Glass Beams, Bat For Lashes ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Ayşenur Kaptanoğlu, Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Glass Beams, albüm habercisi teklisiyle boyutlar arası bir gezintiye davet ediyor. Yeni Bat For Lashes güzelliğinin hipnotize eden bir klibi de var. MGMT diskografisinin beşinci uzunçaları, yine sınırsızlıktan filizleniyor.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

TEKLİ: Glass Beams – Mahal
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Melbourne’den avangart altın maskeriyle çıkagelen Glass Beams, 2021 yılındaki Mirage EP’leri ile büyülü yeni bir dünyaya ışınlamıştı. Şimdi de 22 Mart’ta aynı isimle yayımlanacak olan EP’lerinin habercisi olan “Mahal” ile aramızdalar. Pürüzsüz ve lezzetli gitar titreşimlerin, döngüsel rifflerin, funk tınıların hipnotize edici bir karışımı bu. Dinleyiciyi halka halka genişleyen psikedelik atmosferi ile yutup bir tüy misali, boyutlar arasında salındıran “Mahal”ın canlı performansı için şuraya

TEKLİ: The Messthetics & James Brandon Lewis – That Thang
(Impulse!)

Fugazi uzantısı The Messthetics ve saksafoncu James Brandon Lewis’in Impulse! etiketiyle 15 Mart’ta serbest kalacak albümünden, fırından sıcak sıcak çıkan ikinci tadımlık. Köşeli baslarıyla oyun oynayan parlak, akışkan ritimleri , sıcak gitar titreşimleri, ayıltıcı ezgileri ve sonsuz groove’uyla bünyede güneş açtıran bir caz şenliği.

ALBÜM: MGMT – Loss of Life
(Mom + Pop)

Andrew VanWyngarden – Ben Goldwasser ikilisi, 10 parçalık yeni albüm için her albümlerinde çalıştıkları Dave Fridmann ve Little Dark Age’in de prodüktörlerinden olan Patrick Wimberly’yle ortaklaşmış bir kez daha. Albümün epik anlarından biri, şüphesiz ki Fransız synth-pop harikası Christine and the Queens’in eşlik ettiği “Dancing In Babylon”. Üstelik parçanın prodüksiyonunda Daniel Lopatin (Oneohtrix Point Never) ve Brian Burton (Danger Mouse) gibi heyecan uyandıran isimlerin parmağı varmış. MGMT diskografisinin beşinci uzunçaları, grubun sihrini her daim kafasına eseni yapmaktan bulduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

TEKLİ: Bess Atwell – Release Myself
(Real Kind Records)

The National’dan Aaron Dessner’ın prodüktörlüğünü üstlendiği “Release Myself” rock aranjmanıyla kişisel konuların ve kırılganlığın birleştiği bir güzellik. Müzisyen ilk defa kendine acıyormuş gibi duyulmadan panik bozukluğu hakkında yazmanın bir yolunu bulduğunu ve bu parçanın kendi kendine içinden akıp ortaya çıktığını söylüyor.

ALBÜM: Nadine Shah – Filthy Underneath
(Universal Music)

Shah’ın beşinci stüdyo albümü başladığı anda ilhamlarını ve albümün arkasındaki prodüktörü merak etmeden duramıyoruz. Prodüktör koltuğunda Depeche Mode, Doves, Blur gibi gruplarla çalışmış Ben Hillier’ın olduğunu ve albümün Sufi sanatçı Abida Parveen, İranlı müzisyen Googoosh ve glam rock ilhamlarıyla yapılmış olduğunu duyunca şaşırmıyoruz. Geçtiğimiz dört senede albüm yayımlamayan Shah; bu zamanda başına gelen boşanma, annesini kaybetme, intihar teşebbüsü gibi hayat değiştirici deneyimlerin hepsine Filthy Underneath’te yer vermiş. Bir yandan çok kişisel olan albüm, sözlerin ağırlığında kaybolmadığınızda heyecanlandırıcı ve yenilikçi aranjmanlarla dolu. 

