Agresif pazarlamalar ve benzer hüsranlar: Longlegs & Oddity

Yazı: J. Hakan Dedeoğlu

Yılın korku sineması hadiselerinden biri olacağı konuşulan Longlegs, 6 Eylül’de Türkiye’de vizyona girdi. Maika Monroe, Nicolas Cage, Blair Underwood ve Alicia Witt’i kadrosunda buluşturan film; okült bulguları olan çözülememiş bir seri katil vakasına atanan bir FBI ajanını merkezine alıyor. Bu yazın gündem olan bir diğer korku filmi Oddity ise İrlanda yapımı, lanetlerle örülü bir intikam anlatısı. İkisine dair de diyeceklerimiz var.


Longlegs

Neden iki film birden? 

Son zamanların, hatta bu yılın adından en çok bahsettiren iki korku filmi olmalarından ve bende benzer soru işaretleri ve hüsranlar yarattıklarından aynı yazıda ikisini birden, biraz da kıyaslayarak irdelemeye karar verdim. 

Ama negatif girişten kafanız düşmesin hemen. “Denizden babam çıksa yerim.” derecesinde korku filmi seviyorsanız zaten ikisini de izleyeceksiniz ya da zaten çoktan izlediniz ama meraktan okuyorsunuz bu yazıyı. 

Konular nedir?

Longlegs, 70’lerden 90’lara uzanan satanist bir seri katilin peşine düşen bir FBI ajanını konu alıyor. Oddity ise vahşi bir cinayete kurban giden kardeşinin intikamını alma peşindeki görme engelli, psişik güçlere sahip bir kadının hikâyesini anlatıyor. Kâğıt üzerinde ikisi de fena tınlamıyor, değil mi?   

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Oddity’nin yazar-yönetmen koltuğunda korku severlerin Caveat (2020) ile tanıyacağı İrlandalı yönetmen Damian Mc Carthy var. Longlegs’e kıyasla daha mütevazi bir bütçe ile İrlanda’da çekilmiş. 

Longlegs’in yönetmenliğini ise 2015 yılında, yine bir korku filmi olan February ile çıkış yapan Osgood Perkins üstlenmiş. Filmin arkasında ise endüstriye girdiği 2017 yılından bu yana başarılı işlere imza atan NEON gibi bir prodüksiyon şirketi var. Filmin prodüktörlerinden biri, aynı zamanda filmin oyuncularından da olan ve son yıllarda her türlü kült ve korku filmlerinde boy göstermeye başlayıp, kendine has bir kariyer inşa eden Nicolas Cage. 

Longlegs inanılmaz bir gişe başarısı elde etti. Film kabaca 10 milyon dolara mal edilmiş. Bir o kadar da dijital pazarlama bütçesi ayrılmış ki işin kilit noktası burası. Elde ettiği hasılat ise -hazır olun- 100 milyon doların üstünde! NEON’daki arkadaşların ne kadar kâr ettiğini siz düşünün. 

Oddity

Filmlerin sorunu ne? 

Ortak ve farklı sorunlar var. Longlegs ile başlayalım. Öncelikle filmin büyük gişe başarısındaki ve adından bu kadar bahsettirmiş olmasındaki yegâne faktörün, az evvel bahsettiğimiz bu agresif pazarlama taktiğinin olması büyük problem. Çünkü izledikten sonraki ilk işiniz, bunu sorgulamak oluyor. “Neden herkes bu filmden bahsediyor olabilir ki?”,Bu filmin IMDb puanı bu olamaz!” gibi soru ve tepkiler, kapanış müziği ve kredilerin akmasıyla birlikte hemen akla hücum ediyor. Ha, filme dair hiçbir şey duymadıysanız ve “denk geldi izledim” kategorisindeyseniz bunların hiçbirini dert etmez, boş yere babalanmış hissinden arınmış bir şekilde kendinizce değerlendirir geçersiniz. Ama tanıtıma “Kuzuların Sessizliği’nden bu yana çekilmiş en iyi seri katil filmi” diyen hadsiz bir alıntıyı koyarsanız bir kamyon dolusu eleştiriye de hazır olmanız icap eder. Ve evet, Longlegs nere Kuzuların Sessizliği nere, teessüf ederim! 

Öte yandan günün sonunda stüdyolar, filmin beklentileri karşılamayacağını bilse de pazarlama bombardımanın ceplerine kâr olarak döndüğünü ustaca hesaplamışlardır ve eleştiriler elbette vız gelir, tırıs gider. 

Longlegs’in bir diğer sorunu, varmış gibi yapsa da yenilikçi hiçbir yanının olmaması. Havalı bir giriş, 70’lerin kült glam-rock grubu T-Rex’e göndermeler ve “bakın Nicolas Cage’i neye dönüştürdük”lerle post-modern korku filmi olunmuyor.  

Oddity’de yaşanan hayal kırıklığının ağırlıklı sebebi ise inanılmaz bir potansiyeli son kulvarda harcamış olmaları. Janrda yenilikçilik adına çok güzel işler çıkarıyor, klasiklerden doğru elementleri ödünç alıyor ama son çeyrekte senaryo işlememeye başlıyor ve film izleyiciyi dışarı itiyor. Oddity çok daha şaşırtıcı yerlere doğru gidebilecekken küçülmeyi seçiyor ve ister istemez saç baş yolduruyor. 

İki filmin ortaklaşa kaçırdığı şey, böylesi bir janrda sadece yeni bir şey denediklerini iddia etmelerinin yeterli olduğunu sanmaları. 

Peki hiç mi sevmedin? 

Longlegs’in parladığı anlar var mı? Var. Açılış sahnesi çok etkileyici. Nicolas Cage’in karakteri çok iyi işlenmemiş ve bir dolu soru işareti bıraksa da göründüğü sahnelerde akılda kalıcı bir performans sergiliyor. 

Oddity’deki Darcy karakteri şahane. Geçmişine dönen yan filmler yapılsa tadına doyum olmaz. Jumpscare sahneleri de çok iyi. “Filmdeki o sahne!” dedirtecek ve akılda kalacak birkaç sahnesi var. Mekân kullanımlarının da ayrı keyif verdiğini söylemeliyim.