Hayaletler, uzaylılar, zaman yolculukları, kostümler, synthesizer’lar…


Hayaletler, uzaylılar, garip yaratıklar, zaman yolculuğu gibi temaları ağırlıklı olarak sinema ya da çeşitli görsel sanatlarda görmeye alışmış olsak da, söz konusu “fantastik” elementler, kimi zaman müzisyenler için de önemli bir çıkış noktası hâlini alabiliyor. Brian Eno ve Philip Glass gibi müziğin her yanına el atmayı seven bestecilerin, kimi zaman uzaydan ya da hayalî unsurlardan esinlenerek yaptığı albümleri, konsept albüm tanımını çok güzel şekilde karşılıyor. Bir yandan da kimi zaman kendi yarattığı personalarla, giydikleri kostümlerle, makyajlarla ya da anlattıklarıyla baştan sona fantastik bir temanın içinde müziğini inşa eden grup ve müzisyenler var. Fantastik sanatın farklı temsilcilerine yer verdiğimiz bu sayıda, söz konusu alana müzikte de uğramayı ihmal etmiyoruz. Kimisi aslında başka bir gezegenden gelen, kimisi korku unsurlarını müziğinin temeline koyan, titizlikle seçilmiş on beş müzisyen/gruptan oluşan listemiz, işitsel olarak da fantastik dokular arayanlar için hem yeni keşifler hem de olmazsa olmaz klasiklerden oluşuyor!


Image

Guess What

Vurmalılarda Luke Warmchop ve tuşlu çalgılarda Graham Mushnik’ten oluşan Guess What, hikâyelerini 1968 yılında kurulmuş gibi anlatsa da her şey aslında 2005 yılında başlıyor. Warmchop ve Mushnik, kendi takvimlerini 1968’den itibaren iletirken, astronot Yuri Gagarin’in uzay yolculuğu için besteledikleri 12 şarkıdan ilk albümlerini 1971 (aslında 2008) yılında yayınlıyorlar. Uzay yolculuğunun getirisi olarak gizemli, zaman zaman oyun gibi zaman zaman da epik anlarla dolu parçalar yapan Guess What’ın müziğiyle parmak bastığı diğer temalar arasında Faslı matematikçi Al-Khawarizmi’nin keşifleri ve Giallo sineması da bulunuyor!

Dinlenmesi gereken albüm: Yuri Gagarin (Catapulte Records, 2008)


Image

Dr. Octagon

Kool Keith ismiyle tanıdığımız Amerikalı hip hop müzisyeni Keith Matthew Thornton’ın personalarından biri olan Dr. Octagon, aslında Jüpiterli bir cerrah. Kendisi zamanda yolculuk yapıyor ve arasıra günümüze de uğruyor. İlk ziyaretini 1996 yılında Dr. Octagonecologyst isimli albümüyle yapan Dr. Octagon, “horrorcore” olarak adlandırılan, korku unsurlarıyla dolu bir yaklaşımla rap yapıyor. Adam öldürmeye meyilli bir doktordan bahsettiğimizin altını çizmekte fayda var!

Dinlenmesi gereken albüm: The Return of Dr. Octagon (OCD International, 2006)


Image

Man Or Astro-Man?

Alabama çıkışlı sörf rock grubu Man Or Astro-Man? için “müzikte konsept konusunu birkaç adım öteye taşımış grup” tanımını yapmak pek abartılı olmayacaktır. İsimlerinden anlaşılan uzay meraklarını, Coco The Electric Monkey, Star Crunch, Avona Nova, Trace Reading gibi isimler koydukları hayalî kişilikleri ve kostümleriyle görünüşlerine yansıtan ekip, müzikal olarak da sörf rock tanımını uzayla doğru kıvamda birleştiriyor. Ekibin en ilginç özelliklerinden biri de, kimi zaman turnelere kendilerinin beta versiyonlarını gönderiyor olmaları. Sahnede bir tür bilim kurgu şovu sergileyen ekip, sürprizlerle dolu yolculuklarında 20 yılı aşkın süreyi geride bıraktı.

