2024: En iyi 10 komedi dizisi
Yazı: Burcu Teker, Elif Yılmaz, Meltem Demiraran, Sezen Sayınalp
Bir haham ile podcast sunucusunun beklenmedik aşkı, süper kahraman filmleri üretme cehenneminde bir ekip, absürt bir mercekten tarihî maceralar, otizmden toplumsal cinsiyete uzanan farklılıkların temsil edildiği anlatılar… Komedi dizileri seçkimizde yalnızca ekran macerasına 2024’te başlamış yapımlara yer verildiğini belirtelim; sıralama ise alfabetik.
A Man on the Inside (Netflix)
The Office, Parks and Recreation, Brooklyn Nine-Nine gibi hit komedilerde parmağı bulunan Michael Schur’un, The Good Place’te birlikte çalıştığı Ted Danson ile güçlerini yeniden birleştirdiği dizi. Gerçek bir hikâyeden yola çıkan The Mole Agent belgeselinden ekrana uyarlama komedi, hayatının aşkını kaybetmiş emekli profesör Charles’ın özel dedektiflik ilanına başvurması ekseninde şekilleniyor. Hayata tutunma arzusuyla San Francisco’daki bir huzurevine gizlice girerek sakinlerin birinden çalınan aile yadigârını bulmaya yardımcı olma telaşında yeni arkadaşlıklar ve farklı bakış açıları kazanıyor baş karakterimiz. Kendini iyi hisset kontenjanına rahatlıkla alınabilecek A Man on the Inside, yaş almaya dair tokat gibi gerçekleri de keskin mizahıyla yumuşatmayı başarıyor.
Boarders (BBC Three)
Jaheim, Leah, Omar, Toby ve Femi. Londra’nın iç kesimlerinden bu beş yetenekli siyah öğrenci, itibar sorunları olan oldukça prestijli bir özel okula burs kazanır. Amaç, kurumun zedelenen itibarını yeniden kazandırmak. Bu yeni dünyada hayatta kalıp başarılı olmak için yazılı olmayan sosyal kuralları hızla çözmeleri gerekmekte; peki okul mu onları değiştirecek, onlar mı okulu? Toplumsal adalet, fırsat eşitliği, ırkçılıkla mücadele, nesnelleştirilmek, kimlik arayışı ve aidiyet gibi temaları bir gençlik dizisi paketiyle servis eden Boarders’ın acımasız bir dürüstlük ile hassas bir empati arasında yakaladığı denge övgüye değer.
The Completely Made-up Adventures of Dick Turpin (Apple TV+)
Bu tarihi komedi dizisinde İngiliz komedyen ve aktör Noel Fielding’in hayat verdiği Dick Turpin, eski yaşamını geride bırakıp tarihin gelmiş geçmiş en büyük haydutu olmak için yola çıkıyor. Eşkıya olamayacak kadar iyi biri olması önündeki en büyük engelken, bir de yeni bir lidere ihtiyaç duyan gruba gönülsüz önder olarak atanıp Jonathan Wilde’ı alt etmekle görevlendirilmesi, absürt maceralarla dolu yolculuğun temellerini atıyor. 18. yüzyıl Britanya’sına parodik olduğu kadar kaotik bir bakış atan yapıma, “karikatürize” kavramının sınırlarını zorlayan Noel Fielding performansı için dahi göz atılmalı.
Dinosaur (Hulu)
Otizm ile yaşayan Nina (dizinin yaratıcılarından da olan Ashley Storrie tarafından canlandırılıyor), birlikte keyifli bir yaşam sürdüğü -ayrıca en yakın arkadaşı misyonunu da edinmiş- kardeşi Evie’nin apar topar aldığı nişan kararı sonrası konfor alanından çıkartılır ve alt üst olacağından emin olduğu hayatının arkasından el sallamak durumunda kalır. Fleabag’in yapım şirketi Two Brothers Pictures tarafından geliştirilen, Nina’nın bir yandan kız kardeşinin fevri kararıyla baş etmeye çalışırken bir yandan da aşk, kardeşlik ve bir teşhis ile ters yüz olan yaşamıyla cebelleşmek zorunda kaldığı dizi; otizmin kurmacada temsiliyetine taze bir bakış açısı getirirken, güçlü inşa edilmiş karakterleriyle de mizahının odağını şaşırmıyor.
Fantasmas (HBO / BluTV)
Kafkaesk bir New York’ta geçen hikâyede, kendi adıyla kendisini canlandıran Julio Torres’in maceralarını izliyoruz. Menajeri Vanesja’nın yol göstericiliğiyle şehirde tutunmaya çalışan Julio, bir taraftan şehrin onu yutmaması için çabalarken diğer taraftan kaybettiği istiridye küpesi vesilesiyle fark ettiği büyümüş beninin (o büyüdüğünü düşünüyor) bir sağlık sorunu olabileceği endişesini taşıyor. Dizinin, hem kendisinin Saturday Night Live’da yazdığı skeçlerde de rastladığımız “Peki bir de bu şekilde baksak?” hâli hem gerçek / hayal ayrımında yeni bir gerçeklik algısı yaratması hem de göçmenlik meselelerine dair yaşadığı deneyimleri mizahıyla birleştirerek ortaya ona özgü bir kara komedi çıkarması, Julio Torres’in şimdiye dek ürettiği her şeyi bir arada görebilmemize olanak yaratıyor.
