Holly Herndon’ın dijital ses ikizi Holly+’la tanışın

Holly Herndon, 2019 tarihli son albümü PROTO’da, yapay zekâ uzmanı Jules LaPlace iş birliğiyle yazılımı tamamlanan ve Spawn adı verilen yeni doğan yapay zekâ ile teknolojik deneylerini yalnızca kendi sesi için değil; bir koro düzenlemesine göre de hazırlayarak eşine az rastlanır bir çalışmaya imza atmıştı. Ekibin kullandığı bir araçtan ziyade grubunun bir üyesi olarak gördüğü, hatta, Herndon’un kimi zaman çocuğu olarak nitelendirdiği Spawn ile çıktığı yolculuğu yeni uzantılarla sürüyor.

Herndon’ın son numarası, 2020 yılında start alan Never Before Heard Sounds ile birlikte hayata geçirdiği Holly+ Voice Tool. Kullanıcı temelli blockchain teknolojisini kullanan Decentralized Autonomous Organization (DAO) projesi olan bu platform, yüklediğiniz çoklu ses dosyalarını, Holly Herndon’ın ses rengine çeviriyor; sanatçının sesini de bir enstrümana dönüşüyor. Herndon, bir DAO çalışması ortaya koymanın uzun süredir hayalini kurduğundan söz etmekteydi. Hatta 2015 tarihli albümü Platform’da DAO’ya adadığı bir parçası bile mevcut. 

Holly+ Voice Tool’un kullanıldığı ilk performanslardan birini Jonathan Mann sergiledi. Herndon’ın Instagram hesabında paylaşılan video, bu araçla neler yapılabileceğini örnekliyor.

En fazla 5 dakikalık ses dosyalarıyla ses çevrimini yapan sistemi denemek için burayı ziyaret edebilirsiniz. Şeffaflık gereği, sisteme yüklenilen orjinal ses dosyalarının kaydedilmediği; ancak Holly+ ses aracıyla olan çevrimlerinin, kullanıcının bu sesi paylaşabilmesi için arşivlendiği açıklandı. 

Hâlihazırdaki seslerin klonlanmasının mümkün olduğunu belirten Herndon, daha önce CGI ile hayatta olmayan oyuncuların beyazperdede yeniden canlanmasıyla birlikte başlayan tartışmalarda olduğu gibi bu projenin de kişinin ses hakları konusunda önemli soruları beraberinde getirdiğine dikkat çekiyor. Herndon, Google’ın Tacotron ve DeepMind’ın Wavenet gibi çalışmalarından sonra ses üretme alanının daha da genişlediğini, hatta son dönemde internetin neredeyse her köşesine yayılan deep fake uygulamalarla, bir sanatçı için ikna edici konuşma ve söyleme seslerinin üretilmesinin bir standarta dönüştüğü tespitiyle birlikte çalışmalarını hızlandırmış.

Herndon bu yeni dünyada, sanatçının haklarını korumak ve insanları yeni teknolojiyle denemeler yapmaya teşvik etmek arasında bir denge kurulması gerektiğini belirtiyor. “Ses doğası gereği toplumsaldır, mimesis ve dil yoluyla öğrenir, bireyler aracılığıyla yorumlanır.” diyor. 

Holly+ ile insanların kendi sesiyle performans verebilecekleri bir yol bulduklarının altını çizen Herndon, herkesi sesinin kullanımından elde edilecek kazançlardan faydalanmaya davet ediyor. Bu sözleri de bizi telif hakları meselesine ve projenin maddi kısmına getiriyor. 

Öncelikle Holly Herndon, kendi sesini temel alan bir açık kaynak oluşturmanın telif konusunda bir risk taşıdığının farkında. Projenin kapsamını ve Bette Midler x Ford Motor Co. (1988) ve Tom Waits x Frito-Lay (1992) reklamlarındaki gibi telif davalarını emsal gösterdiği bu yazısında, sesin sahip olduğu biricik üslup gereği telife tabi tutulacağının savunmasını yapıyor. Bu açık kaynağa olan güvenini ise platformun modeli sağlamış. Yani teknoloji sayesinde, sesin ve ses modelinin sahipleri türev çalışmalarda hak iddia edebilir ve kazanç sağlayabilir.

Bu açıklama; Holly+’ın blockchain teknolojisiyle onu NFT marketinde göreceğimiz anlamına geliyor. Nitekim “Zora Auction House” adındaki platform, Holly+ ile Herndon’un dijital ses ikiziyle üretilen işleri açık artırmayla satıldığı bir pazar olarak kurulmuş. Bu çalışmadan elde edilecek kazanç, DAO temelli olmasından da anlaşıldığı üzere platformun gelişmesi için harcanacak.

Projenin ses hakları konusunda önemli bir adım attığından söz etmiştik. Dahası da var, Holly Herndon için proje sadece hayatta olduğu süreci kapsamıyor. Sesinin değeri ve hakları için bir yatırım olan bu DAO çalışması, ölümünden sonra bu mirasının, söz konusu platformdaki kullanıcılara devredilmesi anlamına geliyor. Böylelikle çalışmasına ve sesine ilgi duyan kişilerce mirası devam ettirilecek.

Yazı: Biçem Kaya