Horsegirl, Loradeniz ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Yeni Horsegirl albümü güzelliği sadelikte bulmaya çağırıyor. Loradeniz, Music From Memory etiketli ilk albümü SUN SHONE için işaret fişeğini yaktı. Bremenli sludge metal ikilisi MANTAR, saç döktüren rifflerle yeniden aramızda.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

ALBÜM: Horsegirl – Phonetics On and On
(Matador Records / GRGDN Müzik)
“Horsegirl’ün yeni albümü nasıl bu kadar iyi?” sorusunun pek çok yanıtı olabilir. Mesela prodüktör koltuğunda deha Cate Le Bon’un oturmasından bahsedebiliriz. Ya da Chicago çıkışlı üçlünün onlardan daha önce hiç duymadığımız kadar yalın besteler ve dürüst sözlerle bir dönüş yapmış olmasından… Ağızdan çıkan her cümle kadar, onları takip eden “da da da” ve “la la la”lar da anlamı uzatıp şarkıların duygusunu içinize işliyor. Kalabalık bir ses dünyasından ziyade sanki her gitar yürüyüşüne, her keman dokunuşuna, solist Penelope Lowenstein’in her sözcüğüne ayrı bir köşe verilmiş gibi. Bu sadelikteki güzelliği fark etmek hiç uzun sürmüyor.
TEKLİ: Japanese Breakfast – Mega Circuit
(Dead Oceans)
“Mega Circuit”, Japanese Breakfast’in gitar odaklı, daha karanlık tınılar taşıyan For Melancholy Brunettes (& sad women) adlı yoldaki albümünden ikinci tadımlık. Efsanevi davulcu Jim Keltner’ın keskin çalımının dikkat çektiği parça, kıpırtılı bir tedirginliği katman katman hissettiriyor. İlk tekli “Orlando in Love”a kıyasla farklı tatlar barındıran parça, yeni albümün çeşitliliğine dair heyecanımızı epey artırdı. Michelle Zauner de “Mega Circuit”ın teması hakkında şöyle demiş: “Şarkı, günümüzdeki erkeklik fikrine dair bir inceleme aslında. Olumlu rol modellerin yokluğunda şiddete ve bağnazlığa sığınınan bir nesli kucaklamak hakkında çelişkili arzuyu irdeliyor.”
TEKLİ: Whatever The Weather – 9°C
(Ghostly International)
Londralı prodüktör Loraine James’in ambient projesi Whatever The Weather, “9°C” ile ısı ve duygular arasındaki ince bağ üzerine birlikte kafa yormaya davet ediyor. Pürüzsüz synth katmanları ve aralıklı vuruşlarla örülü kayıt, mekanik bir melankoliyle insana özgü algıları eşleştiriyor. Prodüksiyon yaklaşımı, Tim Hecker-vari soğuk atmosferleri çağrıştırsa da daha kişisel ve içe dönük bir forma sahip olduğunu söylemek mümkün. Whatever The Weather II adını taşıyan yeni albüm, 12 Mart’ta yayında.

ALBÜM: V.A. – Barnyard Beehive
(Numero Group)
ABD’de country’nin sesinin duyulduğu en önemli mecra olan Nashville merkezli radyo programı Grand Ole Opry; Tammy Wynette, Loretta Lynn, Dolly Parton gibi birçok ismi şöhrete ulaşmasına önemli katkıda bulunmuştu. Elimizdeki yeni toplama ise yolu Opry’den geçse de onlar kadar şanslı olamamış, büyük kariyerler edinememiş, köşede kalmış şarkıcıların performanslarından oluşuyor. 1960’lı, 1970’li yıllardan seçilen şarkılar outlaw dışındaki country tarzlarının biraz gözden düştüğü dönemlerden hâliyle. Ama yine de gerçekten güzel sesler var. Şan-şöhret ile unutulmak arasındaki ince çizgiyi hayal ettiriyor insana.
TEKLİ: Monde Ufo – Solitaire
(Fire Records)
Ray Monde’un liderliğindeki Los Angeles merkezli kolektif Monde Ufo’nun yeni teklisi âdeta aynı anda suyun altında ve yükseklerdeki bir ormanın en ortasındaymışız gibi bir his veriyor. Akışkanlığında süzülüyor ve spontanlığında kendimizi kaybediyoruz. Bir jam session hissi geçirse de hiçbir zaman fazlaya kaçmıyor, kaosunun dozunu en iyi şekilde ayarlıyor. Yalnızlığımızın elinden tutan bir saksafon eşliğinde, bilinç ve bilinçdışı arasında mekik dokuyor “Solitaire”.
TEKLİ: Loradeniz – Brick House
(Music From Memory)
Amsterdam’da yerleşik müzisyen, besteci ve DJ Loradeniz, elektronik ambient kompozisyonlarından oluşan ilk albümünü Music From Memory etiketiyle önümüzdeki ay yayımlayacak. SUN SHONE adını verdiğini albümün kapısını aralayan tekli “Brick House”; sınırları belli olmayan bir bestecilik anlayışının çıktısı. Düşsel dokular inşa ettiği synth partisyonlarını vokal armonileriyle pastel renklere boyadığı parça, hem işitsel hem duygusal anlamda yoğun sekanslar ve minimal nüanslarla yarattığı iniş çıkışlarıyla sinematik bir etkiye sahip. Albümün tamamını dinlemek için takvimlerde 21 Mart işaretlenebilir.

