlayan Eriç, “Yüksek Bir Yerden Atlamak” ile iki yıllık aradan sonra yeniden bizimle. Bu aynı zamanda müzisyenin yakında yayımlanacağını duyurduğu ilk albümü Yerli Yersiz’in ilk teklisi. Eriç’in ilk şarkısı “Ellerimde Işıltılar”, country müzik atmosferi taşıyordu. Zaman içinde şarkılarında farklı dokunuşlara yer veren Eriç, bu teklisinde de alternatif rock yaklaşımını benimsemiş. Şarkıyla son derece uyum içinde kaçış, hareket ve sadelik temaları etrafında şekillenen video klibini de buradan izleyebilirsiniz.

ALBÜM: SUMAC & Moor Mother – The Film
(Thrill Jockey)

Kariyerinin her dönemecinde ters köşe iş birliklerine imza atan Philadelphia çıkışlı şair ve noise sanatçısı Moor Mother, bu kez post metal grubu SUMAC’la güçlerini birleştirdi. İkilinin sekiz parçalık ortaklığı, müzikte yapı ve anlam arayışına dair radikal bir yaklaşım sunuyor. Dinleyiciyi pasif bir figürden ziyade deneyime bir ortak gibi konumlandırdığını söylemek mümkün, zira her Moor Mother işinde olduğu gibi politik olarak yüklü bir iş The Film. Seattle’daki Studio Litho’da Scott Evans eşliğinde kaydedilen albümün kapak görseli de SUMAC gitaristi Aaron Turner’ın ellerinden.

ALBÜM: Willie Nelson – Oh What a Beautiful World
(Legacy)

92 yaşındaki bir müzisyenin 77. solo albümünü haber vermek, her zaman yaşadığımız bir tecrübe değil. Country efsanesi Willie Nelson son iki yıldaki beşinci albümüyle karşımızda. Bu kez bir başka country “soylu”su Rodney Crowell ile çalışan Nelson; albüm boyunca onun yazdığı şarkıları söylerken Crowell de iki şarkıda vokalini konuşturuyor. Nelson standartlarına göre enerjik, hareketli albümde müzisyenin vokalleri, kariyerinin en iyi zamanlarıyla eşdeğer vaziyette, şarkıları taşıyor. 77 albüm içinde sıralaması nerede olur, bilinmez ama yükseklerde olacağı kesin. Özellikle yaz gezmelerine güzel eşlikçi olacaktır.   

TEKLİ: Min Taka – Pyramid
(min taka)

Temmuza kadar sürecek Avrupa turnesi “I Think We Should Just Go On Tour Together” devam etmekte olan İstanbul – Rotterdam menşeli müzisyen, yenni parçasının kalplere yazmalık mantrasını 2020’de “ruhsal”, kalanını ise 2022’de “gergin kız” era’sında yazmış. “eYeSiGht” ve “I Don’t Want To!” ardından bu taptaze tekliyle kendine özgü glitchli teknikolor dünyasına bizleri yeniden buyur eden Koyuncu, parça boyunca bir sağ bir sol eliyle tokatlar savururken “Zıplamalı mı, kafa mı sallamalı?” diye düşünmeden tepinmeye odaklanın bizce. Sözleri kendisine; beste, prodüksiyon ve miksi Rotterdam ekürisinden Rotem Gerad’a ait “Pyramid”in dillere destan klibini de kaçırmayın.

TEKLİ: Tropical Fuck Storm – Dunning-Kruger’s Losing Cruiser
(Fire Records)

2017’de Avustralya’da farklı türlerde müzik yapan grupların üyeleri tarafından kurulan Tropical Fuck Storm çalışkan bir grup. Yedi yılda dört albüm oldukça verimli. Haziran sonunda yayımlanacak Fairyland Codex’ten üçüncü tekli de elimizde. Teatral bir atmosfer yaratan “Goon Show” ve Talking Heads-vari ikinci tekli “Bloodsport”tan sonra “Dunning-Kruger’s Losing Cruiser” daha deneysel sularda yüzüyor. Hafiften buralı ezgiler de hissettiğimiz şarkıdaki hem melodik hem de spoken-word vokaller sanki güzel fikirlerin üstünü gereğinden fazla kapatıyor. Yine de albüm belli bir heyecanı vadediyor kesinlikle. 

ALBÜM: Emma-Jean Thackray – Weirdo
(Brownswood Recordings)

Çok sesli müziğinin temeline groove’u yerleştiren ve İngiltere’nin yeni nesil caz dalgasının en özgün figürlerinden biri olan Emma-Jean Thackray, yeni albümünü Güney Londra’daki ev stüdyosunda tek başına çalmış, kaydetmiş, düzenlemiş, mikslemiş ve prodüksiyonunu üstlenmiş. Bu tek başınalık hâli, aslında albümün müzisyen için bir nevi iyileşme sürecini de yansıtıyor. Zira Thackray, Ocak 2023’te uzun süredir birlikte olduğu partnerini kaybetmesinin ardından bu şarkılara sığınmış. Kapak görseli de Willow Pill’e bir selam mı acaba?

