Postane İstanbul: Adil ve kapsayıcı üretim ortamına sahip bir ekosistem

“Sosyal, çevresel ve kentsel etki odaklı ortak üretim alanı” Postane İstanbul, 9 Ekim’de araştırmacılara, hikâye anlatıcılarına ve meraklılara kapılarını açtı. Dünya çapında sosyal ve ekonomik adaletin sağlanmasını hedefleyen Bertha Foundation ağının bir üyesi, Bak Postacı sosyal girişimi tarafından geliştiriliyor ve işletiliyor, Mekanda Adalet Derneği paydaşlarından. Postane İstanbul hakkında belirtilmesi gereken ilk not tıpkı bir ağaç gibi pek çok daldan, paydaştan oluşan bir yapısının olması. Çatısı altındaki her alanda adil, sürdürülebilir, şeffaf ve kapsayıcı olmayı temel edinen dernekler, sosyal girişimler, kooperatiflerle el ele vererek ekolojik ve sosyal felaketlere boğuştuğumuz bugünlerde ihtiyacını duyduğumuz bir oluşum olarak ön plana çıkıyor.

Postane yapısının dünü

Adını kendisine ev sahipliği yapan tarihi yapıdan alan Postane İstanbul’un mimari geçmişine öncelikle göz atalım. 19. yüzyılda Osmanlı’daki “menzilhane” adındaki haberleşme ağı yapılarının yabancılar tarafından yetersiz bulunmasıyla birlikte, gayrimüslimler kendi yerleşim bölgelerinde postaneler inşa etmeye başlıyorlar. 1853 yılında başlayan Kırım Savaşı sonucu İngiliz ordusunun posta ihtiyacının acil hâle gelmesi bakan George Campbel’ın, mimar Joseph Nadin’i Galata’da bir postane yapısı projelendirmesi için yetkilendirmesiyle sonuçlanıyor. Böylelikle neoklasik üsluptaki bu postane yapısının temelleri atılmış oluyor.

Binanın yakın çevresinde de çok önemli yapılar var. Kırım Savaşı’nda ihtiyaç duyulduğu için 1855’te inşa edilen İngiliz Bahriye Hastanesi ve bir 15. yüzyıl yapısı olan Bereketzade Ali Efendi Cami, Postane’nin terasının (Galata Kulesi haricinde) etkileyici manzarasını oluşturanlar arasında. Savaş sonrası sivil postane olarak bir süre daha kullanıldıktan sonra 1905’te okula dönüşen yapı, 1985’e kadar marangozhane, konut, film stüdyosu gibi farklı işlevlere, farklı insanlara ev sahipliği yapmış. Yapının tarihiyle ilgili daha fazla detay için sanat tarihçi Umut Çelik’in ve Kent Tarihçisi ve Arşivci Murat Tülek’in videosunu izleyebilir ya da Kaan Sağ’ın makalesine göz atabilirsiniz. Yine yapının restorasyon süreciyle ilgili detayları da mimarları Merve Bedir, Mimar Çiğdem Furtuna, Öncül Kırlangıç ve Eren Onur’dan Postane Bakım ve Basit Onarım videosundan dinleyebilirsiniz.

Postane, Fotoğraf: Emirkan Cörüt
Postane’nin bugünü

Şimdi ekip tarafından bir ekosistem olarak da tanımlanan Postane’nin “Bünyesinde Hangi Birimler Var?” kısmına bir göz atalım. 

Öncelikle girişte yer alan 6 metre genişliğinde 5 metre yüksekliğindeki duvarın, belirlenen temalarla yenilenerek Postane ziyaretçilerini karşılayacak şekilde kurgulandığını belirtelim. Postane’nin direktörü Yaşar Adnan Adanalı’dan da bu yeni mekânı tanımlarken “Hayat Ağacı” betimlemesini duyuyorduk. Nitekim ilk tema tam da buydu. Mayıs 2021’deki açık çağrı sonucunda Ekin Kano’nun “Büyümenin Bedeli” isimli eserinde karar kılınmıştı. Bu eser 2023’e kadar Postane’ye gelenleri karşılayacak. Scagliola tekniğiyle üretilen çalışmada Kano, teras bahçesinden çıkan ve komposta girmesi sakıncalı olan ayrık otlarını da sürecine dâhil etmiş. Kendi sözcükleriyle bu çalışma, “Artık manzara resmi, insan olmayanın bilgisini saklayan, ehlileştiremediğimiz, kendi iradesiyle görünür olan ve kontrol edemediğimiz bu süblim yapıya naifçe ait olma çabasını temsil ediyor.” 

