Belle and Sebastian, eski dost. 90’lardan bu yana o kadar fazla duygulanımı melodilere döktüler ki yeni bir albüm yayımladıklarında nostaljik hislere kapılmamak elde değil. Nitekim incelikli kelime oyunları aracılığıyla geçmişle hesaplaşmaya koyulan 11. Belle and Sebastian albümü A Bit of Previous da bugünden geriye bakma motivasyonuyla yaratılmış. Yıldızlar bir kez daha hizalandı anlayacağınız.

Bir de güzel haber: Belle and Sebastian, 24-25 Eylül’de Life Park’ta üç sahneye yayılacak +1 Sunar: Cheerz Festival programında yer alıyor.

Albümün nostalji dalgasına kendimizi kaptırdık ve 2011’den beri Belle and Sebastian ile sahnede olan, 2015’ten bu yana da tüm albümlerde çalan basçı Dave McGowan’a ergenlik yıllarında dinlediği albümler ve üzerindeki etkilerini sorduk. Aynı zamanda bir diğer İskoç alternatif müzik efsanesi Teenage Fanclub’ın da kadrosunda yer alan McGowan’la zaman makinemizi 80’lere gönderiyoruz, 3-2-1…

YAŞ: 13-15

O zamanlar en sevdiğin iki albüm neydi?

Queen – Greatest Hits (1) ve Van Halen – 5150.

Bu müziklerle nasıl tanışmıştın? 

Tıpkı 80’lerdeki diğer tüm çocuklar gibi, Top of the Pops programında görerek. Her Perşembe akşamı 19.00’da yayınlanırdı ve tüm ülke 30 dakikalığına yaptığı her ne ise bırakıp onu izlerdi.

Üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun? 

Queen albümü hâlâ favorilerimden biri. Onları hâlâ seviyorum, özellikle de John Deacon’ı. Kesinlikle hakkı yeteri kadar verilmeyen bir müzisyen. Oldum olası daha sakin parçalarına tutulmuşumdur. Van Halen albümü, 1986 yılında sanki gelecekmiş gibi tınlıyordu. Ama bugünlerde ortalık çöplük gibi!

Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

Emin değilim, sanırım iyisiyle kötüsüyle çocukluğa dair şeyleri hatırlatıyor. Arkadaşlarımla atıldığım maceralar ve ebeveynlerimle çıktığımız uzun, sıkıcı araba yolculukları.

Hayatının bu döneminde senin için önemli olan diğer şeyler nelerdi?

Sanırım başka bir şey yoktu. Bir film boyunca sabit oturabilecek kadar sabırlı değildim. Aynısı bir kitabı bitirmek için de geçerli.

YAŞ: 16-18

O zamanlar en sevdiğin iki albüm neydi?

Public Enemy – Fear Of A Black Planet ve The Beatles – The Beatles.

Bu müziklerle nasıl tanışmıştın? 

Hayatımın bir hip hop dönemi olmuştu bir zamanlar. Sanırım hâlâ biraz oradayım. Gittiğim ilk konser, bir Public Enemy konseriydi ve aklımı uçurmuştu! The Beatles’ın White Album’ü, ebeveynlerimin çok da fena olmayan koleksiyonundaydı. Yine bugün de aklımı uçurmaya devam eden bir albüm. Devasa bir müzikal alana yayılıyor. Harika.  

Üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun? 

Hip hop dinlemenin bana groove’un önemini öğrettiğini düşünüyorum. Sevdiğim müzikler mutlaka groove’a sahip olmalı.

Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

Annem ve babam olmadan dışarı çıkmak – özgürlük! Konserlere gitmek, partilere gitmek…

YAŞ: 19-20
my bloody valentine

O zamanlar en sevdiğin iki albüm neydi?

Neil Young And Crazy Horse – Ragged Glory ve My Bloody Valentine – Ecstasy And Wine.

Bu müziklerle nasıl tanışmıştın? 

Tam hatırlayamıyorum, arkadaşlarımın pasladığı kasetlerde duydum muhtemelen.

Üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarını düşünüyorsun? 

Neil Young albümüyle dürüst ve ruhsal bir performans için mükemmelliğin o kadar da önemli olmadığını idrak ettim. Sanırım ipucunu ismiyle veriyor, çiğ, pürüzlü ve hatalarla dolu; yine de nefes kesici bir dinleyiş! My Bloody Valentine albümü, bir şarkının ilk dinleyişte hissettirdiklerini muhafaza etme ve yeniden hatırlatma gücüne sahip olduğunu anlamama vesile oldu. Benim için bu albümdeki “Strawberry Wine” parçası, âşık olmanın sesidir.

Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar?

Ha ha! Üstteki soruya bakın bir kez daha! Ayrıca, müziği o zamanlar daha fazla ciddiye almaya başladım sanıyorum. Eğitim, kariyer gibi şeylerin hepsi gözümde önemsizleşmişti.

  1. Zezeah ve ölümün bitmeyen olasılıkları

    Big Baboli Printhouse’un kurucularından Zezeah ile bir ölüm sonrası ölüm tasviri sunan ilk solo sergisi All Will Fall / Hepsi Düşecek’i ve ardındakileri konuştuk.

  2. Süreğen kriz ortamında yayıncılık: Tespitler, hayaller, gerçekler, küçük ölçekler ve dirayet

    Bağımsız yayıncıları “kırıp döken” koşulların bugününe nasıl gelindiğine dair yerinde tespit ve tahliller toplamak, yayıncılığın farklı kollarına emek verenleri dinlemek için yola çıktık.

  3. Editors şimdi de yedi dakikalık kapkaranlık şarkılar yapmak istiyor

    Benjamin John Power takviyesiyle sahalara dönen Editors’ın geçirdiği son dönüşümü, gitarist Justin Lockey ile masaya yatırdık.

  4. A Yüzü B Yüzü: Euphoria & Heartstopper

    Birçok açıdan ortaklaşsalar da seyircilerine bambaşka dünyalardan seslenen, hatta birbirlerinin “antitezi” olarak nitelendirilen iki fenomen dizi.

  5. Sevgili mektuplar, mektuplaşmalar, mektuplarcalar

    Shirley Jackson'dan Allen Ginsberg’e, James Baldwin'den Italo Calvino'ya, mektuplaşma kitaplarının fısıldayan dünyasına dalıyoruz.

  6. Voltran üç kişiyle de oluşur: Lalalar

    Bi’ Cinnete Bakar, sonsuz güven, ortak hisler ve (belki) doom pop. Lalalar’la duygu seline hoş geldiniz.

  7. Bağımsız müzik sahnesinde yeni patikalar, yeni pratikler

    Sirän, Bağımsız Müzik Yapımcıları Derneği, Noirgazer, Sesseda ve Kültür Emeği’ne kulak verin.

  8. Lucasfilm’in imkânsızı mümkün kılan sihirbazları

    Star Wars filmlerinin senaristlerinden Lawrence Kasdan ile Dennis Muren, Phil Tippett ve Janet Lewin’e bağlandık. Serinin çığır açan görsel efektlerini ve Light & Magic belgeselini dinledik.

  9. Müstehcenlik üzerine bir deneme: Kaçık Porno

    Radu Jude ile “zamanın ruhunu provoke eden”, 71. Berlin Film Festivali'nden büyük ödülle dönen, oyunbaz ve hınzır son filmi Babardeala cu bucluc sau porno balamuc üzerine.

  10. Görmüş Geçirmiş Kaptan 88’in yapı taşları

    Boyutlar arası bir kesişim kümesi olan bilinci, zamansızlığı ve melankolisiyle Kaptan 88 ve açtığı kapılar.

  11. Arayüzdeki diri çizgiler: Ryoichi Kurokawa’nın ağırbaşlı medya sanatı

    Ryoichi Kurokawa, imgelerin farklı dinamiklerini konuşmayı mümkün kılan ağırbaşlı medya sanatının ardındakileri anlatıyor.

  12. Egemen kadrajın dışındakiler: Aşağıdakiler de yukarıyı gözetliyor

    Altyazı Fasikül ekibinden Senem Aytaç, Fırat Yücel ve Yetkin Nural’la Aşağıdan Yukarıya’nın yolculuğu, kapsamına aldığı meseleler ve ortaya çıkan üretimlerin zihnimizde canlandırdıkları üzerine bir sohbete koyulduk.

