Çekilemeyen en iyi James Cameron filmi: Spider-Man

Filmografisine ya gişe rekortmeni ya da toplanmadık ödül bırakmayan yapımlar sığdırmasıyla meşhur James Cameron ve beyazperdeye taşımaya çok yaklaşsa da gerçekleştiremediği Spider-Man projesi yıllardır sinema dünyasında konuşulur. Spider-Man: No Way Homeun vizyonu yaklaşmışken yönetmen, “hiç yapmadığım en iyi film” olarak tanımladığı Spider-Man uyarlamasıyla ilgili birkaç detayı daha gün yüzüne çıkardı.

James Cameron, Terminator 2: Judgment Day ve Titanic arasındaki birkaç yılını kendi perspektifinden anlatmanın hayalini kurduğu Spider-Man filmini çekmeye çalışarak geçirdi. Henüz Sam Raimi bir Spider-Man projesine el atmamışken verdiği bu mücadeleye, yakında yayımlanacak olan Tech Noir: The Art of James Cameron adlı kitabında değinmiş. İlk eskizler, filmlerinin konsept tasarımları gibi yönetmenin yaratıcı yolculuğunu aydınlatan yüzlerce sanat eserini içeren kitap; Cameron’ın Spider-Man’i geliştirirken çizdiği iki illüstrasyonla sona eriyor.

Tech Noir: The Art of James Cameron
Tech Noir: The Art of James Cameron

Cameron’ın yeni kitabıyla ilgili detaylar verdiği ScreenCrush röportajında söylediğine göre, kendi Spider-Man versiyonu Sam Raimi’nin ortaya koyduğundan “çok farklı” olurdu. Zihninde daha karanlık tonda olan figür “bir tür cesur gerçekliğe” sahip. Genel olarak süper kahraman filmlerinin hayal ürünü gibi geldiğini söyleyen James Cameron, sözlerine şöyle devam ediyor: “…Terminator ve Aliens mizacına sahip bir şey yapmak istedim. Yani gerçek bir dünyadasınız, efsanevi Gotham City’de veya her zaman çok metaforik ve peri masalı gibi hissettiren Daily Planet türü yerlerde değilsiniz.”

Ayrıca karakterin Spider-Man olarak adlandırılabileceği gerçeğine odaklansa da onu aslında sosyal açıdan popüler olmayan, kimsenin fark etmediği bir “Spider-Kid” olarak adlandırıyor.  Cameron’ın Spider-Man’indeki süper güçler “insanların kendi içlerinde fark etmedikleri, kullanılmayan potansiyel rezervini” temsil eden “büyük bir metafor”. Çizgi roman sayfalarının ötesinde bir gerçeklik yaratmak isteyen Cameron, ergenlik ve vücuttaki değişikliklerin; toplumla ilgili endişelerin, toplumun beklentilerinin, cinsiyetinizle olan ilişkinin ve genel olarak etkilenilen her şeyin bir metaforu olduğunu düşünüyor.

Tabii yönetmenin Spider-Man ile ilgili büyük değişiklik önermeleri bunlarla sınırlı değil. Peter Parker’ın çizgi romanlarda kendisinin geliştirdiği bir teknolojiyi kullanarak attığı ağların, filmlerde radyoaktif örümcek tarafından ısırıldıktan sonra elde edilen biyolojik güce dönüşmesi, Cameron’ın fikri. O kendi filmini yapamamış olsa da bu fikir Sam Raimi’nin Spider-Man’inde ve daha sonra The Amazing Spider-Man çizgi romanlarında da yer aldı.

Yaşadığı hayal kırıklığından elde ettiği motivasyon

Kötü şans ve zamanlamanın da etkisiyle Spider-Man hakları, Cameron’ın çizgi roman uyarlama arzusunda engel olarak karşısına çıktı. 80’lerde Marvel, Spider-Man haklarını düşük bütçeli Cannon Films’e sattı ancak kısa bir süre sonra şirket iflas etti. Cameron daha sonra Terminator 2’nun da stüdyosu olan Carolco’yu hakları satın almaya ikna etse de çok geçmeden onlar da battı.

Cameron’a göre proje, 21st Century Fox’un hakları satın almayı reddetmesinden sonra çöktü. “Fox’u satın alması için ikna etmeye çalıştım ancak görünüşe göre haklar biraz belirsizdi, Sony’nin haklara şüpheli bir ilgisi vardı ve Fox bunun için savaşa girmezdi. Hukuki bir kavgaya girmek istemeyen Peter Chernin çaba sarf etmedi. Ben de ‘Dalga mı geçiyorsun? Bu şey değerli olabilir; bilmiyorum belki 1 milyar dolar.’ dedim.”

Fox’un hakların peşine düşmeme kararı James Cameron’ın uyarlama fikrinin sonunu getirse de yönetmene göre bu dönem tam bir kayıp olmadı. Titanic’ten sonra sadece kendi fikirlerinin peşinden gitme kararı aldığını söyleyen Cameron; tüm çabasına rağmen Spider-Man’in gerçekleşmemesinin “kendi şeylerini” yaratmak için ihtiyacı olan darbe olduğuna inanıyor.

James Cameron’ın hayallerinden uzak kalan ya da hiç gerçekleşemeyen projeleri

James Cameron, kariyeri boyunca Spider-Man’in yanı sıra birçok potansiyel proje ve senaryo fikriyle gündeme geldi. Son anda vazgeçilen, saatlerle elden kaçırılan ya da hayalinden farklı tasvirlerini sinemada izlemek zorunda kaldığı projelerden beş örneği hatırlayalım. 

Jurassic Park

James Cameron, Michael Crichton’un Jurassic Park adlı romanının film haklarını 1990’da satın almaya çalıştı. Ancak yayıncıyı aradığında, sadece birkaç saat geç kalarak hakları Steven Spielberg’e kaptırdığını öğrenen yönetmen; bir başka projesini daha gerçekleştiremeden rafa kaldırdı. Birkaç saatin neleri değiştirebileceğine ilişkin merakımızı giderecek açıklama, Spielberg’ün yönetmenliğindeki Jurassic Park vizyona girdikten yıllar sonra Cameron’dan geldi: “Filmi izlediğimde onu yapmak için doğru kişi olmadığımı fark ettim. Çünkü Spielberg çocuklar için bir dinozor filmi yaptı, benimki dinozorlu Aliens olurdu ve bu adil olmazdı. Dinazorlar, 8 yaşındakiler içindir.”

Planet of the Apes

Planet of the Apes serisinin beşinci filmi olan, 1973 yapımı Battle for the Planet of the Apes, kritik başarısızlığıyla en zayıf halkalarından biri hâline gelince; 1996’da James Cameron seriyi yeniden canlandırmak için kolları sıvadı. Caesar’ın zamanda yolculuk yapması ve teknolojik olarak daha gelişmiş bir maymun toplumu keşfi de dâhil olmak üzere yeni fikirleri barındıracak filmin yönetmen koltuğunda Peter Hyams oturacak, George Taylor rolüne ise Arnold Schwarzenegger hayat verecekti. Cameron, Titanic’i yapmak için projeden ayrıldı ve bu büyük görev Tim Burton’a verildi.

Dungeons & Dragons

James Cameron 1997’de Titanic’i çekmeden hemen önce, aynı adlı masaüstü rol yapma oyununa dayanan Dungeons & Dragons uyarlamasını hazırlamak istedi. Courtney Solomon henüz sektörde görece daha az deneyim sahibi olması nedeniyle projenin sadece yapımcılığını üstlenmişti ve yönetmenlik için bazı alternatifler arandı. Francis Ford Coppola, Renny Harlin ve Stan Winston gibi isimlerin yer aldığı listeye James Cameron da adını yazdırdı. Diğer tüm adaylar Dungeons & Dragons’ın haklarını elinde bulunan TSR ile anlaşamayarak projeden çekilirken, Cameron da birlikte çalıştığı 20th Century Fox’un TSR kriterlerine uymaması sebebiyle bu uyarlama fikrine de veda etti.

Solaris

1998’de Cameron, bir Tarkovsky şahaseri olan Solaris‘i yeniden çekmek için hazırlıklara başlamıştı. Yapım şirketi Lightstorm Entertainment, romanın yazarı Stanisław Lem, filmin yapım stüdyosu Mosfilm ile hakları güvenceye almak için beş yıla yakın zaman harcasa da Cameron filmin yönetmen koltuğuna oturamadı. 2000’de Steven Soderbergh, bir yandan Traffic filmiyle meşgulken; James Cameron ile yapımcılar Rae Sanchini ve Jon Landau’ya Solaris film uyarlaması hakkındaki fikirlerini sundu. Nihayet 2002’de Solaris uyarlaması beyazperdeye taşınsa da James Cameron sadece yapımcı olarak görev alabildi.

At the Mountains of Madness

James Cameron bir ara H.P. Lovecraft’ın bilim kurgu-korku öyküsü At the Mountains of Madness’ı sinemaya uyarlamakla ilgileniyordu. Guillermo del Toro yönetmenliğe hazırlanırken, Cameron filmi 3D olarak çekmek ve Tom Cruise’u başrolde oynatmak istedi. Uyarlama için “sıfır yazarlık yeteneğine” sahip olduğunu söyleyen Cameron, kafasındaki filmi yapabilmek için Guillermo del Toro’nun varlığına güvendiğini belirtmişti. Ne yazık ki Cameron, Ridley Scott’ın benzer temalı Prometheus‘unun piyasaya sürülmesinden sonra projeden vazgeçti. Geçtiğimiz günlerde bir röportaj veren Guillermo del Toro ise uyarlamaya karşı ilgisini yitirmiş değil.

Yazı : Ezgi Oğraş