Giriş katında, Kano’nun çalışmasının yer aldığı mekâna açılan Postane Kafe/Manav, yapının terasındaki yenilebilir bahçe ile birlikte çalışıyor. Hem adil, organik ve sürdürülebilir kooperatiflerden gelen ürünler hem de Postane Terasta yer alan yenilebilir bahçeden gelen sebze meyveler, şef Ömer Faruk Aksoylar’ın maharetiyle işleniyor; vejeteryan, vegan ağırlıklı bir mutfağı var. Postane Kafe atıksız mutfak hedefine sahip ve kafedeki organik atıklar kompost olarak terastaki bahçeye dönüyor. Burada ayrıca İyi Ekim ekibinin (Evren Yıldırım, Burcu Arıkan) özenli çalışmasını görebilmek mümkün. Her salı Postane’nin terasında ekim biçime meraklılar için açık turlar düzenliyorlar. Mevcutta Postane’de 60 türde bitki bulunuyor, ekibin ileriye dönük hedefleri arasında Kent Bahçeciliği Araştırma, Deneyim ve Eğitim Merkezi’ni hayata geçirmek ve tohum bankası kurmak gibi maddeler var.

Postane Cafe, Fotoğraf: Emirkan Cörüt
Postane Teras, Fotoğraf: Emirkan Cörüt
Postane Teras, Fotoğraf: Tahir Akkurt

Tüm bunların haricinde Postane, temiz suya ulaşımın bir hak olduğunu savunuyor, bu nedenle yapı içinde su satılmıyor. Yani Postane içindeyken arıtılmış içme suyuna bedava ulaşabiliyorsunuz.

Postane Dükkan ise giriş kattaki bir diğer satış mekânı. Adil üretim yapan yerel üreticilerin görünürlüklerini artırmayı, onlara alan açmayı, tüketiciyle buluşturmayı amaçlıyor. Bu amaç aslında tüketim toplumu olarak eleştirisini yaptığımız, kaynakları bilinçsizce tükettiğimiz mevcut düzen içinde önemli bir farkındalık yaratması bakımından sisteme karşı kayda değer karşı çıkışların en önemlilerinden. Tüketilen nesnenin nasıl bir ortamda, hangi şartlar altında çalışan kimler tarafından üretildiğini, üretilen nesnenin ne olduğu, nasıl yetiştiği ya da hazırlandığını bilmek aslında tüketim alışkanlığını da dönüştürüyor. Postane gibi mekânların önemi burada daha da belirginleşiyor. Postane üretici ile tüketicinin doğrudan iletişimde olduğu medyumu oluşturuyor. Aynı zamanda Yekpare’nin de direktörü olan Merve Kavas burada “ev eksenli çalışanları, kadınları, çocuk oyuncaklarını demokratikleştirme mücadelesi veren gruplar”ın yer aldığını açıklıyor. Örneğin Postane bez çantaları, kadınların eşit paydaşlar olarak yürüttüğü bir örgütlenme modeline sahip Zeytindalı Kadın Kooperatifi tarafından Mamak Dikiş Atölyesi’nde üretilmiş. Postane Dükkan’ın anlamı da zaten bu; buradaki her üretimin arkasında bir hikâye var.

Postane Dükkan, Fotoğraf: Emirkan Cörüt

Hem kafe/manav kısmında hem dükkânda hem de yapının aydınlatma tasarımında bu tarihî Postane yapısına ait olma, yapının yeniden işlevlendirme sürecinde yapıdaki mimari ögelerin mekânsal tasarımın dilinde kendine ait sözcükler bulduğu ilk anda göze çarpıyor. Aydınlatma tasarımında imzaları olan ikili Mimar Buşra Tunç ve Mimar Jorela Karriqi, yapının dilindeki tekrar eden unsurlardan kendi tasarımlarına giden sürecin sonucunda, her tasarımı bir yerleştirme olarak kurgulandıklarından söz ediyorlar. Nitekim yapının pencerelerindeki ızgara sistem dükkân kısmındaki kitap raflarında, standlarda kendini okutuyor. Dükkâna sokaktan giriş tarafındaki etkileyici kemerli kapının doğrama ritmi, hemen bu girişte yer alan aydınlatmanın tasarımında karşılık buluyor. Yapının merdivenlerindeki konkav geometride yer alan nişler ışık enstalasyonları olarak düşey sirkülasyonda bizlere eşlik ediyor. Zorlu geometriye sahip olan bu özel yapıdaki tasarımların üretiminde ve uygulamasındaki özenli çalışmayı ikili “artırılmış ustalık” olarak tanımlıyor.

Kafe/Manav kısmındaki sebze standı tasarımı için ise Buşra Tunç’un kendi cümlelerine kulak verelim: “POSTANE binasının karakteristik bir yapı elemanı olan ızgara penceresinden geçen güneş ışığının, zemindeki izdüşümünü yerden yükseltmek ve adil manav için bir taşıyıcı elemana dönüştürmek fikri, tasarımı mekânın verileriyle oluşturmak yaklaşımından besleniyor.”

