“Yargıya varmadan aktarıcı olmak”: Sami Öztürk’le “Dijital Flörtleşme” üzerine

BluTV’nin beş bölüm ve bir yılbaşı özel bölümü olarak yayımlanan belgesel serisi Pavyon, Ankara pavyonlarının karanlık ve aynı zamanda ışıl ışıl dünyasının kapısından kafamızı uzatmamıza olanak tanıyarak eleştirmen ve izleyenlerden haklı övgüler toplamıştı. Aynı yaratıcı ekibin imzasını taşıyan beş bölümlük belgesel serisi Dijital Flörtleşme ise dijital çağda takılma ve stalklama, sexting, ilk buluşma ve dating uygulamaları gibi konuları ele alma gayesiyle 21 Mayıs’ta BluTV’de gösterime başladı.  Ele aldıkları konularla merak uyandıran ve samimi formatlarıyla dikkat çeken bu iki yapımın yönetmeni Sami Öztürk’le sohbete oturduk. 

Röportaj: İlayda Tenim

Sami Öztürk

BBG (Biri Bizi Gözetliyor) yarışması enteresan bir kırılmaydı mesela. O dönemde okulda, iletişim fakültesinde derslerde saatlerce üzerine konuştuğumuzu hatırlıyorum.  Şimdi başka bir kırılma var. Çevremde olup biten, merakımı tetikleyen şeyleri eşelemeyi seviyorum.” 

Daha önce Hermana belgeseli ve Pavyon’da da birlikte çalıştığınız Enver Arcak’la harika işler yaratıyorsunuz. Kendisiyle nasıl bir araya geldiniz?

Teşekkürler. 2015’te butik prodüksiyon firmamı Kolaj Film’i kurdum. Reklam filmleri, video müzik klipleri ve belgeseller üzerine çalışmalar yaparken yollarımız Enver Arcak’la kesişti. Enver’le tanıştığımızda elinde Hermana belgeseli için yılların verdiği araştırma ile birikmiş bir sürü bilgi, belge ve sözlü tarih çalışması olduğundan bahsettiğinde inanılmaz heyecanlanmıştım ve bu işin kurgusunu yapabileceğimi hemen söylemiştim. Hermana bitti ve kendi uzun ve güzel yolunu çizdi. Enver’le bir şeyler daha yapalım dedik ve aklımdaki Pavyon fikrinden bahsettim. İlk bahsettiğim andan itibaren heyecanıma ortak oldu ve ortaya Pavyon çıktı. Sonrasında Dijital Flörtleşme için çalışmaya devam ettik. Beraber uyumlu ve güzel çalıştığımız bir ekip kurduk. 

Pavyon, 2 senelik bir araştırma ve okuma sonrası hayata geçirilmişti. Dijital Flörtleşme için de böyle bir hazırlık sürecinden bahsedebilir miyiz? 

Dijital Flörtleşme için 6-7 ay sıkı bir çalışma yaptık. Konuyu nasıl ele almalıyız üzerinden de çok düşündük, tartıştık. Kurmaca bir senaryo üzerinden de denemelerimiz oldu ama sonuç bizi tam anlamıyla tatmin etmedi. 

Dijital Flörtleşme Enver Arcak ile birlikte, Pavyon sonrası yapmayı düşündüğümüz birkaç projeden bir tanesiydi. Çekirdek ekibimize katılan Eda Aytekin ve Oğuz Uydu ile birlikte kendi deneyimlerimiz üzerinden ve çevremizdeki insanların yaşadığı deneyimler üzerinden defalarca geçtik. Mesela Tinder’ı ilk çıktığı dönemlerden itibaren kullanmış biri olarak geriye dönük taramalar da yaptım zihnimde. Sadece Tinder üzerinden de değil, ICQ, MIRC, Yonja, Siberalem de bunlara dahil. Hatta Ekşi Sözlük ve sözlük zirveleri de. Sonrasında kesinlikle değinilmesi gereken konular üzerinden başlıklar ortaya çıkarmaya çalıştık. Ve o başlıklar üzerinden sınırlarımızı belirleyip konuya yoğunlaşmaya çalıştık. Burada sınır diyorum ama o sınırlar aşılamaz değil tabii ki. Sadece anlatılmak istenen konuya hızlı kanalize olmak için çerçevenin belirlenmesi ile ilgili. 

Dijital Flörtleşme’de seksolog ve alanında uzman araştırmacıların yanı sıra toplumun farklı kesiminden sizin benim gibi insanların da deneyimlerine kulak veriyoruz. Bu kişileri seçerken belli bir kriteriniz var mıydı? Sosyal medya platformlarındaki varlıklarıyla birçoğumuzun yüzünü güldüren ve ‘Duygusal Halı Yıkama’ olarak tanıdığımız Taşkın ve Metin Yüksek’i de eklemek nasıl aklınıza geldi örneğin? 

