Amerika’nın en büyük “janr” festivali üzerine notlar ve dünyanın en pahalı film posterleri kitabı Act Of Seeing’in metinlerinin sorumlusu, Sid Vicious’ın kankası sinema eleştirmeni Alan Jones’la bir sohbet.


Bu sene kimilerimiz için Fantastic Fest’e gitmek için birden fazla iyi sebep vardı. Benim için şahsi sebep iki yıldır üzerinde çalıştığımız, Can Evrenol’un Baskın filminin festivalde New Wave bölümünde yarışmaya seçilmesiydi. Toronto’daki dünya galası sonrası devam eden festival turumuzda ikinci önemli gösterim Austin’deki Fantastic Fest’teydi. Hem Austin hem de Fantastik Fest’le ilk buluşmamız enteresan sürprizlerle geçti.

Fantastic Fest, Amerika’nın en büyük janr festivali olmasının yanısıra film festivali insanlarının Cannes, Berlin gibi büyük endüstri festivallerinin yanında sıraladığı “favori 10” listesinde de yer alıyor. Film seçkisini ağırlıklı olarak korku, bilim kurgu ve fantastik filmler üzerine kuran festivalin ilham kaynağı her yıl İspanya’nın Sitges şehrinde gerçekleştirilen Sitges Film Festival olmuş. Fantastik Fest ve tüm güzel gariplikleri Tim League ve eşi Karrie League’in eseri. Bu sene 10. yılını kutlayan Fantastic Fest birçok anlamda gerçek bir aile müessesi. Geçen sürede büyük bir ekip ve düşünülmüş onlarca güzel detayla Sitges’ten aldığı ilhamı Austin gariplikleriyle birleştirmiştirler. Filmler öncesinde gösterilen video seçkisinden festival etkinliklerine, dünya üzerinden eşi benzerini bulamayacağınız bir festival deneyimi ortaya çıkmış. Film profesyoneli olmasanız bile gerçekten film seven biriyseniz ölmeden önce yapılacaklar listenize eklemeniz şiddetle tavsiye edilir.

Festivalden altı ay önce Cannes sırasında Fantastic Fest’te bu sene eski Türkiye filmleri posterlerinin sergileneceğini duymuş olsak da, festival teması içerisine çok iyi fikirlerle yerleştirilmiş diğer Türkiye sineması sürprizlerini görmek oldukça eğlenceliydi. Küçük bir ekip olarak gittiğimiz festivalde İstanbul’dan dostlarımız Bant Mag. ekibinden Aylin ve Hakan, yönetmen Cem Kaya, Kunt Tulgar’ı görmek, ödül töreni gecesinde Elija Wood’un DJ’liğinde tam set Türkçe repertuvarla dans etmek bunların başında geliyor.

Festivalin posterinden kitapçığına kadar sinen Yeşilçam etkisi, katkıda bulunanlara teşekkürler sunan “Büyük Thank You” ile başlayıp, koridor boyunca sergilenen Türkiye fantastik sineması posterleri sergisiyle devam etti. Başka neler vardı derseniz; Cem Kaya’nın Yeşilçam’ın senede 300 film ürettiği yıllarından bugüne hikâyesini anlattığı muhteşem belgeseli Remake, Remix, Rip-OffDünyayı Kurtaran AdamTarkan Viking Kanı ve Yılmayan Şeytan gösterimleri, Kunt Tulgar’ın katılımı ve Alamo Drafthouse menüsüne eklenen lahmacun, mücver, mercimek köftesi… Bu millî değerlerle yüklü Austin macerasında günde ortalama iki film, kimi günler dört film izleyip, Nicolas Winding Refn’in yeni kitabını kendisinden dinlemek, Guillermo Del Toro’nun son filmini sürpriz gösterimde izleyebilmek gibi filmseverlerin ilgisini çekecek başlıklarla doluydu festival. Festival temasının bu fantastik Türkiye dokunuşunun arkasında festival programcılarından Evrim Ersoy’un katkısının altını çizmek gerekli.

