Yönetmen Irmak Altıner’le, Yasemin Mori klibi “Rampa Stampa” üzerine

Yasemin Mori’nin son klibi “Rampa Stampa”, daha önce “Gel” ve “Elim Tetikte” gibi kliplerinde de çalıştığı Irmak Altıner’in yönetmenliğini üstlendiği bir çalışma. Kışkırtıcı, keskin ve fazlasıyla vurucu bir iş. Şarkının içinde barındırdığı farklı halleri ve hislenimleri, ustalıkla anlatısının içine yediriyor. Ön planda olan performans ve prodüksiyonun kusursuz uyumuyla göz kamaştıran klibin perde arkasını, yönetmen Irmak Altıner’den dinledik.

Röportaj: Cem Kayıran

Yasemin Mori’yle daha önce de birçok iş birliği yaptınız. Kariyerinin her aşamasında farklı ifade biçimlerinin peşine düşen bir müzisyene görsel dünyada eşlik etmek senin için neler ifade ediyor? “Rampa Stampa”yı bu anlamda senin gözünde önceki iş birliklerinizden farklı kılan detaylar neler?

Kendini belirli bir formda muhafaza etmek yerine, yargısız ve özgürce tadını çıkardığı bir yaşam akışı var Yasemin’in. Bu anlamda birbirimize benziyor ve beraber baya eğleniyoruz. 10 sene önce yaptığının aynısını yapan biriyle üretim sürdürmek mümkün olmayabilir zaten. Uzun süre beraber çalıştıktan sonra konuşmadan anlaşılan bir seviye var, bayadır ordayız artık. Hep farklı bir şeyin peşinde olması da onla üretmeyi ayrıca eğlenceli yapıyor. “Rampa Stampa”yı farklı kılan ilk kez bir çalışmamız başka sanatçılarla kolektif halde yürümüş olması, bundan sonra da farklı ortaklıklar kuracağız.

Kostümler ve kimi figürlerde Clockwork Orange referansları öne çıkıyor. Bu ilhamı klibe eklemleme konusunda çıkış noktanız neydi? Başka, kaçırmış olabileceğimiz ne gibi referanslar gizli klipte?

“Rampa Stampa”daki isyankârlığı, kişiler / topluluklararası şiddete bakan bir performans ile sunma fikrinin oluşmasından itibaren, Kubrick’in şiddete bakışından aldığımız ilhamla bu anlatıda onun kahramanlarının yolculuklarından beslendik ve Clockwork Orange’ın içtikten sonra karşı konulmaz bir şiddet gösterme isteği oluşturan Korova sütü ile bu beslenmeyi deşifre ettik. Bir anarşist önce şiddet uygulama isteğini ardından bu dünyada yaşama yeteneğini yitiriyor. En sonunda da şiddetini topluma karşı değil de toplum karşısında sahneye koyan bir şiddet sanatçısına dönüşüyor. Hâkim olacak bir sistem kurmanın en kolay yolu, karşısındakileri içine kapayacak bir alan kurmaktır. Orjiyi anımsatan performans sahnesi böyle bir ring’e benzetilebilir. Hâkim olma/olunma arası güç dinamiklerine dair bol referans barındırıyor. Bu dinamikler ilişkiler üzerinden değil insanın kendiyle olan çatışmaları üzerinden de izlenebilir. Bizim temel aldığımız yaklaşım buna daha yakın denebilir.

Kapanış bölümünde kanlar ve ölümün devreye girmesiyle oldukça keskin bir kırılmayla karşılaşıyoruz. Coşkulu ve estetik bir vahşilik izliyoruz. Açıkçası klibi ilk izlediğimde hiç bu tür bir final beklemiyordum. Şarkıyla eş zamanlı olarak tansiyonun yükseldiği sahnenin özel olarak sana neler hissettirdiğinden bahseder misin?

Bir durumdan daha komplike başka bir duruma taşınma halinden radikal bir durum sonucu artık başlangıçtaki o kimse olmayarak çıkılıyor. Arzu ve ihtirasla karışık şiddet, bir kurban oluşla son buluyor. Bu vahşet ölüme değil bir yeniden doğuşa, bir dönüşüme yol açtığı için şehvetin karşılandığı aynı iştah ve afiyetle karşılanıyor; coşkulu ve estetik olmasının sebebi bu. O sahneye gelindiğinde çalışma saatini aşmıştık ama herkes farklı işin parçası olmanın merakı ve heyecanıyla çalışmaya devam etti. Set ekibinin çok hoşuna gitmişti o final, deneyim anlamında böyle özel bir yeri de var.

Renkli olsa da siyah ve beyazın hâkim olduğu bir görsel evreni var klibin. Konsept üzerine düşünürken bu ilk baştan beri aklınızda olan bir unsur muydu? Sizin için anlatınızda nasıl bir rolü var bu renklerin?

Şarkı bipolar biraz, ya çok sert ya da çok sakin duygularda geziyor. Bu yüzden siyah ve beyaz iki atmosferde inşa olacağı en baştan belliydi. Bir yandan da vahşetli sahneler aydınlık ortamlarda geçerken, aşk ve kutlama sahneleri karanlık ortamda geçiyor. Öldürücü aydınlık ile hayat veren karanlık denebilir bu rollere.

Performansın ön planda olduğu bir klip “Rampa Stampa” ve her müzisyen için altından kalkması kolay bir şey değil bu kesinlikle. Yasemin’in bu konsepti ilk duyduğunda verdiği tepkiler nasıldı? Bu tür bir çalışmayı başka bir müzisyenle de yapabileceğini düşünüyor musun?

Yasemin’in vizyonu dışında en öne çıkan yeteneklerinden biri performans kabiliyeti diye düşünüyorum. Birçok sahneyi tek take aldık. Yasemin kamera karşısında bütün birikimi ve yaşanmışlığını ortaya koyan bir sanatçı. Prova ve çekimlere Bahar Temiz’in çalışma metoduna göre performans ekibiyle toplu meditasyon yaparak hazırlandı. Bu müzisyenlerde sıklıkla rastlanabilecek bir disiplin değil. Genelde müzisyenler klibi müziklerinin bir pazarlaması olarak gördüklerinden doğal olarak o pazarlamaya uygun kararlar alıyorlar. Yasemin başka bir şey yapıyor, klibi müziğini satmayı hedefleyen bir reklam olarak değil; filmi gibi görüyor. Bu pencereden baktıktan sonrası bambaşka bi âlem zaten. Arkadaki kreatif ekip için de sınırsız bir özgürlük ve yaratıcılık alanı oluşuyor. Bu vizyonda başka müzisyenlerle çalışmayı çok istiyorum elbette. 

Biraz da bu klibin arkasındaki ekibe değinmek istiyorum. Kimlerle, nasıl bir çalışmanın ürünü “Rampa Stampa”?

Temamızı koreografiye dökecek bir performans sanatçısına ihtiyacımız vardı. O noktada uluslararası alanda en başarılı yerli performans sanatçılarından Bahar Temiz dahil oldu. Çalışmalarımıza online başladık, pre-prodüksiyonun sonlarına doğru Paris’ten geldi ve yoğun bi tasarı sürecinin ardından ekibini kurup provalara başladı. Görüntü yönetmenliğimizi üstlenen Fatih Yılmaz vizyonunu sevdiğim, radarımda olan yönetmenlerden. Performans koreografisi ile kamera koreografisinin bir diyalog içinde olmasını istiyorduk, Bahar ve Fatih’le birlikte klibi an ve an tasarladık. Yapımcımız Müge Büyüktalaş sinemadan gelen donanımı ve hem idari hem kreatif katkılarıyla müthiş konforlu bir prodüksiyon sürecini mümkün kıldı. Mert Yemenicioğlu, styling’de senelerdir çalıştığımız ve aynı dili konuştuğumuz bir isim. Tüm kostümler kendisi tarafından özel olarak tasarlandı ve ürettirildi. Montajda müthiş bir sinema kurgucusu olan Doruk Kaya ile çalıştık. 

Yakın gelecekte nasıl projeler var gibi bir soru sormak isterdim ama şöyle değiştirelim: Şu anki koşullarda, evde karantinada üretmeye başladığın ya da üzerine çalıştığın yeni işler var mı? Bu durumun bir sanatçı olarak seni ve yeni üretimleri nasıl etkilediğini / etkileyeceğini düşünüyorsun?

Yasemin ile çekimleri karantina öncesi tamamlanmış olan ikinci klibin post-prodüksiyon aşamasındayız. Gaye Su Akyol ile hazırladığımız Hologram İmparatorluğu Kuruluyor belgeseli yeni yayına girdi. Lara Di Lara ile bir video yayımladık. Berke Can Özcan ile yaptığımız bir video da finalize olmak üzere. Bunlar dışında bir süredir senaryo yazımı üzerine çalışıyordum, bu ara daha aktif sürüyor. Bu gündem birkaç ay sürerse majör etkileri olmaz zaten. Daha uzun bir zamana yayılır da alıştığımızdan farklı bir çalışma düzenine geçmek durumunda kalırsak üretimlerimiz de ona uygun şekil alır sanıyorum. İşin sağlık boyutunu ve ekonomik belirsizliği bir kenara koyarsak yaşamın duraklamasına ve insanların psikolojilerindeki dönüşümlere şahitlik etmek baya ilginç bir deneyim.