Müziği sev, ırkçılıktan nefret et

“Rock Against Racism” (Irkçılığa Karşı Rock), 1970’lerde Britanya’da punk sahnesinin aşırı sağa kayma tehlikesine ve ırkçı ulusal cephenin taraftar kazanmasına karşı müzisyenler tarafından oluşturulan bir hareketti. Bu hareketin tarihi White Riot adındaki yeni bir belgesele konu oldu.

Daha önce David Bowie ve Spike Lee hakkında kısa filmler çeken Rubika Shah’ın yönetmenliğindeki film, sadece hareketin yaşayan efsanelerini onurlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda yükselen ırkçılığa karşı harekete geçmek için yeni nesli teşvik etmeyi de hedefliyor. The Selecter grubundan Pauline Black, Rock Against Racism hareketini “beyaz insanların nihayet ırkçılık gerçeğini fark etmeleri” şeklinde tanımlıyor. Filmin fragmanında Rock Against Racism’in kurucularından Red Saunders aynen şunları söylüyor: “Başkaldıran, insanların korkularını yıkan, gerçek düşmanın kim olduğunu bilen müzik istiyoruz. Müziği sev, ırkçılıktan nefret et.” Hareketin kurucuları, Siyah gençlerin tutuklanmalarının damga vurduğu dönemi; konser, Siyah insanları taciz eden polis ve isyan görüntüleri eşliğinde anlatıyor. Ayrıca Rock Against Racism organizatörleri, Londra’nın Trafalgar Meydanı’nda başlayıp Victoria Meydanı’nda doruğa ulaşan büyük eylemin perde arkasını da anlatıyor. Rock Against Racism fanzininin binlerce insanı nasıl Victoria Park’taki eylemde buluşturduğunu ve konsere öncülük ettiğini gösteriyor. 

Rock Against Racism, 1976’da, Eric Clapton’ın, milletvekili Enoch Porwell’in Büyük Britanya ırkçıları için âdeta bir yeşil ışık görevi gören “Kan Nehirleri” başlıklı konuşmasını desteklemesini takiben kurulmuştu. 

Yazı: Ezgi Karaarslan