Yürekli, dirençli, azimli: Seçkin - Ödünsüz Bir Yaşam üzerine

Gabriel García Márquez, Paul Auster, Patricia Highsmith, Jack London gibi nice yazarın romanlarını Türkçeye kazandıran isimlerden Seçkin Selvi; çevirmenliğinin yanı sıra eleştirmen, yazar, gazeteci, tasarımcı ve eğitmen kimlikleriyle de tanınmakta. Zeynep Miraç’ın kaleminden, Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan Seçkin – Ödünsüz Bir Yaşam; üretmekte direnen, teslim olmayan, yakın tarihin karanlık günlerinden nasibini fazlasıyla alsa da yaşam sevincini ve mizah duygusunu hiç kaybetmeyen bu figüre yakından bakıyor.

Ne hakkında? 

Çevirmen Seçkin Selvi’nin hayranlık uyandıran yaşam hikâyesinin Zeynep Miraç tarafından kaleme alınan biyografisi Seçkin – Ödünsüz Bir Yaşam, Seçkin Selvi’nin dünya görüşünü ve mücadelesini Türkiye’nin içinden geçtiği politik iklimle paralel olarak barındırıyor. Kitapta hem Seçkin Selvi’nin hayatı hem de Türkiye’nin iniş çıkışları son derece yalın ve sahici bir şekilde anlatılmış. 

Zaman dilimi ve mekân 

1939 – 2022, Türkiye.

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

Öncelikle Seçkin Selvi’yi bilmek, tanımak, sonra mücadele eden en az bir kadın tanımış olmak lazım. Çevirmen, tiyatro eleştirmeni Seçkin Selvi’nin hepimiz gibi nasıl onlarca kere tökezlediğiyle empati kurabilmek için bu önemli. Kitabı ilginç ve merak edilir kılan da zaten gizli kalmış bir entelektüelin “ifşa edilmiş” olması. Bir de tabii Türkiye’nin politik iklimine aşinalık; 12 Mart, 27 Mayıs gibi tarihlerin kişiye özel takvimler olmadığının farkında olmak önemli. 

Kitaba dair en çok neyi sevdin? 

Daktilosuyla gezen bir kadının gerekirse cezaevinde gerekirse de Marmara Adası’nda çocuklarıyla denize girerken Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık kitabını çevirmesi ihtimalini ve çevirdiği bu kitaptan “Evime en çok ekmek getiren erkek” diye bahsetme mizahını sevdim.

Öte yandan Seçkin Selvi’nin acı dolu yaşamını “kabullenişini”; kelimelerle hayatını kazanan biri olarak evlat acısını ömrümde duyduğum en iyi şekilde ifade edişini sevdim: “Dünyanın bütün dillerinde yakınlarını kaybetmiş insanlar için sıfatlar vardır: dul, yetim öksüz… Ama hiçbir dilde çocuğu ölen insanların sıfatı yoktur. Ben o ‘olmayan sıfatı’ iki kez edindim.”

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Kitap bir yaşam öyküsünü bize hem yaşayanın hem de tanıkların gözünden anlatıyor. Son derece sade bir anlatım ve akıcı. Fakat paralel olarak Türkiye’nin içinden geçtiği politik durumu da anlattığı için okuyucuyu bu politik iklim süründürüyor. Neyse ki Seçkin’in hikâyesi, okuyucuyu her seferinde küllerinden yeniden doğuruyor.

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Kitapta öyle bir defalarca yeniden doğma hikâyesi anlatılıyor ve bu hikâye o kadar sıradan ve normalleştirilerek aktarılıyor ki insan ya dertlerinden utanıyor ya da dertleriyle barışıyor.

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Seçkin Selvi, Can Yücel, Yüzyıllık Yalnızlık kelimeleri bu kitabı okuyan herkese Google’ı en az bir kere açtırır. (Üçünü bir arada Google’layalım.)

Bu kitabı seven şunları da sever 

Nehir söyleşileri, biyografileri, insanların hikâyelerindeki detayları ve bu kitabı seven biri, Asu Maro tarafından kaleme alınan 68’li ve Gazeteci – Tuğrul Eryılmaz söyleşisini ve Murat Çelikkan tarafından kaleme alınan, Deniz Türkali’nin hayatını ve dostluklarını anlatan Daha Dans Edicem isimli kitabı mutlaka okumalı.

Formu dolduran: Olcay Özer