Geçmişten yankılanan “taze” performanslarıyla Ella Fitzgerald

Cazın ışıltılı kraliçesi Ella Fitzgerald bu dünyadan ayrılmış olsa da yeni keşfedilen kayıtlarıyla kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Müzisyenin 1958’de gerçekleşen, Güney Kaliforniya’nın meşhur canlı müzik mekânı Hollywood Bowl’daki konserinin kayıtları, Verve Records kurucusu Norman Granz’in özel koleksiyonunda öylece duruyordu. Artık albüm formatında dinlemeye açık.

Ella At The Hollywood Bowl: The Irving Berlin Songbook, Fitzgerald’ın büyüleyici sesi ve Amerikan müziğinin ta kendisi olarak nitelendirilen besteci Irving Berlin’in kompozisyonlarını bir araya getiriyor. Albümü dinlemek, klasik caz düzenlemelerini lezzetlendiren cesur ve ilham verici vokal numaralarının peşinde, Hollywood Bowl’a ışınlanmış gibi hissettiriyor. İronik bir biçimde “The Song is Ended” ile başlayan uzunçalar, tam 15 şarkı boyunca kaçırdığımız bir zamanı tekrar tekrar deneyimleme şansı sunuyor bize. 

Konserin kaydedildiği dönemin koşullarına rağmen ortaya çıkan yüksek ses kalitesinin arkasında tertemiz bir işçilik yatıyor. Orijinal kasetler, zamanında Ella Fitzgerald orkestrasında davul da çalan, üç Grammy ödüllü prodüktör ve müzisyen Gregg Field tarafından mikslenmiş. New York Times, Entertainment Weekly, Mojo gibi yayınlara da katkıda bulunan yazar ve müzik eleştirmeni Will Friedwald’un notları ise fiziksel kopyalara dair bir diğer özel detay.

Projenin görsel eşlikçilerine gelirsek, geçtiğimiz aydan bu yana albümde yer alan şarkılar için animasyon klipler yayımlanmakta. Renkli, neşeli, cazı kutlayan  “Puttin’ On The Ritz” ve “Cheek To Cheek” videolarını izlerken, müziğin yalnızca sesten ibaret olmadığını, bir duruş da tarif ettiğini Ella Fitzgerald sayesinde yeniden anlıyoruz. Hem üretimleri hem de verdiği röportajlar aracılığıyla ırkçılık, Siyahların temsiliyeti ve sivil haklar etrafındaki aktivizminden hiçbir zaman vazgeçmeyen “mama jazz”ımız, tam da ihtiyaç olan bir zamanda sırtları sıvazlıyor sanki. Fitzgerald’ın da söylediği gibi, aşkın ve ilhamın olduğu yerde yanlış yola sapmıyoruz. İşte tam oraya, bizzat kendisi davet ediyor bizi.

Yazı: Seray Soylu
Fotoğraf: Ben van Meerendonk