Lens & Amps: 13 müzik fotoğrafçısı ile pratik ve ilhamları üzerine

Dead Man’s Walkman ve Eva Shield ortaklığıyla hayata geçirilen Lens & Amps Festivali, Türkiye’nin yeraltı müzik sahnesinin görsel dökümünü bir araya getiren kapsamlı bir sergiyle 19 Kasım’a dek Bant Mag. Havuz / Bina’da. Türkiye’nin farklı şehirlerindeki konser mekânlarından anlarla 13 müzik fotoğrafçısının arşivini buluşturan serginin katılımcılarına hem üretim pratiklerine hem de kendilerine ilham vermiş diğer fotoğrafçılara dair sorular sorduk:

Işık, hareket gibi pek çok unsurun değişken olduğu bir atmosferde hikâyeyi nasıl tutuyorsun; sahnede performe edilen müzikle nasıl etkileşime geçiyorsun?

Tekniğinden, üslubundan ya da hikâye yaratıcılığından en çok etkilendiğin müzik fotoğrafçısı kim? Hangi işiyle çarpıştığında zihninde şimşekler çakmıştı?


Subterra
Subterra
Özge Ürer, Küçükçiftlik Park, 24.09.2023

İzlediğim sahneyi fotoğraflarda aynı canlılıkta yansıtabilmek için performe edilen müziğin detaylarına dikkat ediyorum. Seyircilerin enerjisi sahnedekilerle eşit bir şekilde yükselirken adrenalinle aradaki ânı yakalamak, değerli fotoğrafları çıkarıyor. 

Jonti Wild
Bring Me The Horizon, 2023

Tarzıyla, kullandığı renklerle ve yaratıcılığıyla en çok ilgimi çeken müzik fotoğrafçısı Jonti Wild. İşlerini ilk kez Bring Me The Horizon çekimleriyle görmüştüm. Müzik fotoğrafçılığının yanı sıra her işinde biraz deneysellik var. Hatta projeksiyon ile ilk çekimimi ondan ilham alarak yapmıştım.


Özge Mu
Özge Mu
Goblin Daycare (TOGETHER serisinden), kargART, 2023

Konserlerde kalabalıkların içinde kaybolup o anları yakalamayı, -bir nevi görünmez olup- izleyicilerle birlikte, bir yandan da onların birliktelikleri içinde yalnız olmayı seviyorum. Hikâye de aslında gecenin akışı ile gelişiyor, plansız ve bahsettiğim o görünmezlik içinde birlikte ve yalnız olarak. Gece hayatını 2014’ten beri kendi görsel günlüğüm olarak çekiyorum, müzik fotoğrafçılığı odağına ise 2021 itibarıyla geçtim diyebilirim. Zaten en mutlu ve rahat olduğum yer konserler, bir nevi doğal habitatım, dolayısıyla etkileşim kendiliğinden gerçekleşiyor. 

Geçtiğimiz sene ise bu anlattıklarımı ifade etmek ve paylaşmak konusunda oldukça tutkulu olduğumu fark ettim. Hem çekimlerimi sıklaştırdım hem de underground müzik odağındaki gece hayatı fotoğraflarımı TOGETHER adıyla bir seri hâline getirerek bir fotoğraf kitabı çıkarmaya karar verdim. TOGETHER şimdilerde tasarım aşamasında ve kitabın önümüzdeki senenin başlarında Onagöre Yayıncılık’tan çıkmasını planlıyoruz.  

Anton Corbijn
Joy Division, 1979

Anton Corbijn. Öncelikle çektiği ikonik Nirvana fotoğrafları sayesinde tanımıştım kendisini. Sonra Nirvana’nın hem teknik hem de görsel anlamda beni oldukça etkileyen “Heart Shaped Box” klibinin de Corbijn elinden / zihninden çıkma olduğunu öğrendim. 

Araştırmaya başladıkça gördüm ki kendisi ciddi bir müzik nerd’ü.:) Ciddi anlamda müzikle ilgilenen biri; bu ilgisinin, çektiği müzisyenlerin ve müziklerinin özünü de yansıtmasına çok yardımcı olduğunu düşünüyorum.

