Z Raporu: Deniz Celiloğlu

Son olarak, şu sıralar vizyon macerasını sürdüren Nuri Bilge Ceylan filmi Kuru Otlar Üstüne’de izlediğimiz Deniz Celiloğlu; Doğu Anadolu’nun ücra bir beldesinde zorunlu hizmetini yapan ve İstanbul’a atanmak için gün sayan resim öğretmeni Samet olarak karşımıza çıktı. Karakterin karanlık doğasını nüanslı bir performansla yansıtmasıyla övgüler toplayan oyuncunun kariyer yolculuğunda Son Çıkış, Arada, 7. Koğuştaki Mucize, Kanıt, Poyraz Karayel ve rol aldığı çeşitli tiyatro oyunları da bulunuyor.

Deniz Celiloğlu yanıtlıyor: Finalini değiştirmek istediğin bir film? En son yaptığın yolculuk nereyeydi? Hakkındaki en büyük yanılgı? Buyrunuz Deniz Celiloğlu Z Raporu’na.

Gündemi en çok nerelerden takip etmeyi tercih ediyorsun?

Gündemi takip etmek için özel bir yöntemim yok galiba. Gündem beni takip ediyor. Etrafım zaten politik, meraklı ve girişken insanlarla fazlasıyla çevrili. Gündem ve gündelik olan için fazla hayalci bir zihnim var. Evden çıkmam yeterli diyelim.

Televizyonda neler izliyorsun?

Klasik anlamda televizyon izlemiyorum. Yıllar oldu, hiç. İlgilendiğim konuların üzerine YouTube kanallarını takip ediyorum. Onlar da tahmin edersiniz ki sürekli değişiyor. Bu aralar bateri öğrenmeye çalışıyorum, bolca bateri videosu izliyorum. Felsefe, edebiyat ve sinemayla ilgileniyorum; o anlamda yerli yabancı karşıma çıkan ne varsa izliyorum. Popüler ve geyik şeyleri de izliyorum. Benim değişen modum üzerine ben de tarz ve kanal değiştiriyorum tabii ara sıra. İsim vermek istemiyorum çünkü bazen kendimden utanırken ve hiç sevmezken buluyorum kendimi, takip ettiğim kişiyi ya da kanalı.:) Her şeyi izliyorum galiba. 

Son dönemde haberdar olduğun ve sıkı takibe aldığın hesaplar var mı?

Sıkı takibe aldığım bi şey yok ne yazık ki. Ben aslında sosyal medyada geçirdiğim zamana çok acıyorum. Çok utanıyorum da kendimden. 

Finalini değiştirmek istediğin bir film? 

Carla Simón’un Summer 1993 / ‘93 Yazı filminin sonunu. Artık öksüz kalan Frida, dayısı ve onun ailesiyle yaşayacaktır. Tatlıya bağlanan, umutlu ve güzel bir sonla bitiyordur aslında film. Güneşli bir sabah… Yatakta birbirini gıdıklayarak güldüren, kahkahalar atan mutlu bir aile tablosu varken, Frida birden ağlamaya başlar, hıçkıra hıçkıra. Ve o tablo, resmen yırtılır. Tuvalin yırtılma sesini duyarım ben.:( Çok üzücü. Tabii sinematik ve dramatik açıdan güzel bir son bu aslında; benim sevmediğim, melodramatik etkiyi birden kıran, yabancılaştırma gibi bir efekt. Bu sahne eğer böyle olsaydı, film de bu mutlu sonla bitseydi, çok “film” olurdu. Ama gerçek bu kadar basit, travmalar bu kadar yumuşak değil. Filmin sonunu mu, Frida’nın kaderini mi değiştirmek isterdim ben de bilmiyorum.:)

Son zamanlarda seni en çok etkileyen oyunculuk performansı?

Anatomy of A Fall’daki performansıyla Sandra Hüller.
İlker Çatak’ın son filmi The Teachers Lounge’daki rolüyle Leonie Benesch. 
Yaptığı her şeyle Song Kang-ho.
Türkiye’de son yıllarda, sevgili Berkay Ateş çok güzel performanslar sergiliyor. 

Yeniden yaşamak isteyeceğin bir gün / an?

Hiç fark etmez. Özel bir gün seçmek istemem. Hatta sürpriz olsun. Pegasus’tan koltuk seçer gibi. Onaylıyorum tuşuna basayım ben; atsın beni nereye atıyorsa. Güzel film olur bundan.:) Her günümün içinde ya değiştirecek ya da tekrar yaşamak isteyeceğim bir an var. Beni bu random heyecan daha çok mutlu eder. 

En son okuduğun kitap?

D.H Lawrence’ın Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Dokundun Sen Bana adlı hikâye derlemesi.
Mevsim Yenice’nin Tekme Tokatlı Şehir Rehberi adlı ilk kitabı.
Öykü okuyorum bu aralar. Mevsim Yenice’yi çok sevdim. 

Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu?

İki konu var aklımda. Biri oyuncular olurdu. Yıllardır kafamda döndürürüm. Elime bir kamera alıp bu insanların içine dalmak…:) Kafalarına, duygularına, içlerine ve ortamlarına… 

İkincisiyse ailemin beni de ilgilendiren göç hikâyesi. Biz Bulgaristan’dan Türkiye’ye yerinden edilmeyle, zorunlu olarak göç etmiş yüz binlerce aileden biriyiz. Bu hikâyeyi anlatmak isterdim. 

En son izlediğin belgesel?

Adana Film Festivali’nde birbirinden etkileyici iki belgesel izledim.
Biri Eylem Kaftan imzalı Bir gün, 365 saat
İkincisi de Tatiana Huezo’nun Berlin’de açılıp ödüller alan belgeseli The Echo.

Ekranda görmeye bayıldığın biri?

Okan Yalabık.

Bu aralar sana en iyi gelen şey?

Yeni insanlarla tanışmak. Fikir alışverişi.

Hakkındaki en büyük yanılgı?

Mesafeli ve sakin duruşumun altında bir bilgelik ve olgunluk var zannediyor insanlar. Tabii beni tanımayanlar. Kendilerine göre öyle olabilirim belki. Onlardan daha olgun, daha bilgeyimdir belki. Ama ben kendimi öyle hissetmiyorum. İçeriden yani. Bir dolu kompleksim, huzursuzluğum, kendimde sevmediğim şeyler var. Bu çok kadim çelişkidir zaten. Benlik algısı ile Senlik algısı, hiç birbirini tutmaz. Salın Ben’i.:) 

En son yaptığın yolculuk nereyeydi? 

Viyana. Kuru Otlar Üstüne filmimizin festival ziyareti için gittim. Hep çelişkilere sürükleniyorum, özellikle Viyana gibi hem kültürel hem maddi açıdan yüksek değerde şehirlere gittiğimde. Neden böyleyiz diye soruyorum kendime, üzülüyorum. Sonra zamanım kısıtlı tabii, “Napiim” diyorum oturduğum 200 yıllık kafede etrafa bakarken; bir kahve söylüyorum kendime, 2 Euro. Sonra yavaştan kalkıp, içinden beş saatte çıkması ancak mümkün olabilen, en az Dolmabahçe büyüklüğünde sıradan bir müzenin kapısına doğru yürüyorum. Mesela Mısır’ın yarısı orda. Bak bu kadarı da ayıp. Zaten çaldıklarını iade edeceklermiş yakında. Konuşuluyormuş. Akşam otele dönerken, Muzeum Quartet civarındaki meydanın üstünde bir döner büfesi işleten, dokuz yıldır kaçak olarak Viyana’da yaşayan Onur kardeşim bana bira ısmarlıyor; ayaküstü sohbet ediyoruz. “Döner keseyim abi” diyo, sağol yeni yedim diyorum. Türkiye, seçimler, ekonomi, Euro falan konuşuyoruz. “Burası çok iyi abi” diyo. Viyana çok iyi. Para basıyormuş büfe. “Satsan 22 milyon” diyo. “Euro mu lan”. “Evet abi”. “E iyi.” diyorum. Zaten Viyana’nın en iyi restoranları hep Türklerinmiş. Öyle diyo. Teşekkürler Onur yolun açık olsun, hoşça kal. Kaldığım otelin karşısında bir park var, kocaman. Ortasında bir göl. Çimenlerin bir tarafına oturup etraftaki Viyanalılar gibi bir süre göle bakarak düşünüyorum. Yarın uçak var valiz yapayım bari diyip kalktım; beş dakika falan ancak düşündüm. 

Küçükken bir idolün var mıydı?

Süperman. Yaklaşıyorum. 

Son zamanlarda en çok dinlediğin müzikler?

Artık seçici değilim. Yıllardır şöyle bir rutin oldu ve değiştirmiyorum artık: 
Spotify’da eskiden sevdiğim isimlerin radyolarını açıp onları dinliyorum. 
Ya da şöyle seyler yapıyorum: 90’s pop-rock hits, 70’s funk. 
Alan Parsons Project, Jane, Amon Düül, Pink Floyd, Duran Duran… 
Bu radyolar zaten her yere bağlıyor listeyi.:)
Klasik müzik de ayrı severim. 19. yy, 20. yy. Avrupa, Rus romantik era. 

Senin hakkında muhtemelen bilmediğimiz bir şey?

Gizli, doğaüstü bi yeteneğim var.:) Ama hak verirsiniz ki söyleyemem. Yoksa kullanamam. Ama bi not defteri tutuyorum bunun için. Yani ben ölünce falan çıkar ortaya zaten.