Duygudurum: Cocteau Twins - Know Who You Are at Every Age

Yazı: Utkan Çınar

“İnsan kendini bilmeli.”

İskoçya menşeili grup Cocteau Twins, vokalist Liz Fraser ve yetenekli gitarist Robin Guthrie’nin öncülüğünde, özellikle 1980’lerde yaptıkları albümlerle günümüzde birçok örneğini hâlâ gördüğümüz dream pop türüne öncülük yapmış harika bir grup. Geçtiğimiz hafta son iki albümü -1993 tarihli Four-Calendar Cafe ve 1996 tarihli Milk & Kisses– elden geçirilerek tekrar sunuldu. Evet, külliyatın en dikkat çekici ürünleri olduklarını söylemek zor. Bu başlıkta da genelde bir albümün tüm şarkılarıyla, geneliyle değerlendirilmesi bekleniyor. Ben öyle yapmayacağım. 

Grubun kariyeri ile beraber Guthrie ve Fraser’ın romantik birlikteliğinin de bitişine denk gelen bu iki albümden tümüyle bahsetmek yerine bir şarkıyı seçtim. Üzerimde normalde hiç de paye vermediğim spiritüel bir etkisi olan, Four-Calendar Cafe’nin ilk ve en güzel şarkısı “Know Who You Are at Every Age”i. Yoksa 30 yıl aradan sonra bir remaster şanına erişen albüm de tümüyle rahatça ele alınabilir. Benim derdim şu; bilenler bilir, Seinfeld’in bir bölümünde Elaine’in çıktığı herif ne zaman Eagles’dan “Desperado”yu duysa kitlenip kalıyordu. “Know Who Are at Every Age”i her duyduğumda bende de benzer bir etki oluyor.

Önce şarkıyla tanışmamı anlatmak, ardından da ayrıntılarına girmek isterim. 18 yaşlarında bir gün okul kırılıp bir arkadaşın abisinin evine gidilmişti; mekân Taksim gibi düşünüyorum ama emin de değilim. Aslında hafızam kötü değildir ama başka bir yüzyıldan bahsediyoruz! Abinin güncel, keyifli bir CD koleksiyonu vardı. Bunun haberini önceden aldığım için de yanımda bir boş kaset götürmüştüm. Zira CD’den CD’ye çekim yapan bir edevat yoktu ortamda. 

Yine o sıralar, Bahariye’deki kaçak CD furyasında tanıştığım ve peygamber seviyesine çıkardığım Lou Reed’i delice dinlediğim için The Velvet Underground’un son kez tekrar bir araya geldiği 1993 konseri CD’si süper heyecanlandırmıştı beni. Ondan seçkiler koyarken, yeni bir şeyler de atmak istiyordum. 

Cocteau Twins’i o aralar nasıl duyduğumu hatırlamıyorum. Büyük ihtimalle bir yerde okuyup ismi ilgimi çekmiştir ya da vokalist Liz Fraser’ı Massive Attack’ın yeni teklisi “Teardrop”ta* duyup meraklanmışımdır. Four-Calendar Cafe’yi seçip iki şarkı atmıştım. Gerisi de Prodigy, Nick Cave falan olmalı. Bu CD’nin orda olması ve benim seçtiğim iki şarkıdan birinin “Know Who You Are at Every Age” olması (diğeri “My Truth”) tamamen tesadüf. Güzel bir tesadüf. 

Bu zamanlar dışı** şarkı, sanki bir Nirvana şarkısına girer gibi kısa ama net bir davul atağıyla başlar. Robin Guthrie’nin 2000’lerdeki tüm indie ve dream pop gruplarında görebileceğimiz parlak, yüklü akustik ritmi, tremolo akor vurguları ve tabii ki akorlar, ânında hipnotik bir haletiruhiyeye sokar sizi. Şarkının en etkileyici yanı, vokalleri. Fraser’ın sözleri anlamanızı zor kılan sesi burada çok belirgindir; bu karmaşık şiirsel yapıyı parkta ıslık çalar gibi söylemesi de inanılmazdır. Hoş, sözler üzerinde internet dünyasında da bir konsensüs bulunmamakta. Özellikle giriş kuplesinde. Belki bu gizem de şarkıya yakışıyor. 

Kıtaların sonlarındaki “me” ve “go”lardaki hafif detone boşvermişlik, şarkının “iyileşmeye” olan motivasyonuyla çok güzel bir tezat oluşturur: “Niye olduğunu anlayana kadar ağla.” Harika bir vokal melodisi, tekrarı taklidi mümkün olmayan… İlerleyen kısımlardaki “cry”ları Axl Rose gibi uzatarak söylemesi de iyi fikirdir. (Evet kabul, o zamanlar rock müzik çok dinliyordum!) Bu yeni yayımlanan remaster versiyonunda ayrıca, nakaratlarda daha kalından yaptığı besleme geri vokaller de bir tık daha net sanki, o da güzel bir dokunuş olmuş. Perküsyonlar ve şarkının sakinliğine uymasını beklemediğiniz ama hiç de sırıtmayan davul atakları da belirgin. 

Bu şarkının metal versiyonu da olabilir gibi gelir bana, üzerine Kendrick Lamar rap de yapabilir, elektronik remiksi de olabilir, unplugged’ı da. Öyle bir şarkı işte. Erke dönergeci (sahi ne oldu o iş?) ile çalışan bir teybi mezarıma atsınlar, sonsuza kadar dinleyeyim.


*O aralar seveni boldu. Bir de trivia: Şarkıyı başta Madonna’nın söylemesi planlanıyormuş ama grup Fraser’ı seçmiş. Hatta Mushroom’un gruptan ayrılmasının sebeplerinden biri olarak gösterilir bu fikir ayrılığı. Massive Attack ve Madonna, “Teardrop”tan birkaç yıl önce Marvin Gaye cover’ı “I Want You”da iyi iş çıkarmış olsa da Fraser seçiminin çok doğru olduğu bir gerçek. O dönem Madonna da o tarzlara yakın seyreden “Frozen” gibi bir şarkı yapmıştı. William Orbit ile çalıştığı, en verimli dönemidir kanımca.

**Kafamı taktığım bir konuyu paylaşmak isterim. İngilizcedeki “timeless” kelimesi genelde sanat eserleri için bolca kullanıldığından bizde de insanlar kullanıyor bu ifadeyi. Ki gayet OK. Ama “timeless”ın birebir “zamansız” olarak çevirildiğini sıkça duyuyorum. Zamansız kelimesi bizde çok uzun zamandır olumsuz bir ifade şeklinde, “uygun olmayan bir zamanda” anlamında kullanılmaktadır. Yani “zamansız ölüm” deriz değil mi? İngilizcesi de “untimely” olarak geçiyor. Ben bu yüzden bu çevirinin, naçizane, “zaman dışı” veya “zamanlar dışı” olarak yapılmasından yanayım. Yani zamanın yıpratıcı, olumsuz etkilerine tabi olmayan anlamında.