Feminist punk’ı kutlayan “HERESY” albümünün şerefine: Secondhand Underpants & Guttfull muhabbeti

1990’lar riot grrrl’ünü cayır cayır yaşayan ve yaşatan feminist punk grubu Secondhand Underpants ile dünyadan ruhani ortaklık kurduğu dört grubun şarkılarını bir araya getiren HERESY adlı split geçtiğimiz günlerde (grup üyelerinin de girişimcisi olduğu) Chaos, I Am Your Mistress kolektifi tarafından yayınlandı. HERESY’de Türkiye’den Secondhand Underpants’in yanı sıra Danimarka’dan Revulva, İngiltere’den Guttful, Malta’dan Cryptic Street ve İsveç’ten Twin Pigs, yeni parçalarıyla yer alıyor. Dokuz parçalık spliti dinlemek için hemen buraya başvurabilirsiniz.

HERESY şerefine, Secondhand Underpants’in gitaristi ve vokalisti Fulden, albüme kulak verdiğimizde Bikini Kill’den en harika şekillerde nasiplendiğini hissettiğimiz Londralı Guttfull grubunun gitaristi Cassie Fox ile konuştu. Hâlâ beyaz cis-hetero-erkek gruplarıyla dolu olan Birleşik Krallık festivallerinin değerlendirmesinden annelik ve iş bitiricilik kombosuna uzanan bu zevkli muhabbeti punk’la büyüyen ve büyümekte olanlara gelsin.

Secondhand Underpants, Fotoğraf: Özge Mutlu

Röportaja geçmeden önce, Secondhand Underpants’in HERESY’i İstanbul ve Ankara’da, (albüm vesilesiyle tanıştığımız) Stockholm’lü ekip Twin Pigs ile birlikte çalacakları iki lansman konseriyle tanıtacağını da duyuralım. İstanbul konseri, 17-24 Mayıs’ta çeşitli mekânlarda gerçekleştirilecek (detaylar için hatta kalın) Ladyfest İstanbul 2019’un kapanış etkinliği olarak 24 Mayıs’ta Anahit Sahne’de. Ertesi gün, 25 Mayıs’ta ise Ankara ZoneBar’da ortalık birbirine girecek.

Fulden ve Cassie’nin muhabbetine şimdi dalabilirsiniz.

Fulden: İngiltere yalnızca 1970’li yıllardan beri punk müziğin merkezi olarak bilinmekle kalmıyor, Londra’daki punk sahnesinin hâlâ capcanlı ve büyüyor olduğunu görüyoruz; özellikle kadınlar, femme’ler ve queer’lerin başı çektiği gruplar söz konusu olduğunda. Not Right grubunun hazırladığı “Birleşik Krallık çıkışlı riot grrrl grupları” listesini görüp komple beynimin yandığını hatırlıyorum, zira listede o kadar fazla sayıda grup ve o kadar çeşitli sound ve estetik mevcuttu ki… Bu kadar çok şeyin olduğu ve bu kadar fazla üretimin yapıldığı bir ülkede yaşamak nasıl bir şey? Sence Londra punk sahnesinin özellikle tarihsel olarak yeterli derecede temsil edilmeyen kimlik kategorilerine mensup bireyler için artıları ve eksileri neler?
Cassie: Ben 1977 yılında Londra’da doğdum. Yani punk bir bebek olduğumu söyleyebiliriz! Gerçi dürüst olmak gerekirse ailem beni country ve Motown müziğiyle büyüttü –sanırsam ilk seferinde punk bizim evin yanından fark edilmeksizin geçip gitti. Yalnızca son yıllarda, senin de belirttiğin gibi, DIY alternatif müzikte özellikle geleneksel olarak susması öğütlenen bizlerden çıkan bir patlama yaşanırken gruplarda çalmaya ve konserler düzenlemeye başladım. First Timers haftasonları, Bentfest ve Decolonise Fest gibi etkinlikler ve de LOUD WOMEN gibi feminist girişimciler yeni müzik camiaları kuruyor ve bunları güçlendiriyor. Artıları sanırım güzel; destekleyici ve kapsayıcı bir sahnenin parçası olmak. Eksileri ise bunun dışındaki dünyanın hâlâ oldukça amansız olması; büyük Birleşik Krallık festivalleri hâlâ beyaz cis-hetero-erkek gruplarıyla dolu ve çok az sayıda grup DIY balonunun içinden çıkabiliyor. Yine de şu an sahnede çok sayıda muhteşem punk grubu var ve konser düzenlemek için gerçekten heyecan verici bir zamanda yaşıyoruz! Gelen kutum hep heyecan verici müzikle dolu!