Beni en çok etkileyen işini seçmek oldukça zor oldu açıkçası ama Joy Division’ı Lancaster Gate Metro İstasyonu’nda 1979 Kasım’ında çektiği bu fotoğraf hakkında anlattığı şey çok hoşuma gidiyor, dolayısıyla bunu paylaşmak istedim. “I had this idea that if people walk away they walk towards unknown pleasures, and I just thought it would look good if one of them looked back. It wasn’t planned.” (İnsanlar uzaklaşırsa bilinmeyen zevklere doğru yürürler diye bir fikrim vardı ve içlerinden birinin geriye dönüp bakmasının iyi görüneceğini düşündüm. Planlanmamıştı.) Bu fotoğraftan sadece altı ay sonra omzunun üzerinden bize bakan Ian intihar ediyor; dolayısıyla o bakışla, o lokasyonda (alt geçit – bir geçiş noktası) karşılaşmak artık -sanki bir şekilde- daha farklı hissettiriyor.


Mete Kaan Özdilek
Mete Kaan Özdilek
Sülfür Ensemble, 2023

Hem konser sırasında hem de konser sonrasında fotoğrafları düzenlerken, hislerim nasıl bir hikâye anlatacağımı belirliyor. Profesyonel olarak teslim etmem gereken fotoğrafları çektikten sonra, işin daha sanatsal olan kısmına odaklanıyorum ve orada parti başlıyor. Tabii bu parti sevdiğim bir sanatçıyı ya da grubu çekerken çok daha zevkli oluyor. Eğer mutsuzsam ya da icra edilen müzikten pek zevk almıyorsam, bu durum çektiğim fotoğraflara yansıyor. Eğer müzik mutsuzluğumla uyuşuyorsa, daha karanlık fotoğraflarla şarkının ve benim hislerimi anlatıyorum. Mutluysam ve o konserden gerçekten zevk alıyorsam, sahneye bakışım değişiyor. Daha fazla güzel detay görüyorum, daha fazla şey deniyorum. Konser bitmesin isterken, “Bir an önce bitse de şu fotoğrafları düzenleyebilsem.” diyorum. Çekerken sahnedeki müziğe kendimi vermeye çalışıyorum, düzenlerken ise fotoğraflar nasıl bir his veriyorsa ona göre bir çalma listesi hazırlayıp kendimi ona bırakıyorum. Bazen festivallerde o kadar yoğun oluyoruz ki ertesi gün sahnede neler çalındı haberdar olmadığım bir durumda buluyorum kendimi. 

Peki gerçekten her zaman bu hisler gerçek mi oluyor? Son zamanlarda bu soruyu kendime sıklıkla sormaya başladım. Çünkü çektiğim bazı konserler o an orada yaşanan şeylerden daha abartılı bir his vermeye başladı. Kendimi “dolandırıcı” gibi hissediyorum. Evet gerçekten böyle bir olay yaşandı ama böyle bir gerçeklik yoktu ortada. Bu benim yarattığım kendi gerçekliğim ve ben böyle hissediyorum. Çalınan müziği fotoğraflarımla size dinletebiliyorsam ne mutlu bana. 

Cem Gültepe
Nick Cave, Parkorman, 21 Ağustos 2022 

The man, the myth, the legend Cem Gültepe. Maalesef gördüğüm ilk fotoğrafını hatırlamıyorum ama Zorlu PSM %100 Studio’da gerçekleşen Laneth Bir Gece 4 konserindeki fotoğraflarıyla dikkatimi çekmişti. O günlerde telefonum ile konser fotoğrafları çekmeye çalışıyordum ve bu işi profesyonel olarak yapacağımı düşünmüyordum. O gece orada gittiğim en iyi konserlerden biri yaşandı ve ertesi günlerde gördüğüm fotoğraflar o an yaşadığım hisleri çok iyi anlatıyordu. Pandemiden sonra İKSV sayesinde Cem ile tanışma fırsatına eriştim. Salon İKSV, Zorlu PSM veya diğer yerlerde işinin başındayken onu izlemek, çok öğretici bir deneyimdi benim için. Bugün bu noktadaysam verdiği tavsiyelerin ve fotoğraflarının önemli bir yeri var. 

Bence her zaman ortalamanın üstü işler çıkarıyor ama doğru sanatçılar ile yolu kesiştiğinde sonuçlar inanılmaz oluyor. Benim de daha çok sevdiğim “old school” diye tabir edebileceğim bir stili var. Objektifi ile sanatçının arasına bir şey koymadan hislerini filtresiz bir şekilde iletiyor. Çektiği yüzlerce -belki de binlerce demek daha doğru olur- konser sonrası ne zaman nerede iyi fotoğrafın geleceğini çok iyi biliyor.


