Engelsiz Filmler Festivali bu sene “normali arıyor”

Bu yıl sekiz yaşına giren Engelsiz Filmler Festivali, pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak Normali Ararken temasıyla gerçekleştirilecek. 12-18 Ekim tarihleri arasında izleyicilerle buluşacak festival programındaki filmler, orijinal dil seçeneğinin yanında göremeyenler için sesli betimleme, duyamayanlar için ayrıntılı altyazı seçenekleri ile takip edilebilecek. 

Bu seneki gösterimler, festivalin web sitesinden duyurulacak tarihlerde muvi.com üzerinden ücretsiz gerçekleşecek. Beş başlık altında 23 filmin yer aldığı Normali Ararken seçkisi, pandemi öncesinde ve sonrasında normalin bizim için ne ifade ettiğine odaklanıyor. Türkiye sinemasının son dönemde öne çıkan örneklere yer verilen Engelsiz Yarışma, Dünya sinemasından ödüllü filmlerin yer aldığı Dünyadan, animasyon filmlerden oluşan ve yeni nesil sinemacılara esin kaynağı olmayı amaçlayan Çocuklar İçin, Türkiye sinemasının nitelikli kısa filmlerinden derlenen Uzun Lafın Kısası da festivalin diğer program başlıkları.

Memorable

ESKİ NORMAL: BEDEN

Kendi bedenlerimizden, başkalarının bedenlerinden korktuğumuz ve kaçtığımız pandemi günlerinde, Eski Normal: Beden seçkisinde, insan-beden ilişkileri konu ediliyor. Yönetmen Jenny Brady’nin nasıl konuşup dinlediğimizi ve kimin duyulma hakkına ve kapasitesine sahip olduğu sorusunu ele aldığı Alıcı (Receiver); Treacher Collins Sendromu ile doğan 50 bin bebekten biri olan JoAnne Salmon’un, bir canlandırma sanatçısı olarak hayallerini gerçekleştirmesine uzanan hikâyesini anlattığı Baş Yukarı (Chin Up); Siobhán Smith’in İngiltere’deki hasta ve engellileri tedavi etme yaklaşımlarında değişiklik ihtiyacını vurgulayan filmi Dikiş (Stitch); Janne Janssens’in, otizmli olduğu için her gün zorbalığa uğrayan Guus’un bir arkadaşından aldığı sırla değişen hayatını anlattığı Etiketim (My Label); Louise Detlefsen ve Louise Unmack Kjeldsen’in kendilerini gururla şişman olarak adlandıran genç İskandinav kadınlarının hikâyesine odaklandıkları Şişmanlar Cephesi (Fat Front) ve Bruno Collet’in, ressam Louis ve eşi Michelle’in son zamanlarda yaşadıkları tuhaf olayları anlattığı Unutulmaz (Memorable) seçkide yer alan filmler.

Serial Parallels

ESKİ NORMAL: MEKAN

Kentsel mekânların merkezde olduğu “Eski Normal: Mekan” seçkisinde iki film var. Yönetmen Christoph Schwarz’un, Viyana’nın en büyük kentsel genişleme alanı üzerine çeşitli perspektifleri harmanladığı En İyi Şehir Hiç Kurulmamış Olandır (The Best City Is No City at All) ve Max Hattler’in, Hong Kong’un ufku kapatan toplu konutlardan oluşan kendine özgü mimarisini, paralel film şeritleri halinde yeniden tasarladığı Seri Paraleller (Serial Parallels) filmleri bu seçkide.

ESKİ NORMAL: HAYVAN

Bu seçkinin merkezinde eski yaşantımızda bir canlı olarak kabul ettiğimiz, modern hayatımızda ise sokakta gördüğümüz için rahatsız olduğumuz ve barınaklara hapsettiğimiz ya da mezbaha, laboratuvar, yumurta fabrikası gibi mekânlarda bir ürün haline getirdiğimiz hayvanlar bulunuyor. İki filmin sunulacağı seçkide, Martin Skalsky’nin, bir sokak köpeğini evlat edinen genç ailenin, insan ve hayvan ilişkisini sorgulamaya başlamasını konu edindiği  Cody: Zor Günlere (Veda Cody: The Dog Days Are Over) ve Cem Hakverdi’nin, Türkiye’de yerleşim merkezlerinden uzakta yaşayan yüz binlerce köpeğin yaşam mücadelesine odaklandığı Köpek Filmi (Dog Movie) izleyicilerle buluşacak.