TEKLİ: Bodega – City is Taken
(Chrysalis Records)

New Yorklu grup Bodega, bünyesine yeni geçtikleri Chrysalis Records’tan nisanda çıkacak yeni albümleri Our Brand Could Be Yr Life’tan ikinci tekli ile yeni bir döneme geçtiğini müjdeliyor. Vokalist Ben Hozie’nin dediğine göre türler arası geçişi bol bir albüm bekliyoruz. “City is Taken” bizi 2000’lere, âdeta Karen O vokalli bir indie klasiğine götürüyor. Güzel çalıyorlar, enerjikler.

ALBÜM: Hurray for the Riff Raff – The Past Is Still Alive
(Nonesuch Records)

2007’den beri aktif olan Hurray for the Riff Raff, gerçek ismiyle Alynda Segarra, bir önceki albümde deneyimlediği rock dünyasından vazgeçip folk ezgilerinin en güzel örneklerini sunmaya devam ediyor. 17 yaşında evi terk edip sokaklarda ve işgal evlerinde yaşamaya başlayan Segarra, albüm boyunca kişisel tarihine dönüp bakıyor. Kolay olmayan gençliğine, maruz kaldığı homofobik şiddete ve albüm kayıtlarından hemen önce babasını kaybetmesine rağmen şarkılarına yine de bir tutam umut katmayı başarmış. Country moduyla bir Amerikan kasabanın ortasına götüren albüm, aynı anda da müzisyenin ülkesine eleştirel gözle bakmasıyla ilginç bir anlatı yaratıyor. 

TEKLİ: Richard Hawley – Two for His Heels
(BMG)

Sheffield’in medar-ı iftiharı Richard Hawley 2024‘ü yeni bir albümle şenlendirecek isimlerden. 20 yılı aşan solo kariyerinde verdiği en uzun, beş yıllık, aradan sonra yeni bir şarkıyla çıkagelen Hawley; crooner’lığı bir yana bırakıp; rock’a göz kırpan, gitar soundları konusundaki ustalığını da konuşturan güçlü bir şarkıyla açtı yeni albüm bahsini. Ayrıca 2012 tarihli harika albümü Standing at the Sky’s Edge’in de bir müzikal dönüştürüldüğü ve 2022‘de sahnelenmeye başladıktan sonra çok büyük övgüler aldığı haberini de geçelim. 

ALBÜM: Erick the Architect – I’ve Never Been Here Before
(Architect Recording Company)

Flatbush Zombies üyesinin; kapsamında Channel Tres, George Clinton, Joey Bada$$, Kimbra ve zilyon tane ismin olduğu konuk listesiyle dudak uçuklatan debut solo albümü hem anaakım, hem ayrıksı olmayı başarabilen hırslı bir girişim. Merhum annesine adadığ albüm “I Am Still”in holistik açılışından sonra James Blake’in çığır açan prodüktörlüklüğünde, her dinleyişte daha da beyin uçuran “2-3 Zone”, Erick’in dur durak bilmeyen flow’uyla “Az önce n’oldu ya?” dedirtiyor. Pale Jay, Baby Rose ve RÜDE CÅT’li güçlendirici, olumlayıcı “Breaking Point” Erick’in çoğunda arka koltukta oturarak bilgin sözler söylediği soul dolu bir parça. Malumuna övgü “Mandevillain”dan sonra gelen, Clinton’dan en iyi biçimde faydalandığı psikedelik “Ezekiel’s Wheel” ve güneşli “Jammy Jam” yine neo-soul’a bandırılmış kalite işler. Channel Tres’li klüp banger’ı “Ambrosia”yla ise zaten tanış olmuştuk, aylar önce. 

