Nisan 2023: 20 süper albüm

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Seray Soylu, Zeynep Naz Günsal

Nisan ayından yerli – yabancı karışık 20 süper albüm. Sıralama kronolojik.

7 Nisan: HMLTD – The Worm
(Lucky Number Music)

Londralı art punk güruhu Happy Meal Limited yahut HMLTD’nin ikinci uzunçaları The Worm’de üyeleri ve soundlarını ilk stüdyo albümleri West of Eden’a (2020) kıyasla hepten genişlemiş ve daha avangart bir düzlemde buluyoruz. Henry Spychalski’nin hayli distopik anlatısına yedirdiği varoluşsal kafa yormalar ve özdüşünümlerle bezeli bu yoğun albüm, yeraltından fırlayarak başkentin orta yerine çöküveren devasa bir solucanı ve bunun akabinde şehirde değişen düzeni konu alıyor. Hırslı bu konsepte paralel biçimde 16 parçalık bir yaylı ekibiyle dev bir gospel korosunun da kadroya dâhil edildiği operatik denebilecek albümde free cazdan progresif rock’a birçok renkten iz bulmak mümkün.

7 Nisan: Thomas Bangalter – Mythologies
(Warner Classics/Erato Records)

Daft Punk’ın yarısı, elektronik müziğin wunderkindlerinden Thomas Bangalter 2021’de duyurulan ilk solo projesiyle müzik dünyasını tümüyle ters köşe etmişti. Koreografisini Angelin Preljocaj’ın, orkestra yönetimini Romain Dumas’ın ele aldığı Mythologies adlı balenin bestelerinden sorumlu Bangalter, antik ve modern insan mitolojilerini bir araya getiren bu baleye bütünüyle klasik, minimal ama oldukça barok bir beste yapmış. O taraklarda bezi olduğuna şaşıranlara kendisinin erken yaşlardan ciddi mi ciddi bir klasik müzik eğitimi olduğunu, annesinin önemli bir dansçı, babasının ise besteci ve yapımcı Daniel Vangarde olduğunu hatırlatmak gerek. Grand Théâtre de Bordeaux’da sahnelenen eserin icrası ise The Orchestre National Bordeaux Aquitaine’e ait.

14 Nisan: Dave Okumu & The 7 Generations – I Came From Love
(Transgressive Records)

Siyah mirasını, adaletsiz bir toplumda yaşamanın ağırlığını ve Dave Okumu’nun aile tarihini araştıran I Came From Love, tam da bu bağlantılar sebebiyle müzisyene göre kendinden önceki nesilleri ve torunlarını kapsayan Dave Okumu and the 7 Generations adıyla yayımlandı. Bir koronun eşlik ettiği Grace Jones sesiyle açılan albüm, bir saati aşan akışı boyunca türler arasında yaptığı dengeli geçişler ve güçlü hikâye anlatımıyla dikkati hiç dağıtmadan birbirinden nefis sonik buluşların peşine takıyor dinleyeni. Bir tür çılgınlık; ortak olmaktan çekinmeyin.

14 Nisan: Kid Koala – Creatures of the Late Afternoon
(Envision Records)

90’lardan bu yana gerek scratchleri, gerek hip hop tandanslı electronica prodüksiyonları, gerek de alışılmışın dışında canlı performans deneyimleriyle; kendi ses evrenini uçsuz bucaksız bir oyun alanı olarak kurguluyor Kid Koala. Aralarında Manta Ray, Hammerhead ve Lealani düetlerinin de yer aldığı 20 şarkılık yeni koleksiyonu Creatures of the Late Afternoon da “bu köşeyi dönünce ne çıkacak karşımıza?” sorusunu bir an olsun eksik etmiyor. 

Oyun alanı konusuna geri dönmemiz gerek çünkü Kid Koala yine yapmış yapacağını! Albümün plak baskıları bir kutu oyun olarak tasarlanmış. İç kapak oyunun zeminine dönüşüyor, 150 özel tasarım kart, zar ve araba figürleriyle birlikte geliyor. Oyun için kaydedilmiş 8 ekstra şarkı da cabası!

14 Nisan: Dilhan Şeşen – Kumdan İnşa Putlarla
(Gülbaba Records)

Dilhan Şeşen’in albümünü başlattığınız anda bir müzik serüveninin yanında sinematik bir evrene de adım atıyorsunuz. Şeşen, “canlılık” duygusunun hep gözetildiği ilk albümünü yer yer dalgalı yer yer bir çarşaf durgunluğunda olan bir okyanusa benzettiğini söylüyor ve yedi dakikalık gösterişli açılık şarkısı “Hergele” de bunun minyatür bir örneği gibi. Avangart öğelerin zenginleştirdiği Kumdan İnşa Putlarlar, yarattığı karanlık düzlemde yer yer alternatif rock, yer yer indie pop sularında gezintiye çıkarıyor. 

