İnsanları sadece güldürmeye çalışıyor olabiliriz ya da mutsuzluklarına ortak olabiliriz…”


Mutlu olmak için müzik yapan Nilipek.’in naif sesiyle donanmış parçalarının yer aldığı ilk albümü Sabah, 6 Kasım’da yayınlanıyor. Sahnede çaldığı ukulelesi, yurtdışında olduğu zamanların sonradan beliren etkileri, birlikte çaldığı ekiple ortaya çıkan enerjiden duyduğu mutluluk ve dahasını kendisine soralım istedik. YouTube üzerinden daha albüm çıkmadan konuşulmaya başlayan Nilipek.’in anlatmak istediklerine buyurun… Kendisinin 11 Kasım’da albüm lansmanı için Babylon Bomonti’de olacağını da ekleyelim.

Küçük yaştan bu yana müzikle iç içesin. Piyano, keman, bas gitar gibi enstrümanlarla deneyimlerin ardından gitarı tercih etmişsin. Bunun özel bir sebebi var mı?

Aslında tercih demeyelim, tembellik ve koşullar diyelim. Beste yapmak için ve yaptığım besteleri çalabilmek için gitar ve ukulele en rahatı. Ama tek başıma çalmam gerekmediği sürece akustik gitarı benden daha iyi çalacak herhangi birine satmaktan da çekinmiyorum.

Ozan, Can, Tufan ve Çağlar da senin gibi birçok farklı enstrüman çalan müzisyenler. Bu “bol enstrümanlılık” şarkı yazım sürecini ne şekillerde etkiliyor?

Şarkı yazım sürecini değil, ama düzenleme sürecini etkiliyor tabii ki. Herkes birbirine fikir verebiliyor, şuraya şöyle bir şey koyalım diyebiliyor.

Üniversite için bir süre Hollanda’da kalmışsın. Orada seni çeken şeyler oldu mu (müzikal ya da değil)? Mesela “keşke orda kalsaydım” dedin mi? Ya da “keşke burada da olsaydı” dediğin şeyler oldu mu orada?

Evet, yüksek lisansımı Hollanda’da yaptım. Orada olmaktan hoşlanmıyordum o dönem, ama şimdi baktığımda birçok şeyi özlüyorum. Beni ne kadar beslemiş olduğunu, nasıl farklı bakış açıları kazandırdığını ancak şimdi baktığımda görebiliyorum.

Henüz albüm yayınlanmadan internet üzerinden yayınladığın videolarla albümün adını bir sürü insan duydu bile. Bu seni heyecanlandırırken korkutan da bir şey oluyor mu?

Yani, korkmuyorum ama endişeleniyorum diyebilirim. Bu endişe de aslında daha çok yanlış anlaşılmak / yanlış tanınmak üzerine. Ki sosyal medya gerçekten ilginç, yüz yüze bir iletişimden bahsedemediğimiz, bu iletişimin somut detaylarını göremediğimiz için normalde yapmadığımız şeyler yapabiliyoruz. Çok büyütüyoruz ya da çok acımasızlaşıyoruz, gerçek hayatta söylemeye çekineceğimiz cümleleri dan diye yazıveriyoruz. O yüzden, bunun gerçek hayattaki izdüşümünü iyi algılayabilmek lâzım, olumlu ve olumsuz anlamda.

Sabah albümünde Ozan Tekin’in şahane klavyeleriyle dolu daha hareketli parçalar var. Özellikle “Kınalıada” şahane. Akustik gitarından uzaklaştığını söylemek doğru olur mu bu albümde?

Şarkıları iki kişi çalmaya başladığımız zamandan beri Ozan’ın tuşluları ana iskeleti oluşturuyordu, ancak Can Aydınoğlu’nun da gruba girmesiyle bu iş biraz değişti. Akustik gitar da, elektrik gitar da yaptığımız müzikte daha görünür, daha yön belirleyen bir rol aldı. Şu anda yaptığımız müzikte güzel bir denge var gibi geliyor bana, yani herkes güzel melodiler çalıyor ama daha önemlisi, o melodiler güzel bir bütün oluşturuyor. Stüdyoda o müziğin ortasında durduğumda çok mutlu oluyorum ben.

Albümün kayıtlarına Ocak 2015’te Studio Bee’de giriştiniz. Kayıt sürecinde albümün son hâlini almasında etkili olan en can alıcı unsurların neler olduğunu söyleyebilirsin?

