House of Superstep Beats EP nasıl ortaya çıktı?

Hazırlayan: Güven Yalın

House of Superstep’in life* from istanbul platformuyla kafa kafaya verdiği ve Converse Türkiye desteğiyle hazırladığı dört parçalık House of Superstep Beats EP, geçtiğimiz günlerde dinlemeye açıldı. Mağazada kaydedilmiş seslerin kullanıldığı; elektronik dans müziğinin farklı stillerini İstanbul ve sokakla buluşturan EP hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

İlhamını David Holmes’un 1997 tarihli, New York sokaklarından sesler etrafında kurulu albümü Let’s Get Killed’den alan House of Superstep Beats EP’nin yaratım sürecini; projenin katılımcı prodüktörlerinden dinledik. Söz; Ferhat Albayrak, Seko, Furkan Kurt & Kerem Tekinalp ve Sezer Uysal’da.


Ferhat Albayrak

Bir sneaker dükkânından sesler toplamak ve bunları kullanarak bir prodüksiyon yapmak sizin için nasıl bir deneyimdi?

Öncelikle daha önce bir beyaz eşya firmasının fabrikasındaki seslerle yapılan reklam müziği aklıma geldi. Bana göre çok daha iyi yapılabilir, daha iyi sunulabilirdi.

House of Superstep mağazasına girip sesleri kaydettiğimde de aslında hep bu motto aklımdaydı. Sesleri kaydederken aslında eş zamanlı olarak bunları nerede kullanacağımı düşünüyor, biraz da ona göre sesleri topluyordum. Sesleri kaydettikten sonra bilgisayar başına geçip stüdyo ortamında kayıtları dinlediğimde; aslında yaratıcılık olarak beni çok daha farklı bir ilhamın beklediğini farkettim. Zira aslında çok da kullanacağımı düşündüğüm Istanbul sesleri, muhteşem bir “groove” oluşturdu. Barkod sesi ise aslında kaydını alır almaz parçanın “hook”u budur dediğim bir sesti, nitekim öyle oldu. Perküsyonları, vuruşlar, çöp kutusu, yuvarlanan kutular ve kerata ile vurduğum elbiseliklerde elde etmek çok rahat oldu. Üzerine de bir bassline ve synth koyduktan sonra, geriye sadece setlerimde kullanabileceğim bir trafik yapmak kaldı.


Seko

House of Superstep Beats EP’sinin prodüksiyon sürecinin ardından çevrende duyduğun seslere karşı algında değişiklikler gözlemliyor musun? Bundan sonra da benzer üretimler yapmak için yeni kapılar açıldı mı?

Prodüksiyon sürecinin en başından beri ve hatta bu projeye dâhil olmadan önce de bu tarz sesleri kullanmak aklımdaydı. Önümüzdeki dönemde bu tarz farklı ve sıra dışı sesleri prodüksiyonlarımda kullanmaya devam etmeyi planlıyorum.

House of Superstep Beats EP, dans müziğinin yalnızca kulüplerde değil sokakta, hayatın tam içinde var olabileceğinin de bir belgesi. Sana göre bu dört şarkıyı deneyimlemek için en ideal ortam / koşullar nedir?

Sesi iyi verebilecek her yer aslında bu tarz bir projeyi deneyimlemek için ideal koşullara sahip olabilir. Buna monitörler, kulaklıklar veya araba da dâhil. Benim favorim sokakta kulaklıkla yürüyüş yaparken mutlaka.


Furkan Kurt & Kerem Tekinalp

Aksak’tan bu EP için davet geldiğinde zihninizde ne gibi fikirler canlanmıştı? Parçanın son hâli bu ilk taslakla ne kadar benzeşiyor? Süreçte neler değişti?

Aksak’tan bu EP için davet geldiğinde, tabii önce merakla ses dosyalarını bekledik. İkimizin de aklında aşağı yukarı fikirler canlanırken bunu projeye dökmeye başladık. Fikirlerin başında dataları manipüle etmek vardı. Tarzımıza uygun bir şekilde aranjenin içine entegre ettik ve finale doğru ulaştık. Birkaç test sürüşünden sonra da revizelerimizi yapıp parçanın miks / mastering işlemlerini de halledip sevgili Aksak’a ulaştırdık.

Chuck’s Groove için geçirdiğiniz yaratım süreci, önceki ortaklıklarınızdan hangi açılarıyla ayrışıyor?

Markanın şık, sokak kültürü algı ve aurasını göz önüne alarak ilerlediğimiz bu projeyi diğerler parçalarımızdan farklı kılan en önemli açı şehrimizin, İstanbul’un dokusu oldu.


Sezer Uysal

EP’deki dört parça da dans müziğinin farklı filtrelerinden geçerek hayat bulmuş. Peki “Sole” adlı parçanın prodüksiyon sürecinde hangi duyguları yakalamak, müziğe aktarmak istedin? Nasıl bir ruh hâliyle ortaya çıktı bu şarkı?

Yaptığım bu parçada tamamen kendi tarzımı yansıtmak istedim. Bu tarz için de genellikle melankolik, bir başka deyişle duygusal tınılar kullanarak dinleyicileri dans ettirmek istedim. Prodüksiyon için temelde arpej ile doğru melodiyi yakalayıp üstüne diğer elementler ile parçayı tamamladım. Tarzını ise tam olarak melodic ile progressive techno tarzının karışımı olarak tabir edebilirim. Parçanın ruhu temelde eğlendirici, duygusal, tam olarak mutlu değil fakat depresif de olmayan bi enerjisi var… Dans pistinde rahatlıkla dans edebilmeniz için tasarlandı.

Bu EP’nin ikinci edisyonu için kolları sıvayalım, metot aynı ama bu kez dünyanın dört bir yanından prodüktörler, DJ’ler seçebiliyoruz. Kadroda kimler olsun isterdin?

İki edisyon için Stephan Bodzin, John Hopkins ve son zamanlar da adını sıkca duyduğumuz Argy’i görmek isterdim.