The Volcanic
The Volcanic
Eskiz, 14.04.2023, Blind

Sahnede öncelikle, fotoğraf çekmeye başlamadan önce sanatçıları izliyorum, yansıttıkları enerji, grup içi iletişim ve yansıtılan ışık oyunları radarımda oluyor. Genellikle fotoğraf çekmeye başlamadan önce kendimi bulunduğum alandan soyutlayıp, müziğe tamamen kendimi verip, sanatçının yansıttığı ritimleri hissetmeyi seviyorum. Bir konser fotoğrafçısı olarak orada sadece fotoğraf çekmek için bulunmaktansa, daha çok bir observer olarak yaklaşıp sahnedeki enerji ve iletişimi yakalamanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. İzleyici kimliğim, sahnede çalınan müzikten aldığım hissiyatla birleşince, yakalamayı arzulayacağım o kare zihnimde yer ediyor; fotoğraf içerisine hangi elementleri alacağımı, o fotoğrafı nereden çekeceğimi öncesinden biliyorum (hissediyorum). Farklı perspektiflerden çekilebilecek kareler hayal gücümde beliriyor ve nerede duracağımın seçimini yapıyorum. Kamerayı kaldırıp, fotoğrafı çekeceğim an sürekli olarak, yüksek bir dikkatle izliyorum, sahnenin her yerinde gözüm oluyor. Sonrasında geriye bir tuşa basmak kalıyor. 

Stormlit

Yurt dışında işlerini severek takip ettiğim birkaç müzik fotoğrafçısı var, bir isim seçmek gerekirse bu isim Harry Steel olabilir. Özellikle tek bir fotoğraf ile değil de genel olarak yansıttığı kaotik ve benzersiz hissiyatı seviyorum, farklı tonları ve stilleri başarıyla yansıttığını düşünüyorum. Türkiye’de ise stilini ve perspektifini en beğendiğim isim Stormlit.


Stormlit
Stormlit
Lifelock, 16.10.2019, KargART

Sahnedeki ışıkları kontrol edemiyorum ama hareketlerini tahmin edebiliyorum. Genelde çalıştığım müzik gruplarının sahne ekiplerinde bulunan ışık tasarımcıları ve uygulayıcıları ile dirsek temasındayımdır ve bana gelen brief neyse ona göre hareket ederim. Tabii ki bu, motivasyonuma göre değişir; eğer ortada bir brief yoksa duygularım ve tüm bildiklerim uyumlanıp harekete geçiyor. Fotoğrafını çektiğim müzisyenlerle provasız yaptığımız bi’ jam session’a dönüyor tüm konser benim için. Anlatmak istediğim neyse ona göre ışık alıyorum kadrajıma, sahnede olan bitene tamamen kendi perspektifimden bakıyorum. Siz bunu sormadınız ama bence konser fotoğrafçılığında sanatın başladığı yer de burası.  4 – 19 Kasım’da Bina’da sergilenecek fotoğraflarımda sahne ışıklarını tamamen bypass edip tepe flaşımı kullanmışım çünkü mekân ve an bana bu tüyoyu vermiş.

Cem Gültepe
Franz Ferdinand, Zorlu PSM, 19 Haziran 2019

Müzik fotoğrafçısı olmak adına bu yola çıkmamıştım, hikâye anlatıcılığı daha çok ilgimi çekiyor. David Fincher’ın çektiği filmleri severim. En sevdiğim yazar da Chuck Palahniuk’tur. Bunların en büyük ortak noktası Fight Club ama final sahnesini daha farklı çekerdim diye düşündüğüm için şimşekler çakan eseri bu değil benim için Fincher’ın. Aslında çektiği bir müzik klibinden bahsetmek isterim. A Perfect Circle grubunun “Judith” isimli şarkısının klibi. Tavsiye edildiği dönemde, çalıştığım müzik grubunun sahnesindeki kablo ve su şişesi kalabalığından çok bunalmıştım ve fotoğraflarda göstermek istemiyordum. Fincher hem kabloları hem su şişesini bu klipte öyle bi’ uslupla kullanmış ki bunların sahnenin bi’ parçası olduğuna ve benimsememin iyi bi’ fikir olacağına inanmıştım. Klibi tavsiye eden de Mor ve Ötesi grubunun efsane ışıkçısı Ali Soner’dir. Zamanında ne güzel yönlendirmiş beni oraya. Sonra kabloları gösterme işini abartıp üzerinden bi’ konsept yarattığım çok fotoğraf çektim. Yerel bi örnek verecek olursam da Cem Gültepe’yi takip eder ve severim, çektiği siyah beyaz fotoğrafları oldukça etkileyici buluyorum. Alp Ersönmez’e çektiği Cerayanlı albümü kapağı da 10/10. 


