Teftiş: One Love Festival 14 @ Life Park // 13-14 Haziran 2015
Daha önce Mogwai, Happy Mondays, Bonobo, Manic Street Preachers, Beastie Boys, Moderat, Peter Gabriel gibi nice isimleri ağırlamış olan ”Türkiye’nin en uzun soluklu şehir festivali” One Love Festival, bu sene 13-14 Haziran arasında Life Park’taydı!
Yazı: Nazlı Dönmez
Festivalin ilk günü bizim için, 2004 yılından itibaren Türkiye’de reggae müziğe yepyeni bir alan yaratan, Nayah’ta verdiği konserleriyle sevdiğimiz Sattas ile başladı. Kendisinden beklenen coşkuyla, ezbere bildiğimiz bol enerjili şarkılarıyla, Love Sahnesi’nde, keyifli ve bol sallantılı bir konser dinledik. Grubun solisti Baran’ın Latin dansları geçmişi olduğunu öğrenmek yerinde duramayan bize ilham vermedi desek yalan olur!
Yine Love Sahnesi’nde, daha önce Maçka Küçükçiftlik Park’ta izleme fırsatı bulduğumuz Metronomy, son albümü Love Letters ‘ın hakkını verdi. Konser boyunca yumuşak, yüksek bir enerji hakimdi, şarkılar arasındaki pastel geçişler, toz toprağın yarattığı şoku hafifletse de, kalabalık biraz bunaltıcıydı. Biraz erken kaçtığımız Metronomy’den sonra, “Looking Too Closely”’yi yi mırıldanarak Union sahnesine yollandık. Fink ile enerji topladık, müziğin, sohbetin, biranın, festival ruhu denilen birleştirici gücün tadına vardık.
Sonrasında, bizim için günün beklenen adamı olan James Blake için tatlı bir telaşla Love Sahnesi’ne geri döndük. Blake, kendine has vokalleri ve elektronik müziğiyle harmanladığı vokalleriyle yine kendine has büyüleyici bir performansla sahnedeydi. İlk gün yorgunlarından kimi için tempo düştüyse bile, günün en tatmin edici ve ilgi çekici performansı Blake’e aitti.
İkinci gün Can Güngör’ün ekibiyle birlikte tarifi zor bir yoğunluğa bürünen etkileyici performansı, Ceylan Ertem’in Love Sahnesi’ndeki kalabalığı güneşin altında dans ettirmeyi başaran yüksek enerjisi ve gün içinde röportaj kaptığımız Jose Gonzalez’in dingin performanslarıyla güzel bir tempo ile başladı.
İkinci günün yıldızı ve festivalin en başarılı isimlerinden biri şüphesiz ki Tom Odell’di. Akıllara kimi zaman Jack Johnson’ı, kimi zaman Chet Faker’ı getiren, Cat Power, David Bowie, Tom Waits, Jeff Buckley ve niceleri gibi efsaneleşmiş, sesiyle dokunan, hisseden vokallerden ilham alan, birçok tınıyı harmanlayan bu esprili İngiliz’i dinlemek hakikaten mutluluk vericiydi. Seyirciyle yakaladığı iletişimi, herkesin bir arada ve mutlu olduğu ender anların enerjisini besledikçe, alınan keyif yükselmeye devam etti.
Başka bir beklenen isim de tabii ki Julian Casablancas + The Voidz’di. Bunda The Strokes’un ününü ve yükselttiği çıtayı sebep göstermek yanlış olmaz. Union sahnesinde ufak çaplı bir izdihama sebep olan grubu, arkalardan izlemenin daha akıllıca olduğuna karar vererek, kalabalıktan ve sahneden yayılan coşkuyu ikinci günün tatlı rehavetiyle karşıladık. Asla hayalkırıklığına uğratmayan Julian Casablancas+The Voidz tekrar gelse, tekrar gideriz!
Festivalin incisi, her iki günün ilerleyen saatleri itibariyle yıldızı parlayan Into the Woods sahnesiydi. İlk gece Dayko&Jamiryo ve sonrasında Hot Chip’i ekme şımarıklığı yapmamıza sebebiyet veren Ahmet Şendil, ikinci gece ise Slow Hands’le festivalcilere pop-up bir Suma Beach deneyimi sundu Into the Woods. Akıllıca ağaçların altında ve bir tekila barın yanına konuşlanmış olan sahnede, ikinci gece kalabalık gözle görülür bir şekilde arttı ve dupstep’ten deep house’a kadar varyasyon gösteren beat’leriyle 02:00 sularına kadar dans ettirmeye devam etti.
Son bir bakış olarak, One Love Festival’e bu sene mini bir İngiliz çıkarması olduğunu söylersek yanlış olmaz. Performansların yanı sıra, Radyo Eksen stantları, kermesleri, yarışmaları ve türevleriyle çok yönlü bir deneyim yaşatılmaya çalışmış misafirlere. Ulaşım engeli ve konuya bağlı organizasyon eksikliği kimseyi pek yıldırmış gibi durmuyordu. Rahat, sakin bir hava hakimdi festivalcilere çoğunlukla. Kimi yemek stantlarının önünde beklenen bir saati bulan kuyrukların ve line-up’ın azizliğine uğrayıp koşturmaların arasında bir yerlerde not tutabilecek vakit bile bulduğumuzu göz önünde bulundurursak!