3 soruda SENARİSTBİR ve senaristlerin hak mücadelesi

ABD’deki binlerce senaristin çetin çalışma şartları, düşük maaş ve yapay zekânın gelecekte olası kullanımı gibi sebeplerle 2 Mayıs’ta başlattığı grev süreci; sadece Hollywood’da değil, tüm dünyadaki sinema – televizyon sektörlerinde yankı uyandırmaya, önemli ve gerekli tartışmaların fitilini ateşlemeye devam ediyor. 

Hak ihlallerinin yaşanmadığı bir çalışma düzeni için WGA’in (Writers Guild of America) müzakereleri devam ededursun, Türkiye’deki tabloya dair detayları öğrenme niyetiyle SENARİSTBİR’in (Senaryo ve Diyalog Yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği) kapısını çaldık. Birliğin yönetim kurulundan senarist Gülbike Sonay Üte anlatıyor…

Gülbike Sonay Üte

Hollywood’daki senaristlerin başlattığı hak mücadelesi, Türkiye’de kalem oynatan bir meslektaşının perspektifinden nasıl görünüyor?

Yazmak, evrensel bir eylem gibi görünmese; ait olduğu coğrafyaya, kültürel ve tarihsel kodlara göre şekillense de dünya üzerindeki yazarların dertleri, motivasyonları ve beslenme biçimleri evrenseldir. Bu yüzden Hollywood’da binlerce senariste kalem bıraktıran sebepler kuşkusuz Türkiye’de kalem oynatan senaristlerin de elini bağlamaktadır. Düşük ücret; bizlerin de burada mücadelesini verdiğimiz, dayanışma ve standart sağlamaya çalıştığımız büyük bir sorun maalesef. Hele ki ucu reyting denen pamuk ipliğine bağlı olduğunda o düşük ücretleri bile ne kadar süreyle alacağımızın muğlak olduğu şartlarda sorun çok daha büyük bir hâle geliyor. Dijital platformlar bu yüzden biz senaristlerin kurtuluş umudu olmuştu. Ücretlerin bölüm başı değil, sezonluk alınacak olması ve reyting kaygısının olmaması bizim için çok önemliydi. Fakat dijital platformlardaki projelerin sürekliliğinin olmaması ya da yılda en fazla sekiz bölüm yayımlanması gibi faktörler, bu umut ışığımızı da söndürmüş oldu. Televizyona alternatif diye düşündüğümüz platformlar, televizyon yazarlığını aratır hâle geldi. Tüm bunlardan dolayı Hollywood’daki meslektaşlarımın mücadelesini meşru ve çok değerli buluyorum. 

Türkiye’deki senaristler ne gibi sektörel sıkıntılarla, hak ihlalleriyle mücadele ediyor?

Türkiyeli senaristlerin yaşadığı en büyük hak ihlali, telif haklarının gasp edilmesidir. Bizler yazdığımız dizilerden sadece bir kez para kazanırken, yayıncı kuruluşlar sonsuz kere para kazanabiliyor. Yazdığımız bölümler belki yüzlerce kez yayımlanmış, yayıncı kuruluşa yüzlerce kez para kazandırmış olmasına rağmen yaratıcılarına, yani bizlere kazanç sağlamıyor. Bu telif rejimini senaryo yazarları meslek birliği SENARİSTBİR olarak değiştirmeyi amaçlayarak bu telif ambargosunda bir gedik açmayı başardık. Bu sene İspanya’daki telif örgütü DAMA ile imzaladığımız anlaşma sonucu, yurt dışında yayımlanan dizilerimizin telifini aldık ve hak sahibi üyelerimize dağıttık. Hedefimiz, diğer ülkelerde ve kendi ülkemizde defalarca yayımlanan dizilerimizin telif hakkını alabilmek. 

Uğradığımız hak ihlali yalnızca telif haklarımıza el konması değil tabi ki… Türkiyeli senaristler iş güvencesi olmadan çalışıyor. Ben bugün dizi yazarken başıma herhangi bir şey geldiğinde bundan ne sözleşme imzaladığım yapımcı, ne de yayıncı kuruluş sorumlu değil. Yazdığınız / yazabildiğiniz kadar varsınız, her ne sebeple olsun, isterseniz ölüm döşeğinde olun, kalemi bıraktığınız an yoksunuz. Telif hakkı bu anlamda da senaristlerin en büyük kurtuluşu. Emekliliği, güvencesi, maaşı olmayan bir meslek kolunda, teliflerimiz bizlerin en büyük güvencesi. 

Burada da senaristlerin yaptırım güçlerini artırabilmesi için nasıl bir yol haritası çizilebilir?

Her hak mücadelesinde olduğu gibi senaristlerin mücadelesinde de kurtuluş, örgütlenmekten geçiyor. Örgütlenen, birbiriyle dayanışma içinde olan bir meslek kolunda hak ihlalleri de birer birer aşılacaktır. Bir kişinin karşı duruşuyla sistemin zarar görmeyeceğini, değişmeyeceğini düşünmek gibi bir lüksümüz yok. Bu seneye kadar telif almak, senaristler için hayal bile değildi fakat gerçekleşti. İhlal edilen çalışma haklarımızı da tıpkı bu şekilde örgütlenerek ve dayanışma içinde kalarak alacağımıza eminim. Bu sektörde emek veren her birimiz, meslek örgütlerimizde örgütlenip; -başta telif haklarımız olmak üzere- çalışma hakları, iş güvencesi, adil ücretler, hakkaniyetli sözleşmeler için yan yana durmalı, mobbing ve ayrımcılıkla mücadele için birlikte hareket etmeliyiz. Bundan başka bir yol yok.

Giriş görseli: Frederic J. Brown (Getty Images)