The Franchise (HBO / BluTV)
Yılın son çeyreğinde, film endüstrisinin yüksek hasılatlı projelerinin perde arkasındaki kaygı şöleni absürt gerçeklere sınır tanımaz bir bakış atan nefis bir komedimiz oldu. Sektör üzerine korkusuz bir taşlama niteliğindeki seri, süper kahraman filmleri üretme cehenneminde mahsur kalmış bir ekibin işleri ayakta tutma çabasını gözler önüne sererken, bu süreçte karşılaştıkları mantığa sığmayan beklentileri de iğneleyici biçimde tiye alıyor. Her ne kadar dizinin iptal edildiğine dair yakın zamanda haberler gelse de künyesindeki Jon Brown (Succession), Oscarlı yönetmen-yapımcı Sam Mendes ve Veep’in beyni Armando Iannucci isimleri için bile The Franchise’ın tek sezonluk ekran macerası pas geçilmemeli.
The Gentlemen (Netflix)
Aristokratların ünvanlarını gösterişli şapkalar gibi taşıdığı ve gangsterlerin kenevir işini âdeta bir limonata tezgahı gibi yönettiği bir İngiltere burası. Bir ordu kaptanıyken babasının ölümünün ardından ailesinin finansal sorunlarını çözmeye çalışan Eddie Horniman kendisini kazara bir suç dükü olarak buluyor. Yürüyen bir felaket olan kardeşi Freddie ve Glass ailesinin de -çatışmalar ve ihanetler ile başa çıkmaya çalışan- Eddie için işleri kolaylaştırmaya hiç niyeti yok. Hikâye anlatımı, aksiyon sahneleri ve ani zoomları ile tam bir Guy Ritchie işi olan dizi, kimi öngörülebilir öğeler taşımasına rağmen eğlenceli bir anlatı sunuyor.
My Lady Jane (Prime Video)
Biraz sivri dilli, biraz da çok bilmiş ama kesinlikle sıcak kalpli Lady Jane’in ciddiyetsiz olduğu kadar çekici öyküsü. Tudor Dönemi’ni mesken alırken tarihsel gerçekliği bir kenara bırakan cüretkâr senaryosuyla kıkırdatıp bir da iz geçirtmeye niyetli My Lady Jane, tıpkı sinopsisinde tarif edildiği gibi bir seyirlik: “Gerçek aşk, çılgın maceralar, gözünü kral kanı bürümüş manyaklar, anlamsız kahramanlıklar, sapkın entrikalar, gösterişli kılıç dövüşleri, biraz büyülü gerçekçilik ve bolca seksle dolu destansı bir hikâye.”
Nobody Wants This (Netflix)
Oyuncu, yazar ve yapımcı Erin Foster’ın kendi hayatından ilhamla yaratıcılığını üstlendiği; kısa zamanda büyük yankı uyandırıp, üç adet de Altın Küre adaylığını kapan romantik komedi. Agnostik bir podcast sunucusu olarak tanınan Joanne’in yolu, yakın zamanda sevgilisinden ayrılmış, geleneksel sınırları aşan bir haham olan Noah ile bir partide kesişiyor ve ikili, bu aralarındaki belirgin çekime kayıtsız kalamıyor. Ne var ki önlerindeki engeller saymakla bitmiyor: Farklı hayat görüşleri, modern yaşamın getirdikleri ve kâh iyi niyetli davranan kâh işleri karıştıran aile fertleri… Tüm hafifliğine rağmen kalıplaşmış yargılara ve kültürel gerçeklere de temas edebilen anlatı, Kristen Bell ve Adam Brody’nin gerçekçi kimyasının da katkısıyla keyifli bir seyir deneyimine dönüşüyor.
Palm Royale (Apple TV+)
1969’da, Florida’daki Palm Beach yüksek sosyetesine girmeye çalışan hırslı Maxine Simmons D’ellacourt, ne kadar varlıklı olursanız olun, size birileri referans olmadıkça girilmesi imkânsız bu “seçkin” topluluk tarafından kabul görmeyi arzular, bu uğurda âdeta kılı kırk yarar. Dizi, onun kimlik arayışı ekseninde; güç mücadelesi, sınıf farklılıkları, toplumsal cinsiyet rolleri ve feminizm gibi meseleleri mizahına katık ediyor. İlk sezonuyla En İyi Dizi dâhil 11 dalda Emmy adaylığı kapan Palm Royale’i, pek harika oyuncu kadrosundaki isimler için dahi bir fırsat tanımamak -düpedüz- ayıp: Kristen Wiig, Allison Janney, Laura Dern, Ricky Martin, Carol Burnett, Bruce Dern…
Değerlendirme: Aylin Güngör, Bahar Çuhadar, Banu Üsküdarlı, Barbaros Altuğ, Beyza Yıldırım, Biçem Kaya, Burcu Teker, Cem Kayıran, Ekin Sanaç, Elif Öz, Elif Yılmaz, Esin Çalışkan, J. Hakan Dedeoğlu, Kiraz Mısırlıoğlu, Korcan Derinsu, Mehmet Ekinci, Melikşah Altuntaş, Melis Tire, Meltem Demiraran, Merdan Çaba Geçer, Olcay Özer, Öykü Naz Gümüş, Sezen Sayınalp, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zelal Buldan, Zeynep Naz Günsal