14 Nisan: Xylouris White – The Forest In Me
(Drag City Inc./Remote Control Records)

2013’te The Dirty Three davulcusu Jim White ile lavtacı Giorgis Xylouris’in müzikal iş birliği Xylouris White’ın beşinci uzunçaları mücmel denebilecek tefekkür için de bir albüm. Grubun üçüncü üyesi kabul edilen Fugazi önderi Guy Picciotto’nun yine prodüktörü olduğu The Forest In Me içgüdüsel gelen, izlenimsel kalma kastında bir icra. Yunan halk müziği enstrümanları lir ve lavtanın stabil ve tonal ilerlediği, perküsyonun ise çeşitlemelerle ama minimal seyrettiği projede Akdeniz etkili avant rock ekibinin hepten serbest caz taraflarına da kaydığı hissediliyor.

14 Nisan: Greg Foat & Art Themen – Off-Piste
(Athens Of The North)

İngiltere’nin şahsına münhasır piyanist, besteci ve prodüktörlerinden Greg Foat zaten senelerdir büyük bir hayranlıkla dinlediği saksafon ustası Art Themen’le beraber birkaç kez çaldıktan sonra, ortaklaşa bir uzunçalar kaydetmek istediğine emin olmuş. Deneysel bir ses yakalamak istediklerini en baştan bildikleri için stüdyoya bir sürü yeni ve farklı stillerden müzisyenle çalışmışlar. Ortaya çıkan sonuç ise harikulade! Themen’in yeri gelince akışkan yeri gelince daha dinamik saksafonu, synthler ve efekt pedallarının arpla beklenilmedik birleşimi, birbirine hep mükemmel bir armonide cevap veren enstrümanlar… Albümde kapak fotoğrafı ve şarkı isimleriyle kurdukları kayak teması ise yarattığı hislerle örtüşüyor: güneşin karla bezenmiş dağlara vurduğu apaydınlık bir anda gerçeklikten uzaktayız ve görebildiğimiz her yer sonsuzluğa gidiyor âdeta

14 Nisan: Dinner Party – Enigmatic Society
(Sounds of Crenshaw / EMPIRE)

Çoğunlukla popüler müziklere yaratıcılık katmak, ince dokunuşlarla lezzetlerini artırmak için kapısı çalınan cazcılar, kendi iradeleri ve ekipleriyle bu işe giriştiklerinde sonuç bir başka oluyor. Robert Glasper, Terrace Martin, Kamasi Washington gibi çağımızın en yetenekli müzisyenlerinden birkaçını buluşturan Dinner Party, 2020’de yayımladığı ilk uzunçalarının ardından menüsünü yeniledi. Kökünü Siyah kültüründen alan müziklerin pek çoğundan izler barındırsa da bu kez odakta, 80’lerin synth dolu atmosferinin ruhunu taşıyan pırıl pırıl bir R&B koleksiyonu var. Kapanışı yapan “Love Love” ile kaslar bir bir gevşiyor.

21 Nisan: Everything But The Girl – Fuse
(Buzzin’ Fly Records/Virgin Music Group)

24 yıllık aradan sonra müzikal ortaklıklarına yeniden start veren çift Everything But The Girl’ün geri dönüş albümü Fuse, Tracey Thorn ve Ben Watt’ın çok daha dingin ve minimal, bir o kadar da duygulu bir icrada bulunduğunu duyduğumuz; onlara yakışan ölçüde melankolik, sakinliğine rağmen çarpıcı beatleri esirgemeyen bir dinleti. Thorn’un yıllar içinde hafiften pürüzlenmiş vokalinin de sözlerinin de hepten derinleştiği albüm, özlenen masumiyet hakkında etkileyici ve kararlı bir sophisti-pop işi olmuş.