Fulden: Bize LOUD WOMEN’dan bahset: Her şey nasıl başladı? Şu an üzerinde çalıştığınız ne gibi projeler var? Karşılaştığınız bazı zorluklar nelerdi ve bunlarla nasıl baş ettiniz? Benzer şeyler gerçekleştirmek isteyen bizler için önerilerin var mı?
Cassie: LOUD WOMEN, grubumla (o zaman adı The Wimmins’ Institute idi) beraber diğer kadınlarla – arkadaşlarımızla – çalmayı istememizle ve birlikte çalıp eğlenmek istediğimiz için bir konser düzenlememle başladı. Konser çok başarılı oldu ve Women’s Aid için bir sürü para topladık, dolayısıyla bunu yeniden… ve sonra tekrar yeniden yapmak istememiz doğaldı ve böylece olay bir kar topu gibi büyüdü! Şimdi bu, düzenli olarak konser ve her yıl bir festival düzenlemek, toplama albüm ve aylık e-zine çıkartmak, blog’umuza albüm kritikleri girmek ve bir radyo programı yapmak suretiyle müzik icra eden kadınları destekleyen bir kolektif haline geldi… Bir sürü projemiz var! Aramızda beni doğru tarafa yönlendiren bir danışman ekibimiz (LOUD WOMEN ekibi!), bizim için albüm kritiği yazan eleştirmenler ve konserlerde insanları karşılamaya ve ev sahipliği yapmaya yardımcı olan harika Kate var ama etkin olarak LW’yu ben yönetiyorum. Bazen oldukça fazla iş oluyor ama genel olarak bedavaya yapmaya gocunmadığım, oldukça eğlenceli işler! Mesela geçen Cumartesi gecesi düzenlediğimiz bir konserde kapıdaydım, yani barın yanında bir koltuğa oturup dört müthiş grup izledim ve sevgili eski ve yeni arkadaşlarım arada gelip benimle muhabbet etti. Yani bu benim gibi tembel yaşlı bir kadın için baya süper bir Cumartesi gecesiydi!

Fulden: Şimdi sen aynı zamanda Guttfull, Thee Faction ve I, Doris dahil olmak üzere bir sürü harika grupta bir dolu farklı enstrüman çalıyorsun. Müzikal ilham kaynakların kimler? Bu müzikal çeşitlilikten nasıl fayda sağlıyorsun ve/veya bu çeşitlilik seni zorluyor mu? Ayrıca lütfen bize bu grupların bugünlerde neler yaptığından da bahset!
Cassie: Hmm, daha önce söylediğim gibi, gruplarda çok uzun zamandır çalmıyorum! Sosyalist bir R’n’B grubu olan Thee Faction’a sekiz sene önce dahil oldum – kocam ritim gitaristleriydi ve geri vokaliste ihtiyaçları vardı, sonra ben ve bir arkadaş komiklik olsun diye dahil olduk. Arkadaşım daha sonradan siyasi nedenlerle gruptan atıldı (Liberal Demokrat broşürleri dağıtırken yakalandı, yuhhh!) ve ben de o zamanlar hamileydim ve sahnede oturmam gerekiyordu… Dolayısıyla klavye çalmaya başladım! Çocukken piyano öğrenmiştim ve sınavlara falan giriyordum ama yine de klasik piyanoyla rock’n’roll orgu arasında ciddi bir uçurum var. Grubun frontman’inin grubun sound’una dair oldukça kesin fikirleri vardı –ondan müzik ve şarkı yazımı hakkında çok şey öğrendim. Dört albüm falan kaydettik ve oldukça büyük konserlerde çaldık. 2015 yazı bizim zirve noktamızdı: Glastonbury’de çaldık ve Jeremy Corbyn Emek liderliği kampanyasının bir parçası olarak Union Chapel’da verdiğimiz konserin biletleri tükendi. Geçen yazdan beri birlikte çalmadık ama resmî olarak dağılmadık da, bakalım… Her neyse. 2015’te The Wimmins’ Institute’u kurdum ve bas çalmaya başladım, bu benim için yeni bir şeydi. Basın klavyesinin üzerine notaların ismini yapıştırarak klavye gibi çaldım ve böylece becerebildim! Kendi şarkılarımı yazmak benim için bir aydınlanmaydı, bana oldukça kolay geldi. Ama tabii baya basit şarkılar yazıyorum! Bas konusunda biraz daha kendimden emin hissettiğimde bir iki ekstra parmak ekleyip gitar denedim… Sonra da Guttfull kurdum. Yaptıkları işte harika olan insanlarla dolu bu gruptaki amatör müzisyen hâlâ benim ama bir ara akorların adlarını da öğreneceğim. Gruplarımın şu an ne yaptıklarına gelirsek… Thee Faction bu aralar istirahatte. The Wimmins’ Institute (kibar bir şekilde anlaşarak) dağıldı. Guttfull, bu yaz çıkacak yeni albümümüz Tits and Nails ile birlikte dünyayı ele geçiriyor. I, Doris oldukça yeni; ilk doğru düzgün konserimiz mart ayında, ama şimdiden şarkılarımızdan biri çılgınca bir şekilde Squeeze’den Chris Difford tarafından tasdiklenmiş durumda. Bir de bu sene yeni kurulan bir grup var ve bu konuda çok heyecanlıyım ama şimdiden çok bir şey söyleyip şom ağızlılık yapmak istemiyorum.