Dinlenmesi gereken albüm: Experiment Zoo (Touch & Go Records, 1996)


Image

Brave Saint Saturn

Five Iron Frenzy grubunun üyeleri tarafından bir yan proje olarak başlatılmış olan Brave Saint Saturn, “astro-rock” olarak tanımladıkları müzikal ifade biçimleriyle, birbiriyle bağlantılı üç albümle dinleyicilerinin bir maceraya davet ediyor. USS Gloria isimli hayalî bir uzay gemisinin yolculuğu üzerinden üç albümde sırasıyla doğum, zorluk ve ölüm temalarını işleyen grubun müziği Hıristiyan öğretilerinden bazı unsurlar da barındırıyor. Grubun Saturn 5 Trilogy olarak adlandırdığı albüm serisi, uzay gemisi Gloria’nın Satürn’ün etrafında attığı bir turu konu ediyor. Şarkı sözleri hikâyeye sadık kalsa da, kullanılan seslerle parçalar sıradan rock tınısından pek uzaklaşamıyor. Bir de uzaydaki insanları bu kadar kızgın hayal etmek biraz yıpratıcı olabiliyor!

Dinlenmesi gereken albüm: So Far From Home (Five Minute Walk, 2000)


Image

Sun Ra

Brave Saint Saturn sayesinde Satürn’ün etrafında bir tur atmışken, has Satürnlü müzisyen Sun Ra’ya değinmemek de olmaz tabii! Müzisyen kimliğinin yanısıra kozmik felsefenin öncülerinden biri olan Sun Ra’yı afrofütüristik akımın en önemli sembolü olarak gösterebiliriz. 1930’lu yıllarda henüz öğrenciyken, bir ışık gördüğünü ve sonrasında Satürn olduğunu öğrendiği bir gezegende, insan olmayan bir formda kendini bulduğunu anlatan Sun Ra, bu inanışını ve kozmik unsurları her daim müziğiyle birlikte belirgin bir şekilde korumayı sürdürdü.

Dinlenmesi gereken albüm: We Travel the Spaceways (El Saturn / Evidence, 1967)


Image

itchy-O

Tam adı The itchy-O Marching Band olan Denver çıkışlı ekip, tam 32 kişiden oluşuyor! Büyük kısmı vurmalı enstrümanlar çalan itchy-O, ayrıca elektronik katmanlarla birlikte hipnotik ve epey mistik bir müzik yapıyor. Grubun 2011 ve 2014 yıllarında yayınladığı albümleri, kimi zaman tüyleri diken diken anlarla dolu. Maskeleriyle verdikleri konserlerinde seyircileri de zaman zaman garip sesler çıkarttırarak, zaman zaman vurmalı enstrümanlar çaldırarak kendilerinin bir tür ayin gibi akan performanslarına katan itchy-O, şimdiye dek Melvins, Iggy Pop, Devo gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştı.

Dinlenmesi gereken albüm: Burn the Navigator (Alternative Tentacles, 2014)


Image

Warp 11

Captain Kirk Miller’la tanışın. Kendisi, 2324 yılında doğup 1999 yılına geri dönmüş bir müzisyen. Aynı zamanda sıkı da bir Star Trek hayranı! Zamanda geri dönüşünde ineceği yer olarak Sacramento’yu seçen Captain Kirk Miller, yanına Commander John Merlino, Chief Engineer Brian Moore ve Chief Science Officer Kiki Stockhammer’ı alarak kurduğu Warp 11 isimli grubuyla, büyük oranda Star Trek’le ilişkilendirebileceğiniz şarkılar yapıyor. (Örneğin “Everything I Do I Do With William Shatner” isimli şarkı gibi!) Son albümü Rock Out With Your Spock Out’u geçtiğimiz haftalarda yayınlayan Warp 11, dünyanın çeşitli noktalarında gerçekleşen Star Trek buluşmalarında sahne alıyor. Ayrıca ekibi, Star Trek hayranlarını konu eden belgesel serisi Trekkies’in ikinci bölümünde de görebilirsiniz!

Dinlenmesi gereken albüm: Red Alert (Reboot Music, 2002)


Image

John Carpenter

Korku sinemasının dünya genelindeki en büyük ikonlarından biri olan John Carpenter, kariyeri boyunca birçok filmi için synthesizer seslerini kullanarak nefis müzikler yapmıştı. 2015, John Carpenter’ın kariyeri için yepyeni bir sayfanın açıldığı yıl oldu ve efsane yönetmen, ilk albümünü yayınladı! Lost Themes isimli albüm, Carpenter’ın bugüne kadar bestelediği ama hiçbir filminde kullanmadığı şarkılardan oluşuyor. Tahmin edebileceğiniz gibi epey atmosferik ve gergin tınılarla dolu olan albümün ardından ilk konserini de vereceğini duyuran John Carpenter, 2016 yazında ATP Iceland festivalinde ilk kez dinleyicilerin karşısına çıkacak!

