Yerli sahneden 20 yaşına giren albümler

Köşeli bir yıl olması itibariyle 2020, hafıza tazelemek ve bundan yıllar önce yapılmış kimi üretimleri tekrar anımsamak ya da uzun zaman sonra tekrar dinlemek için ideal bir yıl. Biz hafızalarımızı tazelemeye 2000 yılından başlamaya karar verdik ve o yıl içerisinde Türkiye’de yayınlanmış yerli albümlerden farklı köşelere uzanan bir seçki yaptık. Psikedelik rock, pop, hip hop, elektronik gibi farklı alanlarda hâlâ etkileyiciliğini yitirmemiş albümlerden bazıları, 20 yıl sonra daha da anlamlı tınlayabiliyor. Ya da kimilerine geri döndüğümüzde, zamanda sıkışmış bir âna ışınlandığımız etkisi bünyede kendini gösteriyor. Candan Erçetin’in Elbette albümünün satış rekorları kırdığı 2000 senesi yerli müzik sınıfından Bant Mag. ekibinin seçtiği 15 albüme buyurabilirsiniz… Bazı albümlere dair yaratıcılarından ve tanıklarından aldığımız yorumlar da mevcut.

Hazırlayanlar: Cem Kayıran, Deniz Bankal,
Ekin Sanaç, J. Hakan Dedeoğlu

AYLİN ASLIM – Gelgit (Power Records)

Arkaplan
Aylin Aslım, Teoman’ın vokalistliğini yapmakta ve Super Sonic isimli cover grubuyla Üst Kemancı’da sahne almaktaydı. Artık kendi şarkı evrenini yaratmanın zamanı gelmişti. Yabancı popüler müziğin kalbi elektronik devriminde atmaktaydı. Aylin Aslım’ın ilk albümüne de bu sevda şeklini verdi.

Zamana kafa tutuş
Bu albüme çıktığı zaman kavuşabilen Björk-severler nasıl bir cevherle karşı karşıya olduklarının etkisini uzun süre üzerlerinden atamadılar. House, trip-hop, electronica ve drum’n’bass tınılarından beslenen dinamik prodüksiyonlar ve insanın hemencecik yol arkadaşı haline gelen dokunaklı vokallerle tek bir şarkıda bile boş yapmayan bir albümdü Gelgit ve açık kulaklar için mükemmel bir zamanlamayla gelmişti. Ancak Türkiye piyasası elbette bu adıma hazır değildi. O nedenle hep kıymeti bilinemedi gibi hissettirdi.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Döneminin eğilim ve duygulanımlarını nefis bir şekilde içinde barındıran Gelgit bugün açınca “Ne kadar iyi albümmüş bu ya!” dedirtiyor. “Senin Gibi” ve “4 Gün 4 Gece” parçaları özellikle dikkat çekti ama biz “Keşke”yi de çok seviyoruz.

ERKAN OĞUR & İSMAİL H. DEMİRCİOĞLU – Anadolu Beşik (Kalan Müzik)

Arkaplan
Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun tanışıklığı 80’lerin başında İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’ndaki öğrencilik yıllarına dayanıyor. Anadolu Beşik 1998 yılı itibariyle birlikte üretmeye başlayan ikilinin ikinci albümü olma özelliğini taşıyor. Memlekette kaliteli müziğin daimi adreslerinden Kalan tarafından yayınlanmıştı.

Zamana kafa tutuş
Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun Anadolu’nun deyişlerini ve türkülerini yeniden ele alışlarındaki zenginliği ve yarattıkları o derin hüznü başka yerde bulmak pek mümkün değil. Demircioğlu’nun peslerinin Oğur’un tenor vokaliyle birbirine kenetlendiği kusursuz icranın ruhuyla “Bülbülüm Altın Kafeste” ve “Zahit Bizi Tan Eyleme” ve “Barış Güvercini” albümün vazgeçilmezlerinden.   

Şimdi nasıl tınlıyor?
Sükûnet ve doygunlukla geçmişi geleceğe taşıyan Anadolu Beşik, bundan bir 20 yıl sonra da büyüsünden hiçbir şey yitirmemiş olacak. İleriye bırakılmış bu kıymetli belgeyi açın bakın, ilk günkü yürek dağlama ve ağlatma etkisinden hiçbir şey yitirmediğini göreceksiniz.

HANDE YENER – Senden İbaret (DMC)

Arkaplan
2000 yılında yaptığı çıkışına haklı bir karşılık bulan popçuların başında Sezen Aksu vokalistleri okulundan Hande Yener geliyor. Senden İbaret, Hande Yener’in ilk albümüydü ve onun süperstar basamaklarını tırmanma yolculuğuna beklenmedik bir hız verdi. Bu arada DMC’nin Senden İbaret’i yayınlamasıyla tarihinde ilk kez kadın bir vokalist tanıttığına dair ilginç olmayan triviayı da buraya ekleyelim.

