Empusyon, Sappho’nun Peşinde ve bu ay başka ne okusak?

Yazı: Asya Yigit, Deniz Dursun, Esin Çalışkan, Eylül Ege, Korcan Derinsu

Olga Tokarczuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’ne uzandıktan sonra kaleme aldığı ilk romana kavuştuk. Selby Wynn Schwarz’dan kadınların arzuları, hayalleri ve mücadelelerine dair bir portre. Édouard Louis, anne – oğul ilişkisinin derinlerinden sesleniyor.

Nisan 2024’te yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar.

Amida’nın Ruhu: Diyarbakır’dan İstanbul’a Likörlü Hayat
Silva Özyerli (Aras Yayıncılık)

Silva Özyerli  bu kez Diyarbakırlı Hristiyanların yok olmaya yüz tutmuş likör kurma kültürünü merkezine alıyor. Ermenice ismi Amida veya Dikranagerd, Kürtçe ismi Amed olan Diyarbakır, Özyerli’nin hafızasında canlanan hikâyelerin mekânı olarak yazarın uzun yıllara dayanan araştırmalarının ve tecrübelerinin meyvesi olan likör tariflerine eşlik ediyor. Erkin Ön’ün fotoğraflarıyla zenginleşen bu kapsamlı çalışma, literatürün nadir örneklerinden biri aynı zamanda.

Arkada Yaylılar Çalıyor
Melikşah Altuntaş (Holden)

Yakın zamanda stand-up gösterileriyle de radarımızda olan yazar Melikşah Altuntaş’ın ilk öykü kitabı nihayet Holden’den çıktı. Kayıpların yasını tutmaya, kördüğüm ilişkilere, günlükler üzerinden iletişim kuran anne ve çocuklara, sorunlu baba-oğullara yani kısacası, kısalarak ve azalarak anlamını yitiren her şeye dair bir toplama sunan Arkada Yaylılar Çalıyor, ölüm kadar yaşamı da ağırlıyor. Ağır ağır…

Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri
Édouard Louis (Can Yayınları)

Bu çağda denk geldiğimiz en cesur kalemlerden Édouard Louis, çocukken farklı bir anneye sahip olma arzusunu, aynada kendisine baktığında gördüğü şeyle barışmak için yine tüm yalınlığıyla formülize ederken; en güçlü metinlerinden birine imza atıyor. Fotoğrafların dili olmadığı sözünü yalanlarcasına kitabın içine yerleşmiş görüntüler, sadece etkileyici bir anne – oğul tasviri değil; sanki yazarın hayatıyla sınırlı 32 yıldan daha derine inen bir düzenek gibi. Öyle ya, insan ne kadar derinde olduğunu başka nasıl anlar?

Çalınan
Ann-Helén Laestadius (İş Bankası)

Ailesi ren geyiği yetiştiriciliğiyle uğraşan Elsa, çocukken ren geyiklerinin katline şahit oluyor Çalınan’da. Ailesini korumak için başta sessiz kalsa da yıllar sonraki yetişkin Elsa kendini, yaşadığı toplumun ve dolayısıyla kendisinin de kaderini değiştirmek için bir şeyler yaparken buluyor. Roman, kışın sert yüzünü dolaysızca gösterdiği İsveç coğrafyasında baskıyı, ayrımcılığı ve bağları inceleyen bir öykü tutturuyor. Tabii kurduğu anlatının odağında Elsa’nın büyüme serüveni de var.

Deniz Rüzgarı Altında
Rachel Carson (Livera)

Doğa yazınında bir dönüm noktası olarak kabul edilen bu kitap, Rachel Carson’ın bilim ve edebiyatın kesişiminde ördüğü şiirsel diliyle okuyucuyu suyun derinliklerine davet ederek; deniz canlılarının yaşam döngülerini, mücadelelerini ve ekosistem içindeki etkileşimlerini ayrıntıyla aktarıyor. İlk kez yayımlandığı 20. yüzyılın ortalarında çevre koruma hareketini önemli ölçüde etkileyen Deniz Rüzgarı Altında, doğayla kurduğumuz ilişkiyi ve çevresel sorumluluklarımızı gözden geçirmek için biçilmiş kaftan anlayacağınız.