Dinlenmesi gereken albüm: Lost Themes (Sacred Bones, 2015)


Image

Zombie Zombie

Şu açık bir şekilde ortada ki, hiçbirimiz John Carpenter’a, Etienne Jaumet ve Cosmic Neman kadar hayran değilizdir. Fransız ikili Zombie Zombie, John Carpenter filmleri üzerine yaptıkları müzikler, benzer synth tonları ve kimi zaman bol efektlerle boğulmuş çığlıklar ve tekdüze ritimlerle gerginliği her daim yüksek bir dozda tutuyor. Zombie Zombie Plays John Carpenter isimli albümleriyle isimlerini daha çok duyurdular ama 2008’de yayınladıkları ilk albümleri, henüz bir tını arayışında olduklarını hissettirse de fazlasıyla sürükleyici bir albüm. Ayrıca synth’lerden sorumlu Etienne Jaumet’nin solo çalışmalarını da gündeminize alın! Unutmadan, John Carpenter filmi The Thing’i yeniden canlandırdıkları ve birçok ödül kazandıkları “Driving This Road Until Death Sets You Free” klibini de izleyin!

Dinlenmesi gereken albüm: A Land for Renegades (Versatile Records, 2008)


Image

Zolar X

1973 yılında Los Angeles’ta kurulan Zolar X’i, o dönemin yaygın kulüp sahnesinde ayıran en önemli şey sahnede giydikleri kostümleri ve kendileri hakkında anlattıkları hikâyelerdi. Kendi buldukları bir tür uzaylı dilini konuşan (şarkıları İngilizce olsa bile!) ve sahnede birer uzaylı görünümüyle yer alan Zolar X,  sonradan birçok belgesel ve kitapta “Los Angeles’tan çıkan ilk glam rock grubu” olarak anıldı. 1981’de dağılan grup, 2004’te yeniden toplandı ve kaldığı yerden yola devam etti. Sanki bir kapsülün içinde bunca zaman duruyormuşçasına! Jello Biafra’nın hayranı olduğu Zolar X’in 1981’de yayınlanan Timeless isimli albümünü yeniden basmasının üzerine grubun gördüğü ilgiyle geri dönen ekip, son olarak 2012 yılında Life Signs from the Stars isimli albümü yayınladı.

Dinlenmesi gereken albüm: Timeless (Pyramid Records, 1981)


Image

Ghost

İsveçli grup Ghost, son yıllarda metal müziğin çeşitli alt türlerini seven dinleyicilerin favori ekiplerinin başında geliyor. Bu sene üçüncü uzunçaları Meliora’yı yayınlayan ekip, solist Papa Emeritus III ve ismi olmayan beş Ghoul’dan oluşuyor. Grup üyeleri isimlerini kesinlikle açıklamazken, bazı imza günlerinde de CD ve plakların üzerlerine hepsine ait farklı sembollerin olduğu damgalarla “imza attıkları” oluyor. Papa Emeritus III, önceki albümlerde sırasıyla Papa Emeritus ve Papa Emeritus II isimleriyle karşımıza çıkan satanik bir rahip. Korku salan makyajları ve kostümleriyle sahnede fantastik bir deneyim hâlini alan ekibin son albümünde Dave Grohl’un da yer aldığına dair söylentiler ortaya çıkmıştı. Grubun müziği de birçok korku unsurunu ustaca içinde barındırıyor.

Dinlenmesi gereken albüm: Infestissumam (Loma Vista Recordings / Sonet Records, 2013)


Image

Peelander-Z

New York’ta tanışan beş Japon müzisyenden oluşan Peelander-Z, müzikten ziyade çizgi roman tutkularıyla bir araya gelmiş bir arkadaş grubu gibi gözüküyor. Her biri başka bir süper kahraman gibi gözüken grup üyeleri, müzik olarak sıradan bir punk yapıyor olsa da bunu sunarken eğlence ve aksiyonun sınırlarını zorluyor. Yeşil, pembe, siyah, sarı ve kırmızı renkte kostümleri olan ve renklerine göre isimlendirilen (Peelander Pink, Peelander Black gibi) grup üyeleri, konserlerde ortamı büyük bir parti alanına çevirmeyi seviyor. Öyle ki, 2008 yılında grubun New Mexico’da verdiği konser sırasında, salonun ikinci katında olan Peelander Yellow, aşağı merdivenlerden inmek yerine balkondan doğrudan atlamayı tercih etmiş. Peelander Yellow’un kırılan ayağına rağmen yerden şarkıya eşlik etmeyi sürdürdüğüne dair efsaneler dolanıyor.