Zamana kafa tutuş
Ercan Saatçi’nin yapımcısı olduğu albümde yer alan şarkıların neredeyse tamamında Altan Çetin’in imzası var. Albüm, Türkçe popüler müziğin 2000’lerde ihtiyaç duyabileceği her tür unsurdan birer kupleye yer vermesiyle sımsıkı bir şekilde kucaklandı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
“Yalanın Batsın”, “Bunun Adı Ayrılık”, “Yoksa Mani”, “Haykırdım Seni”… Hande Yener’in çıkış albümünün hitleri hâlâ pek çok partide hep bir ağızdan söylenen dakikalar yaratıyor. İlerleyen yıllarda yaptığı bu iddialı çıkışın da hakkını sonuna kadar verdi Hande Yener. Ama bir de 1990’lardan İzel-Çelik-Ercan klasiği “Bitmesin Bu Rüya”nın yorumu yer aldı bu albümde. Galiba şarkıya 2000’ler ayarı verilmeye çalışılmıştı. Pek de olmamıştı sanki…

MOE JOE – Chicago Istanbul Mainline (Ada Müzik)

Moe Joe grubunun kurucularından Sarp Keskiner, bizimle albümün yaratım sürecini ve ilerleyen günlerdeki yolculuğunu paylaştı.

Sarp Keskiner: “Kayıtlarına 1998 yılında başladığımız, tamamı bize ait parçaları içeren albümü 1999 yılında tamamladık. 1998 döneminde, farklı mekânlarda haftada beş gece çalıyorduk ve her gecenin sonunda elimize geçen tutarın bir kısmını itinayla kenara ayırıyorduk ki son derece maliyetli bir sürecin sonucunda, üç kere mastering yaptıktan sonra, yıllar boyunca keyifle dinlenecek bir işe imza attığımıza ikna olduk. Miks sürecinde Stüdyo 18 korkunç bir yangın atlattı ve ofis kısmı hariç, her şey kül oldu. Neyse ki master kayıtlar ofisteydi fakat yangından önceki hafta kaydettiğimiz, bonus track olarak yer vermeyi planladığımız, aramızda ‘lanetli parça’ olarak anılan ‘Roadrunner Blues’, namına yaraşır şekilde tarihe karıştı. O parçayı bir daha çalmadık. Onun dışında ‘Sunlight’, ‘Roosters and Pigeons’, ‘I Believe’ ve ‘Sundown’ stüdyoda, o anda ortaya çıktı. Sözleri de orada yazdım. Her birini iki kez çaldık ve beğendiğimiz versiyonu seçip bir iki overdub ekledik. Bu bağlamda, parçaların çok büyük ölçüde canlı kaydedildiğini söylemek isterim; zira düzenli program yapan bir grup olarak zaten istim üzerindeydik. Albüme hazırlık sürecinde Alvin Youngblood Hart, Guitar Shorty, Eddie Kirkland, Nappy Brown, Lucky Peterson, Nathan Willams & Zydeco Cha Cha’s gibi blues efsaneleriyle sahneyi paylaştık; sonrasında sahnemize tanık veya konuk olan Philadelphia Jerry Ricks, Mick Jagger, Adam Rudolph, Yusef Lateef, Pharoah Sanders, Randy Weston, Jan Mittendorp, Mike Greene, Rick Van Krugal, George Benson ve John Scofield gibi efsanevi isimlerin takdirini kazandık. 2019’da 25. yaşımızı kutladık; ayda birkaç konserle yolumuza devam ediyoruz.”   

Arkaplan
Türkiye’nin bilinen tek Chicago blues grubu Moe Joe’nun ilk ve tek albümü. 1994’te kurulan ve çeyrek asırı devirene kadar sayısız performans ve festivale imzasını atan grubun Chicago’dan İstanbul’a kadar Mississippi Delta’sı üzerinden hat çektiği müstesna albümünün bu topraklarda hâlâ bir misli menendi yok.

Zamana kafa tutuş
Mick Jagger’ı hayrete düşüren, George Benson, Adam Rudolph ve John Scofield gibi efsanelerin favorilediği bu grup, Chicago Istanbul Mainline albümüyle zamanı diledikleri gibi bükebildiklerini dinleyiciye ispatlamıştı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Anavatanında dahi unutulmaya yüz tutmuş geleneksel blues formları üzerinden İstanbul’da soluklanan hikâyeler anlatan albümün “Sunlight”, “I Believe” ve “Born in İzmir” gibi ortam gazlayan parçalarıyla yayımlandığı 2000 senesinin alakası olmadığı gibi bugün de zamanı bükerek “remaster” edilmiş hissini koruduğunu söyleyebiliriz.

N-CLOSER – Colors Of Julia (Zihni Müzik)

Müzik programlama yazılımları üzerinde gerçek zamanlı efekt vermenin mümkün olmadığı o günlerde bu albümü kaydetme süreçlerini N-Closer’dan Savaş Anıl Kılıç bize anlattı.

