"Farklı ama nevi şahsına münhasır": Jeff Parker’la yeni Tortoise albümü üzerine

Yedi yıl aranın ardından The Catastrophist isimli yeni albümünü yayınlayan Tortoise, 22 Şubat akşamı CRR Konser Salonu’nda sahne alacak. Grubun gitaristi Jeff Parker’la, geçtiğimiz hafta Utrecht’teki Tivoli Vredenburg’da verdikleri konserden önce The Catastrophist üzerine sohbet ettik.

Röp: Cem Kayıran, İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç

Turne nasıl gidiyor? Uzun zamandır böylesine uzun soluklu bir turne yapmıyordunuz. Bu turne için nasıl hazırlandınız?
Şu ana kadar harika. Bizim için en zorlayıcı kısım şarkıları öğrenmekti. Genellikle müziğimizi stüdyoda yapıyor ve sonrasında turneye çıkıyoruz. Bu yüzden turnelerden önce şarkıları öğrenmek gerekiyor. Parçaları kendi enstrümanlarımızla nasıl çalacağımızı öğrenmeye ek olarak birçok teknik detay da var. Kayıttan bazı kısımları sampler’a yükleme, onları midi controller’lara tanıtma gibi. Bu tür şeyler çok uzun zaman alabiliyor. İki hafta boyunca prova yaptık ve şimdi şarkıları gerçekten çalabildiğimiz, çalarken rahat hissettiğimiz noktaya ulaştık. İlk iki konser epey zorlayıcıydı.

Chicago’da bir gecede verdiğiniz iki konser değil mi?
Evet, o sırada hala öğrenme aşamasındaydık ama konserler iyiydi.

Son albümünüz The Catastrophist’te önceden yazılmış bazı fikirlerin şarkı halleri yer alıyor. Biraz bu süreçten bahseder misiniz? Sanırım bu önceki albümlere göre farklı bir işleyişti.
Bir anlamda farklıydı. Ama genel olarak bizim çalışma şeklimiz bu. Burada, elimizde Chicago’dan aldığımız görevlendirmeyle yazdığımız çok minimal müzikler vardı. Çünkü daha çok caz gibi olmalı ve belli bir tema üzerine başka insanlarla doğaçlama yapabiliyor olmalıydık. Müzik o kadar karışık değildi. Tortoise bir doğaçlama grubu değil. Bu yüzden bu materyali Tortoise müziğine çevirmemiz bu kadar sürdü. Melodik ve harmonik malzemeyle bizim için uygun bir hale gelene kadar deneyler yaptık.

Eğer birine Tortoise’un müzikal yolculuğunu özetleyecek bir albüm vermem gerekse, The Catastrophist bu albümlerden biri olurdu. Size göre önceki albümlerle benzerlikler taşıyor mu bu albüm?
Bir grup kimliğimiz var. Bazı yönlerden tamamen farklı ama her zaman parçanın bize ait olduğunu söyleyebilirsin. Her şeyi kendimize has bir şekilde birleştiriyoruz. Bu tüm albümlerimizde böyle oldu sanırım.

İlk kez bu albümde iki Tortoise şarkısında vokal duyuyoruz. İlk olarak “Rock On”dan biraz bahsedelim. Nefis bir David Essex yorumu. Bu parçayı albüme koymaya nasıl karar verdiniz?
John McEntire ve Doug McCombs’un fikriydi. İkisi de bu şarkıyı cover’lamamızı istedi. Bir anlamda klasik bir rock marşı. Çok minimal enstrümantasyonu olmasına rağmen eşsiz bir parça. Gitar yok, yalnızca bas, synthesizer, davul ve vokal.

https://www.youtube.com/watch?v=2Rgvt4rl4IA

Todd Rittman’ı bu şarkıda vokalleri yapması için davet etme fikri nasıl çıktı ortaya?
Onu U.S. Maple kadrosunda olduğu için epey uzun zamandır tanıyoruz. Hepimiz o grubun büyük hayranıyız. Todd’u grup dağıldıktan sonra da her zaman takip ettik. Kısa bir süreliğine Singer isimli gruptaydı. Modern rock sahnesinin en harika ve özgün müzisyenlerinden biri. Bu parçayı söyleyecek birine ihtiyacımız olduğunda aklımıza ilk gelen kişi oydu. O da çok heyecanla karşıladı. Bizi çok sevdiği için, Tortoise’la çalışma fikrine hemen atladı.