ESKİ NORMAL: ŞEHİR

Festivalin bu seçkisi, birçok insanın kargaşa içinde yaşadığı ve olası bir kaçışı düşlediği şehri ön plana alıyor. Filmler arasında Wiep Teeuwisse’nin, güneşli bir tatil günü, yoğun şehir hayatından uzaklaşmak için çabalayan bir turist kalabalığını anlattığı Ara Sefer (Intermission Expedition); Corina Schwingruber Ilić’in kamerasını açık denizlerdeki kitlesel bir eğlenceye çevirdiği Her şey Dahil (All Inclusive); Adrien Mérigeau’nun genç ve yalnız bir karakteri şehir kaosunun içinde takip ettiği Koruyucu Ruh (Genius Loci); Nadja Andrasev’in, ihanete uğramış bir kadının, partnerinin metreslerini araştırmaya başlamasıyla kıskançlık ve merak duygularının iç içe geçtiği Simbiyoz (Symbiosis), Aline Höchli’nin, sümüklü böcekler ve arılar ekonomik kriz çıkarsa ne yaparlar sorusunun cevabını aradığı Sümüklüböceklerin Neden Bacakları Yoktur? (Why Slugs Have No Legs) ve Anna Mantzaris’in şehirde kontrolün kaybedildiği anların panoramasını sunduğu Yeter (Enough) filmleri yer alıyor.

Party

ESKİ NORMAL: SANAL BENLİK

Pandemi nedeniyle toplantıların, derslerin ve sosyalliğin şekli de değişti. Artık vaktimizin çoğunu ister istemez sanal ortamlarda geçiriyoruz. Teknoloji ve benlik iç içe girmişken Eski Normal: Sanal Benlik seçkisi, izleyenleri sanal benliklerine göz atmaya davet ediyor. Seçkide Sine Özbilge ve İmge Özbilge’nin, bir genç kızın hızlı flört, hipster kültürü ve internet sonrası davranış alışkanlıklarıyla harmanlanmış paralel bir dijital evrendeki maceralarını anlattıkları #21xoxo; Erdem Arslan’ın bir beyaz yakalının yolunu kaybetmesiyle başlayan hikâyeyi odağına alan Donut Paradise, Reinhold Bidner’in zaman hırsızlığı, medya aptallığı ve süregiden gündelik rutinler hakkında deneysel ve belgesel animasyon anlatısı Göstergeler Devri  (Time o´ the Signs); Veronika Schubert’in sosyal medyadaki makyaj çılgınlığını anlattığı Konturlama (Contouring); Ayşenur Erdoğan Gökçe’nin dijital çağda şekil değiştiren bir köy cenazesine odaklandığı Nasıl Bilirdiniz? (How Did You Know The Deceased?); Efe Can Yıldız’ın evde doğum günü hazırlığı yapan bir arkadaş grubunun kısa sürede yaşadıklarını işleyen Parti (Party) ve Nina Bisiarina’nın yaşadığı ormandan ayrılarak şehre inen meraklı bir vaşağın macerasını anlattığı Şehirde Bir Vaşak (A Lynx in the Town) filmleri yer alıyor.

