Yeni yaşı şerefine: Jack White'ın çizgi hikayesi!

Geçtiğimiz sene plak satış rekorları kıran, dünya turnesi yapan ve kariyerini kısa aralıklarla ve farklı projeleriyle yayınladığı albümleriyle görkemli şekilde sürdüren Jack White, bugün 40. yaşını kutluyor. Babylon Dergi’de geçtiğimiz yıl yayınlanan ve Bant Mag. müzik editörü Cem Kayıran’ın hazırladığı, Furkan Birgün’ün  illüstrasyonlaştırdığı çizgi hikayesiyle Jack White’ın yeni yaşını kutluyoruz!

jw0

Jack White ya da gerçek adıyla Jack Anthony Gillis, 1975 yılında sonradan kariyerinin önemli merkezlerinden biri olacak Detroit’te dünyaya geldi. Polonya, Kanada ve iskoçya’da kökleri olan bir ailenin 10 çocuğundan en küçüğü olan Jack White, klasik müzik dinlenen bir evde altı yaşına geldiğinde davul çalmaya başladı.

jw1

Çocukluk arkadaşı Dominic Suchyta ile çatı katındaki odasında blues kayıtları dinleyip onların cover’larını kendi kendilerine kaydetmeye başladıklarındaysa henüz onlu yaşlarının ortalarına geliyordu. 14 yaşında da piyano çalmayı öğrenip, kendi şarkılarını yazmaya başladı.

jw2

15 yaşında bir döşemeci dükkanında çalışırken, davul çalan patron Brian Muldoon’la ilk gitar-davul ikilisi The Upholsterers’ı kurdu. Jack White, Muldoon’la çalabilmek için gitar öğrenmeye başladı.

jw3

Ağabeyleri ona country müzik konusunda ışık tutsa da Muldoon’la olan arkadaşlığı onu bir blues tutkunu haline getirmişti. The Go isimli garaj rock grubunda çalarken de blues’a olan sevgisi gitar çalışına fazlasıyla yansıyordu.

jw4

Jack White 1996’da evlendiği Meg White’la bir yıl sonra The White Stripes’ı kurdu. Davul çalmayı yeni öğrenmiş Meg White ve gitarı vücudunun bir organıymış gibi kullanabilen Jack White’ın bir araya gelmesiyle 2000’li yıllara damgasını vuracak bir grup meydana geldi.

jw5

The White Stripes’ı kurarken blues’a yeni bir perspektiften yaklaşmayı amaçladığını söyleyen Jack White, grubu için kırmızı ve siyahı renk kodları olarak seçti. Renkler ve konseptlere bağlı olarak çalışmayı çok seven White, blues severler tarafından kırmızı seçimi sebebiyle garip karşılandı.

jw6

Jack White, The White Stripes’la tüm dünyayı gezip ödüller toplarken boş durmadı ve bugünlerde epey hareketli olan plak şirketi Third Man Records’u da 2001 yılında Detroit’te kurdu.

jw7

The White Stripes, “Seven Nation Army”, “The Hardest Button to Button” ve “Blue Orchid” gibi hit şarkılar barındıran altı harika albümün ardından dağılsa da grup henüz macerasını sonlandırmadan Jack White iki yeni grup daha kurmuştu.

jw8

Şarkı yazarı Brendan Benson ve Detroit garaj rock sahnesinin tanınan isimlerinden Patrick Keeler ve Jack Lawrance’la birlikte The Raconteurs’u 2005’te hayata geçiren Jack White, her ne kadar bu grubun yalnızca bir üyesi gibi olmaya çalışsa da The Raconteurs’un lideri olarak anılmaktan kurtulamadı.

jw9

Grubun ilk albümü “Broken Boy Soldier” ve nispeten daha cilalı bir soundu olan “Consolers of the Lonely” büyük beğeni toplasa da grup altı yıldır yeni müzik yapmış değil.

jw10

Jack White’ı ağırlıklı olarak davulların başında gördüğümüz The Dead Weather ise, The Raconteurs’a nazaran biraz daha super grup anlayışıyla bir araya gelmiş bir ekip. The Dead Weather’da White’a The Kills’ten Alison Mosshart, QOTSA’dan Dean Fertita ve The Raconterus’taki basçısı Jack Lawrance eşlik ediyordu.

jw11

Ara sıra yeni albüm hazırlığında olduğu haberleriyle karşımıza çıkan, 2009 ve 2010’da arka arkaya iki albüm yayınlayan grup, geçtiğimiz günlerde yeni albüm müjdesini verdi.

jw12


2009 yılında radikal bir kararla Nashville’de Third Men Records’un ilk stüdyosunu kuran Jack White, burada çeşitli kayıt teknikleri denemek ve konserler düzenlemek gibiimkanlar yakalamış oldu. Örneğin geçtiğimiz yıl satın aldığı kayıt ve plak basım kulübesi Voice-O-Graph’ta Neil Young ve daha birçok müzisyenin yeni albümlerini yayınladı.

jw13

2012’de ilk solo albümü “Blunderbuss”u yayınlayan Jack White, Billboard listelerine bir numaradan giren “Love Interruption” single’ına da bu albümde yer verdi. Albümde Grammy öldüllü ses mühendisi Vince Powell’la çalışan White, kayıt sürecinde Tom Jones ve RZA gibi farklı isimlerle de çeşitli çalışmalar yaptı.

jw14

2014 yazının başlarında yayınlanan ikinci solo Jack White albümü “Lazaretto”, bir önceki Jack White albümünü kısa sürede gölgede bıraktı denebilir. Derin bir şekilde işlenmiş fikirler ve yepyeni bir renk kodu olan maviyle karşımıza çıkan Jack White, albümün promosyonu için de dört koldan çalışmaya devam etti.

jw15

“Lazaretto”, bir yılda en çok satılan plaklar arasında son yirmi yılın en yüksek rakamına sadece üç ayda ulaştı. Albümün ardından çeşitli konsept konserler veren Jack White, 33 şarkılık konser vererek kendi rekorunu da geliştirdi. Müzik otoriteleri, The White Stripes’ın “Elephant” albümünden bu yana Jack White’ın en üretken ve enerjik olduğu dönem olan “Lazaretto” dönemini büyük bir heyecanla takip ediyor.