Wes Anderson’ın “The French Dispatch” öncesi oyuncularına izlettiği beş film

Wes Anderson 24 Temmuz’da vizyona girecek yeni filmi The French Dispatch’in çekimleri öncesi oyuncularına, izlemeleri için bir film listesi vermiş. Bill Murray, Owen Wilson, Tilda Swinton, Frances McDormand, Jeffrey Wright, Adrien Brody, Benicio Del Toro, Léa Seydoux, ve Timothée Chalamet gibi yıldız isimlerden oluşan kadronun izlemesi gereken filmler, 20. yüzyıl Fransız Yeni Dalgası’ndan seçilmiş. The French Dispatch filminin de 20. yüzyıl Fransa’sında geçeceğini düşünürsek yönetmenin bu isteği, oyuncularını filmin çekileceği döneme hazırlamak. 

Liste sadece filmlerle de sınırlı değil aslında. Anderson ile sıklıkla çalışmış, The French Dispatch’in de görüntü yönetmenliğini yapacak Robert Yeoman, listede filmlerin yanı sıra oyuncuların yararlanmaları için dönemin ruhunu taşıyan kitap ve dergi makalelerinin de olduğunu söylüyor. Fakat tabii ki listenin ağırlık taşıyan bölümü filmler.

Hazırlanan listede Fransız Yeni Dalgası’nın incisi beş film var: Jean Luc-Godard – My Life to Live (1962), Henri-George Clouzot – Quay of the Goldsmiths (1947) ve Diabolique (1955), Max Ophüls – Le Plaisir (1952) ve Yeni Dalga deyince akla gelen ilk film François Truffaut – The 400 Blows (1959). Anderson, özellikle The 400 Blows’un şu ana kadar çekilmiş en iyi filmlerden biri olduğu görüşünde: “Özellikle bu film, film çekmeyi düşünmemi sağlayan nedenlerden biridir.” Beş filmlik listeyi değerlendiren Yeoman da “Seçilen bu beş film hem tematik hem de stil olarak Fransız filmleri üzerine tüm duyguları verecek” yorumunda bulundu. 

Anderson ile birlikte üretmenin nasıl bir şey olduğuna da değinen Yeoman şunları söylüyor: “Wes ile çalışmak sadece set ortamında yaşanan bir şey değil, bir yaşam macerasına dahil olmak. İtalya’da bir teknede, Hindistan’da bir trende veya Fransa’da küçük bir şehirde olsun, deneyim tamamen kapsayıcıdır. Wes’in kendine özgü bir çalışma şekli var ve genellikle herkesi ‘kutunun dışında düşünebilmek’ için zorlar. Çoğu zaman neyi çekmek istediğini açıklar ve sonrasında ‘Bu gerçekten zor olacak’ diye düşünürüm ama bir şekilde onu çekeriz. Çekim sürecinin kendisi nadiren kolaydır, ancak onunla çalışırken herkesin özel bir şeyin parçası olduğunu hissettiğini düşünüyorum.” 

Yazı: Işıl Saykan