İsveç Gökkuşağı Film Gösterimleri programını Barış Azar anlatıyor

İzmir’de 5 Mart’ta başlayarak üç hafta sürecek İsveç Gökkuşağı Film Gösterimleri programını İzmir Genç LGBTİ+ Derneği’nden Barış Azar ile konuştuk. Barış gayet keyifli sohbetiyle hem program detaylarını hem de heyecanını bizimle paylaştı.

Röportaj: Işıl Saykan

“…Bu filmler izleyiciye queer yaşam alternatiflerinin olduğunu da bir anlamda göstermiş olacak.”

Merhaba Barış, öncelikle teşekkür ederim zaman ayırdığın için. Bana biraz İzmir Genç LGBTİ+ Derneği’nden bahsedebilir misin?

Üniversitede bir grup arkadaşın bir araya geliş hikâyesi diyebiliriz aslında. Üniversitelerde alanımız daralmaya başlamıştı ve artık yapmak istediğimiz şeyleri gerçekleştiremiyoruz dediğimiz noktada dernek olma fikri ortaya çıktı ve Genç LGBTİ+ kuruldu. Bir de özellikle “genç” kavramını kullanmamızın nedeni, harekete farklı bir boyut katmak istedik yani öznesi gençler olan, gençlere yönelen ve genç bir hareketi de oluşturabilecek potansiyelde bir dernek olmak istedik. Bunun için de öncelikle “sosyal alan” sorunumuzu çözmeye giriştik diyebiliriz. Sosyalleşmek isteyen queerlerin alanı oldukça az mesela ya da İzmir’e yeni gelmiş bir queerin tanışmak ve kaynaşmak isteyeceği alanlar az. Bu anlamda biz yeni sosyal alanlar yaratmaya çalışıyoruz. Partiler, piknikler ve böyle etkinlikler düzenliyoruz, bu sene dördüncüsünü düzenleyeceğimiz gençlik festivalimiz var mesela. Bu festival kapsamında beş gün boyunca İzmir’in çeşitli alanlarında kültür sanat etkinlikleri organize ediliyor. Türkiye’nin dört bir yanından queer gençler de bu festivale geliyorlar. Hem İzmir’de yaşayan queer gençler için hem şehir dışından gelen queer gençler için bir ferahlama ve nefes alma alanını oluşturuyoruz diyebiliriz. Bu hem dayanışmayı kuvvetlendiriyor hem de kendi eğlence alanlarımızı da oluşturmuş oluyoruz. İsveç Gökkuşağı Filmleri ile birlikte de düşündüğümüzde kültür sanat etkinlikleri bizim için gerçekten önemli. Çünkü mesela sinema, çok net olarak hikâyeyi, sorunsalı ortaya koyan bir sanat. Dolayısıyla izleyicide bıraktığı etki çok kuvvetli olabiliyor. Sosyal alan yaratma konusunda da film gösterimleri bizim için oldukça değerli.

“…İzmir’in kültür sanat anlamında ilerlediği dar patikada yeni bir alternatif de ortaya çıkaracak, bu çeşitliliğin yaratılmasında katkıda bulunmak gurur verici de bir yandan.”

İsveç Gökkuşağı Filmleri gösterimleri üç hafta boyunca devam edecek. Öncelikle duygularını merak ediyorum, neler hissediyorsun?

Aslında biraz klişe olabilir ama gerçekten çok heyecanlıyım, bir taraftan da emeğimizin karşılığını alacağız, bunun için de ekipçe çok mutluyuz. Çünkü bu gösterimi hayata geçirmek zahmetli bir işti, bir sürü arkadaşım bu süreçte emek verdiler. İşte tanıtım afişlerinin hazırlanmasından filmlerin seçimine, teknik işlerden mekânın ayarlanmasına kadar. Öte yandan bu gösterim, İzmir’in kültür sanat anlamında ilerlediği dar patikada yeni bir alternatif de ortaya çıkaracak, bu çeşitliliğin yaratılmasında katkıda bulunmak gurur verici de bir yandan.

Böyle bir gösterim fikri nereden çıktı?

Şöyle oldu aslında, NOBON’dan bir arkadaşım derneğe ulaştı ve bir gösterim yapmayı düşünür müsünüz diye sordu. İsveç Enstitüsü ve İsveç Konsolosluğu ile birlikte bir gösterim hazırlanabileceğini söyledi. Sonra karşılıklı fikir alışverişleri yapıldı, nasıl düzenlenir, nasıl planlarız gibi sorularla süreç içinde gelişen bir fikir oldu aslında. Bu anlamda NOBON’un buradaki katkısı çok önemli aslında. Sonrasında filmler orijinal dillerinde geldiği için ve sadece İngilizce altyazıları olduğu için Türkçe altyazı desteğine ihtiyacımız vardı, bu durumda devreye Documentarist girdi. Onların desteğiyle altyazılar da sağlandı. Yani özetle şöyle diyebilirim, fikrin ilk çıkışı, filmlere karar verme, takvimleme ve mekân arayışı ile birlikte 9 aylık bir süreyi buldu.