ALBÜM: Mantar – Post Apocalyptic Depression
(Metal Blade Records)
Almanya’nın Bremen şehrinden seslenen sludge metal ikilisi MANTAR, üç yıllık aranın ardından yeni bir albümle aramızda. Otoritelere göre diskografilerinin zirve noktası olan Pain Is Forever And This Is The End albümünün ihtişamının ardından beklentilerin aksine kaseti başa sarıyor ve yolculuklarının ilk yıllarındaki çiğ, suratın tam ortasına atılmış bir yumruk tadındaki sound’a dönüyor ikili. Açılış parçası “Absolute Ghost”un feedback’li introsuyla ile sanki MANTAR stüdyosunda yerimizi alıyoruz ve 12 şarkılık bu performansa onlarla birlikte ter atarak eşlik ediyoruz. (Bu parantezi Erinç Sakarya’nın “Church of Suck”taki davul partisyonları için açtık, kapıyoruz.)
TEKLİ: CHIME OBLIVION – NEIGHBORHOOD DOG
(Castleface Records / Deathgod Corp)
Osees’in esas kişisi John Dwyer, bir başka ters köşe iş birliğiyle basık bir banliyönün pis köşelerinden depar atarak geliyor. Adam & The Ants, Bow Wow Wow ve Fine Young Cannibals gibi oluşumlardan tanıdığımız davulcu David Barbarossa ile hayat verdiği CHIME OBLIVION’ın ilk çıkarması bu. Dwyer’ın başkaca projelerinden aşina olduğumuz Tom dolas ve Brad Caulkins’le birlikte Weasel Walter ve H.L Nelly de ortaklığın parçası. Bu tanışma merasiminde Dwyer bilindik swing’ine sadık kalırken, iki dakika bile sürmeyen şarkı motorik olduğu kadar sportif (?!) de hissettiriyor. Amigo-vari bir havası var. CHIME OBLIVION’ın ilk albümü 15 Nisan’da bizlerle.
TEKLİ: Merve – Platonik
(Alabanda Records)
Altın Gün’ün sıcak ve melankolik tona sahip vokalisti Merve Daşdemir, solo yolculuğuna söz ve bestesi kendisine ait, düzenlemesinde ise Chris Mclaughlin’le ortaklaştığı “Platonik” ile ilk adımını atıyor. Teklinin duygusunu “benim için genellikle kafamda yarattığım ve inandığım ama gerçeklikle örtüşmeyen durumlar” olarak dile getirmiş Merve. Buğulu, hipnotik, romantik seslerle canlanan bir hikâye anlatan tekli, aynı isimli albümün de habercisi. Tayfun Akbaş yönetmenliğindeki klibi de buradan izlenebilir.

