Mağdurlar, suçlular ve korkunç duygular: Terörizm

Yazı: Tuana Özcan - Fotoğraf: Salih Üstündağ

Bahçe Galata’nın sahneye koyduğu üçüncü oyun olan Terörizm, Presnyakov Kardeşler’in en sevilen metinlerinden biri. Prömiyerini 27. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 15 -16 Kasım’da CKM’de yapan Terörizm’in yönetmenliğini Saim Güveloğlu üstleniyor. Oyuncu kadrosunda Bilgesu Akın, Defne Koldaş, Derya Şahan, Fatih Sevdi, Semih Ali Aksoy, Sezer Arıçay, Tansu Biçer, Tülin Özen, Tolga Güneş ve Zeynep Çötelioğlu var.

Konu nedir?

Bomba şüphesi yüzünden uçağını kaçıran yolcuların terör üzerine sohbeti ile açılan oyun, beş farklı sahne ile insanların birbirine yabancılaşmasını, hissizleşmesini ve vahşileşmesini anlatıyor. Şehir yaşamına odaklanırken, hepsi birbirinden bencil ve mutsuz insanların birbirine uyguladıkları şiddeti anlatan bir kara komedi.

İlk intiba?

İlk sahnede insanların soğukkanlılığına, ölüm ile olan ciddiyetsiz ilişkilerine şahit oluyoruz. Öğrenilmiş çaresizlik içinde olanlar, her an ölebileceklerinin farkındalar ama bunu garip bir şekilde dert etmiyorlar gibi. Devamında da içine girdiğimiz dünyanın kapkaranlık, tekinsiz bir yer olduğunun farkına varıp sarsılıyoruz. En masum görünen güç dinamiklerinin içinde olmanın bile (torun ile anneanne arasındaki kadar masum mesela) insanın içindeki korkunç duyguları canlandırmasını, mağdur ile suçlu kavramlarının birbirine girmesini izliyoruz.

En çok neyi sevdin?

Oyun boyunca kullanılan fotoğraf motifi çok hoşuma gitti. Karakterlerin elinde gezen bir telefonla çekilen selfieler, videolar, storyler sahnenin arkasına yansıyordu. Hikâyede eksik olan bir gözü tamamladığını ve çok iyi bir vurgu aracı olduğunu düşündüm. 

En az neyi sevdin?

Wellness kültürü üzerinden yapılan esprilerin çok uzadığını, tekrara kaçtığını hissettim. Bu konulardaki mizah, birden fazla karakter yerine tek bir karakter üzerinden yürütülseydi, daha dengeli olurdu diye düşünüyorum.

En çok hangi âna yükseldin? 

Tülin Özen’in karakterinin TEDX konuşması-vari boş motivasyon cümleleri kurduğu, enerjinin giderek yükseldiği ve sonrasında -bir noktada geleceğini hissettiğimiz- o büyük çöküşün yaşandığı andan çok keyif aldım. Ekrana yansıyan telefon çekimlerinin burada sıkı bir zamanlamayla değişim hâlinde olması, sahnenin enerjisine büyük katkıda bulunuyor diye düşündüm. Bu sahneden sonra oyunun içine tam girdiğimi hissettim. Tabii bir de anneanne ve arkadaşının sahnesinde hem esprilerin dozu hem olayların karmaşıklaşmasıyla heyecan çok arttı. Ben de epey bir yükseldim.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

Bembeyaz, dümdüz bir dünyada karakterler pembeler içindeydi. Setin, oyunun konusuyla oluşturduğu tezatlık aşikar tabii. Beyaz küplerden oluşan dekor, telefonla çekilen görüntülerin yansıması için yine küplerden oluşan bir ekranla desteklenmişti.

Kimler sever?

Kara komedi seven herkes sever aslında. Ofis arkadaşlarını sevmeyenler, influencerlara katlanamayanlar, meditasyon yapanlar ve yapamayanlar, Marilyn Monroe sevenler, “Happy Birthday, Mr. President”ı Tansu Biçer’den dinlemek isteyenler de oyundan keyif alacaktır.