17. Akbank Kısa Film Festivali özel: 10 maddede Jaco van Dormael

22 Mart’tan 1 Nisan’a dek sürecek ve çevrimiçi olarak gerçekleşecek 17. Akbank Kısa Film Festivali’nin bu seneki konuklarından biri, pek tanıdık bir isim: Avrupa sinemasının kült yönetmenlerinden Jaco Van Dormael. Yeni Ahit (The Brand New Testament) dâhil üç filminin gösterileceği festival kapsamında 27 Mart’ta bir masterclass düzenlenecek; Dormael deneyimlerini, kariyerinden anekdotları ve yedinci sanata dair birikimlerini festival takiplerine aktaracak. Kayıtların etkinlikten 24 saat önce açılacağını ve başvurmak isteyenlerin [email protected] adresine mail atması gerektiğini ekleyelim. Detaylar için tıklamak yeterli.

Zoom üzerinden düzenlenecek söyleşinden önce Dormael’in filmografisine göz gezdirip, kariyerinden kimi satırbaşlarını derledik.

Maedeli la brèche

* Jaco van Dormael, INSAS ve Louis Lumière Koleji’nde sinema eğitimi aldıktan sonra, 1981’de ilk kısa metrajı Maedeli la brèche’i çekti. 18 dakikalık çalışma; bir akrabasına emanet edilmiş, kırsaldaki yaşamı keşfeden Mathieu ile erkek olmayı hayal eden küçük Maedli’nin öyküsüydü. Ne kadar umut vadeden bir yetenek olduğunu Akademi de hissetti, okyanusun öteki tarafında ödüllendirildi.

* Verimli bir üretim sürecine başlayıp, 80’lerde arka arkaya önemli kısalar çekti. Çeşitli engelli gruplarından sporcuların yarıştığı Paralimpik Oyunları’nı odağa alan Stade 81 (1981), iki zihinsel engelli bireyin merkezde olduğu L’imitateur (1982), imkânsız bir karar vermesi istenen bir çocuk hakkındaki È pericoloso sporgersi’dü (1984) aralarından bazıları.

* Van Dormael kariyeri boyunca kısa metraj sinemayla bağlarını hiç koparmadı. 1985’te çektiği müzikal De boot’un yanı sıra; Where I’m Headed (1999), La ceinture (2006), Eole (2010) ve The Shape (2019)’in de bahsini geçirmek gerek.

Toto le héros

* İlk uzun metrajı Toto le héros büyük alkış aldı ve Cannes’dan César’a, Avrupa Film Ödülleri’nden BAFTA’ya çeşitli otoriteler tarafından onurlandırıldı. Hayatın karşımıza çıkardığı ihtimaller ve olası sonuçları üzerine düşünen yapımda geriye dönüşler ve bilinç akışı tekniği sıklıkla kullanılmaktaydı.

* Lumière et compagnie (1995) için, Lumière kardeşlerin icatı orijinal sinematograf kamerayı kullanarak, kısa metraj film çekmiş kırk yönetmenden biriydi. Filmlerin çekimlerinde üç önemli şart konulmuştu: 52 saniyeyi geçmeyecekler, ses senkronize olmayacak ve en fazla üç çekim yapılacak.

Le huitième jour

* Ardından Down sendromuna sahip Georges (Pascal Duquenne) ile mutsuz işadamı Harry’nin (Daniel Auteuil) tesadüfler akabinde kesişen hayatlarını anlatan Le huitième jour (1996) geldi. Cannes’dan ödülle ayrılan, hanesine bir Altın Küre adaylığı da yazdıran filmle kendini bir kez daha kanıtladı ve yeni kuşağın heyecan verici yetenekleri arasında anılmaya başlandı.

* Altı yıllık bir hazırlığın ardından Jared Leto ile Diane Kruger’in başrolleri paylaştığı, 37 milyon Euro bütçesiyle en pahalı Belçika filmi ünvanını elde eden Mr. Nobody (2006) vizyona girdi. “Herkesin karşılaşabileceği sonsuz olasılıklar hakkında deneysel bir film” olarak tasvir ettiği Mr. Nobody kimilerince fazla dağınık bulunsa da, kendine ait bir hayran kitlesi edinecekti.

Le tout nouveau testament

* Filmografisinin en deneysel çalışması Kiss & Cry (2011), sonraki hamlesiydi. Bu sıradışı deneyimde sadece elleri gözüken dansçılar ve araya serpiştirilen animasyonlara yer vermişti.

* Kiss & Cry; 4 yılın ardından gelen, devamı niteliğindeki Cold Blood’a da önayak oldu. Sıra dışı mizahla bezenmiş hipnotik öyküler zincirinde, partneri Michèle-Anne De Mey senaristler arasındaydı.

* 2014’te sansasyon etkisi yaratacak ve yine Altın Küre adaylığı elde edecek bir komediyle çıktı karşımıza: Le tout nouveau testament (The Brand New Testament). Birçok norm ve değeri altüst eden bu dinler üstü deneyim, seyir zevki yüksek işleri arasındaydı. Film Tanrı’yı Brüksel’de yaşayan, huysuz bir adam olarak tahayyül ediyor; küçük kızı Ea ona sinirlenince, tüm insanlığa ölecekleri tarihleri SMS olarak gönderiyordu.