Konuya ilgi duyan, heyecan duyan ve bununla ilgili söyleyecekleri olan herkes bizim ilgi alanımızda aslında. Tabii ki belirlemeye çalıştığımız çerçeve içerisinde konuları aynı potada eritmeye çalıştık. Bu noktada kişilerin ilk elden edindiği tecrübeleri önemsediğimiz gibi, uzmanların da kendi kişisel deneyimlerini ve uzman görüşlerini önemsedik. Metin ve Taşkın abiler benim uzun zamandır tanıdığım, dünyaya bakışlarına hayran olduğum nevi şahsına münhasır kişiler. Görüşürüz arada. Bizim yaptığımız çekimler öncesinde bir muhabbetimizde neden sosyal medyayı kullanmadıklarını sormuştum. O zaman kullanmıyorlardı. Sonra bir gazla Instagram hesabı açtılar. iyi ki de yaptılar. Onların gözünden, onların dünyayı kavrayışlarını, ekstra olarak da sanal âlemi ve buradaki flört biçimlerini kavrayışlarını çok merak ediyordum, bu noktada da projeye dahil etmek istedik. 

Dijital Flörtleşme
Dijital Flörtleşme

Pavyon sonrasında da karakterlerin ne kadar gerçek ne kadar kurmaca olduğu sıkça sorulmuştu sanırım, Dijital Flörtleşme için de yarı-kurmaca ibaresini kullanmak doğru mu?  

Biz hiçbir zaman “salt gerçekleri gerçek karakterler üzerinden anlatacağız” diye yola çıkmadık. Kişilerin/karakterlerin kendini var ettiği dünyada mutabık kaldığımız ortak konular üzerinden düşüncelerini, fikirlerini önemsedik. Turgut Uyar güzel söylemiş, “Aşkım da değişebilir gerçeklerim de” diye. Karakterlerin ya da konulardan yapılacak çıkarımların gerçek olup olmamasından ziyade ortaya çıkan sonuç üzerinden bizim elimizde kalan dünyayı yeniden yorumlamamızın daha önemli olduğunu düşünüyorum.  

Yayımlanan iki bölümde yalnızca heteronormatif ilişki örnekleri gördük, ilerleyen bölümlerde LGBTİ+ hikâyeler de dinleyecek miyiz?  

Hemen çat diye söyleyeyim, detay vermeyeyim. Evet, dinleyeceğiz. 

“Dijital panoptikonun parçası haline geldik; sürekli gözetliyoruz, sürekli gözetleniyoruz.” Dijital Flörtleşme’den aklımda kalan, çok hoşuma giden bir cümle. Böyle bir dünyada daha önce irdelenmemiş konuları belgesel formatında tartışmaya açmak da bol gözlem ve belki gözetleme gerektiriyor. Siz yaratım aşamasında nelerden besleniyorsunuz, odaklanacağınız konuları nasıl seçiyorsunuz?  

BBG (Biri Bizi Gözetliyor) yarışması enteresan bir kırılmaydı mesela. O dönemde okulda, iletişim fakültesinde derslerde saatlerce üzerine konuştuğumuzu hatırlıyorum.  Şimdi başka bir kırılma var. Çevremde olup biten, merakımı tetikleyen şeyleri eşelemeyi seviyorum. 

Pavyon
Pavyon

Bir röportajınızda pavyonlardan bahsederken “Belki de bazen bilmediğimiz şeyler bize karanlık görünüyordur” demişsiniz. Pavyon’un da Dijital Flörtleşme’nin de ateşleyicisi, bu bilmediğimiz şeylere yönelik saf bir merak duygusu gibi duruyor. Sizin için bu merakı gidermenin en iyi yöntemi belgesel formatı mı? Kendinizi yakın hissettiğiniz başka türler/formatlar var mı?  

“İlla belgesel formatı üzerinden bir anlatı oluşturmalıyım” diye yola çıkmadım aslında. Ama hafıza garip bir şey, ne kadar merak ederseniz edin herhangi bir şeyi, eğer kayıt altına almıyorsanız -bu kayıt illa bir görüntü kaydı ya da ses kaydı olmak zorunda değil, notlar da dahil- yok olup gitmeye mahkûm olabilir. İletişimdeki hocalarıma selam olsun, özellikle de Funda Şenol Cantek’e, sözlü tarihin önemiyle ilgili kafamı inanılmaz açmışlar. Sıradan insanların gündelik yaşamları üzerinden kendi kişisel tarihlerini ve tarihi okumanın önemini öğrencilik yıllarında dedem ile yaptığım bir sözlü tarih çalışmasıyla keşfettiğimi düşünüyorum. Eldeki imkânlar dahilinde merakın giderilmesinde belgesel formatında anlatı oluşturmak makûl ve kıymetli bir yöntem. Bu yöntem üzerinden anlatı oluştururken de iyi/kötü ya da doğru/yanlış üzerinden bir yargıya varmadan aktarıcı olmak konusunda hassasiyet gösteriyorum. Bu amaçla yola çıkarken formatlar da pek tabii değişebilir, ele alınan konu başka formatlarda anlatılabilir. 

Dijital Flörtleşme’nin yeni bölümleri perşembe günleri BluTV’de yayında.