Kozmik Kuklalar, Dr. Gelecek ve Philip K. Dick izinde zaman manipülasyonu

Yazı: Meltem Demiraran

Bilim kurgularında okurlara gerçeklik kavramının sınırlarını sorgulatan Philip K. Dick’in bu ay Alfa Yayınları’ndan ikinci baskısı yayımlanan Kozmik Kuklalar ve geçtiğimiz mayısta ilk kez basılan Dr. Gelecek romanlarına yakından bakıyoruz.

Neler oluyor?

Kozmik Kuklalar’da Ted Barton, tasını tarağını toplayıp küçük kasabası Millgate’e döndüğünde, gerçekliğin sürekli değişim hâlinde olduğunu fark ediyor. Peşine de kasabayı kontrol eden gizemli güçlerle yüzleşmek üzere sürreal bir maceraya atılıyor. Üstelik kasabanın sakinlerini manipüle ederek bu akıcı, rüya gibi gerçekliği yaratan; öteki dünya varlıkları. 

Dr. Gelecek’te Dr. Jim Parsons, geçirdiği bir kaza sonucunda kendini yüzlerce yıl sonraki gelecekte, geçmişin titizlikle korunduğu ve tarihi figürlerin hayatlarına devam etmek üzere diriltildiği bir dünyada buluyor. Dr. Parsons, bu garip yeni dünyaya uyum sağlamaya çalıştığı yetmezmiş gibi geçmiş ile geleceğin simultane bir şekilde var olduğu bir toplumda kendine yer edinmeye çalışıyor.

Fasulyenin faydaları

1928’de Illinois eyaletinin Chicago kentinde prematüre bir bebek olarak dünyaya gelen Philip K. Dick, ölümünden 41 sene sonra, 2023’te bir cyberpunk ikonu artık. Berkeley’i kendisinde anksiyeteye sebep olduğu için bırakmış. Yazarlıktan önce yapmadığı iş kalmamış. İlk kitabı Solar Lottery’den 20 senede toplamda 1500 dolar kazanabilmiş. 

Yüksek Şatodaki Adam romanı 1963’te Hugo En iyi Roman Ödülü’ne uzanmış. Ayrıca Ridley Scott’ın Blade Runner (1982), Steven Spielberg’ün Minority Report (2002), Richard Linklater’ın A Scanner Darkly (2006) filmleri gibi pek çok başka film ve dizi de Philip K. Dick anlatılarının birer uyarlaması. 

Bu arada kendisi Blade Runner’ın yalnızca 20 dakikasını izlemiş.

Fikir treni

Kozmik Kuklalar’da kasabanın naifliği ve dış dünyadan kopuk hâli, metnin temalarına sağlam bir zemin hazırlarken; Dr. Gelecek’te kırsalda gelişen anlatı, zamanda yolculuk teması için bir fırlatma rampasına dönüşüyor. Her iki romanda da karakterlerin başa çıkmaya çalıştığı şey, daimi olarak değişen bir gerçeklik. Bir diğer ortak nokta ise Philip K. Dick’in, metinleri yazdığı dönemin kültürel ve toplumsal çalkantılarını yansıtarak, bireylerin deneyimleri hakkında özgün bir perspektif sunması.

Ted dış mihraklar tarafından manipüle edilirken Dr. Parsons, tarihi değiştirmenin getirdiği belirsizlikle yüzleşiyor. Hâl böyle olunca, yazarın anlatılarının mihenk taşlarından olan paranoya ve belirsizlik motifleri bizi hop oturtup hop kaldırıyor. Kullandığı sembolizmin yanı sıra önseme ve ironiyle de anlatılarını besleyen Philip K. Dick, kafamızda birkaç meseleye dair soru işaretleri bırakmayı da ihmal etmiyor tabii: Kim olduğumuz, yaşadığımız gerçekliğin doğası ve ne kadar özgür olduğumuz gibi. Bu da bilim kurgunun, insanın kendisini ve çevresini tanımasında bir araç olarak kullanılmasının güçlü bir kanıtı.