Dokuz Bulut Rüyası
Kim Manjung (Olvido)

Dokuz Bulut Rüyası, Seong Jin adlı genç bir keşişin kendisine sunulan reenkarnasyon imkânıyla birlikte Yang Saeng olarak yeniden dünyaya gelmesini konu alan bir bildungsroman. Başlangıçta bir masal gibi kurgulanarak Seong Jin’in büyüme yolculuğunu odağa alan kitap, ikiliğini Budist öğretiler ve onlara karşı gelmek üzerinden biçimlendiriyor.

Effi Briest
Theodor Fontane (Telemak)

Öncelikle bir kitabın başına gelebilecek çok iyi şeylerden biri, ona sonsöz bölümünde Evrim Kaya’nın eşlik etmesiyse; diğeri de dünyanın kökenindeki amansız şiddeti ifşa eden yazarları, aynı dünyanın saçmalığına aldırmadan şiddetli bir delilikle görünür kılan bir yayınevi sahibinin eline düşmesidir. Effi Briest’in başına gelen de tam olarak bu. Telemak’ın kurucusu Selim Karlıtekin’in “basımında kullanılan ağaçların müteşekkir kaldığı bir kitap” notuyla paylaştığı metin, Amos Oz’un sunuşuyla zenginleşerek yeniden basıldı.

Empusyon 
Olga Tokarczuk (Timaş)

Polonyalı yazar Olga Tokarczuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’ne uzandıktan sonra kaleme aldığı ilk roman. Büyülü Dağ’ın yayımlanmasından bir asır sonra Thomas Mann’ın topraklarını yeniden ziyaret eden Tokarczuk; I. Dünya Savaşı arifesinde tüberküloz tedavisi için yolu Beyler Konukevi adlı bir sağlık merkezine düşen Mieczysław Wojnicz ve etrafında gelişen türlü tuhaflıklar üzerinden varoluşun temel sorunları ve toplumsal cinsiyet rollerini kurcalıyor. Elbette yine büyüyle…

Erkeksiz Kadınlar
Shahrnush Parsipur (Can Yayınları)

Yer Tahran. İçlerinde bir fahişe ve bir öğretmenin de bulunduğu, farklı hayatlardan gelen beş kadın bir bahçede buluşuyor. Buraya hep beraber yaşamak için gelmişler. Erkeksiz Kadınlar, okuru toplumsal cinsiyet, şiddet, ilişkiler ve ahlak üzerine düşünmeye çağırırken, bir yandan toplumun kalıp yargılarından sıyrılmanın imkânı etrafında dolanıyor ve özellikle kadınlar için alternatif bir gelecek ihtimalini kurcalıyor.

İtaat Etme: Kadınlık Üzerine Bir İnceleme
Manon Garcia (Minotor)

“En bağımsız, en feminist kadınlar bile erkeklerin fethedici bakışlarını üzerlerinde görmeyi sevdiklerini, kendilerini partnerlerinin kollarına bırakmayı arzuladıklarını veya günlük ev işlerini güya daha tatmin edici başka faaliyetlere tercih ettiklerini büyük bir şaşkınlıkla fark ederler. Peki, bu arzular ve tercihler bağımsızlıklarıyla çelişir mi? Kendilerinden önce gelen, asırların feminist hareketine bir ihanet midir bu durum?” Manon Garcia, kadınsı kafa karışıklıklarını, kadınlardaki teslimiyet davranışını felsefenin ışığında irdeliyor.