Eva Shield
Eva Shield
Congulus, 04.11.2022, KargART

Konser fotoğrafları çekme fikri bende tamamıyla fanlıktan gelen bir enerjiyle başladı. Backpacking yapıp konserden konsere gezerken yaşadığım duyguları ve deneyimleri fotoğraflayarak arşivlemek, bunu yaparken de kendimden bir şeyler katarak ilerlemek istedim. Çektiğim konserlerdeki hikâyeyi de bu enerjiyle yakaladığımı düşünüyorum. Yeri geliyor sahnede en sevdiğim şarkı çalıyor, dans ede ede fotoğraf çekiyorum; yeri geliyor seyirci çok yüksek oluyor aralarına karışıp bir şeyler yakalıyorum… Çekim yaparken de edit yaparken de belirli bir tekniğim ya da rutinim yok, o anki heyecanım bana ne yaptırıyorsa o şekilde yaklaşıyorum olan bitene.

Adam Elmakias
Blink-182, The Forum, 2016

Bu mesleği seçmemin en büyük nedenlerinden biri Adam Elmakias – kendisinin müzik fotoğrafçılığına yaklaşımı benim gözümde çığır açan cinste. Travis Barker’ı (Blink-182) The Forum’da çektiği bir fotoğraf var mesela, delirme sebeplerimden. Uzun yıllardır işlerini takip ederim ve yaptığı her iş akıl almaz duygulara sürükler beni. Fotoğrafçılığımın ilk yıllarında Don’t Shit on the Bus podcast projesinde birlikte çalışmıştık Adam ile. Bu süreçte ve sonrasında bana başta fotoğraf olmak üzere müzik sektöründe neyin ne olduğunu anlatan bir yol gösterici, bir dost oldu. Dolayısıyla kariyerimi şekillendirirken çizdiğim yolda ve duruşta hem sanatıyla hem de bilgi birikimi ve güzel dostluğuyla büyük etkiye sahip bir fotoğrafçı kendisi.


Elif Kara
Elif Kara
Siyah Tavşan, 13.07.2023, Cennet Bahçesi, Burgazada

Sanırım kendim de anla birlikte hareket ediyorum. Işık, atmosfer ve en önemlisi de müzik beni akışına aldığında, kameramı en çok hissettiğim yere tutuyorum. O anlarda kendimi fotoğrafçı gibi hissetmiyorum, seyirciden biriyim ve bütün performansı içimde hissedebiliyorum. Doğru ışığı, doğru hareketi kollamıyor; sadece yaşıyor ve bir tuşa ne kadar coşkuyla basılabiliyorsa o kadarı ile basıyorum. Sonrasında dönüp fotoğraflara bakmaksa ânın tekrar yaratımı gibi oluyor benim için.

Brit O’Brien
Irontom, 2017

Beni bir müzik fotoğrafçısı yapan şey, müziğin içimde yarattığı hislerin yoğunluğunu ve normalde gerçekleşmeyecek bir şekilde pek çok insanın ruhunu aynı noktada buluşturmasını somutlaştırabilmek. Bu yüzden fotoğraflarda beni en etkileyen unsur da ifadelerin, kompozisyonların ve atmosferin bu hisleri bana geçirmesi. Bu bakışı benimsediğini düşündüğüm ve fotoğraflarıyla en fazla bağ kurduğum kişi Amerikan fotoğraf sanatçısı Brit O’Brien. Genel olarak bütün işleri beni çok etkiliyor ve baktığımda benim yapmak istediğimin de bu olduğunu biliyorum. En çok etkileyen fotoğraflarından biriyse 2017 yılındaki bir Irontom konserinden. Fotoğrafta çok sıra dışı bir an yok ama sanatçının ifadesi bütün fotoğrafı ve hissi bambaşka bir yere götürüyor.