ALBÜM: Fantastic Twins – Suite of Rooms
(House of Slessor)
Fransız prodüktör ve besteci Julienne Dessagne, Yunan mitolojisindeki Theseus ve Minotaur efsanesinden ilham alan yeni Fantastic Twins koleksiyonunda hem vintage film müziği estetiğinden hem de onunla özdeşleşen leftfield techno geleneklerinden besleniyor. Müzisyenin Méandres adlı bir dans performansı için yaptığı besteleri yeniden düzenleyerek oluşturduğu Suite of Rooms, modüler enstrümanlar ve özgün ses işçiliğiyle bir labirentin içinde kaybolmayı müthiş bir keyfe çeviriyor.
TEKLİ: Domino Kirke ft. Angel Olsen – It’s Not There
(Many Hats Distribution)
İkinci albümü için nisana randevu veren Domino Kirke’ü, yeni teklisinde kendi gibi sihirli bir sese sahip olan Angel Olsen ile dinliyoruz. Şarkı Kirke’ün seneler önce duyduğu, Sharon van Etten imzalı bir demonun üzerine inşa edilmiş; Lizzie No’nun harpı ve Ryan Sawyer’ın davullarıyla sihrine sihir katılmış. “It’s Not There”in bir gizemli bir havası var diyebiliriz. Bir yandan isminin işaret ettiği “orada olmayan şey”in ne olduğunun sorusu bir yandan da aradığımız her neyse onu bulamamanın tanıdık hüznü hâkim. Kirke için artık orada olmayan şey kendinin eski hâliymiş. Biraz karamsar bir noktada biten parçanın sonunda ikili kulağımıza doğruları söylüyor: “Zamanın ortaya çıkarması zaman alır. Bilirsin, bilirsin, asla iyileşmezsin”.
TEKLİ: Peter Murphy ft. Trent Reznor – Swoon
(Metropolis)
Peter Murphy cephesi hareketli bu aralar. Birkaç ay önce Boy George ile bir düetini dinlediğimiz yaşayan efsane, bu sefer de eski dostu Trent Reznor ve yine daha önce beraber çalıştığı prodüktör Youth ile bir şarkıyla çıkageldi. Bunların 9 Mayıs’ta gelecek solo albüm Silver Shade için olduğu bilgisi de var artık. Murphy ve Reznor birbirlerine yakışan vokalistler ve şarkıyı da sesleri taşıyor. Müzikal anlamda da Nine Inch Nails’i andırmakla beraber 80’ler new wave ve goth tatları da olan hareketli bir şarkı. Murphy’nin albümünde bakalım başka sürpriz konuklar da olacak mı?

ALBÜM: Bartees Strange – Horror
(4AD / GRGDN Müzik)
Korkularla yüzleşmenin kolay olduğunu kim söyleyebilir ki? Hele ki bu duyguyla büyüdüysen. Yeni Bartes Strange albümü, yaşamı boyunca içinde dolaştığı korkuları dengelemiş, üstesinden gelmiş, yenilerine alan açmış olduğu yerden adını alarak; ağırlıklı olarak düşük tempolu melodilerden örülmüş bir anlatıya fırlatıyor. 12 şarkılık Horror, temasına uygun şekilde müzisyenin hikâyesini keşfetmeye izin veren hip hop, rock, R&B dokunuşları arasında gezinen kişisel bir manifesto. Yüzleşiyor, isyan ediyor, bağlanmanın mümkünlüğünü sorguluyor.
ALBÜM: Manic Street Preachers – Critical Thinking
(Columbia)
Manic Street Preachers’ın müziğinin geçer akçe olduğu zamanların üzerinden bir 20 yıl geçmiş olmalı. Grup yine de soundlarında neredeyse hiçbir oynama veya değişiklik yapmadan albümler kaydetmeye devam ediyor. James Dean Bradfield’in yıllara meydan okuyan sesi, yüklü parlak gitarlar, bağıran bir prodüksiyon… Hepsi yeni Manics albümünde var. Nicky Wire’ın sözleri ile grubun doğru yerden baktığına inandığımız dünya meseleleri ile söyleyecekleri hâlâ kıymetli ama müzik bunu ne kadar destekleyebiliyor; o uzun zamandır soru işareti.
TEKLİ: clipping. – Welcome Home Warrior (feat. Aesop Rock)
(Sub Pop)
Bir ay sonra bizimle olacak Dead Channel Sky’dan bu kez asıllı bir düet paylaşan Los Angeles çıkışlı deneysel hip hop üçlüsü, aralarına Aesop Rock’ı da alarak kendini çok özletmeden yeniden selamlıyor listemizi. Bu sefer siber ejderler, yılgın sivil savaşçılar hayal ettiren parça cızırtılı beatlerle korsan radyo frekanslarından yükseliyor. “Savaş hiç bitmemişti ki yeni başlasın!” diyen Daveed Diggs, bunca yıldan sonra esnekliğinden bir şey kaybetmediğine hayret ettirmeyi sürdürüyor. Onu ekranların ardından yaşanan distopik bir ortamı girift bir dil ve tüm spesifik detayıyla betimlerken dinlemek, bir pinball’un x5 hızda aşağı düşüşünü izlemek gibi. Aesop da bıraktığı yerden yakalayıp distorte bir hard rock riff’i üstünde minik girdaplar yaratıyor. Görsel eşlikçisi o kadar da matah olmasa da koyu neonlar moda sokmuyor değil.

ALBÜM: Richard Dawson – End of the Middle
(Weird World / Domino Recordings / GRGDN Müzik)
Newcastle çıkışlı folkçu Richard Dawson yeni albümünde, bu kadar düşük profil bir kayıt sürecine bu kadar iyi fikri nasıl sıkıştırabildiği sorusunu sorduruyor ve heyecanını yaşattırıyor dinleyicisine. Arada gök gürlemesi gibi şarkılara dâhil olan nefesliler dışında, akustik gitar, davul ve vokalden oluşan albüm; Dawson’ın kendini kasmadan, “iyi” olmaya çalışmadan söylediği harika vokal melodileri ve dinamizmiyle yılın ilk haftalarının şaşırtıcı derece iyi albümlerinden biri. Her ne kadar Britanya folk türüne ait olsa da ABD çıkışlı lo-fi indie çalışmaları, Daniel Johnston gibilerini de hatırlatıyor.
TEKLİ: Andy Bell – apple green ufo
(Sonic Cathedral)
Shoegaze akımının öncü gruplarından Ride’ın gitaristi ve bir zamanların Oasis basçısı Andy Bell, kariyerinin üçüncü solo albümü için ısınma turlarına devam ediyor. Ânında kana karışan bir groove üstüne kurulu parça, sekiz dakikadan uzun süren bir psikedelik rock numarası. Andy Bell, şarkının ortaya çıkışını şu sözlerle özetlemiş: “Led Zeppelin’in folk bangerlarına benzeyen bir akustik gitar riff’im vardı. Bu riff’i Serge Gainsbourg dünyasına taşıdım ve ona bir bardak absent verdim.”
ALBÜM: Thala – Avalanche
(Fire Records)
Berlin’de yaşayan müzisyen Thala, ilk albümü Adolescense’in ardından Avalanche ile daha taşkın ve cesur bir enerjiye yönelmiş. Elektronik dokunuşlarla shoegaze, dream-pop ve grunge türleri arasında serbestçe salınan müzisyen; bu kez katmanlı melodilerle, bazen hırçın gitarlarında, bazen de synthesizer seslerinin puslu atmosferinde kayboluyor. Bir büyüme hikâyesini sorgusuz sualsiz bir dürüstlükle anlatan albümün teması için Thala, “yüzeydeki gülümsemelerin ardındaki duygusal fırtına” demiş.

EP: Human Scum – suspended
(Rhizomorph Records)
Kaan Akay’ın 2014’te drone ve ambient seslere odaklanan bir radyo programı olarak başlayan Human Scum projesi, 2022’de yayımladığı ilk albüm Deceitful’un ardından kısa aralıklarla yeni ses bütünleriyle karşımıza çıktı. Üç parçadan oluşan yeni Human Scum EP’si, dinleyeni bir kuyunun ücra köşelerinde usul usul gezdiriyor. Acelesi olmayan kompozisyonlarında şehirden sesleri (İstanbul Kart alarmları gibi) ve diyalogları modifiye ederek derinlik yakalıyor. Akay’ın yarattığı işitsel dokularla müthiş bir uyum yakalayan kapak görseli de Eylül Deniz (Sunfear) imzalı.
TEKLİ: Circuit des Yeux – Canopy of Eden
(Matador Records / GRGDN Müzik)
Circuit de Yeux’nün “dünyadaki kişisel cehennemini” operatik vokal, görkemli, şehvetli ve gizemli seslerle ifade ettiği “Canopy of Eden”, 14 Mart’ta yayımlanacak albümü Halo on the Inside’a doğru attığımız son adımi. Ateş çemberinin etrafında baş döndüren synthlerin gezindiği karanlık bir güzelliği karşılama ânı bu parça. Güvensiz ama heyecan verici. Çözülen, birbirine karışan görüntülerden oluşan klibi de burada.
TEKLİ: The WAEVE – Love Is All Pain
(Transgressive Records / GRGDN Müzik)
Blur’ün Graham Coxon’ı ve Pipettes’in Rose Elinor Dougall’ının güç birliği The WAEVE, ikinci stüdyo albümü City Lights’ı geçtiğimiz eylül ayında yayımlamıştı. İkili, glam rock sevdasının punk ve new wave rüzgârlarıyla kesiştiği albümün ardından arayı çok açmadan yeni müzikler paylaşmaya devam ediyor. 14 Mart’ta dinlemeye açılacak üç parçalık Eternal EP’sinin açılış parçası olan “Love Is All Pain”, sonik dünyasında bol miktarda 80’ler referansı bulundururken sözleri de dönemin büyük aşk şarkılarını anımsatıyor.

