Geleceğin gözünden bugün: Rest in Pieces

Yazı: Aysu Uzer

Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın Bilsart’a yerleşen Rest in Pieces sergisi, ikilinin tanımıyla kurgusal bir yolculuk. İzleyicilerin günümüze gelecekten bakmasına olanak sağlayan retrospektif bir anlatı. Sergideki yapay zekâ temelli üretimler, ikilinin uzun yıllardır üzerine düşündüğü ve izleyiciye kayda değer arkeolojik bilgiler de sunan bir soru işaretleri âlemi bana kalırsa. Uzun zamandır zihnimde aynı anda bu kadar new folder açan bir sergi deneyimlememiştim. Umarım Ekici ve Sorar’ın yolculuğunun bu ilk durağı, beraber yürüyecekleri nice hikâyenin habercisidir. Sahi, siz olsanız gelecekten bugüne nasıl bakardınız?

Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Sanatçılara dair

Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar; birlikte yaşayan, birlikte deneyimleyen ve birlikte üreten sanatçılar. Ekici, daha önceki çalışmalarında; beden, cinsiyet, mekân ve mezar yapıları üzerine odaklandı. Sorar ise bedenler ve yüzeyleri incelediği işler üretti. İkili daha önce Âşıklı Höyük: Kazı İzleri sergisi için birlikte çalışmıştı. Rest in Pieces ise ilk ortak sergileri. Arkeolojiye olan ilgileri, onları derin bir araştırmaya ve bu disiplinde ciddi bir donanım sahibi olmaya yöneltmiş. Öyle ki arkeolojik kazı alanlarını gezmiş, gönüllü kazı gruplarına katılmışlar. Çalışmak ve modellemek istedikleri kalıntılar için izinler aldıkları, kurbağaların peşine takıldıkları bir meraktan bahsediyorum. Üretim biçimi ve disiplini ne olursa olsun, bu kadar derin bir tutku taşıyan insanlar ve üretimleriyle tanışmak beni, yaşamın bir anlamı olduğuna biraz daha yaklaştırıyor. 

Serginin teması / çerçevesi nedir?

Rest in Pieces, arkeolojik buluntuların üretim biçimini ve insanın, ölümünün ardından bırakabildiği izleri, günümüz yapay zekâsının geliştirdiği olanaklarla yeniden ele alıyor. Artık hepimizin zihninde iyice yer edinmiş, boşlukta salınarak seyir zevki yaratan partiküllerin ötesinde bir sergi bu. Dijital sanatın ve bir üretim aracı olarak yapay zekânın son zamanlarda gördüğüm en iyi örneklerini barındırıyor. 

“Kurbağa biçimli ritonlardan ve kurbağaların binlerce yıllık göç yolculuğundan öğrenmemiz gereken şeyler var!” (1)

Domaniç kurbağalarının çiftleşme ritüelleri, Rest in Pieces’in mihenk taşı. Dişi kurbağaların erkek kurbağaları sırtına alarak Palazoğlu Göleti’ne gittiği yolculuğun hem birlikte var olabilmeyi hem de birlikte üretebilmeyi sembolize ettiği sergide, Ekici ve Sorar’ın duo olarak çalışmasıyla bir anlam katmanı daha oluşuyor. 

İkili, Kütahya Müzesi’nde, biri diğerinin sırtına çıkmış kurbağaları betimleyen bir riton (kutsal ritüellerde kullanılan sunak kabı) görmüş. 5 bin yıl önce yapıldığı düşünülen bu kap aracılığıyla kurbağaların yolculuğunun eski insanlar için de ilham kaynağı olduğunu fark etmek, onları etkilemiş. Hatta Aylin Alpüstün (koleksiyonerleri) eşliğinde kurbağaların kat ettiği uzun yolu birlikte deneyimlemiş ve yavrulama dönemine şahit olmuşlar. Serginin temelinin böylece atıldığını söyleyen Ekici için bu riton Türkiye’deki en önemli arkeolojik buluntulardan biriymiş.

