Yaşadığımız “Hafıza Yangını”na karşı
Temmuz sonu itibariyle Türkiye’nin dört bir yanında çıkan ve hâlâ yer yer süren orman yangınlarının tekrar hatırlattıklarıyla aydınlanma çabalarımız sürerken, meselenin açtığı çeşitli sorulara yanıt almak için farklı kişilerle konuşmaya devam ediyoruz.
Gazeteci, yazar Elif Key, Nazlı Çakıroğlu ile birlikte bu süreçte, “elimizin altında bulunması için önce yakılan sonra ‘ağaçlandırılacak’ denilen ama üstüne otellerin dikildiği, işletmelerin yerleştiği bir liste” çıkarma işine girişti. Ardından onlara veri bilimi ve data görselleştirme alanında çalışan Mahir Yavuz da katıldı. Sosyal medya üzerinden yaygınlaştırdıkları çağrı neticesinde de yüzlerce insan bu listeye katkı sağladı.
Bu çalışmayla nasıl bir yol izleyeceklerini merak ederek onlara ulaştık ve sorduk: 2021 yazından öncesine bakacak olursak, kişisel olarak hangi hisler ve yaşanmışlıklar sizi “bu çukurun hepimizi yutmaması” adına böyle bir liste çıkarmaya yöneltti? Listenin dolaşıma sokulması veya sonraki süreç için kafanızda nasıl bir yol planı canlanıyor?
Elif, Nazlı ve Mahir yanıtlıyor:
“Hafıza kapasitemizin dolup dolup taştığı bir gündemin içinde aslında bir arada tutmaya çalıştığımız şey: ortak hafızamız. Toplum olarak bunca felaket yaşanırken siyaseti sorgulama, denetleme, hesap vermesini talep etme mekanizmalarımızın gittikçe zayıfladığını hep birlikte çok uzun yıllardır hissediyoruz.”
“Türkiye’nin başındaki dert hem iklim kriziyle gelen yangınlar hem de yaşadığımız ‘Hafıza Yangını’. Zira yangınlar başlıyor, bitiyor, sönüyor, başka yangınlar oluyor, onlar da sönüyor, biz o esnada oralarla beraber yanıp tutuşsak da, üzülsek de, sosyal medyadan yaptığımız paylaşımlar kadarız ve yine aynı cevapsız sorularla baş başa kalıyoruz. Bu liste fikri de, yani Türkiye’nin büyük Türkiye’den ziyade yeniden yeşil Türkiye olması isteğiyle ortaya çıktı. Elimizde tonla soru var. Zira çevre krizi ile mücadelelerin önünün kesildiği, kötü haberlerin art arda sıralandığı, onları okumaktan hissizleştiğimiz ve büyük resimde ne kadar ormanı turizm ve madenciliğe kaybettiğimizi bilmediğimiz bir ortamda, hem kendimiz hem de ilgilenen herkes için bir toplumsal bellek oluşturalım diyerek bu fikre sahip çıktık.”
“Instagram’dan yaptığımız çağrı da bu fikirle geldi. Bu post’u paylaşan o kadar çok insan oldu ki ikimize de yüzlerce mesaj geldi. Gelen isimleri, işletmeleri, otelleri, yazlık siteleri listeledik. Ancak bu devrin ruh haline uygun bir ‘linç’ listesinden ziyade ‘tercihler’ listesi olsun dedik. Biz de ve herkes acele tarafından bir liste görmek istesek de önümüzde yüzlerce başka soru var. Zira Türkiye’nin orman kanunu o kadar delinmiş, iktidarlar tarafından o kadar kendi politikalarına göre çekiştirip uzatılmış ki, o karanlık tarafta önümüzü görebilmek için şu anda alanlarında uzman olan isimlerle, çok kıymetli orman mühendisleriyle, avukatlarla, çevre dernekleriyle toplantılar yapıyoruz ve bize işbirliği için şahane destekler veriyorlar. Buna ihtiyacımız var, zira konu çok çetrefilli ve herkesin birbirinin aklına, bilgisine, çevresine de ihtiyacı var.”
“Zira Türkiye vatandaşı insanlar olarak aslında 2021 yazı ve öncesinde de, yaşadığımız coğrafyada, özellikle son 10 yıldır artan şekilde dünyanın en önemli sorunu olan iklim krizi ile ilgili birçoğumuz bu krizi kabul etmede, idrak etmede ve aksiyona geçmede ciddi bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bir yandan, iklim krizi ile mücadelede Türkiye olarak biz ne yapıyoruz diye sorgulamakta zorlandığımız bir ortamda, her hafta, hiçbir engelleme etkimiz olamadığını hissettiğimiz, HES’lere karşı, ormansızlaştırmaya karşı direnirken zulüm gören yerel halklarımızın mücadelesini izliyoruz. Bu çaresizlik ve hesap soramama, sesini duyuramama hislerini yıllardır yaşarken, beceriksizlikler, ihmaller ve belki de orman eko sistemlerini yeterince önemsememe sebebiyle de çok büyük bir eko sistemini kaybediyoruz. ‘Neden bu kaybı önleyemedik?’ derken belki bugüne kadar gerçekleşen kayıpların resmini çekebilirsek, gelecekte buralara daha iyi sahip çıkmanın sivil mekanizmalarını geliştirebilecek bir bilinci artırmaya bir nebze katkımız olabilir.”
“Biz, her cephede savaşmaya yetemeyeceğimizi bildiğimizden, şikayet eden tarafta değil de aksiyona geçen tarafta olmayı tercih ettik ve bir yerinden başladık. İki kişiydik, şu anda üç kişiyiz. Veri bilimi ve data görselleştirme konusunda yıllardır çalışan, bilinen Mahir Yavuz da bize katıldı. Çünkü gönlümüzün görüp bildiğini, gözümün de görmeye ihtiyacı var. Sayımızın çoğalacağını da biliyoruz.”
Fotoğraf: Seçkin Sağlam, Evrensel