Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde değerlendirmesi (Timaş Yayınları)

Çağdaş Polonya edebiyatının güçlü sesi, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Olga Tokarczuk tarafından kaleme alınan Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde; akıl sağlığı ve çılgınlık, suç ve adalet, doğa ve insan arasındaki karanlık sınırların kışkırtıcı bir keşfi olarak tanımlanıyor. 2020’de Timaş Yayınları tarafından, Neşe Taluy Yüce çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılmıştı.

Zaman dilimi ve mekân

Günümüz, Polonya’nın Çekya sınırındaki az nüfuslu bir kasaba.

Ne hakkında? Hikâye ne? 

Polonya’da soğuk bir kış vakti. Baş kahramanımız Janina, küçük kasabasında günlerini William Blake çevirisi yaparak, yıldız haritalarını inceleyerek geçirir. Bir gün komşusu Koca Ayak gizemli bir şekilde ölür. Janina bu ölüm üzerine dedektifliğe soyunur fakat ne kendini kimseye anlatabilir ne de inandırabilir. Basit bir cinayet romanı gibi görünse de bunun ötesine geçip doğa-insan çatışması üzerine bir sorgulama yaratıyor okuyucuya. 

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

Polonyalı yazar Olga Tokarzcuk, ansiklopedik bilgi tutkusunu hayal gücüyle birleştirerek yarattığı anlatısıyla 2018 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Kendisi hikâyedeki Janina gibi William Blake hayranı ve bir doğa aktivisti. Romanda da otobiyografik öğeler kendini oldukça belli ediyor. 

Kitap aslında ilk baskısını 2009’da yaptı fakat Lehçe’den Türkçe’ye çevrilmesi ancak 2020’de gerçekleşti. Ayrıca 2017 yılında Pokot (İz) adıyla Polonya yapımı bir uyarlaması çekildi. Berlin Film Festivali’nin Ana Yarışma bölümüne seçilip Altın Ayı için yarıştı, Alfred Bauer Ödülü’nü kazandı.

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Kitaba dair çok sevdiğim iki şey oldu. İlki, baş kahraman Janina’nın sözünü sakınmayan, başkaldıran ve kendi doğruları için mücadele eden bir karakter olması. Bunların yanı sıra yalnızlığıyla o kadar barışık ki! Kendini doğayla bir bütün görüyor ve bu dünyada bir böcekten daha önemli olmadığını her fırsatta dile getiriyor. Diğeri ise tüm kitap boyunca karakterin ağzından çıkan her soruyu içselleştirip kendimce bir cevap aramam. Doğa ve insan üzerine bol bol sorgulatan bir kitap diyebiliriz.

En az neyi sevdin?

Bazı bölümlerde kamu spotu tadında verilmeye çalışılan öğretiler var. Bu da romanın edebi ve sanatsal akışını biraz etkilemiş.

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Sürükleyici ve akıcı bir kitap. Kendini bir çırpıda okutuyor fakat uzun süre üstüne düşündürtüyor. 

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

Dönüp tekrar okuduğum bir bölüm olmasa da bazı cümleler zihnimi uzun süre meşgul etti ve tekrar tekrar altını çizdim. Örneğin: “Hayvanlar, yaşadıkları ülke hakkındaki gerçekleri gösterir.” 

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Astroloji, vejetaryenlik ve veganlık.

Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Metnin ruhunu yansıtan ve yazarın William Blake’e övgüsünü gösteren müthiş bir isim.

Bu kitabı seven şunları da sever (Akla gelen başka kitap önerileri)  

Hem yazarı daha yakından tanımak hem de Polonya edebiyatıyla haşır neşir olmak adına Olga Tokarczuk’tan Koşucular ile Kadim Zamanlar ve Diğer Vakitler.

Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?

Her şeyi tahakküm altına almak ve hükmetmek isteyen insanlığın bir parçası olarak nasıl bu kadar öz bilince sahip olup kendinizi doğayla bir bütün olarak görmeyi nasıl başarabiliyorsunuz?

Formu dolduran: Elif Acun