Şimdi bazı sürprizleri kaçıracağım

Zamanda yolculuk, bilim kurguda sıkça karşılaşılan bir tema olmasına rağmen Philip K. Dick, Dr. Gelecek‘te bunu benzersiz bir biçimde ele alıyor. Çünkü Dr. Parsons sürekli olarak zamanın içinde bir ileri bir geri sürükleniyor ve dinlenme veya düşünme fırsatı bile bulamıyor. Bana kalırsa bu, teknolojinin, ilerlemenin acımasız bir metaforu olarak kullanıldığı bir toplumda yaşamın nasıl etkilendiğini gösteriyor. Teknoloji, insanların yaşamını izlemek ve düzenlemek için kullanılıyor; bireysel özgürlük için de ciddi bir tehdide dönüşüyor. Roman da teknolojiyi, etik ve ahlaki ikilemleri vurgulamak için bir araç olarak kullanıyor. 

Dr. Parsons, geçmişten gelen bir doktor olarak gelecekteki toplumun ölümü kabul etme biçimine karşı çıkıyor. Hasta insanları tedavi etmeye ve hayat kurtarmaya çalışırken eylemleri, nüfus kontrol tedbirlerinin bir parçası olarak ölümü kabullenmiş bir toplumda şok etkisi yaratıyor. Teknoloji sayesinde yoksulluk ve hastalık ortadan kaldırılmış gibi görünse de durum buna çok uzak. Ne hastaların iyileştiği, ne biri ölmeden bir embriyonun gelişebildiği, hâliyle inovasyon ve büyümenin tamamen bastırıldığı bir gelecekteki toplum tablosunu görüyoruz. 

Kozmik Kuklalar‘daki golem ve avatar kavramları da teknoloji ve mistisizmin bir birleşiminden oluşuyor. Golemler, Mary’ye karşı proxy savaşında kullanılan araçlar. Mary’nin ise ağaç ve arı avatarları var. Bu iki farklı yaklaşımın, teknolojinin doğayı ve mistisizmi nasıl etkileyebileceği konusunda bir düşünce deneyi sunduğunu sanıyorum. Romandaki büyü bozucusu, anıları geri getirebilen ve geçmişin izlerini silebilen bir cihaz. Dolayısıyla karakterler bu cihazı, kendi yaşamlarını manipüle etmek için kullanıyor. Teknolojinin bu şekilde kullanılması, kontrolü yeniden kazanma mücadelesi için bir araç olabileceğini bize gösteriyor. 

Her iki romanın da farklı açılardan, teknolojinin insan yaşamı üzerindeki karmaşık etkilerini ve bireylerin özgürlüğünü nasıl şekillendirebileceğini sorguladığını söylemek mümkün.

Yan etkileri

Yoğun aksiyon anlarını daha yavaş ve daha soyut kavramlara yer veren bölümlerin takip etmesi nedeniyle bazı okurlar, metinlerin temposunu zaman zaman düzensiz bulabilir. Bir de ana karakterler oldukça derinlikliyken, yan karakterler için aynı şeyi söylemek maalesef pek mümkün değil. 

Kim sever?

Spekülatif kurguları, distopyaları ve varoluşsal temalar içeren anlatıları sevenler için keyifli bir okuma olacağını söyleyelim. Özellikle de Zerdüşti tanrıların alegorik temsilleri ipleri ellerinde tutarken karakterlerin yaşadığı deja vu hissini ve 37. Amerikan Başkanı Richard Nixon’ın yüzlerce yıl sonra nerenin başına geldiğini merak ediyorsanız.

Bunları seven şunları da sever

Philip K. Dick’le biraz daha haşır neşir olmak isteyenler için: Eşsiz psişik yeteneklere sahip karakterler ve gerçekliği manipüle eden bir ürünü konu alan romanı Ubik.

Zamanda yolculuk temalı bilim kurgularda kendini kaybetmek isteyenler için: Kurt Vonnegut’un “zamanın içinde sıkışıp kalan” Billy Pilgrim’in sıra dışı deneyimlerine odaklanan romanı Mezbaha Beş ve Octavia E. Butler’ın Amerikan İç Savaşı öncesi Güney’e gönderilen modern bir Siyah kadının hikâyesini ele alan romanı Yakın.

Bizi bunlar kesmez diyenler için: Isaac Asimov’un, medeniyetlerin uzak bir gelecekte yükselişini ve düşüşünü konu edinen ve toplumsal evrim temasını irdeleyen destansı serisi Vakıf.