Dinlenmesi gereken albüm: Space Vacation (Chicken Ranch Records, 2012)


Image

The Residents

Amerikalı sanat kolektifi Residents’a dair her şeyi buradaki bir paragrafa sığdırmak imkânsız. Belki özel bir Bant Mag. sayısı yapıp kolektife adasak, yeterli işitsel ve görsel malzemeyi bize verebilecek bir ekipten bahsediyoruz. 1969’dan bu yana 60’ı aşkın albüm yayınlayan ve sıklıkla belli konseptleri detaylı bir şekilde işledikleri kayıtlarıyla tanınan Residents, müziğin sürreal kanadının en önemli figürlerinin başında geliyor. Ağırlıklı olarak MIDI enstrümanlar kullandıkları ve o dönemin gelişen bilgisayar teknolojilerine kafayı taktıkları Freak Show, konuşma estetiğini alt üst ettikleri ve Mr. X ve yapışık ikizlerin gizemli hikâyesini anlattıkları God in Three Person ve Antarktika tarihinden esinlenerek kendi yarattıkları bir hikâyeyi, çeşitli objelerden ve efektlerden yararlanarak oluşturdukları garip seslerle anlattıkları Eskimo, grubun uçsuz bucaksız diskografisinin en özel halkalarından birkaçı.

Dinlenmesi gereken albüm: Freak Show (The Voyager Company, 1990)


Image

Sykotik Sinfoney

1988 yılında Dycondra’s adıyla bir metal grubu olarak bir araya gelen ekip, zaman içinde mizah unsurunu yüksek dozda tutarak, bilhassa çocukların korku dolu rüyalarından kimi figürleri sahneye ve şarkılarına taşıdığı bir müzik yapıyordu. Sahnede kendilerine eşlik edecek kimi dansçı ve jonglör için aldıkları kostümleri, söz konusu arkadaşlarının bir konserden önce onları ekmesi sonucu kendileri giyen ve epey farklı bir konser deneyimi yaratan ekip, ismini Sykotik Sinfoney olarak değiştirmiş. Sahnede bir rahibe, bir palyaço ve bir şeytanı bir arada gördüğünüz zaman kısılacak olan gözlerinizi açacak olan şeyse kimi zaman Mr. Bungle’ı hatırlatan, anlık değişikliklerle çocuk şarkısı hâlini alan ve kısa süre sonra twin pedal ve gitar sololarıyla yine kafa sallatan şarkı yapıları!

Dinlenmesi gereken albüm: Eargasm (Bağımsız, 2008)

Image

Dead Man’s Bones

Ünlü oyuncu Ryan Gosling ve arkadaşı Zach Shields’ın grubu Dead Man’s Bones, iki arkadaşın hayaletlere duydukları ilginin ortaya çıkmasıyla hayat bulmuş. Hayaletler ve canavarlar hakkında aşk hikâyeleri yazan Gosling ve Shields, bunları şarkılaştırarak Dead Man’s Bones’un 2009’da yayınlanan ilk ve şu âna kadar tek albümünü oluşturmuş. İkiliye albümde, Red Hot Chili Peppers basçısı Flea’nin kurucusu olduğu Silverlake Conservatuary Children’s Choir eşlik ediyor ve bir tür duygu yüklü zombi filmine müzik olarak yapılmışçasına tematik şekilde kurgulanmış şarkılar ortaya çıkıyor. Albüm kapağından canlı performanslara, söz konusu hayalet ve canavar temasını koruyan Dead Man’s Bones’dan uzun süredir bir haber gelmiş değil!

Dinlenmesi gereken albüm: Dead Man’s Bones (ANTI-, 2009)

  1. Alımlı dünyalar, anlık portreler: David Armstrong

    David Armstrong’un, kendisi ve arkadaşlarının 70’lerde çektiği fotoğrafları bir araya getiren Polaroids kitabının yayımlanışını göremeyeceği kimsenin aklından bile geçmemişti...

  2. Etrafınızı tutkulu insanlarla çevreleyin: Chris Bilheimer

    “Bazen kıyıda köşedekilerle ana akım arasındaki açığı kapayabilecekmişim gibi hissediyorum.”

  3. Dünyayı değil, hayatlarımızı yönetmek için: Janet Jackson

    Yeni albümü Unbreakable’la aramıza dönen Janet ve bazılarımızın neden onun albümlerini Michael’ınkilere tercih etmiş olabileceği…

  4. Başka yerlerden gelen sesler: 15 “fantastik” grup/müzisyen

    Hayaletler, uzaylılar, zaman yolculukları, kostümler, synthesizer’lar...