Şarkılar zaten bir senedir çaldığımız, artık az çok hâkim olduğumuz şarkılardı ama nasıl kaydedeceğimiz üzerine hiç düşünmemiştik. Üzerimizde tehlikeli bir rahatlık vardı aslında “nasılsa yine çalarız, biter” diye, ama o esnada Ozan Tekin detaycılığı imdada yetişti. Gerçekten hem kayıt öncesinde, hem kayıt esnasında çok hazırlıklı ve özenliydi. Kayıtlar bittikten sonra da her detayla tek tek uğraştı. Biraz da Studio Bee huzuru denen bir şey var tabii; albümü çok soğuk havalarda, çok sevdiğimiz insanlarla kaydettik. On günlüğüne gerçekten evimiz gibi oldu Studio Bee.

Image
Image

“Kınalıada” demişken… Sanırım ilk klibin oldu senin Nilipek. ismiyle. Klibin fikri nasıl ortaya çıktı? Neden bu parçaya klip yapmaya karar verdiniz? Biraz bahsedebilir misin?

Yiğit (klibin yönetmeni) o şarkıyı çok seviyordu ve aklında bir hikâye oluşmuştu şarkıyla ilgili. Bize anlattı, biz de çok heyecanlandık; çünkü şarkının genel yapısıyla çok paralel bir hikâyesi var.

Canlı performanslarda kendini nasıl hissediyorsun? Canlı performanslar aracılığıyla kendine yönelik herhangi bir şeyler keşfettiğin oldu mu?

Kendi şarkılarınızla, kendi yaşadıklarınızla sahneye çıktığınızda tabii işler biraz karışıyor duygusal anlamda. Son zamanlarda biraz daha rahatım; eskiden daha acımasızdım kendime karşı, şimdi biraz daha laubali bir ilişkimiz var.

Şu âna kadar çalarken en mutlu hissettiğin yer neresiydi? Canlı performansın dinleyicilerle senin aranda çok özel bir bağ yarattığını hissettiğin oldu mu?

Bu çok zor bir soru, çünkü tek bir yer yok. İki “ilk” konser benim için çok özel: 60m2 ve Dunia. Bunların dışında Zeytinli Rock Festivali çok heyecan vericiydi çünkü normalde gördüğümüzden farklı bir izleyiciyle karşı karşıyaydık. Çok kalabalıktı ve şarkıları hep beraber söylüyorduk. Onlar benimle bir bağ kurdular mı, bu konuda bir şey söyleyemem, ama ben onlara bağlandım bir şekilde.

Şarkı sözü yazan biri olarak her şarkının gerçek bir hikâyesi olması gerektiğini düşünüyor musun?

Kurgu da olabilir, bence bunda sakınca yok. Sonuçta şarkı yazarak bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Bu bir fikir de olabilir, sadece bir duygu da, yazdığımız bir hikâye de, veya yaşadığımız bir şey de. İnsanları sadece güldürmeye çalışıyor olabiliriz ya da mutsuzluklarına ortak olabiliriz. Önemli olan hikâyenin gerçek olup olmamasındansa, bence şarkıdaki duygunun/fikrin dinleyen kişiye ulaşması. Şarkının hikâyesi ne kadar gerçek olursa olsun, dinleyen tarafına geçildiğinde yepyeni hikâyeler oluşuyor sonuçta.

Albümde Sakin’den tanıdığımız Onur Özdemir’in de bir parçası yer alıyor. Bu işbirliği nasıl gerçekleşti?

“Hamur İşleri”, Onur Özdemir’in Bizim Büyük Çaresizliğimiz için yaptığı şarkılardan biri; sözleri kitabın da yazarı olan Barış Bıçakçı’ya ait. Şarkıyı yorumlamak Ozan’ın fikriydi, önce konserlerde çaldık, sonra MIAM’daki bir projesi için kaydettik. Onur bu kaydı çok beğendi, bizim yüzümüz kızardı. Albüme koymaya karar verdiğimizde de hem Barış Bıçakçı hem de Onur Özdemir bize çok destek oldular.

Önümüzdeki günlerde ne gibi tarihler ve planlar var albümle birlikte?

Albüm iTunes üzerinden 6 Kasım’da yayınlanıyor; lansman konserimiz de Babylon Bomonti’de 11 Kasım’da. Tahmin edemeyeceğiniz kadar heyecanlıyız. Sonrasında Eskişehir ve Ankara’da konserlerimiz olacak. İki klip daha çekmeyi planlıyoruz, bir de remiks albüm çıkabilir Ocak 2016’da.

Image
  1. Alımlı dünyalar, anlık portreler: David Armstrong

    David Armstrong’un, kendisi ve arkadaşlarının 70’lerde çektiği fotoğrafları bir araya getiren Polaroids kitabının yayımlanışını göremeyeceği kimsenin aklından bile geçmemişti...

  2. Etrafınızı tutkulu insanlarla çevreleyin: Chris Bilheimer

    “Bazen kıyıda köşedekilerle ana akım arasındaki açığı kapayabilecekmişim gibi hissediyorum.”