21 Nisan: Mac DeMarco – One Wayne G
(Mac’s Record Label) 

Mac DeMarco’ya doyamamış mıydınız? Buyrun size 8 saat 43 dakikada 199 parça. Senenin başında Los Angeles’tan Utah’a uzanan bir yolculuğu, kaydedildikleri şehirlerle adlandırılmış şarkılarla anlattığı enstrümantal albüm Five Easy Hot Dogs’u yayımlayan müzisyen bu kez tarihleri başlık olarak kullanıyor; 12 Mayıs 2018’den 14 Ocak 2023’e kadar yaptığı eskizleri bir sağanak hâlinde üzerimize yağdırıyor. İsmini Kanadalı buz hokeyi oyuncusu Wayne Gretzky’den alan koleksiyon, Mac DeMarco’nun müzikal arayışlarını, oyunlarını, ilhamlarını, kısacası kendi eliyle kurduğu dünyasını keşfetmek için biçilmiş kaftan. Kasları gevşetmeye ihtiyaç duyduğunuzda rastgele açıp dinlemeniz tavsiye edilir.

21 Nisan: Kum & Bedeviler – Apartmanlar
(Sony Music)

Kum ve onu hem canlı performanslarda hem stüdyo kayıtlarında yalnız bırakmayan Luca Fritz, Denzi, Orkun Tunç ve Alper Ekiz, nam-ı diğer Bedeviler’in iş birliğinden can sıkıntısı; iktidar ve toplum eleştirisi ama en çok da aşk hikayeleriyle yüklü sapasağlam bir albüm. Canlı kaydedilen uzunçalarda melankolik gitar akorlarına tekdüze ve kararlı davul ritimleri eşlik ederken ve Kum’un şahsına münhasır kirli vokalleri ve samimi sözleriyle tamamlanıyor parçalar. Punk türüne yaraşan bir umursamazlığını “Son Gece” ve “Delilerin Aşkı” gibilerindeki saksafon detayı gibi sürprizlerle zenginleştiriyor kayıt. Tam anlamıyla bir ekip çalışması olan Apartmanlar’a bir de Küçük Oda birleşiminin elinden çıkan üç kısımlık bir video serisi eşlik ediyor. Serinin ilk klibi “Üç Günlük Dünya”yı buraya bırakıyoruz. 

21 Nisan: Alfa Mist – Variables
(Anti-)

İngiliz müzisyen janrlar arasında dolaşırken ortaya yine de sıcak, göz korkutmayan ve bütünlüklü bir uzunçalar çıkarmayı başarmış. Variables, hip hop, caz ve soul etkileşimlerinin birbirinin içine eridiği bir kayıt. “Borderline”da İngiltere’de Siyah kimliğinin yarattığı ön yargılara değinen, “BC”de ise doğaçlama bir deneysel caz harikası sunan, kulaklarımızın pasını silmeye gelmiş bir güzellik. 10 şarkılık, incelikle işlenmiş muazzam bir Alfa Mist albümü.

21 Nisan: Benefits – Nails
(Invada Records)

New Weird Britain olarak etiketlenen 2020’lerin İngiltere merkezli yeni nesil gitar müziği akımından bangır bangır bir tanışma daha. Canlı performansları ve EP’leri ile hakkında büyük bir beklenti bulutu yaratan Benefits, ilk albümünde Brexit sonrası Britanya’yı şarkılaştırıyor. Ansızın bir hip hop beat’ine kapılıp sonrasında zillerin parçalandığını bir noise bulutunda savrulduğunuz, isyanın 50 tonunu buluşturan bir koleksiyon.

23 Nisan: Berke Can Özcan – Stormers the Soundtrack
(Bağımsız)

Esme Madra’nın MUBI’de gösterime giren kısa filmi Fırtına’nın Berke Can Özcan imzalı müzikleri. Başrolde prepared piyanonun yer aldığı, tabii ki Berke’nin oyuncaklı müzikal evreninin izlerini de sürebildiğimiz parçalar, filmin çekimleriyle eş zamanlı olarak hayat bulmuş. Tek seferde canlı kaydedilmiş, herhangi bir miks ya da mastering yapılmadan olduğu gibi önümüze getirilmiş. Şu an için yalnızca Bandcamp’ten dinlenebiliyor.

28 Nisan: Naci Oğuz – Kirpi İkilemi
(Bağımsız)

Develer grubundan tanıyabileceğiniz besteci, gitarist ve şarkı yazarı Naci Oğuz’dan ilk solo albüm. Sosyal etkileşimlerin ardındaki tezatlarla dolu katmanlar ve onları deneyimlemenin bıraktığı yabancılaşma hissinden dem vuran Kirpi İkilemi, gitar ve perdesiz gitarı dramatik bir anlatıcı olarak kullanarak kökünü farklı kültürlerden almış çeşiti tınıları, karanlık ses desenleri oluşturacak biçimde işliyor.

