Maestro, Wonka ve bu hafta başka ne izlesek?

Yazı: Burcu Teker

Vizyon takviminden ve farklı platformların kataloglarından film, dizi, belgesel ve şov tavsiyelerimizi içeren ne izlesek seçkimizde Martin Scorsese, Steven Spielberg ile yapımcılığı paylaşan Bradley Cooper’ın yazıp yönetip başrolüne hayat verdiği Maestro; Timothée Chalamet, Olivia Colman, Hugh Grant, Rowan Atkinson ve nice yıldızı bir araya getiren Paul King filmi Wonka, 76. Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde prömiyer yapan The Delinquents ve çok daha fazlası yer alıyor. İlk kez gösterileceklerle birlikte dijital servislere yakın zamanda eklenmiş, hâlâ izlememiş olabileceğiniz yapımlar da seçkide.


Maestro (Netflix, 20 Aralık)

Nedir: 20. yüzyılın uluslararası arenada kabul görmüş ilk Amerikalı orkestra şefi Leonard Bernstein’ın yaşamına odaklanan biyografik dram. Bradley Cooper’ın başrolünü, yönetmenliğini ve düllü senarist Josh Singer ile birlikte yazımını da üstlendiği uzun metraj; New York Filarmoni Orkestrası’nın müzik direktörlüğünü yapmış, dünyanın önde gelen orkestralarını yönetmiş piyanist, besteci ve orkestra şefinin müzik kariyerinin yanı sıra şöhret ve cinselliğin hayatındaki rolleri ile Oscar ödüllü Carey Mulligan’ın hayat verdiği Kosta Rikalı-Amerikalı aktör-aktivist Felicia Montealegre ile olan inişli çıkışlı ilişkisine de dürüst bir bakış atıyor.

Neye benzer: Müziğe adanmış insanların içinde kopan fırtınalar ilginizi çektiyse, Geoffrey Rush’a En İyi Erkek Oyuncu Oscar heykelciği getiren Shine ilginizi çekebilir.

Kimler var: Bradley Cooper’a Bernstein gibi yönetme konusunda danışmanlık veren Kanadalı orkestra şefi Yannick Nézet-Séguin verdiği bir röportajda Cooper’ın konuya çok ilgili ve hâkim olduğunu, konuk şef olarak orkestrasını yönetmesini her zaman memnuniyetle karşılayacağını belirtmiş ve eklemiş: “Bu düzeyde bir oyunculuk sergilemek benim için gerçekten akıllara durgunluk veren bir şey.”

Wonka (Vizyon, 15 Aralık)

Nedir: The Handmaiden, Oldboy, Last Night in Soho gibi yapımların sinematografilerinin arkasındaki isim Chung-hoon Chung’un görüntü yönetmenliğinde Çikolata Fabrikası’nın kuruluş günlerine dönüyor; genç Willy’nin bavul dolusu kakao ve hayal ile isimsiz bir Avrupa şehrine gelişine, meşhur tarifleri nasıl geliştirdiğine ve adım adım ünlü çikolatacı Wonka’ya dönüşümüne tanıklık ediyoruz. Timothée Chalamet Willy Wonka rolünde parlarken Paul King, tanındığı Paddington serisinin yeni filmi Paddington in Peru yerine Wonka‘yı yönetmeyi tercih etmiş. Filmin yakaladığı ilgi ve eleştirmenlerden gelen övgü dolu sözler yönetmenin kararının doğru, yerinde bir karar olduğunun sağlaması gibi görünüyor. 

Neye benzer: Yönetmenin izleyene neşe veren sinematografisi ve yapımları demişken The Mighty Boosh; yer yer absürt, çoğu zaman tuhaf ve tadı damakta kalan İngiliz komedisinin nefis bir örneği.

Kimler var: Harry Potter serisi filmleriyle tanınan Heyday Films’in kurucusu David Heyman’ın yapımcı koltuğuna geçtiği Wonka’nın kadrosu yıldızlar geçidi: İsimlerden bazıları Olivia Colman, Hugh Grant, Sally Hawkins, Rowan Atkinson…

Zelal Buldan’ın Wonka incelemesi de işte burada.


BUNLAR DA VAR! 
Gözden kaçmasın

The Crown – 6. Sezon 2. Kısım (Netflix, 14 Aralık)

Windsorların 1997’den 2005’e uzanan son serüvenindeyiz. İlk kısmın sonunda Prenses Diana (Elizabeth Debicki) ve Dodi Fayed’in (Khalid Abdalla) Paris’te geçirdikleri feci trafik kazasının ardından hayatlarını kaybetmeleriyle odak hâline gelen İngiliz kraliyet ailesinden, annesinin ölümüyle sarsılan Prens William’ın kişisel mücadelesine odaklanıyoruz. Medyanın pompaladığı ‘Willsmania’ çılgınlığıyla herkesin hedefi olan, çığlık atan kalabalıklar ve genç kızlardan gelen aşk mektupları yeni normaline dönüşen, tüm bunlar olurken trajedisiyle yapayalnız baş etmeye çalışan Prens’in (Ed McVey), üniversitede Kate Middleton’la (Meg Bellamy) tanışması ve yeni bir kraliyet izleniminin ortaya çıkması serinin son sezonunun anlatısı. 

