“Space Dogs” ya da bir “anti-hayvan filmi” girişimi

Our mother should have
Just named you Laika
It’s for your own good
It’s for the neighborhood
The neighborhood

Annemiz seni Laika olarak isimlendirmeliydi
Senin iyiliğin için

Bu mahalle için
Mahalle için

Arcade Fire’ın “Neighborhood #2” şarkısında yer alan bu bölüm insanlıkla ilgili büyük bir açmazı, hastalıklı bir durumu gözler önüne seriyor. Yüceye ulaşmak uğruna feda edilebileceklerin maalesef bir sınırı yok. İşte bunlardan biri de Moskova sokaklarında yaşayan, Laika ismi verilmiş melez bir köpeğin hikâyesi. Sokaktan alıkoyularak uzaya gönderilen ilk canlı olan Laika’nın hikâyesi, Space Dogs adlı yeni bir belgesel filmle yeniden gündemde.

Laika’nın hikâyesini hatırlayalım

1957 yılının ekim ayında Sputnik 1, Dünya’nın ilk yapay uydusu olarak başarılı bir şekilde Sovyetler tarafından yörüngeye yerleştiriliyor. Tabii bu yıllarda Sovyetler’in ABD ile arasındaki rekabet, özellikle uzay arenasındaki çekişmeler tüm hızıyla devam ediyor. Kruşçev de başarılı Sputnik 1 görevinin ardından Ekim Devrimi’nin 40. yılına ithafen bir güç gösterisi olarak ikinci uzay aracının daha uzaya gönderilmesini istiyor. 1 aydan daha kısa sürede hazırlanan Sputnik 2’de (ABD’ye göz dağı vermek için) bu sefer bir canlının uzaya taşınması kararlaştırılıyor. Bu yıllarda hem ABD hem Sovyetler’in hayvanları yüksek irtifalı pek çok göreve gönderdiğini, en büyük hayalin de uzaya bir insanı gönderebilmek olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Sputnik 2 görevi için 12 sokak köpeği eğitim ve testlerden geçiriliyor. “Neden köpekler?” diye soruyor olabilirsiniz. Sebebi, köpeklerin  Rusya’nın zorlu kış koşullarında hayatta kalmayı başarabilen vücut yapısına sahip olmaları. Zamanla bu 12 köpekten 3’ü son aşamaya kalıyor ve uzay görevine çıkarılacak köpeğin Laika olmasında karar kılınıyor. Korkunçtur ki bu görevin daha en başında ekip tarafından Laika’nın yolculuğunun tek yönlü olacağı bilinmekte. Nitekim onu taşıyacak uzay aracı, Laika’yı sağ salim yeryüzüne indirecek donanıma sahip değil. Dünyadaki son gününde, ekipteki uzay tıbbı biriminden Dr. Vladimir Yazdovsky, Laika’yı evine çocukları ile oynayabilmesi için götürüyor. Son günü için bir tür “jest” yaptığına inanıyor. Ertesi gün, 3 Kasım 1957’de, Laika, uzayda geçirdiği birkaç saatin ardından ısı ve oksijen problemleri sebebiyle can çekişerek hayatını kaybediyor. 

Burada Laika’nın hayatı son buluyor ancak ABD, ve Rusya arasındaki amansız rekabetin sona erdiğini söylememiz mümkün değil. Tıpkı Laika gibi pek çok hayvanın bu uğurda can verdiği bilinen acı bir gerçek. Bunlardan bir diğeri 1961 yılında Ham adı verilen bir şempanze. ABD, Ham’i feda ederek uzaya ilk defa bir humanoid gönderirken, Sovyetler Birliği ise uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin’i Vostok uzay aracı ile güvenli bir şekilde dünyaya geri getirmeyi başarıyor. Bu da Sovyetler’i, uzay yarışında birinci sıraya yerleştiriyor.

Laika ölümünden sonraki yıllarda pek çok defa onurlandırılmaya çalışıldı. Adına anıt yapıldı, pullarda çizimi yer aldı, grafik romana konu oldu; başlangıçta andığımız şarkıya da… Ölümü trajikti ama bir yandan da hayvan hakları ve etiği konusunda çok önemli tartışmaları başlattı. 2020 yılı itibariyle hâlâ hayvanlar üzerinde etik dışı testler yapılmaya devam ediliyor. Ancak olumlu gelişmeler de var. Son dönemde yükselen antroposen çağı sorgulamaları, insan merkezli yaklaşımların ne denli yanlış olduğunun daha iyi fark edilmesini sağladı. Şimdi de insanı merkezinden çıkarmayı başarmış bir filmi konuşma zamanı.

“Bir zamanlar, Dünya’nın yörüngesinden çok uzaklarda ölü bir köpek, bir uzay kapsülünün içinde, boşlukta süzülmekteydi. Köpeğin adı Laika’ydı ve eskiden Moskova’da, sokaklarda yaşardı. Efsaneye göre Laika’nın ruhu Dünya’ya bir kuyruklu yıldız misali düştü ve o zamandan beri Moskova sokaklarında gezinmeye devam ediyor.”