Doğa ile bağını koparmamış toplumsal yaşama işaret eden ritonun üç boyutlu taramayla yeniden üretimi, sergideki en önemli eserlerden. Kurbağaların seremonisine bir güvenlik önlemi olarak günümüzde, geçtikleri yolda bir uyarı tabelası olduğu söyleniyormuş; Ekici ve Sorar, aynı yoldan dört kez geçmelerine rağmen bu uyarı levhasını görmediklerini belirtmişler. Domaniç Kaymakamlığı ile iletişime geçmişler ve hâlâ yanıt bekliyorlarmış. Bundan dolayı sergi elbette, olması gereken uyarı levhasıyla içeri davet ediyor. 

Nelere dair, nasıl sorular sordurdu? Nasıl düşüncelere savurdu?

Son yıllarda yapay zekânın üretim araçlarını kontrol edebilmesini sorgulayan tartışmalarla birlikte, konuyu ele alan yayınların sayısı gitgide artıyor. Bu bağlamda sergi kitapçığının, bir broşürün çok daha ötesine geçtiğini söylemem gerek. Metin ile görsel üretebiliyorsak, 10 bin saat kuralı ile senelerini materyali işleme bilgisine veren emek odaklı üreticiler ne olacak? Artık yetkinliği, yeteneği ve uzmanlığı hangi kriterlerle tanımlayacağız? Bildiğimiz tüm kavramlar bir değişim sürecine mi girdi? Neden her şey hâlâ yok olup gitmedi? Sergiden çıktığımda aklımdaki deli sorularla baş başa kalmıştım. 

Kitapçık, çok kişinin katılımıyla derlenmiş içeriği, hem açıklayıcı hem de tartıştırıcı metinleriyle benim için bir başucu kitabı gibi oldu. Arda Bülbül, Aylin Alpüstün, Ayşegül Sönmez, Asena Kumsal Şen Bayram, Ceylan Önalp, Esra Özkan, Feride İkiz, Fırat Arapoğlu, İnana Abdelli, Nergis Abıyeva – Uras Kızıl, Onur Baştürk ve Sera Yelözer’in yazılarını içeren kitapçıkta Sinan Eren Erk’in de yapay zekânın sınırlarını sorguladığı bir metni var. Erk, bir ses kaydı ve onun, yapay zekânın oluşturduğu editöryel düzeltiden geçmemiş, dolayısıyla kopuk cümleler ve bazen bağlama uymayan kelimelerle bezeli deşifre metni vasıtasıyla yapay zekâ ile kurulabilen iletişimi sorguluyor. 

Sergiyi gezmeden önce bilinmesi gerekenler 

Rest in Pieces, tasarım ve sanatla ilgilenenlerin son zamanlarda en çok tartıştığı konulardan birini; kelimelerle görsel, üç boyutlu eser ve video üretmeyi deniyor. Sergide görülen işler, arkeolojik kalıntıların yeniden üretimi olarak nitelendirilebilir. Yapay zekâ ile üretilen görseller, 3D yazıcılarla üretilen heykeller, lahit ve yine yapay zekânın ürettiği şiir ile yapay zekâya üreteceği şeyi öğretme pratiğini izleyicinin sorgulamasına imkan veriyor. Bu üretim biçiminin en özel örneklerinden biri ise masklar. 

Ölüm maskları, geçmişte hayatını kaybetmiş insanın yüzünden modellenir ve zanaatkârı tarafından şekillendirilirmiş. Dolayısıyla ölümlünün ardında bıraktığı; kendi izini, kendi suretini taşıyan bu masklar aynı zamanda, zanaatkârın parmak izlerini de barındırırmış. Ekici ve Sorar’ın yüzünden modellenen, 3D yazıcı ile üretilen kilden maskelerde ise yalnızca yazıcının izi görülmekte. Yazıcının aynı zanaatkârın parmak izleri gibi bıraktığı bu izler, aslında tüm üretimlerinde aynı şekilde çizgiler hâlinde görülüyor. 