Peki ya “Yonder Blue”? Şarkı üzerine ilk olarak çalışmaya başladığınızda vokal eklemek istediğinizi biliyor muydunuz?
Hayır, spesifik olarak değil. Albümde bir ya da iki şarkıda vokal olmasını istediğimizi biliyorduk. Vokalistlerle çalışmak bizim için kolay. Gruptaki kimse şarkıcı değil. Hepimiz biraz şarkı söyleyebiliyoruz ama kimse şarkı söylerken rahat etmiyor. İlk olarak Robert Wyatt’a bu parçada vokal yapması için bir teklifte bulunmuştuk ama o emekli oldu. Çok iyi yaklaştı ama artık profesyonel olarak müzik yapmak istemiyor. Aklımıza gelen bir sonraki isim de Yo La Tengo’dan Georgia Hubley oldu. Doug McCombs’un çok yakın bir arkadaşı. Uzun süreler birlikte turne yaptılar. Harika bir sesi var. “Yonder Blue” ortaya çıktığı zaman, ilk başta kendi halinde enstrümental bir parçaydı. Muhtemelen bu akşam da o haliyle çalacağız. Sonrasında bu şarkıyı Hubley’e gönderme fikri ortaya çıktı. Şarkıya ekledikleri gerçekten harika.

“Rock On”u da konserlerde çalıyor musunuz?
Chicago’da çaldık. Eğer konser vereceğimiz şehirde bu şarkıyı söyleyebileceğini bildiğimiz biri varsa, onu davet edebiliriz. Şu anda bizle turnede olan Sam Prekop’a bunu sormuştuk ama o söylemek istemedi.

Şu anda daha çok modular synthesizer’larla ilgileniyor.
Evet!

Bildiğim kadarıyla gruptan iki kişi artık Los Angeles’ta yaşıyor. Bu durum grup olarak çalışma disiplinlerinizde değişiklik yarattı mı?
Evet, tabii ki de. Ben ve Johnny Herndon, Los Angeles’a taşındık. Bizim için artık Chicago’ya gitmek çok daha uzun bir planlama gerektiriyor. Ama yine de iyi bir şekilde çözüldü. Albümün miks aşaması bizim için farklıydı. Johnny ve ben, bu aşamanın yüzde doksanında orada değildik. John, Doug ve Dan yaptıkları çalışmaları internetten bize gönderdi, biz değerlendirme ve önerilerimizi onlara gönderdik. Onlar da herkes mutlu olana kadar tekrar tekrar çalıştılar. Bu süreçte aynı odada olmamak garipti. Ama bunun dışında, yalnızca daha fazla plan yapmayı gerektiriyor.

Bu yıl Millions Now Living Will Never Die albümünün yayınlanışının 20. yılı. Bu yıldönümüyle ilgili özel bir şeyler yapma planınız var mı? Özel bir konser vermek gibi?
Hayır, bunu önceden yapmıştık. Hatta bunu yaptığımıza pişman da olmuştuk. Her zaman geriye bakmamaya, yalnızca geleceği düşünmeye çalışıyoruz. Tortoise’a böyle şeyleri senelerdir teklif ediyorlardı. Bunu bir kez çok fazla para teklif ettikleri için yaptık. Belki iki, üç kez Millions’ı çaldığımız konserler verdik. Çalması eğlenceli. Çünkü biz albümü çaldığımız zaman birebir çalıyoruz. Mükemmel, notası notasına. Londra’da, yedi ya da sekiz yıl önce çalmıştık.

İstanbul’da çalacağınız üçüncü konser için çok heyecanlıyım. The Ex’le aynı gece çalıyorsunuz. Acaba sürpriz bir performans olma ihtimali var mı? Belki In The Fishtank 5 albümünden bir parça? Belki “The Lawn Of The Limp”?
Oh, bunu hiç konuşmadık. Mümkün ama bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla gruplarında yeni kişiler var. Ayrıca Ken Vandermak da onlarla çalıyor. Belki olabilir!

İstanbul’dan hatırladığınız ilk şey nedir peki?
Hatırladığım ilk şey Yerebatan Sarnıcı. Ayrıca Aya Sofya. İslam ve Hristiyanlık arasında gidip gelen tarihi görebiliyorsun orada. Ayrıca ilk gelişimizden hemen önce bir cep telefonu satın aldığımı hatırlıyorum ve çok pahalı bir telefon olduğunu. Bir restoranda yemek yiyorduk ve telefonum ilk kez çaldı. Telefonu açtım ve yanlış numaraydı. Arayan adam “Mike’la konuşabilir miyim?” diye soruyordu. Ben de “Hayır dostum, ben İstanbul’dayım ve bu konuşma çok pahalı!” demiştim, haha! Herkes gülmüştü. O telefonla yaptığım ilk konuşma buydu.

Tortoise ve The Ex’in 22 Şubat’tai konserleriyle ilgili detaylara buradan ulaşabilirsiniz.