TEKLİ: Bat For Lashes – The Dream of Delphi 
(Mercury KX)

“Bu; fiziksel, zihinsel ve hatta vajinal olarak gerildiğinizde ne olacağıyla ilgili. Sanırım anne olmak beni utandırdı. Daha önce hiç hissetmediğim kadar savunmasız hissettirdi; bir yandan da daha insani, daha somutlaşmış. Artık ölümlülüğümde bir çeşit güzellik var.” Bir kadının yaşamındaki en tuhaf, dönüştürücü deneyimlerden biri olan anneliğin birkaç yıl önce tadına bakan Natasha Khan, mayısta yayımlanacak yeni albümünü; geçirdiği sürecin yansımalarını taşıyan manifestosu, aynı zamanda başlık parçası olan “The Dream of Delphi” ile duyurdu. Delphi, Kahn’ın küçük kızının adı; şarkı ise onu dünyaya, annesinin bedenine, doğmaya çağıran bir büyü tınısında. Yere ve göğe, toprağa ve suya ait tüm sesler güçlerini birleştirmiş de taze bir ruhu selamlıyor, bir bebeği annesine emanet ediyor gibi bir sahne yaratan; koreografisi, mekânları, kostümleriyle hipnotize eden nefis klip eşliğinde tanışmanız tavsiye edilir.

ALBÜM: Steve Gunn & David Moore – Live in London
(RVNG)

Yaklaşık 15 yıldır hipnotik gitarlarıyla bizi hiç hayal kırıklığına uğratmamış Steve Gunn’ın kariyerinde ortak projeler de hatırı sayılır bir yere sahip. Mike Cooper, Ryler Walker, John Truscinski gibi isimlerle yaptığı albümler de en az solo işleri kadar güçlü oluyor. Besteci ve piyanist David Moore ile bundan bir sene önce yayımladıkları Reflections Vol. 1: Let the Moon Be a Planet de bir istisna değildi. Şimdi de oradaki şarkılardan yola çıkarak doğaçladıkları performanslarıyla Londra konserleri canlı kayıt olarak elimizde. Çok da temiz olmayan, ortam seslerinin karıştığı kayıt stili çok da güzel olmuş, konser albümü etiketinin hakkını vermiş. Müzikten zaten şüphemiz yok. 

ALBÜM: Glitterer – Rationale
(Anti)

Basçı Ned Russin’in solo projesi olarak start alıp bir gruba evrilen Glitterer, ortalığı aleve vermeye niyet etmiş gibi. Rationale geniş enstrümantasyonu ve içe dönük lirikleriyle bangır bangır bir albüm. 90’ların grunge’ını ve patlayıcı gitarlarını, güçlü vokalleriyle harmanlamasının yanında albümün punk tavrını törpüleyen baş tekli “Just A Place” gibi duraklardan geçerek direksiyonu içsel sorgulamalara da yönlendiriyor: “Evdeymiş gibi hissetmek ne demek ki?” 

ALBÜM: Allie X – Girl With No Face
(Twin Music Inc.)

Kanadalı avangart pop müzisyeni Alexandra Ashley Hughes’un Allie X mahlasıyla yayımladığı üçüncü uzunçalar. Hacimli gitar riffleri ve basları, ritmik synth düzenlemeleri, uğursuz ama seksi atmosferiyle gotik estetikte, distopik bir disko gecesi yaşatıyor Girl With No Face. Sanki Madonna, The Sisters of Mercy ve Cocteau Twins de tek vücut olmuş gibi.

TEKLİ: The Voidz – All The Same
(Cult Records)

The Strokes spin-off’u ekibin yıllar evvel Los Angeles’ta verdikleri bir konserde çaldıkları, Casablancas’ın efektlerle işlenmiş vokalinin eşlik ettiği parça ışıl ışıl akustik gitar tıngırtılarının tok drum machine vuruşlarıyla buluştuğu, synthlerle de hepten süslendiği bir parça. Filtrelenmiş gitar soloları da tabii ki eksik olmamış. Alttan alta bir The Beatles övgüsü gibi de hissettiren parça bir noktada hafif grunge, hafif shoegaze tatlarda 20 saniyelik bir ara ile bu havayı kestikten sonra fretlerde absürt ve kısa bir gezintiye çıkıp baştaki havasına geri dönmüş. Voidz ekibinin farklı denemelerle bezeli 8-bit estetiğini koruduğu tekli Rebekah Sherman Myntti’nin varyete belgesel serisi TOMORROW! kapsamında yayımlanan, geçen sene Brooklyn’deki Murmrr Theatre’da gerçekleşmiş performanslarını aktaran videonun bir nevi eşlikçisi. 

