Serkan Altunorak ve Çağ Çalışkur ile Dalgakıran üzerine

Craft Tiyatro’nun yeni oyunu Dalgakıran, insanı usul usul çarpıyor. Tek kişilik performansıyla Serkan Altunorak sahnede, Simon Stephens tarafından kaleme alınmış metni rejisiyle sahneye taşıyan ise Çağ Çalışkur.

5 Mart’ta Yapı Kredi bomontiada Craft Tiyatro sahnesinde prömiyer yapan Dalgakıran’ın hem hazırlık sürecini hem de oyuncu olarak deneyimlerini konuşmak üzere Serkan Altunorak ile sohbete oturduk. Ayrıca Çağ Çalışkur’dan da yönetmen görüşü aldık. 

Serkan Altunorak yanıtlıyor:

“Çok öğretici, bir aktör olarak beni çok geliştiren, zorlayan, zaman zaman kaybolduğum, bunaldığım ama içinden hiç çıkmak istemediğim bir süreç oldu.”

dalgakıran serkan altunorak

Simon Stephens’ın bu sade ama vurucu metnini sahneye taşıma süreci nasıl gelişti? Seçim aşaması nasıl gerçekleşti?

Oyundan haberim olduğunda yine Craft Tiyatro’da Killology’yi oynuyordum. Broadway’de sahneleniyordu o sırada. Biz de Sea Wall’u (Dalgakıran) yapmaya karar verdik. İlk üç sayfasını ezberledim. Provaya başladığımız gün ilk kapanma gerçekleşti ve arkasından başlayan pandemi süreciyle her şey başlamadan sona erdi benim için. Bu yaz tiyatroda okuma yaparken ben Dalgakıran’ı da getirmiştim yanımda. 7-8 tane oyun okuduk, ben en son bunu okudum ve ayrıldık. Çağ (Çalışkur), daha sonra beni aradı ve oyunu yapmak istediğini söyledi. Mükemmel bir prova sürecinin ardından, yaklaşık 3 sene sonra nihayet oyunu oynamaya başlayabildim.

Dalgakıran, süresine kıyasla çok yoğun bir duygu uyandırıyor seyircide. Metin, oyuncu olarak prova sürecinde sizi nasıl bir yolculuğa çıkardı?

İlk okuduğum andan itibaren çok oynamak istedim sadece bunu hatırlıyorum ki bence bu en önemli motivasyon diye düşünüyorum. Daha sonra Çağ’ın da işin içine girmesiyle beraber, asistanlarımızla toplamda bir masa başında beş kişi bu oyunu çıkardık. Hep evde çalıştık. Provalarımız, bir masanın etrafında gerçekleşti. Hatırlama üzerine çalıştık, o yüzden metni ezberlemedim. Sadece defalarca metni okuyup provaya öyle geliyordum ve hatırladığım üzerinden ilerliyorduk. Çok öğretici, bir aktör olarak beni çok geliştiren, zorlayan, zaman zaman kaybolduğum, bunaldığım ama içinden hiç çıkmak istemediğim bir süreç oldu.

Dalgakıran’ın bir oyuncu olarak sizi heyecanlandıran taraflarından bahsetmeni rica etsek?

Dalgakıran, benim ilk tek kişilik oyunum. Her aşamasında var olmak beni çok mutlu etti.  Çağ’la beraber hep ortak karar aldık o yüzden böylesine özel bir yönetmenle çalışıyor olmak, çok yakın arkadaşım olmasının yanı sıra beraber üretmek ayrıca çok mutlu etti. Alex’in Serkan’da karşılık bulduğu çok şey vardı. Yaşadıklarının birebir aynı olması gerekmiyor elbette ama ben Alex’i çok iyi anladığımı düşünüyorum. O yüzden onu anlatmaya çalışmak bana güç veriyor.

Andrew Scott’ın oynadığı ve çevrimiçi de yayımlanan versiyonunu izleme şansınız olmuş muydu? 

Pandemide sanırım bir aylığına seyirciye açılmıştı oyun, evet izledim. Çok etkiliydi, Andrew Scott zaten bayıldığım bir aktördür. Böylesine derin ve etkili bir metni oynayabildiğim, kendime bu şansı yaratabildiğim için gerçekten çok ama çok mutluyum.

dalgakıran serkan altunorak

Sizin için Dalgakıran’ın en öne çıkan tarafı, sizde en çok uyandırdığı duygu nedir?

Boşluk. Hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde bu hissi çok kuvvetli hissetmişizdir. O boşluk içindeki duyguları yakalamak, bulmak, çıkarmaya çalışmak, o anları tekrar hatırlamak ve yüzleşmek benim için paha biçilmezdi.

Son zamanlara sahnede etkili monologları ve tek kişilik performansları sıkça izler olduk. Sizce bu tercihin sebepleri neler?

Pandemi diyeceğim ama az önce de söylediğim gibi ben bu oyunu pandemiden önce yapmak istiyordum. Şu anda seyircinin maskeli oyun izlediğini düşünecek olursak, sürelerin biraz daha kısa olması iki taraf için de rahatlatıcı ve kolay oluyor diye düşünüyorum. 

Oyun, henüz İstanbul yolculuğuna yeni başladı ama başka şehirlerde oynamak da planlar arasında var mı?

Dalgakıran yapı itibariyle turneye çok müsait bir oyun. Ben şimdiye kadar hiç turne yapmadım ve bu fikre yine bu oyun özelinde çok sıcak bakıyorum ve istiyorum da.

Yönetmen görüşü: Çağ Çalışkur yanıtlıyor

“Metin dokuz sayfa ama içini kaz kazabildiğin kadar.”

dalgakıran serkan altunorak

Böyle vurucu metinlerle çalışmayı sevdiğinizi biliyoruz. Peki Dalgakıran, yönetmen olarak sizin için ne ifade ediyor?

Dalgakıran, bir yönetmen için, özellikle de oyuncu odaklı çalışmayı seven bir yönetmen için az bulunur bir oyun. Metin dokuz sayfa ama içini kaz kazabildiğin kadar. Ayrıca çok büyük incelikle, çok spesifik bir hissi anlatıyor. Okuduğunda görebiliyorsun ama hayata geçirirken onu var edip edemeyeceğin bir muamma. Çalışması acayip zevkliydi.

Rejiyi yaparken özellikle gözettiğiniz, kaçındığınız veya öne çıkarmayı istediğiniz şeyler neler oldu?

Alex’in ağzından dinliyoruz hikâyeyi ama üç karakter daha var sahnede. Onları teker teker düşünüp, kararlar verip, elimizden geldiğince tanımaya çalıştık. Provalarımız karakter ve Serkan arasındaki benzerlikler ve farklıları anlamak üzerineydi. Olmayanları yarattık, olanları görünür kıldık. Serkan’ın oyuncu olarak aslında çok iyi yapabilir olduğu ama bugüne kadar yaptığını görmediğim bir sürü harika şeye şahit oldum süreçte. Benim isteğim Alex’i o oturup kaldığı sandalyede farklı mekânlara taşımak. Rejiyi de bunun üzerine kurduk.

Röportaj: Hande Sönmez