Rıdvan Güngördü
Rıdvan Güngördü
Yangın, 07.09.2023, ZorluPSM

Şarkıların değişmesiyle birlikte ışıklar, sahne performansları ve hatta belki sanatçıların yerleri de değişiyor. Unsurlar değiştikçe ben de lensimle,  sahne önündeki konumumla ve hatta ruh hâlimle değişiyorum. Tek bir konserin birden fazla hikâyesi olabiliyor ve bence böyle olması da çok güzel.

Sahnede performe edilen müzik, sahne arkasında başlıyor. Sanatçıyla ve çevresiyle girdiğim etkileşim olmadan hikâyeyi yakalamakta zorlanıyorum. Konser gecesi gelmeden evvel mutlaka bir ön hazırlık yapmaya çalışırım; sanatçının önceki konser fotoğrafları nasıl, öne çıkardığı fotoğraflar hangileri, müziği için kullandığı kapaklar neler, nasıl görüntülerden hoşlanıyor ve hatta gözlemleyebiliyorsam sanatçı, müziği ile bağlantısını kurmadan sosyal medyasını nasıl kullanır? Bu tarz soruların cevaplarını çekime başlamadan önce verebilmiş olmak benim sahnede rahatlamamı sağlıyor. Yaptığım işi daha da keyifli hâle getiriyor.

BARRY
Mavi, 28 Eylül 2023, İstanbul

Benim hikâyem çok daha farklı başlamıştı. Müzik fotoğrafçısı olmak niyetinde değildim. Uzun süredir fotoğrafla ilgileniyordum, Cartier Bresson gibi isimleri tanımış ve çok etkilenmiş bir hâlde sokak fotoğrafları çekiyordum. Bir etkinlikte tesadüfen yanımda bulundurduğum bir kamera ile başladı her şey. O zamana kadar müzik fotoğrafı nedir hiç bilmiyordum. İlk çekimimi yaptıktan sonra araştırmaya başlamıştım ve karşıma çıkan ilk fotoğrafçı BARRY olmuştu, yaptığı işlerden oluşturduğu kimlikten çok etkilenmiştim. Müzik fotoğrafçısı olduğumdan bu yana ve öncesinde çok iyi işler çekmişti fakat bir gün Instagram’da gezinirken yukarıdaki fotoğrafı ile karşılaştım, bu fotoğrafı gördüğümde büyülenip bir süre donup kaldığımı hatırlıyorum.


Gökçe Su
Gökçe Su
Konatus, 07.07.2023, Ka Bar, Bursa

Her şeyden önce fotoğraflarda yaratmaya çalıştığım estetik, o müziğe dair bir şeyleri yakalamakla ilgili oldu.Yapılan müziği tanımak, o sahneye dair her şeyi (seyirci, performanslar vb.) içselleştirme ile ilgili. Müzikten bağımsız olarak, bu müziğe dair estetiği yakalamak oldukça zor. O sahnedeki değişken unsurların, icra edilen müzikle beraber değişkenliğinin farkında olmak, bütün teknik unsurlardan önemli. Ayrıca sanatçıların tekrar tekrar sahnesini çekmiş olsak dahi o ânın ”biricik” olduğunu unutmamak gerekiyor.

Charles Peterson
Mudhoney, 1988

Bunu tek bir örnekle sınırlandırmak benim için çok zor; yerel ve yabancı ”yeraltı” sahnesinden, üslubundan etkilendiğim ve beslendiğim çok fazla sanatçı var. Ancak özellikle efsanevi  ”Seattle Sound”unu yakalayan Charles Peterson’ın fotoğraflarına baktığımda ”İşte bu, müziğin ruhunu görselleştirmek.” diyorum.


end.film
end.film
Al’york, 23.05.2023, 6:45 Ankara, Heim Prodüksiyon

Beni hikâyenin içine alan, aslında bu unsurların bütünü. Kendimi aynı müziğin ritmiyle adapte edip, fotoğrafta ne çekmem gerektiğini tasarlamak yerine o an düşünüyorum. Özellikle sahne performanslarının yoğun olduğu etkinliklerde sahnedeki her hareket benim üretim kaynağım.

Olav Stubberud

Aslında belirli bir sanatçı yok. Ama bazı fotoğrafları gördüğümde harika olduğunu düşündüğüm birçok an yaşıyorum. Çünkü o an orada olmak istediğimi hissettiriyor bana. Ayrıca fotoğrafa analog fotoğrafçılıkla başladığım için şöyle bir fotoğrafçının işine bayılmıştım: İsmi Olav Stubberud. Etkinlikte large format analog makine ile yukarıdaki fotoğrafı çekmişti. Böyle bir kaosun içinde en ince detaylarla güzel bir sonuç almak harika hissettirmişti beni.