Uzun Lafın Kısası

Bu yıl ilk kez bir temayla sunulan Engelsiz Film Festivali’nin sevilen bölümlerinden biri olan Uzun Lafın Kısası seçkisinde bu yıl on kısa film var. Seçkide; Ceylan Özgün Özçelik’in korku ve dram türlerini harmanlayan bir kısa film ile başlayıp, fantastik ve kara komedi sularında gezinen bir uzun metraj ile bitecek yeni üçlemesinin ilk parçası olan 13+, Gürkan Gürler’in psikolojik sorunları ve ilaç etkilerini gerçeküstü bir dünya içinde soyut deneysel animasyon teknikleriyle görselleştiren kısa animasyonu Açlık, Engin Erden’in sıcak bir yaz günü sahildeki 8 ve 9 yaşlarında iki arkadaşın hikâyesini anlattığı Ahtapot, Dila Bulut’un erkeklerin dünyasına uyum sağlamaya çalışan bir kadına odaklandığı Aries, Doğuş Minsin’in yaşadıklarından sonra bir kırılma noktasına gelen Aytuğ karakterinin hikâyesini anlattığı Ayrık Otu, Hasan Serin’in Bingöl’de bir köyde yaşayan Esma ve Serpil isimli iki küçük kızı merkeze aldığı Hello Afrika, Sezen Kayhan’ın tarihi bir dizinin setinin sanat bölümünü tek başına idare etmek zorunda kalan Cansu’nun yaşadıklarını anlattığı İmparatorlukta Zor Bir Gün, Enis Manaz’ın komşusunun televizyonunda gördüğü kelebekler ile hayatını tamamen değişen Abdurrahim’in yaşadıklarına odaklanan Kelebek Adam, Nihan Belgin’in salgın boyunca vaktini evde geçirmek zorunda olan genç bir kadının varoluş sancılarına yer verdiği Kendini Yalnızca Kendinde Yok Et ve Ahmet Toğa’nın büyük bir merkeze taşınma arifesinde olan şirketin eski santralinde çalışan Selamet’in tüm gününü tanımadığı insanların telefon konuşmalarını dinleyerek geçirmesini anlatan Kulak Misafiri filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunulacak.

Têtard

Çocuklar İçin

Engelsiz Filmler Festivali, geleceğin sinefilleri için de bir seçki hazırladı. Çocuklar sinemayla tanıştırmayı amaçlayan seçkide son dönemin öne çıkan animasyon filmleri mevcut. Ayrıca canlandırma sanatçısı Işık Dikmen tarafından düzenlenecek olan Canlandırma Atölyesi ile, katılımcılar tamamen hayal dünyalarını ortaya çıkararak, yarattıkları karakterler ve öykülerle canlandırma sanatı ile kendilerini ifade edecekler.

Festivalin Çocuklar İçin seçkisinde bu yıl; yönetmen Antje Heyn’in Percy isimli bir kedinin, kedilerin tatil cenneti Cat Lake City’de başından geçenleri anlatan filmi Kedi Gölü Şehri (Cat Lake City), Jean-Claude Rozec’in bir kız kardeş-erkek kardeş çekişmesini anlatan filmi Kurbağa Yavrusu (Têtard), Carol Freeman’ın ailesinden ayrılan genç bir balinanın, bir gemi enkazından geriye kalan tek canlı olan kafesteki bir kuşla hayatta kalmak için giriştiği mücadeleye odaklanan filmi Kuş ve Balina (The Bird & The Whale), Lena von Döhren’in akçaağaç ağacının çiçeklerinin tadını çıkarırken derinlerden gelen gizemli bir uğultuyla birlikte çiçeklerin büyülü dünyasına doğru bir yolculuğa çıkan küçük bir kuşu ve yolda bir tilkiyle karşılaşmasını anlatan filmi Minik Kuş ve Arılar (The Little Bird and the Bees), Oana Lacroix’nın tek renkli kuşların yaşadığı ve herkesin kendine benzeyen bir ağaçta yerini bulduğu geniş bir ormanda iki renkli bir kuşun yaşadıklarını işleyen filmi Renkli Kanatlar (Colorbirds) ve Joanna Polak’ın yünden yapılmış bir dünyada yaşamanın nasıl olacağının cevabını verecek olan filmi Yün Dünyası (Woolworld) bu programda.

Yazı: Ezgi Karaarslan