Savaş Anıl Kılıç: “Albüme başladığımızda 20-21 yaşlarındaydık. Farklı alt türler dinlememize rağmen ikimiz de heavy-metal/rock kökenliydik ve son yıllarda elektronik müziğe merak salmıştık. Bir seneye yakın, sadece müzik dinledik. Bir yanda trip-hop/endüstriyel albümler ve Warp Records’dan çıkan her şey, diğer yanda ise death-metal, hardcore/punk… İlk notaya 1997 sonlarına doğru vurmuş olabiliriz. Benim 12 yaşından beri kullandığım Protracker adlı tracker tipi müzik programlama yazılımı üzerinde parçaları oluşturmaya başladık. 32 MB RAM hafızası olan bir Pentium bilgisayarım vardı. Düzenlemelerin çoğunu orada yapıyorduk, efekt vermemiz gerektiği zaman sesleri Onur’un bilgisayarına taşıyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam Wavelab veya benzeri bir yazılım kullanıyorduk bunun için. Delay efekti vermek video rendering gibiydi o zamanlar. Efekti uygulayıp 3-4 dakika sonucu bekliyorduk. Olmadıysa bir daha… Gerçek zamanlı efekt vermek mümkün değildi. Son zamanlarda parçaların dosya boyutları büyüdüğü için bilgisayarın hafızasını 48 MB’a çıkardık. Albüm 1999 başlarında bitmişti ve yayınlamaya hazırlanırken Ağustos depremi oldu, bu sebeple 2000 yılında yayınlayabildik. Geçtiğimiz günlerde ‘Uzun yıllar sonra bir araya gelip bir şeyler mi yapsak?’ dediğimizde ‘Aman bir felaket olmasın!’ şakası yapmıştık ki, Corona günlerini yaşamaya başladık…”

Arkaplan
1990’ların sonuna geldiğimizde bütün popüler müzik türleri üzerinde etkilerini hisseder olduğumuz trip-hop’un İstanbul’dan çıkan en katıksız temsilcilerinden biri olan N-Closer, Anıl Savaş Kılıç ve Onur Mercan’dan oluşuyordu. 1997’de adını koydukları projeye yapımcı perspektifi ve vokalleriyle Gökalp Ergen’in (The Climb / Pentagram) dahil olmasıyla renk değiştiren Colors of Julia, Türkiye elektronik müzik külliyatında toz kondurulamayan yerini alıyordu.

Zamana kafa tutuş
Rock vs. electronica kıyaslarının tavan gördüğü 2000 senesinde NIN ve Aphex Twin harmanı bir tat veren bu güzide albüm, her iki tarafın da cenahlarını kendine çeken az sayıda çalışmadan biri oldu. Ancak Colors of Julia sonrasında ne yazık ki N-Closer hızla dağılarak başka projelere karışacak, ardında kendilerini hatırlamak için küçük ama sadık bir dinleyici kitlesi bırakacaktı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Aradan geçen 20 senenin sonunda elektronica’nın doygunluğuna erişerek köşesine çekilmesi nedeniyle, albümün de dinleyicisiyle birlikte yaş aldığını söyleyebiliriz. Ancak “Bored”, “Skinny” ve “Awake” gibi sağlam numaralarıyla arşivcilerin gönlünde hâlâ özel yerini koruduğuna da eminiz.

NEFRET – Meclis-i Ala İstanbul (Hammer Müzik) 

Geçtiğimiz günlerde Ezhel biyografisi Kazıdım Tırnaklarla’yı yayımlayan Barış Akpolat’a Meclis-i Ala İstanbul albümünün o günler ve bugünler için neler ifade ettiğini sorduk.

Barış Akpolat: “Her coğrafyanın kendi müzik türünü tanımlayan bazı albümleri vardır. Yaşadığı coğrafyanın ruhunu, sözleri ve beatlerinde taşıyan, sonraki nesillere yol açan albümlerinden biridir Meclis-i Ala İstanbul. Ceza’nın hızını, Dr. Fuchs’un flow’larını kitlelere duyuran bu albümü 20. yılında tekrar dinleyip sözlerine odaklanmak, grubun açtığı yolun üstünde tekrar yürümek gibi. Televizyonlarda magazinel sansasyonların pompalanmasından, dünyadaki eşitsizliklere kadar söyleyecek sözü olan Ceza ve Dr. Fuchs, bir yandan da İstanbul’un hikâyesini anlatıyordu dinleyenlere. Lirikal derinliği kadar, rap tekniği bakımından da Türkiye’de sınırları zorlayan ilk çalışmalardan biriydi Meclis-i Ala İstanbul. ‘Hip Hop Bir Bomba’ şarkısını dinlediğim ilk günü dün gibi hatırlıyorum da aklım çıkmıştı… Pek çok genç rap’çiye ilham kaynağı olan Meclis-i Ala İstanbul, bu yönleriyle Türkçe rap’in önemli kilometre taşlarından biri yakıştırmasını hak ediyor. Ayrıca albümün Hammer Müzik gibi memleketin metal müziğe odaklanmış plak şirketlerinden biri tarafından yayınlanması da bu topraklarda hala alt kültür olarak görülen türlerin birbiriyle omuz omuza hareket etmesinin önemini gösteriyor.” 