Kendinden Kaçamayanın Öyküsü
Hans Fallada (Sel)

Hans Fallada’nın ölümünden yaklaşık 70 yıl sonra açığa çıkan Kendinden Kaçamayanın Öyküsü ilk kez Türkçede… Kalıpları yıkan, başkaldıran ve toplumun dışına itilen baş karakterlerle ördüğü öykülerinde Weimar Almanyası’nda tabu olan psikolojik ve erotik güdülerin ortak yanlarını, kadın – erkek ilişkilerindeki çelişkileri cesurca işleyen Fallada buhranlar, mental sorunlar ve talihsizliklerle örülü gençliğinden günümüze sesleniyor; öykülerini, romanlarına verdiği referanslarla zenginleştiriyor.

Köşedeki Yaşlı Adam
Barones Orczy (İthaki)

Londra’nın sisli sokaklarında işlenen suçların gazete sayfalarında yer aldığı zamanlar… İsmini bilmediğimiz yaşlı bir adam, bir çay evinde oturduğu yerden tüm bu korkunç ve çözülmesi güç olan vakaların izini sürüyor. Salt tümdengelim yöntemlerini kullanan bu hafiye, korkunç cinayetlerden akıl almaz hırsızlıklara, zekâ dolu aldatmacalardan kötücül şantaj planlarına kadar çeşitli suçları gün yüzüne çıkarıyor. Barones Orczy, klasik polisiye edebiyatının en önemli örneklerinden birini sunuyor okuyucuya.

Mariana Çukuru
Jasmin Schreiber (Yan Pasaj)

Dipteyseniz, Mariana Çukuru kadar derinlerde… Karanlığa alışmanız mı gerekir, o karanlık sizi yutup geri kusmadan? Yoksa karanlık, gözünüzden kaçırdığınız kocaman bir kalabalık mı? Sevdiği birini kaybettiğinde yaşamayı tekrardan nasıl öğreneceğini ve kendi hayatını yeniden nasıl seveceğini arayan Paula adlı karakteriyle birlikte etkileyici ve uzun bir masala davet eden bu roman, bittiğinde yükünüzü hafifleten kitaplardan.

Mumyanın Uyanışı
Necib Mahfuz (Can Yayınları)

Modern Arap edebiyatının önemli kalemlerinden Nobel ödüllü Necip Mahfuz tarihi şahsiyetlere, kadim metinlere ve şiirlere dayanarak Antik Mısır dünyasını günümüzle bir araya getiriyor. Beş öyküden oluşan bu derlemede 20. yüzyıla öfke içinde uyanan bir firavunla sürgün edilen erdemler, açgözlülük ve hırs incelikli bir şekilde işleniyor. “İnsanların hepsi yapraklı ağacın gölgesine sığınır ama kış gelip de kuraklık ve soğuk ağacı çırılçıplak bıraktığında aynı insanlar onu gözünü kırpmadan terk eder.”

Neden Çalışalım ki?
Kolektif (Tellekt)

İnsanı daimi bir çalışma gerekliliğine sürükleyen iş kültürüne karşı bir hiciv niteliğinde olan Neden Çalışalım ki?, temelinde “Alternatif bir toplum ne derece mümkündür?” sorusuna yanıtlar ararken, modern dünyanın vadettiği çalışma standartları ve ücretli çalışma matematiğinin ahlaki değerini sorguluyor.

Otelde Bulunmuş Kitap
Hazırlayan: Murathan Mungan (Metis)

Murathan Mungan’ın; Bilge Karasu, Edip Cansever, Salah Birsel, Sait Faik Abasıyanık, Oktay Rifat, Cemil Kavukçu gibi şair ve yazarların, bir mekân olarak otelle ve onun etrafında gelişenlerle katmanlanan hikâyelerinden derlediği Otelde Bulunmuş Kitap, okuyucuya insan zihninin derinlerine köklenerek çağrışımlar yaratan ve birbirine eklemlenerek çoğalan bir alan sunuyor.