  3. Dünyayı değil, hayatlarımızı yönetmek için: Janet Jackson

    Yeni albümü Unbreakable’la aramıza dönen Janet ve bazılarımızın neden onun albümlerini Michael’ınkilere tercih etmiş olabileceği…

  4. Başka yerlerden gelen sesler: 15 “fantastik” grup/müzisyen

    Hayaletler, uzaylılar, zaman yolculukları, kostümler, synthesizer’lar...

  5. En akışkan hâliyle deneysel hip hop: Shabazz Palaces

    Ishmael Butler ve Tendai “Baba” Maraire’nin güç birliği Shabazz Palaces, 13 Kasım’da Babylon Bomonti’de!

  6. Şamanik, karanlık ve sürprizlerle dolu: Deradoorian

    Angel Deradoorian’la Anticon etiketiyle yayınlanan ilk albümü "The Expanding Flower Planet" üzerine...

  7. Herkesin bir düşünceye ihtiyacı var!: Peaches

    Dünyanın bir ucundaki evini kapatıp Berlin’e yerleşen Peaches, 15 yıldır Almanya’da yaşıyor. Altı yılın ardından gelen albüm Rub için Beth Nisker da en az bizim kadar heyecanlı.

  8. Güzel melodilerin arasından parlayan bir ses: Nilipek.

    “İnsanları sadece güldürmeye çalışıyor olabiliriz ya da mutsuzluklarına ortak olabiliriz...”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Politik şiddetin olduğu her yer”: Emin Alper’le Abluka üzerine

    Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen ve 6 Kasım’da gösterime girecek olan Abluka’daki karakterlerin paranoya hâlinin toplumsal izdüşümlerine, gerçeklik ve hayal arasındaki muğlaklığa ve filmdeki atmosferle paralellik gösteren güncel siyasi konjonktüre dair yönetmen Emin Alper’le söyleştik.

  11. 52. Uluslararası Antalya Film Festivali: Prömiyerler, Festival Hitleri Ve Ustaların Son Filmleri

    Bu yıl tarih değişikliği nedeniyle, her yıl olduğu gibi ekim ayında değil, 29 Kasım – 6 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek 52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde uzun zamandır merak edilen çok sayıda film prömiyer yapacak.

  12. Bant Mag. Fantastic Fest’ten bildiriyor

    Eylül ayının sonunda yolumuz 10 yıldır Texas, Austin’de düzenlenen, Amerika’nın en büyük janr sinema festivali Fantastic Fest’e düştü...

  13. Austin Texas iftiharla sunar: Fantastic Fest

    Amerika’nın en büyük “janr” festivali üzerine notlar ve dünyanın en pahalı film posterleri kitabı "Act Of Seeing"in metinlerinin sorumlusu, Sid Vicious’ın kankası sinema eleştirmeni Alan Jones’la bir sohbet.

  14. Fantastic Fest ekibinden bir ses: Evrim Ersoy

    Bu yılki Fantastic Fest’in göz dolduran Türkiye teması ve seçkisinin sorumlu kişisi, festival programlama direktörü Evrim Ersoy, festivale dair merak ettiklerimizi yanıtladı.

  15. Texas’ta Yeşilçam esintisi: Kunt Tulgar ve Cem Kaya

    Fantastic Fest’in şüphesiz en özel konuklarından biri, sadece bizim için değil, tüm festival için, yönetmen, sesçi ve aktör Kunt Tulgar’dı. Cem Kaya’nın festivalin Türk içeriğine yön veren belgeseli Remake, Remix, Rip-Off’un öne çıkan sahnelerinin yanısıra, 1972 yılında başrollerinde oynadığı Yılmayan Şeytan’ın festivaldeki gösterimi sebebiyle Yeşilçam’ın bu eşsiz karakteri Texas’taydı...

  16. Ve cehennem kapıları açılır: Baskın

    Fantastic Fest’e şüphesiz damga vuran filmlerden biri de Can Evrenol’un Baskın’ıydı. Toronto Film Festivali’nden övgüler ve filmin Amerika’da gösterim anlaşmalarıyla ayrılan ekip sonraki durakları Texas/Austin’den elleri boş dönmedi ve Can Evrenol, En İyi Yönetmen ödülünü aldı.

  17. Indie oyun festivali: Fantastic Arcade!

    Dergimizin de gidip yakından kendi gözleriyle gördüğü fantastik ve kült filmler festivali Fantastic Fest'te bir de hatırı sayılır bir oyun bölümü mevcuttu.

  18. Parçaları bir araya gelmiş bir yapboz gibi: Joris Diks’in konser afişleri

    Yaklaşık beş yıldır birçok grup ve müzisyen için serigrafi posterler hazırlayan Joris Diks’in işleri, 7 Kasım’dan itibaren Bant Mag. Mekân’da!

  19. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler