Doğan Duru ilk solo albümü “Epoch”u anlatıyor

1996’tan bu yana altı albümü geride bırakan Redd solisti ve şarkı yazarı Doğan Duru, ilk solo çalışması Epoch ile karşımızda. Dinleyiciyi hızla içine çeken melankolik 11 şarkıdan oluşan albüm, grup müziğine alışık bir müzisyenin ilk solo albümünden umduğunuz sadelik ve samimiyette; sevdiğiniz bir müzisyenin iç dünyasına daha yakın bir bakış fırsatı veriyor. “Bir ressam gibi, bir roman yazarı gibi tekilleşmek istedim. Bu açıdan duygu olarak Redd’den büyük ölçüde ayrışıyor Epoch” sözleriyle albümün Redd’in duruş ve sound’undan ayrıştığı noktanın altını çizen Doğan Duru’yla konuştuk.  

Röportaj: J. Hakan Dedeoğlu

Epoch ilk solo çalışman. Nasıl bir yeri var sende? Redd ile nasıl ayrışıyorlar sence bu parçalar? 

Her ne kadar 50-50, 21 gibi bazı albümlerde grup üyelerinin tamamının adını yazmayı uygun görmüş olsam da, Redd şarkılarının tamamına yakınında söz ve müzikler bana ait. Bunu şunun için söylüyorum. Grup olduğunuzda şarkı grupla buluştuğunda ve kayıtlar bittiğinde başında düşlenenden başka bir şeye dönüşebiliyor. Bunun hem iyi hem iyi olmayan yanları var. Bazen kumdan inşa ettiğiniz kale başka bir yapıya dönüşürken bazen de kale daha görkemli bir hal alıyor. Grup üyeleri mutlaka benim de katkım olsun, benim de üretimi yapanlardan biri olarak ismim kartonette yer alsın niyetiyle zorlama eleştiriler, eklentiler yaparak bazen şarkının ruhuna zarar veriyor. Bu durumu kısmen anlıyorum ama çok güvendiğiniz bir şarkı bu nedenle kendini albümün dışında bulabiliyor. Geçmişte böyle şeyler olmuştu  misal “Herneyse” Kirli Suyunda Parıltılar albümünde olmasını çok istediğim bir şarkı olmasına karşın, albüm dışında kalmıştı. Bunun gibi birçok örnek yaşadık, Redd’de değişimler olmasının önemli bir nedeni de bu olmuştu. Yeni süreçte, Mükemmel Boşluk ile başlayarak Güneş Duru ve Berke Özgümüş ile birlikte kendi duygularımızı daha doğru aktardığımız, temelde şarkıyı özne olarak görerek üretip, biçimlendirdiğimiz bir anlayışa evrildik. Yersiz Göksüz Zamanlar albümünde bu anlayış pekişti.

Bu nedenle Epoch, “kimse bana karışmasın” solo albümü değil. Benim için albümden öte büyük bir deneyim. Neredeyse bitene kadar Berke ve Güneş şarkıları dinlemedi. Şarkıların ön hazırlıkları dahil tüm süreç, kayıt ve mikslerde tamamen yalnızdım. Dört şarkıda davulları Berke çaldı diğer tüm enstrümanlar, düzenlemeler ve miks yine bana ait. Yanlış anlaşılmasın, bu “en iyisini ben bilirim, ben yaparım” düşüncesinden çıkmadı. Bu benim kendi başıma tüm aşamalarının üstesinden gelmeye çalıştığım bir şey olsun istedim. Bir ressam gibi, bir roman yazarı gibi tekilleşmek istedim. Bu açıdan duygu olarak Redd’den büyük ölçüde ayrışıyor Epoch

Peki albümün arkasındaki hikâye, senin motivasyonun neydi? Redd’e bir mola verme isteği mi yoksa Redd ile ifade edemediğini düşündüğün bazı his ve tınılar için kendi bir alan açma arzusu muydu? 

Ben mola seven biri değilim, Redd’in bir sonraki albümü için fena halde heyecanlıyım, o iş çok güzel olacak. Aklımda bitmeyen hikâyeler vardı ve bunları Epoch’un içinde paylaşmak istedim. Müzikal referansları 90’lı yıllardan bu yana benim içimde değerlenen tınılara dayandığından, bir retroluk hissi de olsun istedim. Ultra rafine bir şey yapmaktansa; elektronikle akustiği, işin akustik tarafında rafine etmeyi tercih ettim. Her şeyi kusursuz üst üstelik yerine, duygulu yakınlıkları ile birleştirdim.

Bir solo albüme yakışır içtenlik, sakinlik ve bununla birlikte gelen oldukça melankolik bir his hakim albüme. Albümün taşıdığı, ona yön veren, lirikleri besleyen hislerden de bahsedebilir misin biraz? 

Yıllardır şarkı yazıyorum, bazen kelimeler, duygular farkında olmadan tekrarlara girebiliyor. Önemli olan bu tekrarlardan uzak durabilmek ve eski duygulara yeni bir dil kazandırabilmek. 90’lı yıllarda klasik müzik okurken geceleri Hayal Kahvesi’nde rock şarkıcısıydım; ikisini de hakkıyla yapmak gerçekten yorucu bir hadiseydi. Dinlediğim ve içinde olduğum müzik her zaman birbiri içine girdi. Milano’da Opera okurken geceleri bir meşhur bir kulüpte tek başıma müzik yapıyordum. Gündüzse Verdi Konservatuvarı’nda opera öğrencisiydim. Yaptığım müziklerde de melodik çok katman olmasını seviyorum. Bütün bunları bu albümde daha da üstüne basarak kullanmak istedim.