TEKLİ: Kofi Stone – May Sound Crazy
(Tru Community)

Birmingham’da yerleşik Mawuena Dzosi’nin dört yıldan beri paylaştığı ilk kayıtları kapsayan bu çifte tekliden “May Sound Crazy”, geçen yıl hayata veda etmiş aktivist, aktör, yazar Benjamin Zephaniah’nın barış, birlik ve beraberliğe çağıran spoken-word dizeleriyle sonlanıyor. Klipte son sözlerini zikrederken gördüğümüz dub şairiyle aynı mahalleden gelen rapçinin hemen lafa girdiği parça pürüzsüz flow’u ritmiyle hemen içine alıyor. 

ALBÜM: Laetitia Sadier – Rooting For Love
(Drag City / Duophonic Super 45s)

“Who + What” ve klibiyle albümün alacalı ve gizli bahçesinin kapılarını ardına kadar açmış; kulakları doğrultan bir bas cümlesi, korosunun vokal armonileri ve trip-hop beatleriyle beşinci solosunun harikulade tuhaf ve büyüleyici tonunu tattırmıştı Laetitia Sadier. “Protéïformunité” parçasında, Stereolab’le icrasından tanıdık minimal ritimler, naif synth notalarıyla durgun seyredip, şarkının yarısında birden davul ataklarıyla koca bir taç yapıyor. Adıyla da vurguladığı üzere albümle “dünyanın travmatize uygarlıklarına bir çağrıda bulunarak, bin yıllık sayısız acı ve yabancılaşmayı nihayet aşmamızı” isteyen Laetitia Sadier, dramayı parıltılı “Un Autre Attente”ın saldırı ve serbest bırakma önergeli ritimleriyle artırmış. “Cloud 6” organların güçlendiği düşünceli, öfkeli ve stimüle edici bir kapanış. Yine meydan okuyan bir tavrı tüm koleksiyona yaymayı başarmış Sadier.

TEKLİ: Khruangbin – May Ninth
(Dead Oceans)

Rahatlatıcı gitar riffleri ve yarı fısıltılı vokallerle sıcak bir atmosferin içindeyiz. Arka planda duyulan kuş sesleri, gitarın yankısı ve Laura Lee’nin bas dokunuşlarıyla Khruangbin, çevresel sesleri kullanma ve dokuları öne çıkarma şeklinin iyi bir örneğini yaşatıyor. Yüzümüze ılık rüzgârlar estirip yağmurun yağma hissini yoğuran üçlü, Thai funk köklerine de bağlı kalıyor.

ALBÜM: Real Estate – Daniel
(Domino Recording Co)

Gündelik koşturmacalarımıza yormayan vokali, sakin ve sıcak yapısıyla Daniel arası. New Jersey çıkışlı grubu 11 parçalık altıncı albümü, folk-pop tınılı şarkılarıyla havadar bir his veriyor. Uzunçaların habercisi olan “Water Underground” hem klibi hem de yapısıyla albümün yanakları pembeleştiren inanılmaz tatlı duygudurumunun özetleyicisiydi aslında. Güneşin eksik olmadığı yaklaşık 40 dakikalık bu yolculuk kibar melodileri, birbiriyle olumlu bir iletişim içinde olan enstrümanlarıyla müthiş doğal.

ALBÜM: Emahoy Tsegué-Maryam Guèbrou – Souvenirs
(Mississippi Records)

Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Etiyopyalı besteci, piyanist ve rahiba Emahoy Tsegué-Maryam Guèbrou’nun 1977–1985 aralığında Addis Ababa’da yaptığı kayıtlardan yeni bir derleme. Souvenirs’in evinde yaptığı kaset kayıtlarından çıkarılan bu koleksiyon, müzisyenin bugüne dek yayımlanan ilk vokal albümü olma özelliği de taşıyor. Yanı başında bağdaş kurmuş; Guèbrou’nun ülkesine, kaybettiklerine, yaşadıkça öğrendiklerine döktüğü yalın ilahileri dinlermiş gibi bir deneyim.