TEKLİ: Kelsey Ayer – Ghosts of Neighborhood Dogs (feat. Jordana)
(Bağımsız)

Kelsey Ayer’in yeni teklisi, ilhamını iç ısıtan ve insana tanıdık hislerin vazgeçilmezliğini hatırlatan bir yerden alıyor. 2019’da eşiyle taşındıkları mahallelerinde köpeklerini her gezdirmeye çıktılarında mahallelerindeki Diesel adında bir dobermanla karşılaşıyorlarmış. Önünden her geçtiklerinde Diesel’in saldırmak ister gibi havlaması başlarda korkunç geldiyse de sonradan alışmış; hatta ona şarkılar söylemeye, onunla konuşmaya başlamışlar. Bir gün, Diesel’in beklenemdik ölümüyle mahalleyi daha önce tahmin bile edemeyecekleri bir sessizlik sarmış. “Ghosts of Neighborhood Dogs”u da Diesel’in kaybından sonra doğan oğullarına onu anlatmak için yazmış Ayer. Jordana’nın sesi de şarkıya hikâyesi gibi yumuşak bir dokunuş katıyor. Prodüksiyon olarak da Wilco’nun “Ashes of American Flags” parçasını kendine rehber belirlemiş müzisyen. Hangi enstrümanın ne zaman girip çıkacağı, davulların ne zaman başlayıp biteceği gibi tercihleri çok ilginç bulduğu için bu seçimi yapmış.

TEKLİ: Da Poet – Yıldızlara
(Nuhado)

Hem beatmaker hem MC olarak yerli sahnede old school rap’in bayrak taşıyıcı figürlerinden olan Da Poet müzik, söz ve miksi kendisine ait olan solo numarası “Yıldızlara” ile vazgeçmemeye çağırıyor: “Seyyahın heybesinde biraz umut, biraz kuşku. Ne yanlış ne de doğru, yürü meçhule doğru.” Da Poet’in bizzat yönettiği siyah – beyaz klip de teklinin puslu ve kararlı yapısına çok yakışmış.

TEKLİ: Curtis Harding – There She Goes
(ANTI-)

Geçtiğimiz yıl İstanbul’da da keyifli bir performansını dinlediğimiz Amerikalı müzisyen Curtis Harding yeni bir tekliyle karşımızda. Yaklaşık 10 yıl önce ilk solosunu yayımladığında soul müziği rock, blues, R&B gibi farklı tarzlarla rahatlıkla kaynaştırabilmesi ve başarılı “ham” prodüksiyonuyla dikkat çekmişti. O dönemden beri albümleri aynı damardan, çok sürprize yer bırakmadan devam etti. Bu tekli de açıkçası yeni bir şey sunmuyor bize. Harding’in çok yetenekli bir vokalist olduğu kesin ama müziğinin diğer yanlarında ufkunu genişletmesi veya başka şeyler denemesi gerekiyor belki de. Henüz bir albüm haberi de olmadığını belirtelim.

ALBÜM: Viagra Boys – viagr aboys
(Shrimptech Enterprises) 

Stockholm çıkışlı post-punk ekibinden Street Worms (2018), Welfare Jazz (2021) ve Cave World (2022) albümleri ardından gelen dördüncü uzunçalar. Türden aşina olunması kaçınılmaz riff ve numaralarla başlayıp ikinci bölümüne vardığımızda enstrümantal anlamda iyice sapıtıyor viagr aboys. Sample’lar ve Oskar Carls’dan bas klarnet ve saksafon aranjmanları havada çarpışıyor bir noktada. Motorik, ağırlığı olan, sert ama kendini ciddiye almayan besteler. Hayal gücünün ve kişiliğinin en absürt taraflarını deşmeye devam eden Sebastian Murphy ise kimi balgam sesleri ve geğirtiler arasından haykırdığı sözlerinde aynı sevildik taşkınlıkta ama daha içe dönük ve düşünceli sanki. Eril olan her şeyi, sağcıları, en çok da kendini tiye almayı hobi edinmiş Murphy’nin kara mizah, varoluşçu nihilizm ve her türlü ete referansla doldurduğu imgelemi, sanki R. Crumb’ın dövmeci bir reenkarnasyonuymuş gibi hissettiriyor. Geçen sene Year0001’dan ayrılıp kendi etiketlerini kuruvermiş ekibe prodüksiyonda Pelle Gunnerfeldt destek atmış. Dünya turneleri ise tam gaz devam. Keşke yolları buraya da düşse!