Arkaplan
2010’larda iyice şahlanacak Türkçe rap sahnesinin belki de ilk başyapıtlarından biri. Ceza ve Dr. Fuchs iş birliğinin ilk ürünü tam 18 şarkıdan oluşuyor.

Zamana kafa tutuş
Bu albüm zamana kafa tutmakla kalmadı, sonraki zamanı derin bir şekilde değiştirdi. Eğer bugün Türkçe rap’i “ana akım” içinde değerlendiriyorsak Meclis-i Ala İstanbul’un bundaki rolü yadsınamaz büyüklükte. Ceza’nın ülke rap sahnesinin başlıca yıldızı halini aldığı serüveninini başlatmış olması bile başlı başına büyük bir miras.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Cilalı prodüksiyonlar, yeni yaklaşımlar ve trap unsurlarının ön plana çıktığı bugünün yaygın rap üretimlerine bir mola verip 2000’e dönüp Meclis-i Ala İstanbul’u dinlemek gerçekten sıra dışı bir deneyim sunuyor. Bu topraklardan çıkmış ve “old school” hip hop anlayışıyla kavrulmuş en iyi albüm olduğu şüphe götürmüyor. Bu ilk albümdeki sözlerin gözüpekliği, filtresizliği de bugünkü sahneden daha cesur yankılanıyor.

NEŞET ERTAŞ – Hata Benim (Kalan Müzik)

Arkaplan
Türk halk müziğinin en değerli figürlerinden Neşet Ertaş’ın 50 yıllık birikimiyle hayat bulan bir albüm ve Ertaş külliyatının en önemli derlemelerinden biri.

Zamana kafa tutuş
2012’de hayatını kaybeden Neşet Ertaş’ın geniş kültürel mirasının günümüz müzisyenleri üzerindeki etkisinin altını tekrar çizmek gerekirse; ilham verdiği müzisyenler Ceylan Ertem’den Ezhel’e, Gaye Su Akyol’a uzanan geniş bir skalayı kapsıyor. Bu ilhamın son yıllarda ülke sınırlarının çok ötesine geçip, buralarda da çok sevilen Avustralyalı psikedelik rock grubu King Gizzard & The Lizard Wizard ve Hollanda çıkışlı Altın Gün gibi ekipler üzerinde de çok belirgin etkileri olduğunu görüyoruz.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Sazı eline 1950 yılında alan Neşet Ertaş’tan distortion’lı bağlama melodileri duyduğumuz bir albüm Hata Benim. İçindeki türkülere getirdiği orijinal yorumlarla Ertaş’ın özgün müzik yaklaşımını eksiksiz bir şekilde kulaklarımıza serpiştiriyor. Ama belki de en önemlisi, 20 yıldır her dinleyişte yürek parçalamaya devam ediyor. 

RADICAL NOISE – Plan B (Hammer Müzik)

Radical Noise ekibinden 2000 senesine dönmesini, bu albümü nasıl motivasyonlarla yazdıklarını ve o süreçte neler yaşadıklarını hatırlamalarını istedik.

Kerem Onan/Radical Noise: “Artık üniversiteler bitmiş, hayat peşimizden koşmaya başlamış ve ülkenin her zamanki karmaşık toplumsal ve politik gündemine bir de korkunç İzmit depremi travması eklenmişti. Duygularımızı ifade etmek için müziğe yöneldiğimizde her birimizden farklı sesler çıkmaya başlamıştı. Albümde yer alan ‘Angry Son’ ve ‘Kids Don’t Care’, gençliği yeniden birleştirme rüyası kuran modern crossover rapcore şarkılarıyken; biri nu-metale diğeri klasik hardcore/punk’a göz kırpan ‘Offline Detector’ ve ‘Color of Hate’ de konsept olarak politik şarkılardı. Yine nu-metale göz kırpan ‘Uyan’, depremin aldığı canların çoğunun sorumlusu olan çürük evleri inşa edenler ve bu inşaatlara izin verenler için yazılmıştı. Bu şarkıyı 2001 yılından sonra bir daha hiç canlı çalmadık. Sivas katliamına karşı duygularımızı ifade eden ‘Çığlık’ ve 100 hafta Maksimum Rock listelerinden düşmediğini öğrendiğimizde dumurdan dumura koştuğumuz ‘Bazen’, albümde yer alan diğer iki Türkçe şarkıydı.”