Yine giriş katında Yasemin Özcan tarafından farklı yüksekliklere sahip bir stand üzerinde üç toprak çömlek olarak kurgulanan “Adalet her zaman eşitlik midir?” sorusuna yanıt arayan bir seramik saksı yerleştirmeyle karşılaşıyoruz. Özcan bu çalışmasında tornada üretilmiş seramik çömlek, pirinçten kesilmiş kolye, ahşap destek ve zamia bitkisi kullanmış.

Üst katlara çıktığımızda ise kayıt, post-prodüksiyonların yapılabildiği Postane Podcast kayıt stüdyosu karşımıza çıkıyor. Bu stüdyo kiralanabiliyor. Böylelikle araştırmacılar, gazetecilerin yayın yapabilmesi için onlara bir ortam, imkân sunulmuş oluyor. Bunun haricinde Postane; konferansların, gösterimlerin yapılabileceği çok amaçlı bir salona da sahip.

Postane Stüdyo, Fotoğraf: Emirkan Cörüt
Postane Hol, Fotoğraf: Tahir Akkurt
Postane Hol, Fotoğraf: Emirkan Cörüt

Terasın bir alt katında ise çalışma ofisi ve uzmanlık kütüphanesi bulunuyor. Kitaplık, ofis – çalışma bölümüyle okuma bölümünü ayıran bir iç mekân unsuru olarak tasarlanmış. Terasta olduğu gibi burada da yapının eski döneminden kalma döşemeler ve malzemeler yeniden değerlendirilmiş. Podcast stüdyosuyla buradaki kütüphanenin üretiminde emeği geçen Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir filminin yazarı ve yönetmeni olarak da iyi tanıdığımız İmre Azem, raflarda eski ahşap zemin döşemesinden geride kalan maun masif ahşapların kullanıldığını belirtiyor.

Postane Kütüphane, Fotoğraf: Emirkan Cörüt
Postane Ofis, Fotoğraf: Emirkan Cörüt
Postane Ofis, Fotoğraf: Emirkan Cörüt

Neredeyse her gün çehresi değişen, yıllar geçtikçe de kimliğinin çok önemli parçalarını kaybeden Beyoğlu – Galata bölgesinin kamusal yapısına büyük darbeler yemiş olduğu su götürmez bir gerçek. Hâliyle Postane İstanbul gibi katılımcı, kapsayıcı ve şeffaflığa önem veren mekânlar İstanbul’un bu tarihî aksının sürdürülebilirliği açısından daha fazla anlam ifade ediyor, el ele vermenin mekânsal karşılığını bularak bir tür direnç sağlıyor.

Nitekim Postane de kendisi gibi mekânları çoğaltmak, görünürlüklerini artırmak amacıyla Mekanın Sosyal Hali serisiyle ilham aldıkları, iletişimde oldukları mekânları paylaşıyor. Diğer yandan da Mekanda Adalet Derneği bir “Beyoğlu Haritası” çalışmasına imza atıyor. “Beyoğlu Yıkılmadım Ayaktayım” diyor, bu önemli çevrenin değerlerinin kaydını tutmayı, belleğe atmayı, unutmamayı amaçlıyor.

Güney Afrika ile Ortak Proje: MobiFest Gösterimleri

Postane’nin şu sıralar gündeminde MobiFest var. Bertha Spaces ağının iki parçası Postane İstanbul ve Cape Town’da yer alan Bertha House’un ortak çalışması olan bu festival, dünyadaki dayanışma ortamını desteklemek üzerine bir proje. “Sosyal değişim odaklı hikâye anlatıcılarını, film ve dijital medyayı kullanan yenilikçi filmcileri, sosyal medya içerik üreticilerini ve diğer sosyal aktörleri desteklemek için bir kısa film mentorluk ve festival programı.” Uzun soluklu olması planlanan proje için her yıl bir tema belirlenmesi planlanıyor. Bu yılın teması “Dayanışma Mekanları” olarak duyurulmuştu, 5 Eylül son başvuru tarihiydi. Program kapsamında Güney Afrika’dan 10 Türkiye’den 10 kısa film projenin seçilmesi planlanmaktaydı. Ardından da 8 haftalık bir eğitim ve mentorluk programı geliştirildi. Süreç sonunda tema ile bağlantılı 5 dakikayı geçmeyen kısa filmler MobiFest kapsamında hem Cape Town’daki Bertha House’da hem de Postane’de 19 Kasım – 26 Kasım tarihleri arasında gösterilecek, çevrimiçi de yayımlanacak. 