İsveç Gökkuşağı Filmleri gösterim programıyla hem sinema severlerin hem de queer film meraklılarının ilgisini çekmiş durumda. Sen bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsun?

Biz bunu planlarken daha önce yaptığımız film gösterimlerine katılıma dikkat ettik aslında. Daha önce düzenlediğimiz etkinliklerin hiçbiri bu çapta bir etkinlik değildi. 50-60 kişi geliyordu maksimum ve tek film gösterimi ya da kısalardan oluşuyordu, bir iki gün sürüyordu. Bu etkinlik üç hafta boyunca sürecek dolayısıyla katılımın da fazla olmasını bekliyoruz. Gelen tepkiler de bunu gösteriyor aslında, gerçekten dediğin kadar var. İnsanların ilgisi, merakı artmış durumda. Bu ilginin oluşmasında gösterilecek filmlere erişimin kısıtlı olması, queer filmlerden oluşacak olması da önemli etkenler tabii. Daha önce Ankara İLEF’te İsveç Gökkuşağı Filmleri gösterilmişti, bu gösterim İzmir için de bir ilk olacak. Medyanın da fazlaca ilgi göstermesi hem ilgiyi arttırıyor hem de bizi teşvik ediyor. Kâr amacı gütmeyen bir organizasyon düzenliyoruz ve gösterimler de ücretsiz olacak, bu da ilgiyi arttırıyor bence.

Gündemdeki tartışmayı sormak istiyorum sana. Queer ya da LGBTİ+ filmi demenin “tür filmi” anlayışını belirginleştireceğini düşünenler olduğu gibi bu fikri destekleyenler de var. Sen Queer Film kullanımı için ne dersin? Sence Queer Film nedir?

Aslında bu güzel bir tartışma. Ben buna şöyle bir cevap vermek istiyorum, bence Queer Film nedir? sorusunun cevabı yok aslında. Bu Queer Sanat nedir? sorusuyla aynı bilinmezlikte bence. Bu bence herkesin kendince yorumlamasına açık bir kavram. Mesela bir grup queer sanat için “alışılmış kalıpları yıkan, mevcut sanatın dışında kendini konumlandıran bir sanat” tabirini kullanır. Bir grup işte daha özne üzerinden düşünür ve queer insanların ürettiği sanat olarak yorumlar. Bazıları ise içerik üzerinden queer sanatı tanımlar ve queer şeyler anlatan bir sanat olarak yorumlar. Ben daha çok kalıpları yıkan bir sanat dalı olarak görmekteyim aslında. Ama bu festivalde göstereceğimiz filmler üzerinden düşünürsek bizim üzerinde ortaklaştığımız queer film kavramı daha çok öznesi queer olan ve anlatılan hikâyelerin queer olduğu bir alana denk düşüyor. Bu festivalde göreceğimiz her bir film LGBTİ+’ların hikâyesi ve onların gözüyle anlatılan hikâyeler. İçlerinde kurmaca da var, belgesel filmler de var. Bu filmler izleyiciye queer yaşam alternatiflerinin olduğunu da bir anlamda göstermiş olacak.

Just A Normal Person

Biraz da bana gösterim programından bahseder misin? Favorilerin var mı şimdiden ya da “mutlaka şunu izleyeceğim” dediklerin?

Çeşitliliği bakımından oldukça ilginç filmler var. İlk aklıma gelen hikâye, yaşlı bir rahibin açılma hikâyesini konu alan Becoming Ann-Christine. Yıllarca Hristiyan geleneklerine bağlı olarak büyüyen bir insanın geç yaşında kendini keşfetme hikâyesi aslında bu film ve merakla bekliyorum. Mesela kısalar gösteriminde de aynı hikâyeyi ergen yaşlarında çocukların açılma süreçlerinde de göreceğiz. İkisini birlikte düşündüğümüzde çok etkileyici oluyor bence. Pek çok açıdan geniş bir yelpaze sunuyor aslında.  Bu arada ben filmleri özellikle önceden izlemedim ama benim en çok merak ettiğim, Just A Normal Person.

Çok teşekkür ederim, güllümünüz bol olsun!

Çok teşekkürler, bekliyoruz!