“Plan B’nin kayıt aşaması da oldukça eğlenceliydi. Emre’nin davul kayıtlarında yalnız kaldığı bir hafta sonunda kafayı çizerek hepimizi stüdyoya çağırması, kafaları hep birlikte tatlı tatlı çizişimiz; kibritle bahçe yakma denemeleri, stüdyonun olduğu semte gece sis inince black metal grubu kurma fantezileri, Sinan’ın hepimize boks öğretmesi (herifi gece tuvaletten çıkınca korkutmuştuk, dövdü), gecenin bir yarısında Nilüfer ve saz ekibi tarafından ziyaret edilmemiz (dünya tatlısıydı kendisi, saz ekibinin getirdiği viskiyi bize hediye etmişti), yine gecenin bir yarısı bahçedeki yarım mankeni içeri girmeye çalışan hırsız zannederek birbirimizin kucağına atlamamız ilk akla gelenler. Hayatımızın en güzel yıllarıydı herhalde!”

Arkaplan
Altın çağını 1990’larda yaşamış Kadıköy yeraltı camiasının medar-ı iftiharı, alayına isyan hardcore/punk grubu Radical Noise’un son stüdyo albümü.

Zamana kafa tutuş
Ayhan Sayıner ve İskender Paydaş’ın mikslediği ve grubun Make a Wish’ten sonra yeni kadrosuyla crossover şeklini haberleyen Plan B yayınlandığında bu topraklardan çıkmış en kaliteli hardcore albümü olarak kabul edilmişti.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Türkçe sözleri ve imlediği meseleleriyle hafızalara çentik atan —albümdeki sıralamasıyla—“Uyan”, Sivas katliamına isyan eden “Çığlık” ve en karanlık günlere umut fişekleyen “Bazen” gibi parçalarıyla güncelliğinden gram kaybetmeyen albümün geri kalanı İngilizce ve bugün hâlâ yükselttiği çıtayı kıracak bir tür albümü bulmak kolay değil.

REPLİKAS – Köledoyuran (Ada Müzik)

Replikas gitaristi Barkın Engin’e, 20 yıl sonra Köledoyuran’ın kendisinde nasıl hisler uyandırdığını sorduk.

Barkın Engin: Klasik bir ifade ile başlamak gerekirse, Köledoyuran’ın yayınlanmasından bu yana 20 yıl geçtiğine inanmak oldukça zor. Kapağa düşülen nota göre 17 Temmuz – 5 Ağustos 2000 arasında kaydettiğimiz ve aynı yılın aralık ayında yayınlanan albümün mazisi, esasen Replikas ismi ile Türkçe şarkı yazımına başladığımız 1996 yılının ikinci yarısına dayanıyor. 1998’den itibaren verdiğimiz sayısız konserle şekillenen albüm, çeşitli demo kayıtları ve pek bilinmese de başka bir plak şirketi ile başlanıp yarıda bırakılmış bir albüm sürecinin ardından Ada Müzik ile anlaşmamızla somutlaşmış oldu.”

“Çıkış noktası canlı performans hissine sadık kalmak olan, dolayısı ile temelde hücum kaydedilmiş olan albümün ilk versiyonunun tek bir CD’ye sığmama riski ortaya çıktığında, ‘Leylek’ ve ‘Kûh’ gibi bazı şarkıların düzenlemelerinde değişiklikler yapmak zorunda kaldığımızı hatırlıyorum. İlk defa yaylı dörtlüsü kaydında bulunmanın heyecanını ise dün gibi hatırlarım. ‘Çekirge Dansı’ için sipsi ve zurna kayıtları denendiği zaman sevgili İhsan Apça’nın ‘fenalaşmış’ olması da unutulmaz anlardan biriydi benim için.”

“İçinde var olduğum ilk albüm olmasının tartışılmaz manevî değerinin yanı sıra bizleri stüdyonun yaratıcı olanaklarıyla tanıştırması, hem sonraki Replikas albümlerinin müzikal içeriklerini etkilemiş hem de kişisel olarak ses mühendisliği eğitimi almam konusunda beni yüreklendirmişti. Albümde emeği geçmiş birçok değerli insan var. Fakat ben ilk Replikas kadrolarında yer almış, dolayısı ile ruhları albüme geçmiş ve artık bizlerle olmayan Cem Devrim Akdoğan ve Erdem Didin’i saygı ve sevgiyle anmak isterim.”

Arkaplan
Türkiye’nin psikedelik rock geçmişinin ne denli zengin olduğu malumunuz. Köledoyuran, bu estetikte yeni bir dalgalanmanın habercisi, yol göstericisi ve başucu albümü oldu. Barkın Engin, Gökçe Akçelik, Orçun Baştürk, Selçuk Artut, Özer Yalçınkaya beşlisinin ilk uzunçaları, bağımsız müziğin göz önüne çıkmasının ne denli zor olduğunu düşündüğümüzde daha da anlamlı bir hal alıyor.