TEKLİ: Sattas – Çıplak Kral
(Akustikhane)

“Birlikte yürümeli tepelerce / Sizlerle çoğalır caddelerce / Ömrünce zulme susmak işkence / Özgürce tut elimi gönlünce.” Türkiye’nin en bilinen reggae müzik topluluklarından Sattas’ın yeni teklisi “Çıplak Kral”, başkaldırı ruhunu yansıtıyor ve derin bir umutsuzluktan kol kola vererek özgürleşmeye giden bir yol çiziyor. 19 Mart’tan günümüze süregelen direnişin bir hikâyesi gibi. Bugünlerde yazılmamasına rağmen parçanın yaşadığımız sürece bu kadar uyması tesadüf değil. “Çıplak Kral”ın grubun öncüsü Orçun Sünear’a ait sözleri, toplumdaki yanlışları çekinmeden gösteriyor ve kurtuluşu yine toplumda arıyor. Umudunu birliktelikten alan güçlü çağrısıyla meydanlarda daha çok duymamız, hep birlikte söylememiz dileğiyle.

ALBÜM: Tennis – Face Down In The Garden
(Bağımsız)

Patrick Riley ve Alaina Moore’un ev stüdyolarında kaydettikleri Face Down In The Garden ikilinin son albümüymüş. Bir önceki turnelerinden eve dönerken turne otobüslerinin dört tekerleğinin ardı ardına patlaması ve Riley’nin kendini otoban ortasında tekerlek değiştirirken bulmasıyla başlamış albümün yazım süreci. Turnelerinde geçirdikleri iyi vakitle büyük bir tezat oluşturan bu deneyim, aslında hayatları için biraz da sembolik. İster istemez birbirine karışan turne hayatları ve evliliklerinden anılarla dolu koleksiyonda kronik hastalıklardan düşüklere oldukça ağır konular işlense de Moore’un sesinin, gitarların tonunun ve yer yer piyano yürüyüşlerinin getirdiği bir hafiflik hâkim. İncelikli bir dinleme isteyen, bütün numaralarını detaylara sıkıştırmış, abartısız ve nefis bir albüm sizi bekliyor.

TEKLİ: ARKADAŞ – Yarın Yokmuş Diye
(Bağımsız)

Electropop sularında gezindiği parçalarını geçtiğimiz temmuz ayında yayımlamaya başlayan Arkadaş Deniz Koşar, sevdiğine “Bu partiye yarın yokmuş diye geldim, seni görmeye” diye seslendiği dramatik bir parçayla aramızda. Yine söz, müzik ve prodüksiyonu bizzat üstlendiği teklisinde yoğun synth katmanları ile hızlı atılan adımları andıran ritimleri harmanlıyor müzisyen. Bir gençlik dizisinin en kalp kırıcı sahnesinde çaldığını hayal ettiriyor.

TEKLİ: Parham A.G & Emaskülatör – SOPA (Hande Yener cover)
(wana Records)

Hande Yener’in meşhur “Sopa”sının içinde gizli gizli kaynayan başka bir damarı ortaya çıkarmış Parham A.G ve Emaskülatör’den Fulden. Bu güç birliği ve hayal gücü, ihtiyacımız olduğundan bihaber olduğumuz bir yorumu beraberinde getirmiş. Şarkının bilindik melodisi, ağır riff dalgaları ve ikilinin kışkırtıcı vokalleri arasında popun en parıltılı köşesinden birden metalin karanlığına geçiş yapıyor.

ALBÜM: James Arthur – PISCES
(Sony Music)

The X Factor kazananı olarak şöhrete uzanan bir pop yıldızının, cüretkâr bir şekilde sanatsal kimliğini yeniden tanımlama girişimi olarak tanımlanabilir PISCES. 12 şarkılık albüm, balık burcunun hayalperest ve hassas dünyasından ilham almış. Ses işçiliği anlamında benimsenen atmosferik yaklaşım da bu temayı derinleştiriyor. Bugüne dek Sabrina Carpenter ve Aloe Blacc ile de çalışmış olan Steven Solomon, albümün prodüktör koltuğundaki isim.

EP: Kana Kana – Cinema Inferno
(Tamar Records)

Bir yandan ikinci albümü için hazırlıklarını sürdüren Kana Kana, yine tematik bir kurgu ile örülen bir kısaçalarla karşımızda. Cinema Inferno, konseptini ve ilhamını sinemanın karanlığından alıyor. Altı şarkıdan oluşan koleksiyonun söz, müzik ve düzenlemeleri Kana Kana’ya ait. İlk Kana Kana albümü Ölüler Hariç’in sınırlı sayıdaki kaset baskısının gizli şarkısı “Kentlerin Dışında” da EP’nin güzelliklerinden biri.

TEKLİ: Preoccupations – Ill at Ease
(Born Losers Records)

Kanada’nın modern post-punk sahnesinin imza gruplarından Preoccupations’ın yaklaşan beşinci stüdyo albümü Ill at Ease’in aynı isimli üçüncü teklisi, canlı gitarları eşliğinde toplumsal kaygılar, korku, yabancılaşma ile büyüyen, bir vazgeçişi tam gerçekleştiremeyen ama sürekli kaybolmanın eşiğine getiren melankolik bir itiraf. Dinleyiciyi uyanışa çağıran, rahat hissetmeyen, hissettirmeyen deneysel bir klibi de var. Hemen burada.