ALBÜM: V.A. – Tokyo Bliss – Japanese Funk, Boogie & City Pop from King Records 1974-88
(Wewantsounds)
Funk Tide ve Tokyo Glow gibi popüler toplamaların küratörü, plak dükkânı sahibi ve selector DJ Notoya, bu kez zaman makinesinin başlangıç noktasını 1970’lerin ikinci yarısına sabitleyip King Records arşivlerine dalıyor. Kıvrak groove’larla son yıllarda tekrar revaçta olan city pop janrının Japonya dışında pek tanınmamış isimlerinden güzellikleri bir araya getiren toplamada yer alan 10 parça, King Records ekibi tarafından remaster edilmiş. Kapak görseli de Manuel Sepulveda imzalı.
TEKLİ: Yukimi ft. Lianne La Havas – Stream of Consciousness
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)
Little Dragon’ın sesi ve kurucularından biri olan Yukimi, 28 Mart’ta yayımlanacak ilk solo albümü For You‘dan yeni bir tekli olarak, Lianne La Havas ile bir düet paylaştı. Rüya gibi atmosferinde synth tınılarının iç içe geçtiği “Stream of Consciousness”, ikilinin uyumunda hem naif hem de güçlü bir şekilde kendini gösteriyor. Kendini sorgulamayla dengelenmiş bir umut duygusu barındıran sözlerle büyümek ve “annesini gururlandırma” arzusunu dile getiriyor. Parçanın atmosferinin müthiş bir yansıması olan Fredrik Egerstrand elinden çıkma klibi de burada.
TEKLİ: Grup Ses & Gökalp K – Tieron
(Souk Records)
Londra merkezli plak şirketi Discrepant’ın “tuhaf beatler” konusunda uzmanlaşmış kanadı Souk Records aracılığıyla yayımlanacak Grup Ses & Gökalp K albümü için yıllardır süren bekleyişimizde artık son düzlüğe girdik. Ay sonu dinlemeye açılacak 14 parçalık albümden paylaşılan son tadımlık “Tieron”, ilk dinleyişte iki kulak arasında bir yere demir atıp tüm gün orada yankılanmaya devam edecek bir beat etrafında şekilleniyor. Önceki single “Yay”dan epey ayrıksı bir kıvam yakalayan parça, albümün barındıracağı çeşitlilik açısından da merak uyandırıyor hâliyle.

TEKLİ: The Martha’s Vineyard Ferries – Context
(Ernest Jenning Records)
Shellac ve Mission of Burma’dan tanıdığımız Bob Weston ve Codeine’le bizi mutlu etmiş Chris Brokaw beraber müzik yapması başlı başına güzel bir şey. Elisha Wiesner’in de katılımıyla 2010’dan beri kafalarına göre turneye çıkıp albümler, EP’ler yayımlayan grup bu sefer de bir cover ile karşımızda. Brokaw, 2007 senesinde Chicago’da gittiği You Weren’t There isimli bir punk belgeseli gösteriminin ardından sahne alan Strike Under’ın bu şarkısına o zamandan beri takıntılı olduğunu söylüyor. Hiç de fena bir takıntı değil. Tam bir ustalık eseri.
ALBÜM: Kelela – In The Blue Light
(Warp Records)
Elektronik R&B tınıları eşliğinde yarattığı davetkâr anlatılar ile her albümünde büyük heyecan yaşatan Kelela, bu kez özel bir konser albümüyle karşımızda. Amerikalı müzisyenin New York’un meşhur caz kulübü The Blue Note’ta Mayıs 2024’te gerçekleştirdiği konser serisinde yapılan kayıtlar, Kelela diskografisinden aşina olduğumuz parçaları ilk kez akustik kurgularıyla dinleme imkânı sunuyor. 12 şarkıdan oluşan albümde, Joni Mitchell’dan “Furry Sings The Blues”a yapılmış şık bir cover da yer almakta.
TEKLİ: Pelican – Cascading Crescent
(Run For Covers)
Post-metal grubu Pelican, dalga dalga yükselen ve yeri gelince ağır çekim çöküşler yaşatan sürükleyici kompozisyonlar yaratma konusunda hiçbir şey kaybetmediğini ortaya koyan bir şarkıyla geri döndü. Flickering Resonance adlı yeni albümün yayın tarihi 16 Mayıs; kendisi grubun altı yılın ardından yayımladığı ilk albüm olacak. Pelican hayranlarını sevindirecek bir başka haber de grubun kurucu üyelerinden Laurent Schroeder-Lebecre’ın 15 yıl sonra yeniden gitarıyla birlikte kadroda yerini almış olması.