Zamana kafa tutuş
İlk şarkı “Leylek”ten kapanışı yapan “Kûh”a, her biri zihin açıcı fikirlerle bezeli parçalarla dolu Köledoyuran. Bir kolunu geçmişe uzatırken, avangart fikirlerle psikedelik rock’ın farklı uçlarını keşfe çıkıyor. Belki Replikas diskografisinin en fazla “buralı” tınlayan çalışması. Spesifik bir zamanın albümü değil, her zamanla ilişkilendirilebilecek bir şarkı bütünü olduğu aşikâr.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Belki birçokları bu albümü “Seyyah”la hatırlıyor ama her dinleyişte yeni keşifler yapabileceğiniz bir çalışma, üzerinden yirmi yıl geçmiş olsa da bu değişmiyor. “Akis” ve “Hiç Ölü Zenci Yok” gibi parçaların 2000’de İstanbul’da kaydedildiğine inanmak güç. Hâlâ yeni gibi, hâlâ şaşırtıcı bir albüm.

SEZEN AKSU – Deliveren (SN Music)

Arkaplan
Sinyali 1999 yılında “Sarı Odalar” teklisiyle verilen ve ertesi sene Haziran ayında piyasaya sürülen Deliveren albümüyle Sezen Aksu 2000’lere fişek gibi bir giriş yaptı. İsmini ve ruhunu Sezen Aksu’nun etkisi altında kaldığı, “Söz ağızdan çıktı bir kere, şeytan da senden yana, melek de…” diyen Salih Ecer şiirinden alan albüm, Minik Serçe diskografisinin 16. çalışması. Çoğunun söz ve müziğinin Sezen Aksu’ya ait olduğu parçaların düzenlemelerinde karşımıza çıkan isimler arasında Aykut Gürel, Ara Dinkjian ve Arto Tunçboyacıyan var.

Zamana kafa tutuş
“Keskin Bıçak” gibi damarlardan, “küresel dünya, küresel life”a kafa tutan “Oh Oh” gibi kıpır kıpırlara uzanan cömert ton skalasıyla Deliveren ânında kendine âşık ettirdi. Ayrıca albüm müziğin yanı sıra kapak konseptiyle de çok konuşuldu. Kapaktaki makyaj silme enstantanesini, Sezen Aksu’nun kapakta dinleyicileri için kaleme aldığı mektuptan şu satırlarla açalım: “[…] Tamamen teslim olmayı büyük ihtimalle yediremediğimden ya da kalbime ihanet saydığımdan bir cesaret makyajı sildim. Deriyi kaldırabilir miyim, onu ben de bilmiyorum.” Bir de o dönem keşfi süren bir hareket olarak, albümün ilk baskısındaki CD’lerde son parça bittikten dakikalar sonra stüdyo kayıtlarından bir gizli parçanın (hidden track) yerleştirildiğini ekleyelim. Şöyle diyordu Sezen Aksu: “Ekşınn! Önemsenmek istiyorum!”

Şimdi nasıl tınlıyor?
Altın değerindeki Deliveren ağlatır da kıvırttırır da. Sezen Aksu diskografisinin tartışmasız en iyilerinden ve en görkemlilerinden biri o. 

SULTANA – Çerkez Kızı (Doublemoon)

Arkaplan 
Cartel’in Türkçe hip hop’u hayatımıza ve müzik tarihimize armağan etmesinden beş yıl sonra Türkçe hip hop’un ikinci en geniş başarısı Sultana olarak hayatımıza giren Songül Sultan Aktürk’ten geldi. “Kuşu Kalkmaz” hitini barındıran albüm Doublemoon etiketiyle yayınlanmış ve plak şirketinin de bugüne kadar en çok satan albümlerinden olmuştu.   

Zamana kafa tutuş 
Hem sözleri hem klibiyle zamanında çığır açan “Kuşu Kalkmaz” single’ı şüphesiz, sadece Türkçe hip hop için değil, popüler müzik külliyatımızda da çok önemli bir yere sahip. Her ne kadar “Canın kuşu kalkmaz” liriklerindeki “Can”ın kim olduğu hâlâ bir muamma olsa da, şarkı kadın perspektifinden basmakalıp erkek dünyasına sağlam bir tokat niteliğinde. Zamanında parçanın yasaklanması dahi gündeme gelmiş olsa da dönemin müzik kanallarında yüksek frekansta uzun süre dönmeye devam etti.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Türkçe hip hop’un emekleme dönemi sayılabilecek bir dönemin en önemli eserlerinden biri olsa da albümün büyük çoğunluğu günümüzde fazla SKT’si geçmiş tınlayabiliyor. Ama “Kuşu Kalkmaz” ve “Hadi Hadi Git İşine” bugün hangi kulüpte çalsanız kalabalıkları ânında yakalayacak kalibrede şarkılar.

TEOMAN – Onyedi (NR1 Music)

Arkaplan
Teoman, Türkçe pop-rock damarına 1996’da girmişti. Onyedi ise üçüncü albümüydü ve yayınlandığı gibi kariyerinde yeni bir zirveye yerleşti.

