Michaela Coel’in yeni projesinde “I May Destroy You” ile benzer temalar

Bir gece kulübünde cinsel saldırıya maruz kalan baş karakterinin hayatını, ilişkilerini, hatta kendi eylemlerini yeni bir perspektif üzerinden değerlendirme sürecini takip ettiğimiz I May Destroy You, geçtiğimiz yılın unutulmaz televizyon yapımları dendiğinde akla ilk gelenlerden; öyle ki tüm zamanlar listelerine girme potansiyeli taşıyan bir iş. Bu başarının en büyük mimarı ise modern yaşamda rıza gibi hassas bir konuyu ele alışındaki incelikle, keskin olduğu kadar yaratıcı kalemiyle ve kara mizahı anlatısına yedirebilme yetisiyle çeşitli övgüler toplayan Michaela Coel elbet.

Dizinin haklarını elinde bulunduran HBO ile BBC’nin, sadece başrolde yer almakla kalmayıp yönetmen, senarist ve yapımcı kadrosunda da bulunan Coel ile yeniden çalışmaya can attığı ortada. Ancak kendisinin 12 bölümlük seriyi tek sezon olarak tasarlandığını ve ikinci sezon tekliflerine sıcak bakmadığı da bilinmekte. HBO içerik sorumlusu Casey Bloys, Coel ile tekrar çalışmak istediklerini açıkça belirtmelerine rağmen bu hikâyeye bir dönüş beklemediklerini söylemişti.

İlk ipuçları BBC’den

Nihayet beklenen haber geldi ve BBC, Coel ile yeni bir proje üzerinde çalıştıklarını resmen duyurdu. Sanal bir etkinlikte konuşan kanal yetkilisi Piers Wenger, “Nispeten erken bir aşamada ama bilinmesini isterim ki, I May Destroy You hayranları için yeni bir dizi geliyor.” sözleriyle müjdeyi verdi. Coel’in ne tür bir öykü anlatmak istediği konusunda şimdilik ağzı sıkı davrandığını vurgulayan Wenger, kimi ipuçları paylaşmayı da ihmal etmedi.

Şimdilik tek bildiğimiz, bu girişimin I May Destroy You’nun devamı niteliğinde olmayacağı. Wenger, “Orijinal diziyle nasıl bir ilişki olacağı, Michaela’nın vereceği bir karar.” derken, projenin I May Destroy You ve Chewing Gum’dan kimi unsurlar içerebileceğini ekliyor ama kesin bir şey söylemek için çok erken olduğunu da hatırlatıyor.

Şu aralar oldukça yoğun çalışan Coel aynı zamanda ilk kitabı için çalışmalarını da son sürat sürdürmekte. Misfits: A Personal Manifesto ismini taşıyan metinde hayatından ve kariyerinden kişisel anekdotları anlatacak; güce sahip olma ve yaratıcılık üzerine deneyimlediklerini detaylandıracakmış. Kitabın eylül başında, Birleşik Krallık ve ABD’de aynı anda yayımlanması bekleniyor.

Kariyerinden satır başlarıyla, dünden bugüne Michaela Coel

BAFTA, Bağımsız Ruh, Gotham’dan kazandığı ödüllerin yanı sıra Berlin Film Festivali’nce Yükselen Yıldız ünvanına layık görülen Coel; kariyerine 2010’da başlamasına rağmen, son 5 seneye kadar gazeteci, hemşire, temizlik işçisi gibi birkaç replikli rollere hapsedilmişti. Kendisini Chewing Gum’dan, büyük başarısı I May Destroy You’ya getiren sürece kısa bir bakış attık.

Chewing Gum (2015 – 2017)

Âdeta “Siz dişli rol vermezseniz ben de kendi rolümü yaratırım” diyen Michaela Coel, büyük çıkışını, yaratıcılığını üstlenip başrolünde yer aldığı bu komediyle yakaladı. Karakteri Tracey Gordon, aile ve toplum baskısı nedeniyle ancak 24 yaşında cinsel özgürlüğünü eline almaya başlıyor ve deneyim eksikliği nedeniyle kendisini pek çok absürt olayın ortasında buluyordu.

The Aliens (2016)

Coel bir diğer oyunculuk sınavını, bilim kurguyu komedi ve dramla harmanlayan E4 mini dizisi The Aliens’daki Lilyhot karakteriyle vermişti. Dünya dışı canlıların yaklaşık 40 yıl önce İngiltere topraklarına indiği, insana benzeyen görünümleriyle gettolarda barındığı bu alternatif gerçeklikte; zeki, yetenekli, tuttuğunu koparan bir uzaylıya hayat veriyordu.

Black Mirror: USS Callister (2017)

Popüler antolojinin Netflix çatısı altına girmesinin ardından yayımlanan ilk bölüm, bilgelik ve cesaret sahibi Kaptan Robert Daly’nin önderliğindeki bir uzay gemisinde geçiyor; ekibin yeni üyesi hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını keşfediyordu. Mürettebat üyelerinden Shania suretinde izlediğimiz oyuncu, Black Mirror: Nosedive bölümünde de küçük bir rolde yer almıştı.

Been So Long (2018)

Londra, Camden Town’da yaşayan bekâr bir anne, sorunlu geçmişe sahip bir yabancıdan hoşlanır ancak aşka hazır olup olmadığından emin değildir. Kendisine Britanya Bağımsız Film Ödülleri’nden adaylık getiren bu müzikal yapımda, deneyimleri nedeniyle yeni bir ilişkiye kapılarını kapatsa da uzun süredir hissetmediği duygularla boğuşan Simone olarak çıktı karşımıza.

Black Earth Rising (2018)

Bir diğer başrol deneyiminde, Ruanda’daki soykırımın ardından bir insan hakları avukatı tarafından evlat edinilen, yıllar sonra savaş suçlarıyla ilgili davaları aldığında geçmişiyle yüzleşen Kate’i canlandırıyordu. Kadroda John Goodman, Lucian Msamati ve Noma Dumezweni gibi tanıdık isimler de var.

I May Destroy You (2020)

“Rıza nedir, istismar nasıl idrak edilir? Manipülasyon nasıl anlaşılır, kişisel sınırlar ne zaman aşılır? Her travmanın sonunda şifa, her adalet arayışının sonunda huzur var mıdır?” gibi değerli soruların ekseninde yarattığı yapım, son yılların en heyecan verici seslerinden birini müjdeledi. Bu sarsıcı ve zihin açıcı seyir tecrübesi vesilesiyle, oyunculukta olduğu kadar, yazarlık ve yönetmenlikteki maharetleri de çok konuşuldu.

Yazı: Merdan Çaba Geçer