Nasıl yöntemler / malzemeler kullanılmış? 

Tarih yazımında olduğu gibi arkeolojik bulgularda ve onların yorumlanmasında da bir hiyerarşinin varlığından söz eden ikili, yüzlerinin üç boyutlu tarama verileriyle gerçekleştirilen bu modelleme ile kendi arkeolojik kalıntılarını üretiyor. Böylece arkeolojinin kimin izlerini barındırdığını da sorgulayan katmanıyla sergi, “Buradaydık.” demek için bir deneme daha yapıyor.

“Bizim için, on binlerce yıl önce, hepimizle ortak bağları olan insanların geleceğe bıraktıkları izleri eller olarak resmetmeleri; bugün bile sanatın evrenselliğini, doğanın muhteşem düzenini, evrimi, hatta insanın hayat karşısındaki duruşunu temsil ediyor âdeta.”(2)

Buradaydık, Avanos’tan getirilen yerel kırmızı kili 3D baskı makineleri ile bir rölyefe dönüştürmüş. Midjourney ve Photoshop ile üretilen görselin, 45 parça hâlinde basıldığı ve tamamlanmasının 96 saat sürdüğü söyleniyor. Başka bir arkeolojik buluntu ise Lahit, burada Ekici ve Sorar’a, köpekleri Lupo da eşlik ediyor.

“Serginin tamamına hakim olan mimesisin bu eserlerin üretiminde de hissedilebilmesi için mermer görünümlü PLA filamentin tercih edilmesindeki en temel sebep bu -mış gibi hâlinin vurgulanmasıydı.”(3)

Lahit, Asena Kumsal Şen Bayram yürütücülüğünde İTÜ’nün yüksek lisans ders programı kapsamında 40 kişilik bir ekiple 48 günde tamamlanmış. Lahit eşliğinde serginin müze taklidinin de tamamlandığını düşünüyorum.

Sergiye dair en çok neyi sevdin?

Çürük yosun kokusunu sevdim… 

Üst katta bir bilgisayar oyununa benzettiğim interaktif video yerleştirmesi bulunuyor. Seyirciler burada bir oyuncu olmayı oynuyor. Rüstem ve Sorar’ın sanal bedenlerini de bulunduran bu yerleştirmede, izleyici tüm şartlarını kendisinin belirlediği bir özgürlüğe sahip. Hangi bedenle o deneyimi yaşayacağı, hangi biçimde göreceği, gideceği yerler, hava durumu vb… Ancak Rüstem, bunun yaşamın âdeta bir kopyası olduğunu söylüyor. Sonsuz bir özgürlüğe sahip olduğunu düşünen izleyici, aslında yalnızca Ekici’nin ona sunduğu seçenekler arasından tercih yapabiliyor.

“Düşük çözünürlüklü, az polygonlu ağaçlardan gerçek dokuları taklit eden detaylara kadar uzanan bir skalada, doğa sürekli olarak taklit edilmektedir. Bu, atmosfer olaylarının sadece dekoratif bir unsura dönüştüğü yeni dijital dünyaların kurgulanmasında kendini gösterir. Skeomorfizm* örneklerinde oluğu gibi tanıdık formların taklidi, sanal mekân algımızı kolaylaştırır.”(4)

Duvarların mumyalanmış yosunlarla sarıldığı bu deneyim alanı, izleyiciyi uzun süre unutamayacağı çürük bir yosun kokusu ile sarmalıyor. Daha başarılı bir “-mış gibi” deneyimi düşünülemezdi.


1.ARE&HKN, Kurbağaların Yolculuğu, Rest in Pieces sergi kitapçığı.
2.İnana Abdelli & Kesra Mansuri, Sürecin Bizde Bıraktıkları, Rest in Pieces sergi kitapçığı.
3.Asena Kumsal Şen Bayram, Kolektif Bir “Tamam-Etme-Eylemi”, Rest in Pieces sergi kitapçığı.
4.ARE&HKN, Theatrum Mundi – In the Pond, Rest in Pieces sergi kitapçığı.