İlhan İrem ve sırların ötesine uzanan çizgi romanı #kaptanzaman

70’lerden bu yana dinleyenlerini ışık ve sevgiye çağıran İlhan İrem, 67 yaşında hayatını kaybetti. Müzisyeni, yolculuğundaki ilham verici duraklardan biri vesilesiyle anlamak ve anmak istedik. Ona yaşam ve ölüm arasındaki bir köprünün üzerinden bakarak…

Bursa’da doğup büyüyen İlhan İrem’in müzikle ilişkilenişi, okul orkestrasına solist olarak seçildiği zamanlara dayanıyor. Lise yıllarından itibaren grubuyla birlikte Bursa’daki otel ve diskolarda çalan müzisyen 1973’te, henüz 18 yaşındayken ilk 45’liğini yayımlıyor. 70’li yıllar boyunca “Yazık Oldu Yarınlara”, “Anlasana”, “İşte Hayat” gibi romantik hitlerle süslenen diskografisi, 80’lerin ilk yarısıyla beraber yön değiştirmeye, toplumsal duyarlılığa dair yansımalar da barındırmaya başlıyor. 

Ülkenin politik atmosferinin insani değerleri giderek yok ettiğine inandığı; “içtenliksiz, soluk, günü yaşayan anlamsız kalabalıklar” sözleriyle tarif ettiği topluluklardan soyutlanarak kendi içine döndüğü; metafizik temalar hakkında üretime geçtiği bir dönem bu. Dışarıda eksikliğini hissettiği “sevgi”yi bulup ona tutunuyor İlhan İrem.

Müzisyenin hayatında önemli bir kırılma noktasına işaret eden bu sürecin ilk meyvesi, aranjörlüğünü Melih Kibar’ın üstlendiği, 1983’e tarihlenen Pencere adlı uzunçalar. Onu 1985’te yayımlanan Köprü ile 1987 çıkışlı Ve Ötesi albümleri takip ediyor. Bir senfonik rock üçlemesi olarak tasarlanan bu tematik proje için doğumdan ölüm ve ötesine uzanan bir öykü kaleme alarak işe başlıyor İlhan İrem. Peşi sıra sözler ve besteler geliyor fakat yeterli değil; bu hikâye görsele de dökülmeli diye düşünüyor ve derhâl harekete geçiyor. 

Zihninde canlanan tüm görüntüleri kare kare yazıyor; Bedri Baykam, Vecdi Candemir gibi ressam arkadaşlarının kapısını çalmayı düşünüyor önce ancak zamanla, hayalindeki sıra dışı çizgi roman için doğru adresin, o dönem Gırgır’da çizen Nuri Kurtcebe olduğuna karar veriyor. İki senelik yoğun bir çalışmanın ardından 1985’te dinlemeye açılan Köprü albümüne bir eşlikçi olarak sunuluyor mor kapaklı, Köprü… ve ötesi adlı çizgi roman. Aynı yıl İzzet Eti, Burak Eldem ve Adnan Özer’in, İlhan İrem’in müziğine dair kapsamlı araştırmalarla hazırladığı, Nuri Kurtcebe çizgilerine de yer veren Pencere… Köprü… Ve Ötesi isimli bir başka kitap da yayımlanıyor.

İlhan İrem, Stüdyo İmge’ye verdiği bir röportajda Köprü uzunçalarını şu sözlerle tarif ediyor: “Köprü, Pencere’nin sonundaki ölümün başladığı yerden yola çıkılan, gizemli, düşündürücü, sarkastik bir öteki dünya yolculuğu. […] Albüm boyunca süren gizemli anlatım içinde minicik bir ana fikir saklı. Yaşadığımız her olay, bir sonraki olaya köprüdür.” Çizgi roman da İstanbul’da yaşanan bir trafik kazasının ardından girdiği ameliyattan sağ çıkamayan, İlhan İrem bedenindeki kahramanın, sırların ötesine uzanan bir köprüden geçişiyle başlayan maceralarını konu ediniyor. “Savaşsız, yalansız, çiçekleri ağlatmayan bir dünya” arayışına dair, umutla sonlanan bir öykü. İlhan İrem’in web sitesi üzerinden incelenebilir; albümü dinleyerek takip etmeniz tavsiye edilir.

Müzisyenin, “Kolay anlaşılmak için dinleyicilerime tekerlemeler dizisi sunmuyorum. Oluşturduğum şarkıları ve düşünce yapımı daha iyi anlatabilmek için kitap yazacak kadar saygılıyım onlara. Şimdi iki şey söylemek istiyorum. Birincisi, hiçbir anlaşılma sorunum yok. Dediğim gibi beni dinleyenlere bir eldiven ve bir el veriyorum. Eldiveni çıkarıp, avucumdaki yaşam çizgilerimi araştırmak onların bileceği iş… İkincisi, Türkiye’de kapkaççı ve kolaycı, alıcı-verici sanat mekanizması yüzünden gerçek beyinsel üretimler uzun bir zaman yolculuğu sonrasında hedeflerine ulaşıyorlar; bu nedenle, kendimi ayağına batan taşlar her geçen gün azalan bir maraton koşucusuna benzetiyorum.” sözleriyle açıkladığı idealist, incelikli yaklaşımından yeni bir müzik türü de ortaya çıkmış. İsmi: Serum.

Doğuşu, senfonik rock üçlemesinin serpildiği yıllara rastlayan serum, Türkiye müziğini besleyerek ona yeni bir yön vereceği inancıyla tasarlanmış bir tür. Kelimenin gerçek anlamını vadetmesinin yanı sıra baş harfleri “senfonik elektronik romantik uzay müziği”nin bir kısaltması olarak da kurgulanmış. Üretimlerinin açıkça anlattığı gibi yakıtını daima sevgiden alan bir sanatçı İlhan İrem. Hep daha iyi olmayı, sevgiyle yıkanmayı öğütlüyor:

Bir bulanık suda
Kirli bir yosun gibi
Görünmüyorsun
Temizle kalbini…

“Bırak Kalsın Öylece” – Köprü (1985)

Yazı: İlayda Güler

Görseller: ilhanirem.net