Fulden: Aynı zamanda Louder than War için yazıyorsun, okul kitapları editörü olarak çalışıyorsun VE hepsinin yanı sıra iki çocuk annesisin! Gerçekten Cassie, inanılmazsın! Çok keyfi yerinde, enerjik ve neşeli görünüyorsun ve tam olarak bir iş bitiricisin! Hayranlık uyandıran, harikulade bir auran var. Her şeyi yapmaya çalışırken milyon parçaya bölünüyor gibi hissedenlerimiz ve kıçımızı bir türlü toplayamayanlarımız için ne söylemek istersin? Destek mekanizmaların neler? Kendine özen gösterme tekniklerin var mı? Sıradan bir günün neye benziyor? Gününün en sevdiğin ve en sevmediğin kısımları neler?
Cassie: Bunu söylemen gerçekten çok hoş ama her şey öyle fevkalade değil. Gerçekten daha fazla uyumalıyım, evde daha çok vakit geçirmeliyim, daha az para harcamalıyım ve çocuklarıma okumayı falan öğretmek için daha fazla zaman harcamalıyım! Ama genel olarak iş bitirmek beni dengede tutan bir şey. Müzik ve şarkı yazımı ve sahnede çalmak beni en karanlık depresyonlardan çıkardı. Keşke çok daha gençken bunu yapsaymışım, ergenlikte ve 20’li yaşlarımda yaşadığım ızdırabı çekmek zorunda kalmazdım! İnanılmaz derecede destekleyici bir eşim –muhteşem kocam Chris– olduğu için çok şanslıyım ki kendisi üzerine düşen ebeveynlik görevini ve fazlasını ve de evin tüm yemeklerini yapıyor (onunla tanıştığımda zayıftım) ve ayrıca da bana çooook da mansplaining yapmadan havalı gitar numaraları öğretiyor. Sıradan bir günüm… Çocukları okula yetiştiriyorum, oğlanlar okuldayken günlük mesaimi yapıyorum (yayınevleri için kitap editörlüğü). Okuldan sonra ve kocam eve gelmeden önceki zaman dilimi “Anne saati” oluyor; aylak aylak takılıp, ödev yapıp, Lego oynayıp, balık pane yiyoruz. Sonrasında eğer konserim varsa Chris ya da bakıcı geldiğinde evden çıkıyorum. Yoksa da oğlanlar yattıktan sonra çoğu zaman gecem bilgisayarın karşısında geçiyor; konserlerin reklamını yaparak, demo kaydederek, milyonlarca e-postanın ulaştığı dolup taşan gelen kutumla uğraşarak! Bazen her şeyi tamamen kapatıyorum ama. Yapmacık bir “Hey, bana baksana, Instagram’dan yarım saatliğine çıktım!” gibisinden değil. Tam bir kış uykusuna çekiliyorum –ben, ailem ve de Lego, dünyanın geri kalanı bok yesin– ta ki yüzümü göstermeye yeniden hazır hissedene dek. Yüzmek de süper ayrıca. En sevdiğim şarkılarımın bir kısmını dışarıda sırtüstü yüzerken ve gökyüzünde uçan kuşları izlerken yazdım.

Fulden: Son zamanlarda izlediğin ve önermek istediğin bir film var mı?
Cassie: Geçen hafta Coco’yu izlemeye sinemaya gittim. Oğullarım o kadar çok sevdiler ki büyülenmiş gibi karşısında mıhlandılar, bu da demek oluyor ki koltukta iki saat boyunca uyuyabildim. Kesinlikle öneririm!

Fulden: Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
Cassie: Guttfull, dünyanın farklı yerlerinden olağanüstü gruplarla birlikte yer aldığımız bu split albümün bir parçası olmaktan çok mutlu… Umarım hepimiz yakın bir zamanda bir araya gelebiliriz!