Zamana kafa tutuş
Teoman’ın yüreği kabarık şarkı yazarı kimliğini dinleyiciye en doğrudan geçiren albümü oldu Onyedi. Konu sadece aşk meşk de değildi. Telesekretere konuşamayanlar ekleşti, “Babamın öldüğü yaştayım” cümlesi ölümsüzleşti. “17” parçası, 80 darbesinde idam edilerek katledilen Erdal Eren isimli gençle ilgiliydi. Albümün duygusu Müslüm Gürses’i bile harekete geçirdi. “Paramparça”ya getirdiği yorumla “orijinalinden iyi coverlar” listesine hızlı bir giriş yaptı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Onyedi bir hit makinesi olarak karşımızda durmakta. “Paramparça”, “Zamparanın Ölümü”, “17” ve “Rüzgar Gülü” bu hitlerden bazıları. Onyedi’nin Teoman diskografisinin zirvesindeki o yerini koruduğunu söyleyebiliriz.

TURGUT BERKES – Kara Kutu (Om Müzik Yapım)

Murat Meriç’e Turgut Berkes’in Kara Kutu albümünü sorduk, bize neden “memleket rock tarihinin nadide mücevheri” olduğunu anlattı.

Murat Meriç: “Turgut Berkes bir filozof. Yaptığı tek albüm olan ‘Kara Kutu’, memleket rock tarihinin nadide mücevheri. Kapağından içeriğine, özenli bir çalışmanın ürünü ve tuhaftır, ‘Ankara işi’. Güzelliği gerçekliğinde: Gördüğünü anlatıyor, yan yollara sapmıyor, söyleyeceğini doğrudan söylüyor. Tam da bunun için, sadece yayımlandığı dönemde değil, bütün zamanlarda etkili.”

Arkaplan
70’ler Ankara’sının asit-hippi kuşağının önemli isimlerinden (Taner Öngür tanımlamasıyla) , ressam, çevirmen, şarkı sözü yazarı ve müzisyen Turgut Berkes’in bir plak şirketi üzerinden yayımladığı ilk ve tek albümü Kara Kutu, Yavuz Çetin’den Gota Yashiki’ye (Simply Red), Tarkan Gözübüyük’ten Berna Keser’e ve Sarp Özdemiroğlu’na her detayının altından sevdiğimiz kahramanlar çıkarmıştı.

Zamana kafa tutuş
Geleneksel rock ve blues tınılarının trip-hop ve elektronik beat’lerle paslaştığı tam bir geçiş dönemi projesi olan Kara Kutu’nun yayınlanmasının ardından plak şirketinin ışık hızıyla kapanması, albümün yankısını kısa kesecekti. Ancak Kara Kutu, yapım sürecinde Berkes’in kişisel projesinden bir gruba doğru evrilecek ve 2000’lerin ilk onluğunu sahne performanslarıyla tamamlayacaktı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Berkes’in kırçıllı sesinin yanında Yavuz Çetin gitarlarıyla içimizi buğulandıran “Miranda”, “Mindos” ve “Işığın” gibi parçalarıyla as-papaz-kız çeken Kara Kutu, türkçe pop/rock tarihinin gizli kozlarından, zamansız değil ama tam zamanında bir dönem işi.

WAX POETIC – Wax Poetic (Doublemoon)

Pozitif Müzik, Babylon ve Doublemoon’un kurucu ortağı olan Ahmet Uluğ, Wax Poetic albümünü anlatıyor…

Ahmet Uluğ: “New York’ta yaşayan İlhan Ersahin, Wax Poetic albümünü nu jazz akımının yeni yeni filizlenmeye başladığı 1997 senesinde, yakın çevresini stüdyoya sokup Doublemoon için kaydetti. Albüm 1998’de Türkiye’de yayınlandıktan sonra , İlhan o zamanlar kimsenin adını duymadığı Norah Jones’u “Angels” parçasına ekledi ve albüm bu haliyle 2000 yılında Ahmet Ertegün tarafından Atlantic Records’a lisanslandı ve tüm dünyada yayınlandı. “Angels” parçasında dikkat çeken diğer bir detay da Arto Tunçboyacı’nın katkısıdır. Albümün tamamı çok keyifli bir bütünlük taşımaktadır ve benim açımdan “klasik” bir albüm olarak tarihe geçmiştir.”

Arkaplan
İlhan Erşahin önderliğinde 1998 yılında kurulan Wax Poetic’in kendi adını taşıyan bu ikinci albümü ülkemizde Double Moon etiketiyle yayınlanmıştı. Grup New York merkezli olsa da albüm İstanbul’da kaydedilmişti. 