Albümdeki parçalar senin uzun zamana yayılmış bir şekilde Redd dünyasına girmeyen şarkıların mı yoksa yakın bir zamanda özellikle solo albümün için yazılmış parçalar mı? 

Redd albümüne girmeyen hiçbir şarkı yok bu albümde. Redd albümüne girmeyen şarkılar, Redd albümüne girmeyen şarkılar klasöründe uyuyorlar. Belki 40-50 şarkı var orada. 2005 yılında beri birikiyorlar. İçlerinde tamamen bitmiş şarkılar bile var. Çoğu bu albümü yapmaya karar verdiğimden itibaren,  6-7 ay içinde yazılmış düzenlenmiş ve kaydedilmiş şarkılar var Epoch’da. Bir iki şarkı yine solo albüm düşüncesiyle geçmişte yazılmış şarkılar. 

Albüm kayıt sürecinden bahsedebilir misin biraz? Kimler dahil oldu? 

Albümün kayıtlarının büyük bir kısmı Hayyam’da gerçekleşti. Sinan Sakızlı sağ olsun iyi ev  sahipliği yaptı. Albümde dört şarkıda Berke Özgümüş davulları çaldı. Diğer davulları ise tek tek elle yerleştirerek veya sample kullanarak çözdüm. Diğer tüm enstrümanları kendim çaldım. Miks için çok düşündüm sonra “Hadi kendin yap bir bütün olsun” dedim. Teknik olarak eksiklerim olmuş olabilir ama duygu olarak hiçbir sesi atlamak istemedim. Sonra bu işlerin doktoru Erim Arkman’a dinlettim. Genel olarak çok beğendi. Bir iki master EQ dokunuşu yaptı, “Bence gayet üstesinden gelmişsin kafan rahat olsun” dedi. Eksikler de duygunun bir parçasıdır bence, şöyle olsaydı demek ise hayal kurdurmaktır diye düşünüyorum. Yıllardır müzik yapıyorum sanırım zaman insana çok şey öğretiyor. Epoch, bütün bunların bütünü olarak ortaya çıkmış oluyor bir anlamda. 

Diğer Redd üyelerinin solo proje planları var mı?

Berke ve Güneş’e hep “Size de solo bir şeyler yapalım” diyorum. Berke üst düzey bir caz müzisyeni aynı zamanda ve eminim bir gün beni dinleyecektir. Güneş hem şarkı yapan hem de iyi şarkı söyleyen biri ve onun da kendine özgü bir albüm hayali olduğunu biliyorum. Ben böyle ayrı çalışmaların gruba güzellik katacağını düşünüyorum, onlar da benimle hem fikir. Sonuçta Redd bizim kalbimiz gibi, varlığımızın majör aktörü. Hem yaşatan yerimiz hem de ona aşığız. 

Epoch’un çıkışıyla birlikte seni Doğan Duru olarak sahnelerde de görecek miyiz, albüm için bir dizi konser planı var mı?   

Konser teklifleri gelmedikçe bu albümü çalmak için özel bir çaba sarf etmek, bunun üzerine kafa yormak istemiyorum. Birtakım tuhaf ağların, medeni görünen organizasyon mafyalarının veya müzik tekelcilerinin keyfine kalsın da istemiyorum. Ben yaparken çok eğlendim, keyfim kaçsın istemiyorum kısacası. Hakkıyla ve gerçeğiyle bu albümün konserlerini verebileceğim bir platform olduğunda belki sınırlı sayıda Epoch konseri yaparım. Çok gerekirse Redd konserlerinde 1-2 tanesini çalarız. Albüm dinleme kültürüne saygılı zamanları yaşamış biri olarak; insanlar dinlesinler, bir daha dinlesinler, bir daha dinlerken arkadaki detaylara ve derinlere insinler istiyorum. 

Mehmet Güreli’nin çalışmalarından biri süslüyor Epoch’un kapağını. Yollarınız nasıl kesişti, onun işlerinden birini nasıl kullanmaya karar verdin? Albüme özel hazırlanan bir iş mi yoksa eski çalışmalarından biri mi? 

Mehmet Güreli’yi 90’lı yıllardan beri tanıyorum, eskiden bu kadar yakın değildik ama herhalde sahnelere tekrar geri dönmesine bir konserde konuk etmemiz neden oldu; birlikte şarkılar söyledik ve o zamandan beri daha da yakınlaştık. Zaman zaman Mehmet Güreli’nin yaptığı tiyatro müziklerine yardım ediyorum. Albüm için aklıma böyle naif bir şey geldi Mehmet Abi’ye söyledim, “Dostum tabii ki hemen gel konuşalım” dedi. Tam da istediğim gibi oldu. Mehmet Güreli her yönüyle çok önemli bir sanat insanı. Onun gibi çok yönlü sanatçılar umarım daha fazla olur. Tek yönlülük sanatçı için de monoton ve sıkıcı bence.