TEKLİ: Perfume Genius – What a Difference A Day Makes 
(Shadow of the City)

Yeni Apple TV dizisi The New Look için mikrofonun başına geçen Perfume Genius, Dinah Washington’ın 1959 tarihli yorumuyla klasikleşen parçayı yorumluyor. Bu romantik numaranın Jack Antonoff’un prodüktör koltuğuna oturduğu versiyonunda orjinalindeki davul ve yaylıların yerini çok daha üstü kapalı sade bir aranjman almış. Kibar bir piyano ve Perfume Genius vokallerinin kanımıza işlediği versiyonundaki modern havayı da çok sevdik. Lana Del Rey, the 1975, Florence + The Machine ve Nick Cave gibilerinin de cover kayıtlarıyla yer alacağını bildiğimiz soundtrack albümü de yolda.  

ALBÜM: Paptircem – Büyüklere Ninniler
(Bağımsız)

Geceleri uyku vakti gelince çoğumuz; belki karanlıktan, belki yalnız kalmaktan korkardık çocukken. Bizi rahatlatacak, güven verecek yumuşacık bir sesten güzel sözler duymak, onunla rüyalara uğurlanmak ne iyi gelirdi. Kulağına ninni fısıldanmış biri hiç unutmaz onun içindeki sevgiyi. Peki büyüyünce ne değişti? Küçükken çok meraklı olduğumuz yetişkinlik kaçımıza beklediğini verdi? Bazen her şey çok karışık değil mi? Paptircem, sekiz şarkıyla yanıtlıyor. 

TEKLİ: Moor Mother – ALL THE MONEY
(Anti / Epitaph)

Şair, müzisyen, aktivist Camae Ayewa namıdiğer Moor Mother yeni teklisinde sömürgecilik, emperyalizm, (politik) yalanlar, Siyah feminizim ve özellikle İngiltere’de üstü kapatılan Siyah tarihi hakkında sorular sıralarken reverbler, arkadaki korku salan vokal ve delici bir tonlamayla tüyler ürpertiyor. Neredeyse altyapılı bir spoken word hissi yaratan parçayı pür dikkat dinleyip, soruların işaret ettiği cevapların ağırlığını hissetmeye davet ediyor.

TEKLİ: Kings of Leon – Mustang
(LoveTap Records)

Eğri oturup doğru konuşmalı. 2010’larla beraber Kings of Leon ilk başlardaki cazibesinin çoğunu yitirmişti. Kendilerini U2, Coldplay gibi stadyum amaçlı kullanıma sokmaya çalışmaları; büyük, duygusal soundlar kovalamaları üzerlerine oturmamıştı. Bu nedenle bayadır yeni albüm haberlerinin bizleri heyecanlandırdığını söylemek zor. Ancak mayıs ayında yayınlayacakları 9. albümleri Can We Please Have Some Fun’dan gelen ilk tekli dikkatimizi cezbetti. Âdeta bir Chemical Brothers şarkısı tadında yürüyen, iyi çalınmış şarkı; nakaratında Yine biraz kötü alışkanlıklara dönüş yapsa da eski işlerini sevenler için bir hayat öpücüğü olabilir.

TEKLİ: Paul Weller – Soul Wandering
(Polydor Records)

İngiliz müzisyen 1992’de start verdiği solo kariyerinin tam 17. stüdyo albümünü 24 Mayıs’ta, yani 66. yaş gününden bir gün önce yayımlayacak. İsmi de 66. Bol konuklu albümün ilk teklisinde, Primal Scream’den Bobby Gillespie ile mikrofon başına geçmiş Paul Weller. Yaşama dair anlam arayışları hakkında anlatıya sahip şarkıda “Her gün uyanıyorum ve üzerimdeki zincirlerden kurtulmaya çalışıyorum” diyor.