Zamana kafa tutuş
Downtempo, nu-jazz, trip-hop ve drum’n’bass gibi o dönemin gözde tarzlarında yeşeren Wax Poetic müziği bu albümle Türkiye çapında olmasa da belli bir kitlede kendine hatırı sayılır bir yer edinmişti. Albümün hit sayılabilecek parçası ise Norah Jones’ın vokallerde konuk olduğu “Angels” parçasıydı. Parça dönemin İstiklal Caddesi üstündeki çeşitli müzik dükkânlarında sık çalınan parçalar arasındaydı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
İlhan Erşahin’in birçok çalışması gibi döneminin ötesine hâlâ seslenebilen bir albüm. Buna rağmen bazı parçalar artık pek tat vermiyor, o dönemin popüler eğilimlerini taşıyor. Ama “Angels”, “Rootgrove” ve “Dreamin” gibi parçaları tekrar gündeme almakta fayda var. 

YANSIMALAR – Serzeniş (Kalan Müzik)

Arkaplan
1990’da tanbur sanatçısı Birol Yayla ve neyzen Aziz Şenol Filiz tarafından kurulan ve özellikle BaBa ZuLa’yla birlikte yaptıkları Tabutta Rövaşata film müziklerinden sonra alternatif dinleyici kitlelerine de ulaşmayı başaran grubun üçüncü albümü Serzeniş.

Zamana kafa tutuş
Grubun ilk albümü Yansımalar’da bulunan “Serzeniş” parçası yenilenen ve çok katmanlı yorumuyla bu sefer albüme adını veriyordu. Bu yeni yorum Yansımalar’ın artık daha kalabalık bir topluluk olduğunun habercisiydi. Yola çıktığı ilk günden itibaren müziklerinin kendi içindeki hareketine kulak vererek, sadelik ve ahenkle dinleyicisinin ruhuna kadar uzanan topluluk, bu albümle dönemin gidişatına serzenişte bulunduklarını dile getiriyorlardı. BRT ve TRT gibi televizyon kanallarında yaptıkları programların yanı sıra Babylon, Nardis ve İş Sanat gibi sahnelerde Erkan Oğur, Djivan Gasparyan, Neşet Ruacan, Önder Focan, Fahrettin Yarkın ve daha nice saygıdeğer isimle sergiledikleri performanslarla müziklerinin türler arası yolculuğuna tanıklık etmemize izin verdiler.

Şimdi nasıl tınlıyor?
İçsel yolculuklarında kendini bulma yolunda dinleyicisine arkadaşlık eden Serzeniş, albüme adını veren parçanın yanı sıra “Eylül Sonu” ve “Yağmur Sonu” gibi iki zaman ötesi kardeşi de beraberinde taşımaya devam ediyor. 

BU ALBÜMÜ DE UNUTMAYALIM!

2/5 BZ – Ulonbay (Gözel Records)

2/5 BZ olarak tanıdığımız Serhat Köksal’a ulaştık ve dönüp Ulonbay’a bakmasını istedik.

Serhat Köksal: “Albümün içinde 1990’ların başında yayınlanan kaset albümlerden parçalar da, yayınlanmamışlar da, yenilerde de vardı… Daha sonraki baskılarda Polonya ve İsviçre’deki canlı çalmalardan kayıtlar da eklenmişti albüme. 2/5 BZ’nin 2004 senesi ABD turu öncesi oradaki dergiler ve radyolarda bu albümün bahsi geçmişti. albümü açıklarken yazı arasında linkler vermem gerekecek. albümün yeraldığı krtikler, listeler gibi.. Buraya ve buraya bakabilirsiniz.”

Arkaplan
Adını Barak Baba Risalesi’nden aldığına inandığımız Ulonbay, Serhat Köksal’ın 2/5 BZ mahlasıyla 1992-1997 döneminde ortamlara saldığı kaset kolajlarından ve akıl alan ambianslı gürültülerinin toplamasından oluşuyor. Diğerlerinden farklı olarak CD-R formatında olmasına rağmen seçkiye dahil ettiğimiz Ulonbay, 2000 senesinden John Peel eli değmiş bir iş.

Zamana kafa tutuş
1990’lar boyunca kulaktan kulağa ve kasetler arası kopyalanarak döndürülen “Malkoçoğlu/Battalgazi ve oğlu”, “BBAM”, “Kurtuluş Yok” gibi sampladelic/noise/elektronik yeraltı bombalarının yanı sıra 1994’te John Peel’in “BFBS” programında övgülediği “Şaka Etmiyorum”’u da ihtiva eden CD-R toplama yayınlandığında 2/5 BZ de 2000’lere sızmayı başardı.

Şimdi nasıl tınlıyor?
Sazlı dub’lı, kes/yapıştır’lı ve bol şathiyeli staylıyla 1992’de ya da günümüzde ve hatta uzak geleceğin karanlık odalarında bile çalındığı ortamı opuaçlayacak avantürgardlıkta bir albüm… Kaba kaba arifeler, ulu ulu bayramlar. Ulay ulay lonbay lonb.