  5. En akışkan hâliyle deneysel hip hop: Shabazz Palaces

    Ishmael Butler ve Tendai “Baba” Maraire’nin güç birliği Shabazz Palaces, 13 Kasım’da Babylon Bomonti’de!

  6. Şamanik, karanlık ve sürprizlerle dolu: Deradoorian

    Angel Deradoorian’la Anticon etiketiyle yayınlanan ilk albümü "The Expanding Flower Planet" üzerine...

  7. Herkesin bir düşünceye ihtiyacı var!: Peaches

    Dünyanın bir ucundaki evini kapatıp Berlin’e yerleşen Peaches, 15 yıldır Almanya’da yaşıyor. Altı yılın ardından gelen albüm Rub için Beth Nisker da en az bizim kadar heyecanlı.

  8. Güzel melodilerin arasından parlayan bir ses: Nilipek.

    “İnsanları sadece güldürmeye çalışıyor olabiliriz ya da mutsuzluklarına ortak olabiliriz...”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Politik şiddetin olduğu her yer”: Emin Alper’le Abluka üzerine

    Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen ve 6 Kasım’da gösterime girecek olan Abluka’daki karakterlerin paranoya hâlinin toplumsal izdüşümlerine, gerçeklik ve hayal arasındaki muğlaklığa ve filmdeki atmosferle paralellik gösteren güncel siyasi konjonktüre dair yönetmen Emin Alper’le söyleştik.

  11. 52. Uluslararası Antalya Film Festivali: Prömiyerler, Festival Hitleri Ve Ustaların Son Filmleri

    Bu yıl tarih değişikliği nedeniyle, her yıl olduğu gibi ekim ayında değil, 29 Kasım – 6 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek 52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde uzun zamandır merak edilen çok sayıda film prömiyer yapacak.

  12. Bant Mag. Fantastic Fest’ten bildiriyor

    Eylül ayının sonunda yolumuz 10 yıldır Texas, Austin’de düzenlenen, Amerika’nın en büyük janr sinema festivali Fantastic Fest’e düştü...

  13. Austin Texas iftiharla sunar: Fantastic Fest

    Amerika’nın en büyük “janr” festivali üzerine notlar ve dünyanın en pahalı film posterleri kitabı "Act Of Seeing"in metinlerinin sorumlusu, Sid Vicious’ın kankası sinema eleştirmeni Alan Jones’la bir sohbet.

  14. Fantastic Fest ekibinden bir ses: Evrim Ersoy

    Bu yılki Fantastic Fest’in göz dolduran Türkiye teması ve seçkisinin sorumlu kişisi, festival programlama direktörü Evrim Ersoy, festivale dair merak ettiklerimizi yanıtladı.

  15. Texas’ta Yeşilçam esintisi: Kunt Tulgar ve Cem Kaya

    Fantastic Fest’in şüphesiz en özel konuklarından biri, sadece bizim için değil, tüm festival için, yönetmen, sesçi ve aktör Kunt Tulgar’dı. Cem Kaya’nın festivalin Türk içeriğine yön veren belgeseli Remake, Remix, Rip-Off’un öne çıkan sahnelerinin yanısıra, 1972 yılında başrollerinde oynadığı Yılmayan Şeytan’ın festivaldeki gösterimi sebebiyle Yeşilçam’ın bu eşsiz karakteri Texas’taydı...

  16. Ve cehennem kapıları açılır: Baskın

    Fantastic Fest’e şüphesiz damga vuran filmlerden biri de Can Evrenol’un Baskın’ıydı. Toronto Film Festivali’nden övgüler ve filmin Amerika’da gösterim anlaşmalarıyla ayrılan ekip sonraki durakları Texas/Austin’den elleri boş dönmedi ve Can Evrenol, En İyi Yönetmen ödülünü aldı.

  17. Indie oyun festivali: Fantastic Arcade!

    Dergimizin de gidip yakından kendi gözleriyle gördüğü fantastik ve kült filmler festivali Fantastic Fest'te bir de hatırı sayılır bir oyun bölümü mevcuttu.

  18. Parçaları bir araya gelmiş bir yapboz gibi: Joris Diks’in konser afişleri

    Yaklaşık beş yıldır birçok grup ve müzisyen için serigrafi posterler hazırlayan Joris Diks’in işleri, 7 Kasım’dan itibaren Bant Mag. Mekân’da!

  19. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler