Bir adım daha yakından: Konoba

Raphael Esterhazy, sahne adıyla Konoba, Belçikalı bir müzisyen, şarkı yazarı ve prodüktör. Electropop ve downtempo sularında yüzen üretimleriyle dinleyenlerini bolca dans ettirmeyi, onlara hayaller kurdurmayı ve rüya ile gerçeklik arasında kaybolma fırsatı vermeyi amaçlıyor. 

Müzisyenin Spotify’da en çok dinlendiği beş şehir arasında İstanbul, Ankara ve İzmir de buluyor. Önceki işlerinden çok daha fazla ışık ve umut içerdiğini söylediği, 18 Mart’ta yayımlanan yeni albümü It Was Only a Dream’i takiben düzenlenen küçük Türkiye turnesinde bu üç şehre uğrayacak Konoba.

26 Mart Cumartesi gecesi, “Kendine Has Sunar” kapsamında turnenin İstanbul ayağı için Babylon’da vereceği konser öncesinde Konoba ile ilgili bazı bilinmesi gerekenleri derledik. Taze yayınları ve yaratıcı sürecine dair kısa bir sohbet de ettik.

Konoba hakkında kimi hızlı bilgiler

*Raphael Esterhazy’nin müziğe olan ilgisi çocukluk yıllarına dayanıyor. Piyano ve gitar çalarak başlayan hikâyesi birkaç gruba vokalist olarak katılmasıyla devam etmiş. Ardından prodüksiyon eğitimi almak üzere İngiltere’ye düşmüş yolu. Londra ve Brighton’da geçen beş yılın ardından Belçika’ya geri dönmüş.

*Konoba sözcüğü, Hırvatça’da “taverna” anlamına geliyor. Paris Match Belgique’e verdiği röportajda sahne adıyla ilgili, “Kelimenin müzikalliği gerçekten kafama takıldı. Tüm dillerde telaffuzu da kolay ve evrensel olması hoşuma gidiyor.” demiş müzisyen.

*2017’ye tarihlenen Smoke & Mirrors adlı ilk albümünde yer alan “I’ve Been Dreaming” parçası ile Londra 48MVP ödüllerinde En İyi Şarkı, En İyi Müzik Videosu ve Dinleyici Ödülü dallarındaki adaylıkları olumlu sonuçlanmış, törenden eli dolu olarak dönmüştü Konoba. 

*2015’te dikkatleri üzerine çeken, R.O katkılı “On Our Knees” parçası, Belçika’daki küçük bir kırsal evde, iki dizüstü bilgisayar ve bir mikrofonla ateşin yanında otururken ortaya çıkmış.

*R.O namıdiğer Olivier Rugi ve Konoba, 2018’de yeniden güçlerini birleştirdi. Birlikte 10 ayda, aralarında Almanya, Polonya, İtalya, Gürcistan ve Japonya’nın da bulunduğu 10 ülke gezdiler ve 10 şarkı yazdılar. Müzisyenlere hem yeni kültürler keşfetme hem başka coğrafyalarda konser verme hem de yeni üretimlere ilham olma şansı veren bu proje, 10 adlı bir koleksiyonda toplanıp yayımlandı tabii. İkili, maceralarını bir Instagram hesabı üzerinden de paylaşmıştı.

*Konoba’nın ilhamlarından geniş bir sonik palet çıkarmak mümkün. alt-J’den James Blake, Fleet Foxes, Bonobo ve Radiohead’e uzanan birçok grup ve müzisyen, onu etkileyenler arasında.

*Hangi araçları, enstrümanları ya da prodüksiyon tekniklerini kullanacağı konusunda sınırları olmadığını söylüyor Konoba. Bu sayede müziğinin yıllar içinde büyük bir değişim geçirdiğine inanıyor ve bundan oldukça memnun.

*It Was Only a Dream’in son parçası “Le Roi Du Monde”, albüme güneşli tınılarla veda etmek için hazırlanmış, üç bölümden oluşan bir aşk şarkısı. Fransızca sözlerle Konoba vokalleri duyuyoruz önce, ardından partneriyle birlikte söyledikleri İngilizce sözlü ikinci bölüm geliyor; sonunda ise mikrofon partnerine geçiyor ve onun ana dili olan Rusça sözler yapıyor kapanışı.

*İstanbul’u bir miktar tanıyan Konoba, şehirdeki en iyi rotanın Beyoğlu’ndan Karaköy’e yapılan bir yürüyüşün ardından vapurla Kadıköy’e geçmek olduğunu düşünüyor.

Söz Konoba’da:

“Trende, uçakta, barda, parkta müzik yapabilmenin kendiliğindenliğini de seviyorum. Sadece, etrafımdaki atmosferin yaptığım müziğe ilham vermesine müsaade ederim.”

Yeni albümden tadımlık olarak paylaştığın “To Go”, acı tatlı hislerle dolu, atmosferi yoğun bir şarkı. Sözlerde, “Eskisinden daha akıllıyım” diyorsun. Son yıllarda hayatında neler değişti? Bu şarkı nasıl doğdu?

Şarkılarımda her zaman kendi deneyimlerimden ve hislerimden bahsetmeye çalışırım. Geçmişte aşktan, kalp kırıklığından ve bunların beni ne kadar etkilediği hakkında çokça konuştum. Bugün, bu hisler çoğunlukla iyileşti ve beni daha da güçlendirdi. “To Go”da bunu ifade etmeye çalıştım: “Şimdi daha güçlüyüm; gitmen gerektiğini söylersen bunu kaldırabilirim.” ama “Eskisinden daha akıllıyım.” ifadesini seçmene sevindim çünkü bu benim için çok önemli. 

Son birkaç yılda gerçekten çok değiştiğimi hissediyorum, olumsuz duygularımın beni bu kadar etkilemesine izin vermiyorum, beni neyin mutlu edip etmediğini anlamayı öğrendim. Popüler, başarılı ya da zengin olmanın mutluluk getirmediğini şimdi anlıyorum. Aile ve arkadaşlar, sağlık, başkalarına karşı nazik ve saygılı olmak; bunlar çok daha önemli.

Seyahat ve görsel dokümantasyon da hayatının büyük bir parçası. Bunlar müzik prodüksiyonunu nasıl etkiliyor? Yaratıcılığını ne tür karşılaşmalar besliyor?

Trende, uçakta, barda, parkta müzik yapabilmenin kendiliğindenliğini de seviyorum. Sadece, etrafımdaki atmosferin yaptığım müziğe ilham vermesine müsaade ederim. Bu, süreci daha doğal ve keyifli bir hâle getirir. Diğer tarafta, kiralaması pahalı bir stüdyoda sıkışıp kaldığımda, saat ilerliyor; üretmek ve etrafımdaki herkesi memnun etmekle ilgili bir baskı oluşuyor üzerimde. Bunalmış hissediyorum ve bundan hoşlanmıyorum.

Taşınabilir bir mikrofonla sesleri kaydetmek uzun yıllardır, seyahat ederken yaptığım bir şey. Şehrin veya doğanın sesleri olabilir; duyduğum her şey dikkatimi çekiyor. Sonra bu sesleri bestelerimde kullanmaya çalışıyorum. Bu, onları daha eşsiz kılıyor. Ziyaret ettiğim yerleri filme almayı da seviyorum; güzel detaylara, ışığa, mimariye, insanlara, hayvanlara, renklere dikkat etmemi sağlıyor. Sonra genellikle hepsini karıştırıyorum; video, ses, müzik.

Yazı ve röportaj: İlayda Güler