MobiFest kapsamında üretilen, tematik olarak A ve B Bloklarına ayrılmış 19 kısa film, Postane’de 3 seans hâlinde (10.30, 15.00, 19.00) gösterilecek. Filmlerin tamamında Türkçe-İngilizce altyazı yer alacak. Dahası akşam gösterimlerinde (19.00-21.00) Bertha House ile ortaklaşa yürütülecek söyleşi, soru-cevap etkinlikleri yer alıyor. Simultane çevirmen desteğiyle Postane’den takip edilebilecek, bir yandan Postane’nin YouTube Kanalından canlı yayın da yapılacak. MobiFest ücretsiz, filmlere katılabilmek için kayıt olmak gerekiyor. 

Soru-Cevap ve Panel takvimi şu şekilde açıklandı:

20 Kasım Cumartesi

“Gıda Adaleti ve Topluluk Hareketi”

Sinemacılar: Ekin Çuhadar, Mehmet Ercan, Nesime Karateke, Khanya Qongqo
Moderatör: Kurt Orderson

21 Kasım Pazar

“Mahalle Aktivizmi”

Sinemacılar: Adriaan Madikisa, Aslıhan Örün & Okan Erünsal, Yasin Serindere & Özgür Cihan Uçar
Moderatör: Volkan Işıl

23 Kasım Salı

“Üretici ve Aktivist Kadınlar”

Sinemacılar: Elelwani Netshifhire, Ian Mangenga, Sevde Tunç, Yağmur Koçak
Moderatör: Melany Fuma

24 Kasım Çarşamba

Panel: “Mobil Hikaye Anlatıcılığı Aracılığıyla Aktivizm”

Konuşmacılar: Dylan Valley, Duygu Dağ (Mekanda Adalet Derneği)

25 Kasım Perşembe

“Topluluğunu Bulmak”
Sinemacılar: Emma Tollman, Mert Kaya, Shameelah Khan, Thato Maluleke, Ulaş Bayraktar
Moderatör: Beste Yamalıoğlu

MobiFest’in takviminde kısa film üretim sürecinde katılımcılara mentorluk yapan ekibe de özel bir yer ayrılmış. Bu mentorların filmlerini izlemek de mümkün olacak. Güney Afrikalı yönetmenlerin filmleri İngilizce altyazılı olarak gösterilecek. 23 Kasım’daki gösterimden sonra da Volkan Işıl ve Can Candan Postanede söyleşide bir araya gelecekler. Bu gösterimler için Eventbrite’dan ücretsiz kayıt olabilirsiniz. Program ise şu şekilde:

20 Kasım Cumartesi

“Not In My Neighbourhood” 
Kurt Orderson

21 Kasım Pazar

“Murder In Paris”
Enver Samuels

23 Kasım Salı

“Şantiye Sahası”
Volkan Işıl

“Benim Çocuğum”
Can Candan

24 Kasım Çarşamba

“High Fantasy” 
Jenna Bass

25 Kasım Perşembe

“Address Unknown” 
Nadine Cloete

“What Did You Dream?” 
Karabo Lediga

Son olarak MobiFest’de yer alan yapımların başlıklarına da kısaca göz atalım:

Güney Afrika seçkisi

A Neighbourhood’s First Bicycle Hub (Mzikhona Mgedle) – A School Debating Club Highlights Women in Activism (Rae Human) – Expanding Access to a Mosque Space for Women (Shameelah Khan) – A Land Occupation Provides Homes and Prompts Activism (Adriaan Madikisa) – A Community-led Food and Support Space Provides Covid Relief (Khanya Qongqo) – A Hair Salon Bridges Social Divides (Ian Mangenga) – Finding Community and Safe Space in a Nightclub (Thato Maluleke) – A Historic and Inclusive Bar Offers Relief From Covid Isolation (Emma Tollman) – A Community Comes Together Under a Tree (Elelwani Netshifhire)

Türkiye seçkisi

A Market Provides Sanctuary from Racism and Xenophobia (Aslıhan Örün) – A New Model for Advancing Food Justice (Mehmet Ercan) – My Home, Not Your Gold (Nesime Karateke) – A Park Serves as a Base for Resisting Evictions (Yasin Serindere) – A Fair-​​trade Textile Workshop to Upskill and Empower Women (Yağmur Koçak) – Bringing Young People Back to a Shrinking Village (Sevde Tunç) – A Hub for Academics and Others Exposing Urban Injustice (Ulaş Bayraktar) – A Grocery Store with a Difference (Ekin Çuhadar) – A Teaching and Gathering Space for Kurdish Residents (Semiha Yıldız) – A Tobacco Warehouse that Became an Arts Hub (Mert Kaya)

Yazı: Biçem Kaya
Giriş fotoğrafı: Tahir Akkurt / Postane Duvar, Eser: Ekin Kano