  13. Cem Kaya ile Aşk, Mark ve Ölüm üzerine

    “Gurbetteki insan hasret duyduğu şeyin bir versiyonunu yaratıyor ama bir değişim de var. Benim ilgimi çeken şey de tam olarak bu.” 72. Berlinale’den seyirci ödülüyle ayrılan belgeselini Cem Kaya anlatıyor.

  14. Tahribat zamanları ve normalleştirilenler: Ali Kemal Çınar’dan Geceden Önce

    Söz, Beriya Şevê / Geceden Önce’nin yönetmeni Ali Kemal Çınar’da: “Birtakım dertleri mizahla yumuşatacak hâlim kalmamıştı."

  15. Kolektivizme inanın: Kulağımız sinema topluluklarında

    Standart - ticari dağıtım ağına alternatif bir sinema kültürü geliştirmeyi hedeflemiş, farklı şehirlerde konumlanan toplulukların deneyimleri, görüşleri, çözüm önerileri…

  16. Belirsizliğin gerilimi, mutluluğun çelişkisi: Anadol ve Felicita

    Son Anadol güzelliği Felicita’nın his haritasını çıkardık. Şarkıların perde arkasını da bizzat Gözen Atila anlatıyor.

  17. Aklımdakiler: Mode XL

    Yeni bir Mode XL çağının başladığına işaret eden teklilerin ardından VEYasin ve Besta’ya yeni nesil hip hop sahnesinden sorular var.

  18. Ergenlik yılları: Belle and Sebastian'dan Dave McGowan'a sorduk

    Belle and Sebastian’ın nostalji dalgasına kendimizi kaptırdık. Zaman makinemizi 80’lere gönderiyoruz, 3-2-1…

  19. Bu dünyaya sıfır verenler: Klondike

    Berlin, Sundance ve İstanbul Film Festivalleri’nden ödüllü Klondike’ın Ukraynalı yönetmeni Maryna Er Gorbach ile bir soru - cevap seansı.

  20. Bağımsızda bir umut aramaya devam: Armağan Lale ve Ceylan Özgün Özçelik sohbeti

    Yeni belgeselleri 15+, güncel çalışmaları, Türkiye’deki dijital platformların sürdürülebilir olmayan proje seçim pratikleri ve çok daha fazlasına uzanan bir sohbet!

  21. Bir nevi helalleşme: Nazlı Elif Durlu ve Ziya Demirel sohbeti

    Ela ile Hilmi ve Ali’nin yönetmeni Ziya Demirel’le Zuhal’in yönetmeni Nazlı Elif Durlu, “Kişiyi çektiği filmden tanımak mümkün mü?” sorusuna ve çok daha fazlasına cevap arıyor.

  22. Melis Danişmend’in dört mevsimi: Büyüyemeyenler

    Yıkımların neşeyle buluştuğu kavuşmalara yol alan bu ilk kitap üzerine içten bir sohbet etme ihtiyacı hasıl oldu.

  23. Kendin olamamanın adaletsizliği: Çilingir Sofrası

    “Çilingir Sofrası”nın yönetmeni Ali Kemal Güven ile toksik maskülenliğin bıraktığı izler, başka kuşakların kuiri olmak, rakının dürüstlüğe iten doğası ve daha fazlasını kapsayan bir muhabbet.

  24. Jeyan Kader Gülşen ve Zekiye Kaçak ile Bu Ben Değilim'in yapım süreci

    Cinsel yönelimini gizlemek durumunda kalmış, muhafazakâr aile çevrelerinde heteroseksüel erkek sanılan, hatta aile babası olan gizli gaylerin hikâyesi…

  25. AySay ve su gibi akan sesler

    Nordik, Kürt ve Türk kültürlerine dokunan AySay şarkılarının ardında neler yatıyor?

  26. Hassas bir zamandan Spoon şarkıları

    Yılın ilk yarısının dikkat çeken albümlerinden Lucifer on the Sofa’yı konuşmak üzere, Spoon gitaristi Alex Fischel’a bağlandık.

  27. Zerre olma hissiyatı: Yaratıcıları Koudelka belgeselini anlatıyor

    Magnum Photos üyesi fotoğrafçı Josef Koudelka’ya odaklanan Koudelka - Aynı Nehirden Geçmek belgeselini, yönetmeni Coşkun Aşar ile senarist ve kurgucusu Ayhan Hacıfazlıoğlu’ndan dinledik.

  28. Künye

    ...