Bütün gösterimlerin Austin’in güneyinde yer alan Alamo Drafthouse sinemasında gerçekleşmesinin film festivallerinin kemikleşmiş “salondan salona koşturma” telaşını devre dışı bırakıyor. Oscar ödüllü yönetmenlerle hayranlarını aynı koridordan yürütüp tek bir fuayede buluşturunca, artan vakit yerini sosyalleşme ve film aralarında içilen biralara bırakıyor. Akşam seansından sonra gidecek partiler belli; mesela bir spor salonunda toplanan izleyicilerin önünde Cronenberg mi yoksa David Lynch mi daha iyi bir yönetmendir konusundaki fikirlerini kürsüde savunduktan sonra ringde boks eldivenlerini takıp ciddi anlamda dövüşen genç yönetmenlerle dolu bir festivalden bahsediyoruz.

Bu sene seçkide rüştünü ispat etmiş TIFF Midnight Madness filmlerinin yanısıra VictoriaEl ClubBrand New Testament gibi farklı janrların dikkat çeken filmleri de yer alıyordu. Şüphesiz en ilgi çekici filmlerden biri orijinal hâlinden dijitalleştirilerek yeniden izleyiciyle buluşturulan 1973 Japonya yapımı animasyon filmi Belladonna of Sadness’tı. Eiichi Yamamoto’nun yönetmenliğini üstlendiği, psikedelik bir renk ve ışık şovu şeklinde kurgulanan dramatik hikâyenin müzikleri ise avangart caz müzisyeni Masahiko Satoh tarafından yapılmış. Film kadar eşi bulunmaz 70’ler Japon psych rock’ı eşliğinde animasyonu yeniden keşfettik. Şimdilik zor bulunacak bir film belki ama meraklıları için takip etmeye değer.

Image

NWF – THE ACT OF SEEING

Only God Forgives’le sinema izleyicisini sevenler/sevmeyenler başlıkları altında ikiye bölen Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn bu sene Fantastic Fest’in konuklarından biriydi. Son filmi Neon Demon’ın çekimlerini yeni bitiren Refn, kötü şöhretli 42. Cadde sinemalarında 70’lerde gösterilmiş, adını bugünlerde kimselerin hatırlamadığı Amerikan filmlerinin posterlerinden oluşturduğu kitabı Act Of Seeing’in tanıtımı için Austin’deydi.

Nicolas Winding Refn’in deyimiyle Act of Seeing, içerisinde kimsenin adını bile duymadığı filmlerden oluşan dünyanın en pahalı film posterleri kitabı. Kitapta yer alan filmlerin çoğunun kopyaları kayıp, gösterilemez hâlde veya yok olmuş durumda. Tanıtım etkinliği aynı zamanda kitapta yer alan ve gösterilebilir hâldeki kopyaları bulunabilen üç filmlik bir gösterimi de kapsıyordu. Bunlardan biri Tim League’in kişisel koleksiyonu içerisinde tesadüfen buldukları X Rated Supermarket filmiydi. Kimsenin ne olduğunu bilmediği filmi Refn dahil seyirci de ilk kez o gösterim günü görecekti, ki filmin 70’lerde bir süpermarkette çekilmiş 60 dakikalık bir porno olduğunu böylelikle hep beraber öğrenmiş olduk. Filmin sonunda kitabın yazarı Alan Jones’un ve Nicolas Winding Refn’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşi gerçek anlamda muhteşemdi. Serinin diğer iki filmi az sayıda gösterilebilir baskılar içerisinden bulunabilen Farewell to Uncle Tom (Jacopetti ve Prosperi) ve siyah-beyaz bir melodrama olan My Body Hungers’dı (Joe Sarno).

Image

Nicolas Winding Refn seçtiği posterlerin hikâyesel sıralamasına karar verirken kitabın metinlerini ise Sex Pistols’la çalışmış, Sid Vicious’ın en iyi arkadaşlarından, punk ve disko kültürünün yaşayan öncülerinden, FrightFest’in kurucu ekibinden, efsanevi sinema eleştirmeni Alan Jones yazmış. Jones ve Refn’in dostlukları yıllar öncesine dayanıyor. Kitabın lansman süreci Austin’den sonra İspanya’nın Sitges şehrinde devam etti, bizimki de… Sitges Film Festival sırasında Alan Jones’la kitaba konu olan poster koleksiyonu ve dört yıllık hazırlık süreci hakkında konuştuk.

Kitabın hazırlanma sürecine nasıl dahil oldunuz?

Nicolas’ı 15 seneden beri tanıyorum, yakın arkadaşım. Nicolas iyi bir koleksiyonerdir, birçok şeyin koleksiyonunu yapıyor. Zamanında tanışmamızın sebebi ikimizin de posterler, oyuncaklar topluyor olmasıydı. Birkaç yıl önce Nicolas, Andy Milligan’ın bütün poster koleksiyonunu satın aldı. Jimmy McDonough’un da çeşitli şekillerde toparladığı 70-80’lerden poster koleksiyonu vardı. Jimmy o dönem ekonomik olarak da zorluk içerisindeydi ve Nicolas’a koleksiyonunu satmak istedi. Sonrasında Kopenhag’daki ofise çoğunun aslında çöp sayılacak şeyler olduğunu düşüneceğin türden şeylerle dolu 20 kutu kadar poster gitti. Ryan Gosling gelip posterlere baktıktan ve ilginç olduğunu söyleyip fotoğraflarını çektikten sonra Nicolas bakmam için beni çağırdı. Filmlerin sadece bir kısmını izlemiştim ama birçoğunu ismen biliyordum. Baktıktan sonra bunları kitap hâline getirme fikri gelişti. Ben çok beğendiklerimi ayırdım. Nicolas’ın kitabı oluşturmakla ilgili net bir fikri vardı. Posterleri filmlerinden birini montajlar gibi seçti. Kitaba baktığınızda bir başlangıç gelişme ve sonuç bölümlerinin olduğunu görebilirsiniz, bize bir hikâye anlatıyor.

Seçkideki filmlerin bazılarının IMDB linkleri olmadığı gibi internetten herhangi bir bilgiye de ulaşamayacağınız filmler de var. Bir yandan da Snuff gibi, türünün bilinen örneklerini de görüyoruz. Araştırma süreci nasıl ilerledi?

Bazı filmler hakkında bilgilere ulaşmak imkânsız gibiydi. Korku filmlerini biliyordum. Snuff gibi şeyleri önce koymak istemedik ama sonradan biraz da işin ticari tarafını düşünerek en azından bazı insanların bildiği birkaç film olmalı diye düşünerek ekledik. Tek bir film için üç hafta araştırma yapmamı gerektiren durumlar oldu. Austin’de gösterimini yaptığımız X Rated Supermarket filmini hiçbirimiz daha önce görmemiştik. Tim’de (League) bir kopyasının olması gerçekten inanılmaz bir tesadüf oldu. Fly Me de benzer şekilde beni şaşırtan filmlerden biriydi. Hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadığımız filmlerde bazen posterden yola çıktık. Bir filmde Confessions of a Male Escort’un posterinde adamın cebindeki paraların Alman markı olduğunu görüp filmin bir Alman filmi olduğunu keşfetmek gibi oldukça komplike bir süreçti. Her biri için 100 kelimelik birer özet yazmak gerekliydi. Dört sene çalışmamızın sebebi de bu araştırma sürecinin uzunluğu oldu.

Punk kültürü ve disko müziğiyle olan bağınızı biliyoruz. Sid Vicious’la olan dostluğunuz, Sid and Nancy filminin anılarınızdan yola çıkılarak yapılması gibi hikâyelere aşinayız. Peki sinema hayatınıza nasıl girdi?

Çocukluğumdan beri filmlere ilgim var. 1969’da Londra’ya taşındığımda 18 yaşındaydım. 70’ler muhteşemdi. Çok uzun bir hikâyeyi kısaltarak anlatacağım. Cine Fantastic o dönemin önemli fantastik sinema dergilerinden biriydi. Bir şekilde editöre ulaştım ve derginin Londra muhabiri oldum. Yerinde inceleyerek yazdığım ilk film, Star Wars serisinin ilk filmiydi. Harrison Ford’u tanıyordum ve sete gidip çekim sürecini izledim. Nicolas’ın kitaptaki metinleri yazmamı istemesindeki sebep de 70’leri bu şekilde yerinden yaşamış olmamdı. O zamanlar New York’a sık gidiyordum, hattâ kitaptaki bazı filmleri de 42. Cadde’deki sinemada izlemişliğim var.

42. Cadde’de 70’ler dönemi nasıldı?

Korkutucu… Aslında korkutucu doğru kelime değil; oldukça heyecan verici bir dönemdi. Filmin ne olduğuna bakmadan parayı verip kelle koltukta sinemaya girdiğiniz bir yerden bahsediyoruz. Başınıza ne geleceği belli değil ve tecavüze uğrama veya soyulma ihtimaliniz hep vardı. İzleyici kâbus gibiydi. Tuvalette seks peşindeyseniz doğru yerdeydiniz. Uyuşturucu satıcıları, sağda solda sızıp kalmış evsizler, inanılmazdı gerçekten… Bir film izlemek için göze almanız gereken fazlaca şey vardı. Oradaki sinemalara gitmek film izlemeye gitmekten öte tüm bu dünyayı deneyimlemek olduğu için unutulmaz hâle geldi. Fahişeler, kiralık oğlanlar, uyuşturucu satıcıları ve evsizler, her 42. Cadde’ye gidişinizde muhatap olmanız gereken dörtlüydü. Kimse hangi filmin gösterildiğini pek de umursamazdı; orada olan insanların film izlemekten çok başka amaçları vardı. Yakında Wire’ın yapımcıları 42. Cadde’deki bu dönem hakkında bir dizi yayımlamayı planlıyor.

Yeni kitap projeleri var mı?

Nicolas’la yeni kitaplar yapmaya devam edeceğiz. Nicolas kitap yayımlama konusuna ticari bir iş olarak bakmıyor, sadece bir film yapımcısı olmaktan öte sinema tarihine de katkıda bulunmaya çalışan bir yönetmen. Bu kitap da sınırlı sayıda basıldı, yeniden baskıya girmesi şimdilik planlanmıyor.

  1. Alımlı dünyalar, anlık portreler: David Armstrong

    David Armstrong’un, kendisi ve arkadaşlarının 70’lerde çektiği fotoğrafları bir araya getiren Polaroids kitabının yayımlanışını göremeyeceği kimsenin aklından bile geçmemişti...

  2. Etrafınızı tutkulu insanlarla çevreleyin: Chris Bilheimer

    “Bazen kıyıda köşedekilerle ana akım arasındaki açığı kapayabilecekmişim gibi hissediyorum.”

  3. Dünyayı değil, hayatlarımızı yönetmek için: Janet Jackson

    Yeni albümü Unbreakable’la aramıza dönen Janet ve bazılarımızın neden onun albümlerini Michael’ınkilere tercih etmiş olabileceği…

  4. Başka yerlerden gelen sesler: 15 “fantastik” grup/müzisyen

    Hayaletler, uzaylılar, zaman yolculukları, kostümler, synthesizer’lar...

  5. En akışkan hâliyle deneysel hip hop: Shabazz Palaces

    Ishmael Butler ve Tendai “Baba” Maraire’nin güç birliği Shabazz Palaces, 13 Kasım’da Babylon Bomonti’de!

  6. Şamanik, karanlık ve sürprizlerle dolu: Deradoorian

    Angel Deradoorian’la Anticon etiketiyle yayınlanan ilk albümü "The Expanding Flower Planet" üzerine...

  7. Herkesin bir düşünceye ihtiyacı var!: Peaches

    Dünyanın bir ucundaki evini kapatıp Berlin’e yerleşen Peaches, 15 yıldır Almanya’da yaşıyor. Altı yılın ardından gelen albüm Rub için Beth Nisker da en az bizim kadar heyecanlı.

  8. Güzel melodilerin arasından parlayan bir ses: Nilipek.

    “İnsanları sadece güldürmeye çalışıyor olabiliriz ya da mutsuzluklarına ortak olabiliriz...”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Politik şiddetin olduğu her yer”: Emin Alper’le Abluka üzerine

    Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen ve 6 Kasım’da gösterime girecek olan Abluka’daki karakterlerin paranoya hâlinin toplumsal izdüşümlerine, gerçeklik ve hayal arasındaki muğlaklığa ve filmdeki atmosferle paralellik gösteren güncel siyasi konjonktüre dair yönetmen Emin Alper’le söyleştik.

  11. 52. Uluslararası Antalya Film Festivali: Prömiyerler, Festival Hitleri Ve Ustaların Son Filmleri

    Bu yıl tarih değişikliği nedeniyle, her yıl olduğu gibi ekim ayında değil, 29 Kasım – 6 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek 52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde uzun zamandır merak edilen çok sayıda film prömiyer yapacak.

  12. Bant Mag. Fantastic Fest’ten bildiriyor

    Eylül ayının sonunda yolumuz 10 yıldır Texas, Austin’de düzenlenen, Amerika’nın en büyük janr sinema festivali Fantastic Fest’e düştü...

  13. Austin Texas iftiharla sunar: Fantastic Fest

    Amerika’nın en büyük “janr” festivali üzerine notlar ve dünyanın en pahalı film posterleri kitabı "Act Of Seeing"in metinlerinin sorumlusu, Sid Vicious’ın kankası sinema eleştirmeni Alan Jones’la bir sohbet.

  14. Fantastic Fest ekibinden bir ses: Evrim Ersoy

    Bu yılki Fantastic Fest’in göz dolduran Türkiye teması ve seçkisinin sorumlu kişisi, festival programlama direktörü Evrim Ersoy, festivale dair merak ettiklerimizi yanıtladı.

  15. Texas’ta Yeşilçam esintisi: Kunt Tulgar ve Cem Kaya

    Fantastic Fest’in şüphesiz en özel konuklarından biri, sadece bizim için değil, tüm festival için, yönetmen, sesçi ve aktör Kunt Tulgar’dı. Cem Kaya’nın festivalin Türk içeriğine yön veren belgeseli Remake, Remix, Rip-Off’un öne çıkan sahnelerinin yanısıra, 1972 yılında başrollerinde oynadığı Yılmayan Şeytan’ın festivaldeki gösterimi sebebiyle Yeşilçam’ın bu eşsiz karakteri Texas’taydı...

  16. Ve cehennem kapıları açılır: Baskın

    Fantastic Fest’e şüphesiz damga vuran filmlerden biri de Can Evrenol’un Baskın’ıydı. Toronto Film Festivali’nden övgüler ve filmin Amerika’da gösterim anlaşmalarıyla ayrılan ekip sonraki durakları Texas/Austin’den elleri boş dönmedi ve Can Evrenol, En İyi Yönetmen ödülünü aldı.

  17. Indie oyun festivali: Fantastic Arcade!

    Dergimizin de gidip yakından kendi gözleriyle gördüğü fantastik ve kült filmler festivali Fantastic Fest'te bir de hatırı sayılır bir oyun bölümü mevcuttu.

  18. Parçaları bir araya gelmiş bir yapboz gibi: Joris Diks’in konser afişleri

    Yaklaşık beş yıldır birçok grup ve müzisyen için serigrafi posterler hazırlayan Joris Diks’in işleri, 7 Kasım’dan itibaren Bant Mag. Mekân’da!

  19. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler