Rızanın, haklılığın ve haksızlığın tanımı: Twee Zomers üzerine

Belçika yapımı mini dizi Twee Zomers / Two Summers, an itibarıyla Netflix kataloğunda. Paul Baeten Gronda ve Tom Lenaerts ikilisinin ellerinden çıkan yapımın oyuncu kadrosunda An Miller, Marieke Anthoni, Tom Vermeir, Lukas Bulteel, Herwig Ilegems, Bjarne Devolder gibi isimler yer alıyor.

Zaman dilimi ve mekân 

1992 ve 2022. Belçika ve Fransa.

Konu nedir?

Twee Zomers, yedi kişilik bir arkadaş grubunun bir adadaki tatil için 30 yıl sonra yeniden buluşup, yıllar önce beraber geçirdikleri “benzer” bir hafta sonunu hatırlamasını ve birbirine hatırlatmasını konu alıyor. Buluşmayı fişekleyen, Peter (Tom Vermeir) adlı karakterin uzun zaman önce yok ettiğini zannettiği bir videonun kendisine gönderilmesi ki bu video, diğer altı kişinin 1992’de hayatını kökten değiştirmiş bir sırrı ortaya çıkarıyor. 

Altı bölümlük mini dizide aynı karakterlerin 1992 ve 2022 yazlarında yaşadıkları, paralel bir kurguyla aktarılıyor. Bir yandan yıllar sonra yeniden buluşmalarının garipliğini ve samimiyetsizliğini izlerken, öte yandan da 30 sene önce yaşanan olayların gün yüzüne çıkışına ve sebep olduklarına tanıklık ediyoruz. İfşaların, şantajların, yalanların ve yüzleşmelerin damga vurduğu 2022 yazında saklı kalan sırlar bir bir ortaya dökülüyor. İki yaz arasındaki paralel kurguya, günümüzde geçen bir cinayet soruşturmasının eş zamanlı aktarımı da dâhil oluyor.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Twee Zomers’ta büyük sürprizler ve ters köşeler yok. Aksine tüm bölümler izleyeni rızaya, suçun tanımına ve mağduriyete dair düşünmeye itiyor. Hikâye başta bir grup arkadaşın seneler sonra yeniden bir araya gelmesi gibi görünse de olaylar ilerledikçe cinsel tacizin ve mağduriyetin farklı şekillerde tanımlanmasıyla, cezai ve ahlaki sorumlulukların değişkenliğiyle ilgili olduğu anlaşılıyor.

İlk intiba?  

Seri boyunca bir dizi suçun farklı hikâye anlatıcılarının gözünden aktarılmasını izliyoruz.  Herkesin kendi gözünden anlattığı aynı olay ve olayın ardından kurduğu 30 yıllık yaşam izleyicide tedirginlik yaratırken, kaçınılmaz bir soru da ortaya konuluyor: Herhangi bir olaya doğrudan dâhil olmamamız suçlu olmadığımız anlamına gelir mi?

En çok neyi sevdin?

Dizideki farklı olay ve kararlarda görünür kılınan kadın dayanışmasını ve yer yer görünür olan erkek “dayanışamamasını” izlemeyi sevdim.

En az neyi sevdin? 

Hikâyenin tümüne sirayet etmese de 1992 yazında yaşanan olayların kolay unutulur ve geçer olduğunu sanan ergenlik hâli ve o ergenlik hâlinin 50 yaşındaki erkeklerde dönüştüğü özgüveni izlemek zaman zaman rahatsız etti.

En çok hangi sahneye yükseldin?

Bir ya da birkaç sahne değil de dizinin açılışının farklı sahnelere hazırlığı beni yükseltti. Dizinin jeneriği her bölüm farklılaşıyor. Her defasında, o bölümün önemli bir karakterini öne çıkararak hazırlanmış. Jacques Brel’in “On n’oublie rien, on s’habitue” (Hiçbir şeyi unutmayız, sadece alışırız) sözlerinin eşlik ettiği jenerikler, öne çıkan karakterin neyi unutmayıp neye alıştığına değiniyor. İzleyiciye güzel bir hazırlık ve girizgâh sağlıyor.

Modunu nasıl etkiledi? 

Twee Zomers, izleyiciyi fazla yormayan ve hızla akan bir dizi aslında. Orta sağlamlıkta sinirlere sahip herkes izleyebilir. Rızanın, haklılığın ve haksızlığın farklı tanımlanışları üzerine düşündürdüğü için insanı zaman zaman sinirlendirebiliyor. Öfkeyi kontrol altında tutabilecek ve dizinin atmosferinin (deniz, ada ve getirdiği tüm güzellikler) rehavetine kapılmayacak bir modda izlenmesi önerilir.

Bunu seven şunları da sever 

Benzer etik ikilemlere işaret etmese de arkadaşlık kavramının geçmiş ve yaşanmışlıklar üzerinden sorgulandığı Les Petis Mouchoirs / Küçük Beyaz Yalanlar, bu hikâyeyi sevenlere güzel bir devam filmi olur.

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar

Herhangi bir olaya doğrudan dâhil olmamamız suçlu olmadığımız anlamına gelir mi? Rızanın olmadığı herhangi bir suç, zaman aşımına uğrar mı?

Formu dolduran: Olcay Özer