Unutma, unutturma: Veda Etmiyorum
Yazı: Korcan Derinsu
Booker ödüllü Vejetaryen’in yazarı Han Kang bu kez, Jeju Adası’nda durmayan kar eşliğinde; üç kadının bakışıyla faili meçhullerin ve sivil katliamlarının kol gezdiği, Güney Kore tarihinin en karanlık zamanlarını anlatıyor. Geçmişle bugün arasında mekik dokuyarak, jenerasyonlar boyunca saklanan sırları ortaya döküyor. April Yayınları etiketiye Türkçeleştirilen Veda Etmiyorum, “dostluğa övgünün, travmalara saygının ve unutmaya isyanın romanı”.
Ne hakkında? Hikâye ne?
Gyongha, arkadaşı Inson’dan Seul’de hastaneye kaldırıldığını söyleyen ve acilen kendisine yardım etmesini rica eden bir mesaj alır. İki kadın birbirlerini en son bir yıldan fazla bir süre önce Inseon’un yaşadığı Jeju Adası’nda görmüştür. Bir operasyon için uçakla Seul’e götürülen Inson, kuşunu geride bırakmak zorunda kalmıştır. Gyongha’dan ricası adaya gidip kuşun ölmesine mani olmasıdır. Gyongha, arkadaşının ricasını kırmaz, Jeju Adası’na ulaşır. Bu sırada büyük bir kar fırtınası adayı vurur. Gyongha adada geçirdiği süre zarfında Inson ve ailesinin geçmişine dair bir şeyler öğrenir. Öğrendikleri onu fazlasıyla şaşırtacaktır.
Zaman dilimi ve mekân
Hikâye Kore’nin güneyinde yer alan Jeju adasında hem günümüzde hem de 1948 yılında geçiyor.
Okumadan önce bilmemiz gerekenler
Babası da kendisi gibi romancı olan Han Kang, Seul’de yaşamakta ve yaratıcı yazarlık dersleri vermekte. 90’lı yılların ortalarından beri yazdığı romanlarla Güney Kore’de birçok ödül kazanmış ancak dünya çapında tanınması Vejetaryen romanıyla olmuş.
2007’de yazmasına rağmen, İngilizceye çevrilmesi için sekiz yıl bekleyen romanı Vejetaryen ile ilk kez sesini dünyada duyuran Han Kang, 2016 Uluslarası Man Booker Ödülü’nün de kazananı.
Veda Etmiyorum ile ününü pekiştiren yazar, bu romanıyla 2023 Prix Médicis ve Prix Femina’ya layık görüldü.
Han Kang’ın Yunanca Dersleri ve Sevgilinin Soğuk Eli kitapları da yine April Yayıncılık tarafından basılacak.
Kitaba dair en çok neyi sevdin?
Han Kang’ın tarihsel bir dehşete bakarken zamanı bulanıklaştırmasına, bunu yaparken kar yağışını bir motif olarak kullanmasına ve hafızaya dair bir şey anlatırken okuyucunun da kafasını karıştırmasına bayıldım. Rüyayla gerçek, anı ile dehşet öyle güzel iç içe geçiyorlar ki neredeyse 80 yıl önce yaşanmış bir şiddeti hâlâ hissedebiliyoruz. Çok etkileyici, çok sarsıcı kesinlikle.
En az neyi sevdin?
Sevmedim diyemem ama bazı romanların doğru mevsimde okunması gerektiğini düşünüyorum. Veda Etmiyorum bence kışın okunması gereken bir roman. Bunun sebebi sürekli kar yağıyor olması. Kar, geçmiş, şimdiki zaman ve rüya arasındaki geçişkenliği kolaylaştırması adına işlevsel olsa da temmuz sıcağında hiç ama hiç çekilmiyor!
Yazıma dair neler söyleyebilirsin?
Han Kang, anlattıklarını kısa cümlelerle, basit dille anlatmayı seven yazarlardan. Burada da bu üslubu devam ettiriyor ancak genel olarak geçmişle şimdiki zaman arasına bir belirsizlik bırakıyor. Bu da hâliyle biraz dikkat istiyor. Bu yüzden önceki romanları kadar kolay okunan bir roman değil. Takip etmek özellikle ikinci yarısında biraz emek istiyor.
Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi?
Veda Etmiyorum’u sürüklenerek okumak çok mümkün değil çünkü dediğim gibi zamanlar arası bir belirsizlikle baş başa okuyucu. İçindeki merak unsuruna rağmen dikkatli bir okuma istiyor. Bu yüzden ben de kendi ortalamama göre biraz daha yavaştım. Birkaç günde bitirebildim.
Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu?
1948’te Kore’nin Jeju adasında yaşanan bir ayaklanmanın nasıl sertçe bastırıldığını anlatıyor bize yazar. Burada anlatılan şiddet sahneleri gerçekten çok güçlü. Ne kadar okurken rahatsız olsam da yazarlık becerisine hayranlığımdan bu kısımları birkaç kez okudum.
Kitap, modunu nasıl etkiledi?
Ülke tarihini kişisel tarihle birleştiren metinler her zaman düşünmeye sevk ediyorlar. Daha önce hiç fikrimin olmadığı, acımasızca yok edilen binlerce insanın hikayesini okumak ister istemez canımı sıktı. Çünkü içten içe biliyorum ki dünyanın herhangi bir yerinde, bazısı hemen yanı başımızda bu ve benzeri şiddet olayları devam ediyor, birileri bir sebeple ölüme mahkum ediliyor. Neyse… Kış romanı olduğunu söylemiştim zaten değil mi?
Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu?
Hikayenin tarihsel gerçeğe dayandığını öğrenir öğrenmez hemen Jeju adasını ve Kore tarihini araştırdım. Biraz ön bilgiyle okumak iyi geldi doğrusu. Han Kang’ın önceki romanlarında da aynı şeyi yapmıştım. Diğer türlü taşlar yerine yine otururdu ama biraz daha zor olurdu belki.
Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?
Romanda anlatılan hikâye devlet eliyle yapılan sistematik bir eziyeti anlatıyor. Komünist oldukları için türlü eziyete uğrayan Jeju halkı ya öldürülüyor ya da adadan gönderiliyor. Bu açıdan romanın ismi de içeriğini çok iyi karşılıyor. Çünkü ne olursa olsun Jeju halkı veda etmiyor adaya, yıllar sonra da olsa gerçek bir şekilde ortaya çıkıyor, yapılan şiddet hatırlanıyor. İsimle ilgili bir başka bilgi de şu: Roman Fransızcaya “Impossibles Adieux” (İmkânsız Vedalar) olarak çevrilmiş, yazar Han Kang’ın favorisi de bu çeviri olmuş.
Bu kitabı seven şunları da sever
Ülke tarihinin derinliklerinde unutulmayı yüz tutmuş bir olayı tıpkı buradaki gibi ele aldıkları için yine Han Kang’dan Çocuk Geliyor romanı ve benzer bir mantıkla 1949 Nakba felaketinde yaşanan bir olayı anlatan Adania Shibli’nin Küçük Bir Ayrıntı romanı aklıma ilk gelenler. Ayrıca genel olarak Kore tarihine farklı bir bakış için Ahn Junghyo’nun Gümüş Aygır romanına da göz atılabilir.
Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?
Bireyin hikâyesi üzerinden tarihe bakan ve onunla yüzleşen romanlarla daha sık karşılaşır olurduk. Kişisel olanın aslında ne kadar politik de olduğunu görüyoruz böylece. Benzer metinler yazmaya devam edecek mi yoksa başka bir yola mı gidecek, bunu sorardım sanırım.