Such Brave Girls (Hulu, 15 Aralık)

İngiliz komedyen, yazar, oyuncu Kat Sadler’ın hem yaratıcısı hem de başrolü olduğu; kara mizahı, paylaşılan travmaları, çekirdek bir ailenin iç işleyişini asla tam olarak anlamlandıramayan eşlikçi yabancıları ve işlediği cinsellik konusu ile yer yer Fleabag dokusu taşıyan, rahatsız edici, karanlık bir komedi. Babalarının onları terk etmesinin ardından hayatlarına devam etme mücadelesi veren kız kardeşler Josie (Kat Sadler) ve Billie (Lizzie Davidson) ve rolünü pek de benimseyememiş Deb’i  (Louise Brealey) takip ediyor sivri dilli, durum komedisi. “Eğlencesi de bu,” diyor Sadler, “gerçek hayatta boğuştuğumuz sorunları alıyorum ve sitcom dünyasında bunlarla başa çıkmanın en manipülatif, katartik yolunu buluyorum. Bir şeye gülebiliyorsam, kendimi ondan daha büyük hissedebilirim. İnsanlar da kendilerini bu hikâyenin içinde görebilir, yalnız olmadıklarını hissedebilirler. Dünya korkutucu bir yer ve konuşulmak istenmeyenleri başa çıkılabilir hâle getirirsem; insanların konuşmaktan korktukları, utandıkları yaşanmışlıkların acısını hafifletebilirsem, o zaman işimi yapmış olurum. Bence kendinize yapabileceğiniz büyük kötülük bir şeyler hakkında konuşmamaktır. Bu sebeple engelleri yıkabilirsem mutlu olacağım. Henüz tam olarak mutlu değilim, ama yeterince yakınım.”

The Delinquents / Los delincuentes (MUBI, 15 Aralık)

Duvara çarpı attıran cinsten çalışma düzeninin, yaşamanın önüne konulması fikrine bir başkaldırı. Arjantin sinemasının medarıiftiharlarından Rodrigo Moreno’nun yazıp yönettiği; yorulmuş, bunalmış ve hayattan beklentisi kalmamış bir banka çalışanının, “zengin olmak için değil, özgür olmak için” çalarak hayatını riske attığı suç komedisinde başrolleri Daniel Elías ve Esteban Bigliardi paylaşıyor. Hayatları iç içe geçmiş ve birbirlerinin yansıması rolünü üstlenmiş iki karakter üzerinden soygun gerilimi gibi başlayıp, üç saat boyunca komediden nasibini aldıran izlence; hepimizin muzdarip olduğu gerçek hayattan tecrübelerle izleyeni içine çektikçe çekiyor ve damakta varoluşçu sorgulama tadı bırakıyor.

Kapitalist dünyanın hızlı rutinine çomak sokma düşüncesinde kendinden bir şey bulanlar için Eray Yıldız’ın incelikli The Delinquents değerlendirmesi burada.

Leo Reich: Literally Who Cares?! (HBO Max, 16 Aralık)

Varoluşsal zekânın sınırsız sonsuzluğunda gezintiye doymayanlar için bir diğer seçenek ise sorgulamanın şamatayla buluştuğu bir stand-up şovu. İnsanlığın akıbetinden gündelik yaşamın muammalarına, mizah ve derinlik arasındaki ince çizgide korkusuzca ilerliyor. Thomas Hardiman’ın yönetmen koltuğunda oturduğu; kuir komedyen Leo Reich’in sosyal ve politik meseleleri irdelediği, deneyimler ve modern yaşamın zorlukları üzerine kafa yorduğu yapım. Müzikler İngiliz besteci aktör Toby Marlow’a emanet.

Percy Jackson and the Olympians (Disney+, 20 Aralık)

Poseidon’un oğlu olduğunu öğrenen Percy’nin amcası Zeus’un malına el uzatanların peşine; Olimpos Dağı’ndaki yaklaşan savaşı durdurmanın derdine düştüğü mitoloji dokunuşlu gençlik dizisi. Anlatılan hikâyenin kendi yazdığından farklı olduğunu savunan ve önceki yapımları en çok eleştirenlerden olan yazar Rick Riordan, bu kez memnun olmuşa benziyor. Zira bizzat yazarlardan biri olarak dizide yer alıp öykünün daha gerçekçi tasvirine katkıda bulunmuş. Eleştirmenlerden gelen ilk yorumlar da bunu doğrular nitelikte; Yunan tanrılarının 21. yüzyılda yaşam sürdüğü bir dünyaya pencere açan fantastik roman serisinden uyarlama yapımın nihayet kitapların hakkını veren, öykünün bağlamına sadık ve iyi hazırlanmış bir uyarlama olduğu söyleniyor.


1670

Hâlâ izlemediyseniz

*Joyride (Apple TV+, 10 Aralık)

*1670 (Netflix, 13 Aralık)

*Hayat (Vizyon, 15 Aralık)

*Breath of Life (Prime Video, 15 Aralık)

*Gloria (MUBI, 17 Aralık)