Rüzgâra Emanet Ettiklerimiz
Laura Imai Messina (Kafka Kitap)

2011 depreminde annesini ve kızını kaybeden Yui, depremin en çok vurduğu yerlerden biri olan Itawe’de bir telefon kulübesi inşa edildiğini öğreniyor. Konuşmak için ahize kaldırıldığında rüzgâr ve dalga sesinin duyulduğu bu kulübe, kısa süre içinde önce tsunami yüzünden sevdiklerini kaybedenlerin, sonra da herhangi bir kayıp yaşayanların uğrak noktası oluyor. Herkesin içini döküp rahatladığı bu kulübeye giden Yui, ahizeyi kaldırıp konuşmaya cesaret edemiyor ancak karısını kaybettiği günden beri tek kelime etmeyen kızıyla ilgilenen bir adam olan Takeshi’yle tanışıyor. Yas yaşayan bu iki insan zaman içerisinde, geride kalmanın ne olduğunu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor.

Sappho’nun Peşinde
Selby Wynn Schwarz (Livera)

“Neydi istediğimiz? Başlangıç olarak nüfusun yarısının yalnızca doğarak elde ettiklerini istiyorduk, sonrasında da durumun o hâle geliş biçimini değiştirmek. Bizi laudanuma, akıl hastanelerine, lohusa hummasına götürmeyecek hayatlar istiyorduk. Sibilla Aleramo’nun makalesinde yazdığı gibi, kadınların insan olabilmesini istiyorduk: Bugüne kadar nasıl zapt edilmiş, baskıya maruz bırakılmış ve sessizliğe zorlanmışsak nihayette o denli özgür, egemen ve bütünüyle hayatta olmayı istiyorduk.” 2022 yılında Booker Ödülü uzun listeye seçilen bu roman; Sarah Bernhard, Eleanora Duse, Lina Poletti, Josephine Baker, Virginia Woolf gibi feminist sanatçıların yaşamlarını kâğıt üzerinde yeniden kurguluyor.

Soğan Doğradığın Çıplak Eller
Pınar İlkiz (İletişim)

“Sadece yok denecek kadar az huzurum, çok denecek kadar kalabalık kedilerim var.” Hayatın farklı evrelerindeki insanların biraz tanıdık, biraz tuhaf dünyalarına eşlik ettiren hikâyeler anlatan Pınar İlkiz’den hüzünlü, nazik ama neşesi bol öyküler… Kocalarından bezmiş kadınları; körkütük aşıklar, parlak yıldızlar, kederli yalnızlar, silik yalanlar ve daha nice karanlık yakınmalarla buluşturan sihirli bir ilk kitap Soğan Doğradığın Çıplak Eller.

Yalnız Evler Soğuk Olur
Selim İleri (Everest)

“İçi boşalmış, bomboş deniz kabuklarından denizin sesi duyulur, sona sürükleyen amansız dalgaların sesi. Çok eski çağlardan çıkagelir. Uğultuyu bir an olsun dindiremezsiniz. Yazarlar ikide bir de bu uğultuyu yazmak isterler. Deniz kabuklarından birçok kez insan sesleri de işittim, kesik, boğuk; deniz uğultularına karışmış. Bugüne kadar yazamadım.” Selim İleri Yalnız Evler Soğuk Olur isimli yeni romanında kendi çocukluğu ve hatıraları ile yakınlık taşıyan bir anlatı sunuyor.

Bunlar da var!

Yağmurdan Sonra Avrupa – Alan Burns (Can Yayınları)
Eğer Beni Ararsan – Alba Arikha (Notos)
Acemi Yazarlar İçin Bir Kılavuz – Jean Prévost (Sel)
Paniğe Mahal Yok – Kevin Wilson (Domingo)
Her Şeye Rağmen Gülmek – Yves Bossart (İletişim)
Çingeneler – Carter Scholz (Ayrıntı)
Edebiyat Fabrikası – Andrey Platonov (VakıfBank Kültür Yayınları)
Chuck Palahniuk – Çığlık (Düşbaz)