Z Raporu: Aksel Ceylan

Yıllarca Bant Mag. için de illüstrasyonlar yapan New York’ta yerleşik grafik tasarımcı ve sanat yönetmeni Aksel Ceylan, kuruculuğunu Kaan Duygu’yla paylaştığı Artı Stüdyo ile disiplinlerarası üretimlerini sürdürüyor. Ekibin yakın zamanda açtığı YouTube kanalını da takibe almanız da fayda var. Bir yandan Twitter hesabından da detaylı tasarım değerlendirmeleri yapan Aksel Ceylan, sıkı da bir Galatasaraylı. Bu konuya da birazdan temas edeceğiz.

Aksel Ceylan yanıtlıyor: Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu? En son yaptığın yolculuk nereyeydi? Bugüne kadar hakkında yazılmış en yanlış şey? Buyrunuz Aksel Ceylan Z Raporu’na.

Gündemi en çok nerelerden takip etmeyi tercih ediyorsun?

Twitter. X değil, Twitter.

Son dönemde haberdar olduğun ve sıkı takibe aldığın hesaplar var mı?

Elliotisacoolguy’ın büyük fanıyım.

Günde kaç saat, en çok hangi platformlarda vakit geçiriyorsun?

En çok YouTube’dayım. Bir saati ofise gidip gelirken yolda olmak üzere günde yaklaşık iki saat kadar bir şeyler izliyor oluyorum. Hem derin hem aşırı yüzeysel bilgileri emme konusunda aşırı faydalanıyorum YouTube’dan. O kadar çok vakit geçirince de “biz neden YouTube’da grafik tasarım ve görsel iletişimle ilgilenen kişilere faydalı olmuyoruz ki” diye düşünüp Artı Stüdyo’ya YouTube kanalı açtık çok yeni. Yani yakında daha da çok vakit geçireceğim gibi gözüküyor YouTube’da. Bakalım.

Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu?

Kapsamlı bir iletişim tarihi belgeselinin eksikliğini hissediyorum, herhalde onu çekmek isterdim. İnsanlar olarak hayatımızı bu kadar derinden şekillendiren en önemli ortak kültürümüzün detaylı bir şekilde ele alınmamış olması çok ilginç geliyor bana.

En son okuduğun kitap?

Ruben Pater’in ‘CAPS LOCK: How Capitalism Took Hold of Graphic Design, and How to Escape from It’ isimli kitabını okuyorum. Adından da anlayacağınız konuyu anlatıyor tam olarak. Taraflı ama müthiş. Türkçesi de olsun herkes okuyabilsin o kadar çok istiyorum ki vaktim olsa oturup çevireceğim. Buradan yayınevlerine sesleniyorum!

Son zamanlarda seni en çok etkileyen oyunculuk performansı?

Triangle of Sadness’te Harris Dickinson.

En son yaptığın yolculuk nereyeydi? 

En son eşim Ardıç’la Meksika’ya gittik. Mexico City hiç o filmlerde gördüğümüz gibi uyuşturucu çetelerinin sokaklarda çatıştığı, aşırı sepya filtreli falan bi yer değilmiş. Hatta tam tersine şehrin o kadar güzel bir ruhu vardı ki cidden bayıldık. 2000’ler başında Türkiye siyaseti farklı bir yöne gitmiş olsaydı İstanbul da sanki böyle bi yer olurdu gibi hissettik bazı bölgelerinde. Hüzünlüydü o açıdan biraz.

Bu aralar sana en iyi gelen şey?

Artı Stüdyo.

Bugüne kadar hakkında yazılmış en yanlış şey?

Hakkımda yazılmış pek fazla şey yok henüz. Ekşi Sözlük’te adıma bundan 12 yıl önce girilmiş tek bir entry var: “illüstrasyonlarıyla bantta, kocaman kulaklıklarıyla kadıköy’de görmeye alıştığımız, mimar sinan’lı pek hoş insan” yazmış tanımadığım bir yazar. “Mimar Sinan” kısmı yanlış, “pek hoş kısmı” göreceli, “illüstrasyonlarıyla bantta” kısmı da şu an yaptığımız röportaj bağlamında okuyunca hafif bir gülümsetti.

Hayatta yaptığın ilk iş neydi? Anlatır mısın?

5 yaşımdayken ablamla birlikte Kayıp Çocuklar diye bir dizide başrol oynamıştık. Çocuklar olarak isminden de anlaşılacağı üzere kayboluyoruz, dizi boyunca başımıza bir şeyler geliyor. Dizide başrol oynamak fiziken ne kadar zordur tahmin edersiniz, ben de daha 5 yaşında küçücük çocuğum. Dizi başlamadan ailem bana durumu açıklayıp “Oynamak ister misin?” diye sordu. Ben de “Bana akülü araba alacağınıza söz verirseniz oynarım.” dedim (bunu okuyanlar arasında 90’larda çocuk olanlar varsa o akülü arabanın ne anlama geldiğini şu an en dipte bir yerlerde hissetmişlerdir muhtemelen). Neyse oynadım dizide, gece gündüz çekimler, 13 bölüm perişanlık falan, bitti bir şekilde dizi ama akülü arabamı almadılar. Ben de “O zaman bir daha hiçbir şeyde oynamam.” dedim ve gerçekten de kazanacağım para kendi cebime girinceye kadar da oynamadım. Sonra Beyazıt Öztürk’le Rinso reklamı, Fanta reklamı falan gibi birkaç reklamda daha oynayıp oyunculuğun asla bana göre olmadığına karar verip neyse ki bıraktım. 

Senin hakkında muhtemelen bilmediğimiz bir şey?

Çocukluğumdan beri zeytinden ölümüne nefret ederim. Diyelim salatanın üstüne süs olarak bir tane zeytin konmuş olsun o salatayı bile asla yiyemem. Buna rağmen 12 yaşındayken babamın bir tanıdığı bana “Galatasaray’ın Avrupa’da attığı her gol sonrası bir zeytin ye, izle neler olacak” dedi, ben de bir şekilde inandım, gerçekten ağlaya ağlaya her golden sonra zorla zeytin yedim. O yıl Galatasaray UEFA Kupası’nda şampiyon olup bir de Süper Kupa aldı. Futbol tarihimizin hâlâ ilk ve tek uluslararası kupaları yani. Çok saçma değil mi? Geçtiğimiz sezon da Türkiye’nin 100. yılı için Artı Stüdyo olarak Galatasaray’ın logosunu tasarladık, efsanevi bir sezon oldu ve lig tarihinin en uzun galibiyet rekorunu kırarak Galatasaray şampiyon oldu. Ateistler bunu da açıklasın…