28 Nisan: The Ringo Jets – Radio Ringo
(FERMENT RECORDS)

Radio Ringo, The Ringo Jets’in tüm türlerden kaçışının manifestosu; asıl baharatı tabii ki grubun en eski ve daimi dostu garage rock. Eddie Van Halen, Curtis Mayfield, Silk Sonic, Kraftwerk, Led Zeppelin, The Who, AC/DC, The Kinks ve geçmişten koca bir ilham şelalesi; Lale – Deniz – Tarkan üçlüsünün frekansında dalgalara karışıyor. 

28 Nisan: Nabihah Iqbal – DREAMER
(Ninja Tune)

Londra’da yerleşik müzisyen Nabihah Iqbal, ikinci albümünde elektronik suların biraz dışına çıkıyor ve akustik bir ses evrenine doğru yelken açıyor. Bu değişim müzisyenin isteğiyle değil; stüdyo ekipmanlarının çalınmasının bir sonucu olsa da akustik elementlerle çalışırken de ne kadar marifetli olduğunu dinleyiciye ve kendine göstermesi için bir fırsat olmuş aslında. Gitarlarda post-punk esintilerinden bazı dream pop ve dancefloor güzelliklerine doğru akan çok yönlü bir kayıt çıkmış ortaya.

28 Nisan: Susanne Sundfør – Blómi
(Blomi Records)

Bu albümde kesinlikle insanı iyileştiren bir şey var. Norveçli müzisyen Susanne Sundfør, “çiçek açmak” anlamına gelen 10 şarkılık yeni uzunçaları Blómi’de dil bilimci büyükbabasının hatırası, yenice deneyimlediği annelik gibi türlü konular etrafında kişisel öyküsünü kazıyor. Nazik piyano aranjmanlarına bilgece eşlik eden saksafon dokunuşları ve soul esintili berrak vokallerin seslendirdiği naif sözler, dinleyenin etrafında içi sevgi ve güvenle dolup taşan bir koza örüyor sanki. İlaç gibi gelme hissi tüm şarkılarda sabit ancak gospel korolarından geleneksel İskandinav tınılarına, hatta müzikallere özgü o dramatik tona varan bir sonik çeşitlilik de barındırmakta albüm. Hayata yeni gelmiş birine, küçük kızına yazdığı bir mektupla açılıyor; “Kalbin sözü olsa ne söylerdi?” diye kapanıyor. Üstelik dinleyicisini bu kazık soruyla baş başa bırakmaya kıyamayıp kendi yanıtını da cömertçe paylaşıyor Susanne Sundfør; onu da siz bulunuz.

28 Nisan: Jessie Ware – That! Feels Good!
(EMI)

Üç yıl önce paylaştığı What’s Your Pleasure?’ın (2020) izinden devam ederek yine tümüyle dans ettirmeye odaklı ve fazlasıyla ihtişamlı, çok daha eğlenceli bir uzunçalar yaratmış Londralı şantöz Jessie Ware. Kimi spoken word’ümsü skitlerle çok daha esprili bir tarafını da ortaya koyuyor albümünde. Ware’in bu sefer daha ılık coğrafyalarda gezindiğini hissettiğimizi de söyleyebiliriz. Kendisinin “Kiss of Life” teklisinde de görüp işittiğimiz Kylie Minogue’un yanı sıra oyuncu Gemma Arterton ve vokallerini bir uçağın tuvaletinde kaydettiği söylenen Roisin Murphy’den de minik cameolar barındıran That! Feels Good!’un prodüktör koltuğunda ise James Ford, Stuart Price, Shungudzo Kuyimba ve Daniel Parker gibi önceki projeyle eş isimler bulunuyor. Diva house’a tümüyle kucak açtığı şu noktada çoktan tescillenmiş vokalist alkışı hak ediyor.

28 Nisan: The National – First Two Pages of Frankestein
(4AD)

Alternatif rock sahnesiyle biraz ilgilenen herkesin dört gözle beklediği o albüme sonunda kavuştuk. Karanlık hislerimizi kelimeye dökmek konusunda her zaman güvenebileceğimiz ekipten yine oldukça incelikli, enstrümanların geriye çekilip yalnızca sözlerin acısını yoğunlaştırma görevini üstlenen bir uzunçalar çıkmış. Sufjan Stevens ve Phoebe Bridgers gibi dramatik besteleriyle bilinen müzisyenlerin de konuk olduğu koleksiyonla vakit geçirmek, süzülerek yere düşen bir tüyü izlemek kadar narin hisler uyandırıyor dinleyende.