Nil Sude Albayrak ile hangi film?

Oyunculuğa tiyatro ve reklam çalışmalarıyla adım atan Nil Sude Albayrak ile son iki senede izlediğiniz bir dizide tanışmış olma ihtimaliniz oldukça yüksek. Şahmaran’da Bike, Aile’de Cemre’ye hayat veren oyuncu; reyting rekorları kıran Bahar’da Seren karakterini canlandırırken, Kimler Geldi Kimler Geçtinin geniş kadrosunda da yer alıyor.

Hangi Film? köşemize konuk olan Nil Sude Albayrak yanıtlıyor: Kitap gibi bir film? Zaman geçtikçe sendeki yerini sağlamlaştıran bir film? Yalnız izlenmeli dediğin bir film?


Çocukluğundan yadigâr kalmış bir film?

Tim Burton’ın Batman’i (1989). Bir de üstüne, Jack Nicholson’la tanışmamdır Joker. Evde VHS kasedi vardı, sanırım haftada 3-4 defa izlerdim.


Sinemada izlediğin ilk film?

Titanic (1997) ama üç yaşında olduğum için uyuyakalmışım tabii doğal olarak. İlk hatırladığım film ise Chicken Run’dı (2000). Çocukken bayılarak çizgi film izlediğimi düşünürsek, koca bir perdede animasyon görmek rüya gibiydi. Zaten sonrasında hep o duyguya kavuşmak için geri dönüldü sinema salonlarına.


Hep daha iyi hissederek ayrılırım dediğin film?

Silver Linings Playbook (2012). Hâlâ canım sıkıldığında maç sonrasındaki o uzun ev sekansını izlerim. 


Kahramanı olmak isteyeceğin film?

A Woman Under the Influence (1974)
Erin Brockovich (2000)


Kitap gibi bir film?

Naked (1993)
Nomadland (2020)


Mısır patlattıran bir film?

The Big Lebowski (1998)


Zaman geçtikçe sendeki yerini sağlamlaştıran bir film?

Lost in Translation (2003). Konuşup anlaşamayan tek varlıklar olduğumuzu her geçen gün daha fazla gördükten sonra sanırım filmde çabasız kurulan, çok da sözlü olmayan bağ beni çok rahatlatıyor.


Yalnız izlenmeli dediğin bir film?

All of Us Strangers (2023). Filmin o güzelim yalnızlık duygusunu gerçekten tek yaşamak lazım sanki. Bir de ağzım burnum birbirine girmişti ağlamaktan. Kimsenin sizi öyle görmesini istemezseniz tek izleyin derim.


Mekânlarıyla aklına kazınan bir film?

La grande bellezza / The Great Beauty (2013). Evinden Roma sokaklarına, harika mekânlar… Sorrentino’nun gözünden Roma’da dolaşmak… Kim istemez ki orada olmayı!


Herkese izletmek istediğin film?

Blue Jay (2016). Mark Duplass’ı zaten çok severdim, bu filmin senaryosu da ona ait. Hem yazıp hem oynamış olması da ayrı bir cezbetti. İnsanların gerçekten kopamadıkları, veda edemedikleri yerleri ve kişileri var; Mark Bey bu durumu pek güzel anlatmış bence. Aralardaki doğaçlama performanslar da cabası.