Duygudurum: Iggy Pop - EVERY LOSER

Yazı: Seray Soylu

Yeryüzündeki rock & roll depremlerinin sorumlusu, ilham havuzu, paralel evrenlerin başına buyruk yolcusu Iggy Pop, Gold Tooth etiketli 19. solo albümü EVERY LOSER ile elinde avucunda ne varsa dökmüş; alaycı tonundan hiç taviz vermeden punk’ı sepya efektinden sıyırmış, dipdiri hâliyle karşımıza getirmiş. 

Iggy Pop, hiçbir zaman sadece yarattığı müzikten ibaret değildi. 60’larda ününe ün katan sahne performanslarından, kayıtlarındaki demeçlere kadar bir hikâye anlatıcısı gibi dinleyenlerine çeşitli açılardan seslenmeyi tercih etti. EVERY LOSER da ağzına geleni söyleyen, cesaretin ışığında sürüklenip giden, çalkantılı bir biyografinin çıktısı gibi. Neredeyse 37 dakikada dinleyene kim olduğunu tekrar hatırlatıyor Iggy Pop. Tabii ki kendine yakışır yetenekli sanatçılarla yan yana. Mesela Guns N’ Roses’tan Duff McKagan ve Red Hot Chili Peppers’tan Chad Smith sırasıyla bas ve davulda. Dua Lipa, Post Malone ve Ozzy Osbourne gibi isimlerle yaptığı çalışmalarla tanınan Grammy ödüllü prodüktör Andrew Watt gitarda harikalar yaratıyor. Yanında Pearl Jam gitaristi Stone Gossard var. Blink-182 davulcusu Travis Barker de bu ustalık eserinde. 

EVERY LOSER şaşırtıcı değil; hatta oldukça öngörülebilir. Iggy Pop da artık yeni sürprizler amaçlamıyor olsa gerek, daha çok açtığı yerin izini kanatıyor gibi. Akıllarda bıraktığı izlenimin en iyi versiyonunu yaratma peşinde, sanki bildiğimiz bir şehrin bunca zaman fark etmediğimiz yerlerini gösteriyor bize. Albüm boyunca neredeyse hiçbir sound şaşırtmazken Iggy konuşmaya başladığı an dikkat kesiliveriyoruz. 

Albüm ismini “Comments” parçasındaki “Her kaybedenin biraz neşeye ihtiyacı var.” satırından alıyor. Iggy Pop, “Pink Floyd olsam bu ismi kullanmazdım ama değilim” diyerek duruşunu -tabii ki alaycı bir tondan- tekrar vurguluyor. 

Kendisi, topladığı antipatiden bile ilham alan biri olarak kariyer yoluna çıkmış her şeye ufak ufak değinirken de hâliyle delicesine heyecanlandırıyor. Mesela “Modern Day Ripoff”un açılışı, kariyerinin en alengirli dönemlerinden The Stooges klasiği “TV Eye”a oldukça benzer. “Strung Out Johnny” ise bağımlılıklarına dair çok aklı başında bir yüzleşme. “Neo Punk” albümün en eğlenceli parçalarından, çünkü kendini çok değerli sanan herkesi tiye alan bir gerçeklik hakkında.  

EVERY LOSER, Iggy Pop’un tabiriyle oldukça zor bir rock parçası olan “Frenzy” ile başlıyor. Nefret ettiği her şeyi kustuğu bu iddialı giriş, yerini birtakım anmalara bırakıyor. Mesela “New Atlantis”, Miami’ye bir aşk mektubu ve kayıp uygarlık Atlantis’e şarkı yazan Donovan’a tatlı bir göz kırpış. “Morning Show” ise prodüktör Watt’ın tavsiyesiyle albüme giren bir balad gibi. En çarpıcı satırlar ise albümün son parçası “The Regency”de kulaklara sızıyor. Tavizsiz bir hayattan bahsediyor Iggy Pop, hiç romantize etmeden sadece dinleyicinin eline tutuşturup kaçıyor. Büyüsüne kapılıp gittiğimiz evrenlerin kaotik kralı, kendi dilemmalarını süslemeden hatta gerekirse bizi de feda ederek duygusal bir kıyıma imza atıyor. Zaten en başından beri peşinde savrulmamızın sebebi de bu kümülatif yüzleşme hevesi. Yıllara hiç meydan okumadan, bir yandan da meydanı boş bırakmadan kendine has müziğinin içinde çıldırmakta ve çıldırtmakta diyebiliriz Iggy Pop için.