Sudegee
Sudegee
Larissa & Dyno, 31.11.2019, Mecra

Kendimi bildiğim ilk günden beri sahne ile seyirci arasında basamak olmak istedim. Işık, renk ve sesten önce ilk amacım her zaman bu basamağı kırmak üzerine oldu.

Mick Rock
Queen, The Rainbow Theatre, Londra, 1974

Her zaman söylediğim gibi benim kendimi en yakın hissettiğim insan Mick Rock oldu. Soyadının Rock olmasını bi’ yana alacak olursak, 70’lerden günümüze rock’n roll sahnelerini -bence- en iyi deneyimleyen ve kayıt altına alan kendisidir. Bir işini seçmek içimi rahat ettirmeyeceği için sizi Google’da bir aramaya ya da belgeselini (SHOT! The Psycho-Spiritual Mantra of Rock) izlemeye davet ediyorum. Çünkü benim için her şey, bu belgeseli izleyip ertesi gün ilk analog makinemi aldığımda başladı.


BARRY
Barry
Canavar, 15.04.2023, KargART

Işığın değişiminin, fotoğrafları monotonluktan kurtardığını ve olumlu yönde etkisi olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman da bir fotoğrafın hareketten dolayı flu çıkmasına takılmıyorum hatta bilerek düşük enstantanede çektiğim de oluyor. Ayrıca dinlemekten keyif aldığım tarzda konserleri fotoğraflamak, çıkan sonucu olumlu yönde etkiliyor. Fotoğrafı çekerken müziği hissettiğinde fotoğraf flu da olsa, fazla pozlanmış da olsa hikâyeyi bir şekilde anlatıyor. Keskinliğin ve mükemmelin fazla abartıldığına inanıyorum.

Pennie Smith
The Clash, New York, 1979

Bu soruya aklıma gelen ilk fotoğraf Pennie Smith‘in 1979’da The Clash’in New York konserinde çektiği; Paul Simonon’ın bas gitarını parçaladığı fotoğraf. İlk soruda bahsettiğim parametreler bu fotoğrafta mevcut. Fotoğrafın flu olması, mükemmel olmaması bu fotoğrafı mükemmel kılıyor.


Eda Arda
Eda Arda
Baba Sad,4 Aralık 2021, KargART

Seyirci ve müziğin enerjisi ile bir olduğun ideal bir konser senaryosunda, salgılanan dopamin ile akışa geçtiğinde, hikâye zaten kendi kendini yazıyor. Bazen de odaklanabilmek için kulak tıkacı yardımı ile kendimi o adrenalinden biraz soyutlayıp, hayalet gözlemci rolüne bürünmesi seviyorum. (Not: Vaktimizin çoğu hoparlörlerin dibinde geçiyor, işitmemize dikkat edelim; müziği görselleştirirken göz kadar kulaklarımız da önemli.) Hikâyeyi tamamlamak için ise işin perde arkası, yolculuk, hazırlık aşamaları, konser bitiminden sonraki anlar, yakalamayi en sevdigim şeyler. 

Stormlit
Madrigal, 2022

Bu işe ilgi duymaya başladığım zamanlar, bir şeyler öğrenebilmek için bulabildigim ne kadar müzik fotoğrafçısı varsa takip ediyordum. O arayış içinde Burak Şimşek (namıdiğer Stormlit) ile karşılaştım. Görmeye alışık olduğumuz “tanrılaştırılmış müzisyen” pozlarının ötesinde, müzisyenin bakış açısından seyirci ve sahneyi çektiği, sanatçının kalabalığın karşısındaki yalnızlığı ve elinde tuttuğu gücü vurguladığı fotoğrafları beni çok etkilemişti. Karga’daki underground bir punk konserinden tutun, Harbiye’yi dolduran, milyonlar tarafından dinlenen grupları çekerken; müziğin ruhuna göre üslup değiştirerek hikâyeyi yakalamakta üstüne tanımadığım, olaya daima farklı bir bakış açısı katabilen yetenekli bir fotoğrafçı. Burak’ın çektiği fotoğraflar insana “Keşke orada olsaydım.” dedirten cinsten.