Bu sözler Space Dogs filminden. Filmin yaratıcıları Elsa Kremser ve Levin Peter, film okulundan yeni mezun iki genç. İkisi için de bir ilk olan bu projeye başlıyorlar. Bu proje, sinema tarihi için de yenilikçi bir yaklaşıma sahip. Çünkü yapmak istedikleri bir “anti-hayvan filmi” çekmek. Hayvan odaklı anlatımlarda alışkın olduğumuz hikâye şekli, fabl türü ile örnekleyebileceğimiz gibi hayvanları insanlaştırma yolu ile olay dizgisi oluşturma. Bu hikâye anlatımı, filmler için de sonuna kadar geçerli. İnsanların “eğittiği” hayvanlar, insanların emirleri ile belirli hareketleri gerçekleştiriyorlar, bu şekilde de onları dinlediğimizi ve anladığımızı düşünüyoruz. Ancak Kremser ve Peter, Space Dogs filmi ile bu insan odaklı yaklaşımı yıkıyor. Anti-hayvan filminden kasıtları da bu. Kamerayı insan gözünün hizasından alıp sokak köpeklerinin göz hizasına yerleştiriyor; köpeklerin insanların yağdırdığı emirler olmadan kendilerini anlatmalarına olanak sağlamaya çabalayan bir yapıma imza atıyorlar.

Filmin yönetmenlerinden Elsa Kremser köpeklerle büyümüş ve bu yıllar ona farklı bir bakış kazandırmış. İkilinin ilk projeleri de böylelikle şekillenmeye başlamış. Filmin adı ve Laika’nın hikâyesi, iki yönetmenin filme farklı katmanlar ekleme arayışı sırasında eklenmiş. Filmi bir grup köpeğe adamanın son derece zorlu bir yol olduğunun farkında olan Kremser ve Peter’in yapımında insan izine rastladığımız anlar, yukarıda alıntıladığımız kısım gibi, filmi masallaştıran cümleleri duyduğumuz dış sesten ibaret. Burada Levin Peter’e kulak verelim: “Aleksey Serebryakov’un (Leviathan) sesini, yaşlı ve kırgın bir bilim insanının uzun yıllardır sakladığı sırları nihayet paylaştığı ânı imgelemek için kullandık. Bu deneylerde çalışmış insanların günlüklerini bulduk ve ihtiyacımız olan her şey bunların içinde vardı: Doğru ton ve yarattıkları mitoloji. Bu ‘uzay köpekleri’ hakkında daha çok şey buldukça bu deneylerin sadece hayvanları test etmekten, makinelerle onları ölçmekten ibaret olmadığını, bunun da ötesinde bir amacı olduğunu fark ettik. Onları bir tür popstara çeviriyorlardı! Laika aynı zamanda görünüşü sebebiyle seçilmişti. Tüm o siyah beyaz fotoğraflarda inanılmaz iyi çıkıyordu. Bu günlüklerde, fiziksel karakteristiklerinin yanı sıra köpeklerin kahramanca görünüp görünmediğine dair notlar da vardı.” 

İkilinin Sovyetler’in uzay görevi için sokaktan alıkoyduğu köpeklerin dokümantasyon görüntülerine ulaşma iznini almaları 3 yıllık çaba sonucunda kurulan güven ilişkileriyle mümkün olmuş. Space Dogs filminde bu arşiv görüntüleri de mevcut. 

Köpekleri takip ederek çekmek konusunda da bir hayli zorlanmışlar. Filmde kullanılan kamera açıları, izleyiciyi köpeklere mümkün olduğunca yakınlaştırabilmeyi amaçlıyor. Kremser ve Peter’a göre köpeklere yukarıdan baktığımızda aslında onları anlamaktan çok uzakta kalıyoruz. Ancak eğilip gözlerinin içine bakmayı başardığımızda farklı bir iletişim geliştirmeye başlıyoruz. Bu noktada Cineuropa tarafından gerçekleştirilen söyleşide Elsa Kremser’in söyledikleri de değerli: “Moskova’yı köpeklerle keşfetmeye başladığımızda, aslında onları hep kendi dünyamıza ilişik düşündüğümüzü fark ettik. Fakat biz onların perspektifine sahip değiliz. Onların dünya hakkında ne düşünüyor olabileceğini bulmak istedik… Sıklıkla bize köpeklerden birini eve götürmek ya da ‘sahiplenmek’ isteyip istemediğimiz soruldu. Ancak açıkçası böyle bir film çektikten sonra tasmalı bir köpek görmek çok zor olabiliyor. Her köpek farklıdır ama bu hayvanlar orada mutlular. Biz onların özgür olmaktan mutlu olduklarını hissedebiliyoruz.” 

Moskova sokaklarındaki köpeklerin yaşantısına tanıklık ettiğimiz film, bu hayvanların vahşi hayatlarını gözler önüne sermekten çekinmiyor. Nitekim filmdeki kedi sahnesi de bunu doğrulayan, son derece sarsıcı bir sahne. Etikten söz etmiştik, işte bu noktada bu filmin etiği de sorgulanması gereken bir başka konuyu masaya getiriyor. The Film Stage’e verdikleri röportajda Levin Peter kedi sahnesinin ekip için de her anlamda zorlu olduğunu belirtiyor ve yaptıkları filmin etik boyutları üzerine kapsamlı bir şekilde düşünmek için yeterli zamanları olmadığını dile getiriyor. “Fakat köpeği yaptığı şey yüzünden yargılamak doğru gelmemeye başladı” diyor Peter. Bu konu da insanların varlığının köpekler üzerindeki etkisini sorgulamaya başlamalarına vesile olmuş.

Hayvanları antroposentrik yaklaşımın tersine, insanlaştırmadan ele alan Space Dogs, aslında köpeklerin insanları anlatmasını amaçlayan bir yapım. Laika’nın trajik yaşantısı üzerinden insan eleştirisi sunuyor. Ağustos ayında Locarno Film Festivali’nde prömiyerini yapan Space Dogs uzun yıllar konuşulacak, tartışılacak filmler arasında yerini şimdiden almış durumda. Filme MUBI üzerinden ulaşabildiğinizi ekleyelim.

Yazı: Biçem Kaya